23 Kasım 2016 Çarşamba

Sola Yutturulmaya Çalışılan Zoka: Kimlik Siyaseti- 16

Hüseyin ZERAY
Tual Üzerine Yağlıboya


KİMLİK SİYASETİ: YURTTAŞLIKTAN KAÇIŞ 3


Türkiye’de etnik kimlik siyaseti yürütenlerin yakın dönem Cumhuriyet tarihini ele alış tarzları idealist bir karakter taşımaktadır. Cumhuriyeti kuranların tasarladıkları vatandaşlık modelini de, o modelin inkarına karşı yürütülen demokratik mücadeleyi de görmezden gelen, düzleyici bir tarih okuması yapmaktadırlar. Bunun nedeni, gerçeğe sadakatin gerektirdiği bilimsel titizliğe ihtiyaç duyulmamasıdır. Bunun yerine bir Kürt ulusu tarihi yaratmaya çalışmaktadırlar. Söz konusu çaba kaçınılmaz olarak “onlar” kategorisi içindeki her kesimin ve her olayın Kürt karşıtı olarak nitelendirildiği romantik bir tarih okumasına yol açmaktadır.

Eğer Kürt etnik partilerinin programlarında iddia edildiği gibi, bütün mesele bütün kimliklerin eşit koşullarda varlığı ise siyasal alanda rekabet etmek anlamsızlaşmaktadır. Bir etnik kimliğin siyasal alana çıkmasının ideolojik dili sadece milliyetçilik olabilir. Nitekim Kürt partileri diye tanınan partiler ulusal karakter taşıdıkları iddiasını güçlendirebilmek için “Türk” vasfıyla tanımladıkları sol partiler ile ittifak etmeye özen göstermektedirler. Bu durumda Kürt partileri açıkça Kürt etnisitesi temelinde siyasi yapılar kurmaya yönelmiş milliyetçi partiler olmaktadır.

Almanya’daki Türklerin durumu söz konusu olduğunda, Alman toplumu açısından asimilasyon veya entegrasyon ihtiyacından söz edilebilir. Kürtler ve Türkler söz konusu olduğunda ise ikisi de geçerli değildir. Bunlar zaten uluslaşma adına önemli mesafe katetmiş gruplardır. Ortada birbirlerine yabancı iki unsur olmadığından, bütünleştirme diye bir ihtiyaç da yoktur. Sorun, Kürtlerin sosyo-kültürel varlıklarının tanınması, geliştirilme kanallarının açılması ve bu kazanımların hukukileşmesi olayıdır. Yani bir demokratikleşme meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı verilen Kurtuluş Savaşı ile kuruldu. İşgalci güçlere karşı bütün kolektif kimliklerin dayanışma içinde hareket etmesi, imparatorluk kültürünün yarattığı tarihsel arka plan, Anadolu’nun tarih boyunca kavimler kapısı olması ve devletin kuruluşuna önderlik eden Türklerin heterojen bir topluluk olması gibi faktörlerin sonucu Türk ulusu devrimci ulus anlayışı doğrultusunda inşa edildi. Atatürk’ün söylemlerinde, devletin kurucu belgelerinde ve dönemin uygulamalarında Cumhuriyet’in Fransız modeli bir uluslaşma yoluna girdiği görülmektedