25 Kasım 2016 Cuma

Türkiye’nin Düşürüldüğü Sarmaldan Çıkışı

Türkiye, 70'li yıllarda oldukça popüler olan “Asiye nasıl kurtulur” oyununda olduğu gibi herkes tarafından kurtarılmaya çalışılıyor. İçinde bulunduğumuz durumun ne kadar farkındayız ya da farkına varmak istiyoruz bilemiyorum. Hem siyasi, askeri, güvenlik, toplumsal, sosyal hem de ekonomik sahalarında büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Söz konusu alanlardaki sorunları çözmenin sihirli bir formülü yok ya da bu sorunların bir anda bıçakla kesilir gibi kesilip atılması da mümkün değil. Türkiye’nin mevcut şartlar altında düzlüğe çıkması epey zaman alacağa benziyor. Tabii bunun için Türkiye’yi yönetenler büyük düşünmek ve çok yönlü bir politika ve strateji üretmek, uygulamak durumundalar. Yapabilirmiyiz, tabii ki yaparız. Bunu başaracak entelektüel birikime ve insan kaynağına sahibiz. Ayrıca jeopolitik/jeostratejik avantajlarımız bize bu konuda çok yardımcı olduğu gibi, kaynaklarımız, nitelikli insan gücümüz, bilgi birikimimiz bütün bu sorunların üstesinden gelmemizi sağlayacak bir olanak sunuyor Türkiye’yi yönetenlere ve yönetmeye talip olanlara.
 
ABD'nin en büyük uğraşısı önümüzdeki yüzyılda küresel hakimiyetini sürdürmek. Bunun için de stratejisi hem Çin’i hem de Rusya’yı çevrelemek, onların pazara, hammadde ve enerji kaynaklarına erişmesini önlemek, Rusya ile Çin’in işbirliğinin önüne geçmektir. Bu maksatla Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar, Doğu Avrupa, Hazar Havzası, Orta Asya, Baltık bölgesinde kendine uygun düzenlemeleri yaparak, bu bölgeleri ve İsrail’i emniyete alarak Asya-Pasifik bölgesine yani Çin ile asıl kapışmanın yapılacağı yere dönmek istiyor. Yığınağını da buna göre yapmaya çalışıyor. Ama bundan önce kritik bölgelerde yani arka bahçesi olarak adlandırıldığı bölgelerde  gerekli güvenlik ve emniyeti alması gerekiyor.
 
Bu durumda ABD’nin iki önemli müttefike ihtiyacı var bölgede. Bunlardan birisi Rusya Federasyonu. ABD, önümüzdeki yüzyılda küresel hakimiyetini sürdürebilmek için Rusya’ya ihtiyacı var. Rusya olmaksızın arka bahçesi olarak adlandırdığı bölgeyi bırakıp Asya-Pasifik bölgesine dönemez. Zaten Çin ve Rusya’yı güçlü ordusu, daha çok da dünyanın her yerinde boy gösteren çok güçlü donanmasıyla kontrol etmektedir. Yani kritik bölgelerde kara ve hava gücü bulundurarak, kaos yaratarak, iç savaş çıkartarak vb. ile deniz ulaştırma hatlarını, kritik boğaz ve geçitleri kontrol altında tutarak bu amacını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ancak bütün bu tedbirler ekonomik çöküşü engellemeye veya Çin’in ekonomik yükselişini durdurmaya yetmeyecektir. Bunu için Rusya’ya ihtiyacı vardır.
 
İkinci olarak ihtiyaç duyduğu müttefik ise Türkiye. ABD, Türkiye’yi ya da Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan bir politika ve stratejiyle, bölgede PKK/PYD/YPG ve İran’ı kullanarak veya IŞİD tipi terör örgütlerini devreye sokarak arka bahçesini düzenleyip emniyete alamaz. Bunu sağlamak için Türkiye’ye, hem de iç barışını sağlamış, laik, demokratik Türkiye’ye, ekonomik sorunlarını halletmiş bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Komşularıyla barış içinde yaşayan bir Türkiye olmadan Ortadoğu ve civarındaki bölgelerin ABD için tehditlerle dolu olduğunun bilinmesi gerekir. Yeni ABD yönetimine bu anlatılmalı ve ikna edilmelidir. 
 
Bu husus ABD’nin bölgede PKK/PYD/YPG’yi desteklemesine, Kürt koridoru ve sonrasında birleşik bir Kürt Devleti tesis etme yani ikinci bir İsrail yaratma projesinden vazgeçmesiyle sonuçlandırılmalıdır. Bu strateji bölgeye barış ve huzur getirecek, ABD’nin Asya-Pasifik’e yoğunlaşmasını sağlayacaktır. Bundan sonraki yazılarımda Rusya-Türkiye işbirliği, İran’ın bölgedeki tutumu ve Çin konusu ayrı ayrı analiz edeceğim. (22.11.2016)

***

Türkiye’nin içine itildiği/düşürüldüğü sarmaldan çıkışında etkili olabilecek ve ülkemizi düzlüğe çıkmasına yardımcı olabilecek en önemli aktörlerden biri de Rusya Federasyonu’dur. Diğer bir ifadeyle Türkiye-Rusya ilişkileri ve işbirliği ülkemiz açısından hayati değerdedir. Tabii aynı ihtiyaç Rusya açısından da geçerlidir. Türkiye-Rusya işbirliğinin stratejik bir çerçeveye oturtulması hem Rusya hem Türkiye hem de bölgemiz bakımından olmazsa olmaz bir şarttır.

Rusya Federasyonu’nun bütünlüğünü korumuş, laik, demokratik, iç sorunlarını çözmüş, komşularıyla barış içinde yaşayan, ABD, Avrupa, Çin, İslam dünyası ve Türk devletleriyle ilişkileri ve işbirliği çok iyi bir Türkiye’ye her zamankinden çok ihtiyacı var. İçeride PKK terörü dahil bütün radikal örgütleri kontrol altına almış, ekonomisi, toplumsal ve sosyal yapısı gelişmiş bir Türkiye, Rusya Federasyonu’nun bekası için, bunun sadece güvenlik açısından söylemiyorum, aynı zaman da ekonomik anlamda da ifade ediyorum, hayati öneme haizdir. Yani böyle bir Türkiye, Rusya Federasyonu’nun milli çıkarları açısından hayati önemdedir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu sarmal ve gelecekte de meydana gelebilecek gelişmeler dikkate alındığında bu stratejik işbirliğinin hayatiyeti daha iyi anlaşılır sanırım. Türkiye’nin ABD ve Batı karşısında bir denge oluşturmasının yanı sıra ekonomik, güvenlik vb. temel sorunlarının çözümünde seçenek yaratması açısından da son derece önemlidir bu işbirliği. Türkiye-Rusya stratejik işbirliği her iki ülke açısından da diğer ülke ve yapılarla işbirliklerinin bir alternatifi olmaktan çok iki ülkeyi daha güçlü kılacak ve insiyatifi ellerinde bulundurmalarını sağlayacak bir alternatif.

Rusya hem ekonomik çıkarları hem de güvenlik ve bekası için (Karadeniz’in, Kafkasların; Hazar havzasının, Orta Asya’nın, Doğu Akdeniz’in, Doğu Avrupa ve Balkanların, içindeki Müslüman toplulukların emniyet ve güvenliği, terörü önlemek için) güçlü bir Türkiye’ye ve kendisiyle bu konularda işbirliği yapacak bir Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor.

Türkiye’nin de ekonomik olarak büyümeye, ABD ve Batı’nın kendisini hapsetmeye çalıştığı deli gömleğinden kurtulmaya, enerjisi ve kaynaklarını tüketen terörü bitirerek iç barışı ve komşularıyla barışı sağlamaya, güçlü bir ekonomiye, güçlü bir silahlı kuvvetlere ihtiyacı var. Bu ihtiyacı ABD ve Batı’dan sınırlı ölçüde ya da onların vermek istedikleri oranda karşılayabilen Türkiye’nin seçenek bulmaya ve yaratmaya ihtiyacı var. İşte bu seçeneklerin en önemlilerinden biri de Rusya Federasyonu’dur.

Türkiye’nin ve Rusya’nın içinde itilmeye çalışıldığı ortamdan kurtulmaları onların sorunların çözümünde başka seçenekler yaratmaları ile mümkün olabilecektir. İki stratejik işbirliği bu seçenekleri yaratma açısından çok önemli olduğu gibi iki ülke arasında oluşabilecek problemlerin bir krize dönüşmeden çözümüne de imkan verecektir.

Türkiye-Rusya stratejik işbirliği iki ülkenin birbirlerini tamamlamasına hizmet edecek ve ABD ve Batı karşısında her ülkenin de acze düşmesini ve onların öne sürdüğü koşullara boyunlarını bükerek razı olmalarını önleyecektir. Böyle bir işbirliğinin yaratacağı geniş seçenekler her iki ülkeyi de ABD ve Batı dayatmaları karşısında çok daha güçlü konuma getirecektir.

Türkiye ve Rusya Federasyonu önlerine serilen ve şartların/mecburiyetlerin önlerine getirdiği stratejik işbirliği konusunda gecikmeden, kararlı adımlar atmalı kendilerine geçirilmeye çalışılan boyunduruktan bir an önce kurtulmalıdır. (23.11.2016)

***
Türkiye’nin içine düşürüldüğü sarmaldan çıkışını sağlayacak seçenekleri, işbirlikleri ve stratejik ittifakları, bölgesel ittifak konularını irdeliyoruz birkaç gündür. Amacımız mevcut ittifaklara alternatif yaratmadan çok ülkemizin önünde yeteri ölçüde hatta bir çok ülkenin imrenerek baktığı seçeneklerimiz olduğunu ortaya koymaktır. Türkiye, ABD ve Batı’nın kendisine biçtiği yolu, hele hele bekasını tehlikeye atacak politika/stratejileri takip etmek mecburiyetinde değildir. Türkiye’nin kendi milli çıkarlarını, bekasını korumak için çok sayıda seçeneği vardır. Dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeler bu seçeneklerin her gün daha da artmasını sağlamaktadır. Yeter ki görebilelim ve anlayıp seçebilelim.

İPEK YOLU PROJESİ

ABD önümüzdeki yüzyılda küresel güç olmaya devam etmek için var gücüyle mücadele ediyor. Bunun için de ekonomi kadar silahlı kuvvetlerini kullanıyor. Bütün deniz ulaştırma hatlarını, kritik boğaz ve geçitleri güçlü donanmasıyla kontrol ediyor. Kendisine rakip olarak gördüğü ve her geçen gün devasa bir üretim ve tüketim gücüne ulaşan Çin’in önünü kesmeye, onun küresel güç olmasını engellemeye yönelik tedbirler alıyor. Genel olarak baktığımızda Çin’in askeri gücü özellikle de donanması şimdilik ve belki bir süre daha ABD ile mukayese edilemeyecek durumda. Çin de ABD’nin önünü kesmeye çalıştığının, askeri ve ekonomik gücünün farkında. Bu konuda önemli tedbirler alıyor. Özellikle de enerji ve hammadde teminini ve pazara ulaşmasını sağlayan ulaştırma hatlarının kesilmesi durumunda en azından donanma olarak belli nitelik ve niceliğe ulaşıncaya kadar kullanabilmek üzere hazırlıklar yapıyor. Bu konuda başlattığı Çin’den Avrupa’nın kuzeyindeki ülkelere kadar uzanan “Bir Yol Bir Kuşak” olarak adlandırılan İpek Yolu Projesi, ekonomik olduğu kadar aynı zamanda bir dayanışma, ittifak ve ABD’nin yaptırımlarına karşı bir ortaklık yaratma projesidir. Bu proje İpek Yolu üzerinde bulunan ve Çin’in hammadde, petrol, doğal gaz temin ettiği ve Çin mallarının pazarlarını oluşturan ülkelerle, bölgelerle kesintisiz bir ulaşım sağlamayı hedefliyor. Bu ülkelerle, oto yol, demiryolu, petrol ve doğal gaz boru hatları, limanlar, üretim tesisleri ( hem tarım hem de sanayi ve hizmet sektöründe ortak yatırımlar) öngörüyor. Devasa bir proje. 21 trilyon dolarlık bir proje bu. Türkiye’nin önündeki çok önemli fırsatlardan ve seçeneklerden biri bu proje.

TÜRKİYE’YE İHTİYAÇ VAR

Söz konusu projenin hayata geçirilmesinde Türkiye’nin çok önemli bir rolü olduğunu söylemeliyim. Türkiye böylesi büyük fırsatı çok iyi değerlendirmelidir. Bu projenin uygulanması için özellikle bizim bulunduğumuz bölgede bütün, laik, demokratik, iç barışını halletmiş ve komşularıyla barış içinde yaşayan bir Türkiye’ye ihtiyacı vardır Çin’in.

Türkiye’nin yapması gereken bütün bunları Çin’e anlatmak ve Çin’in bölge sorunlarında önemli bir aktör olmasını sağlamaktır. Çin’in söz konusu projeyi gerçekleştirmek için Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu ve sahip olduğu birikim Çin için hayati önemdedir. Türkiye bu özelliklerini çok iyi kullanmalı ve Çin ile işbirliğini sadece alanda değil, savunma dahil daha geniş bir spektrumda ele almalıdır. Türkiye’nin Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar, Doğu Avrupa, Karadeniz, Kafkaslar, Hazar Havzası, Orta Asya, Basra Körfezi gibi dünyanın en kritik bölgelerinin merkezinde yer alması ülkeye eşsiz bir jeopolitik önem kazandırmaktadır. Ayrıca bu bölgelerin petrol, doğal gaz ve hammadde kaynaklarını, pazarları ihtiva etmesi bu eşsiz jeopolitik değeri daha da önemli kılmaktadır. Türkiye’nin Müslüman dünya ile olan yakın ilişkileri ve Orta Asya ile olan bağlantısı onun önemini daha da artırmaktadır.

Türkiye Çin ile işbirliğinin sunduğu olanakları ve önüne kadar gelen seçeneği çok iyi kullanmalıdır. Çin seçeneği Türkiye’nin düze çıkmasında hatta sıçrama yapmasında çok önemli bir seçenektir. (24.11.2016)

İsmail Hakkı PEKİN
Aydınlık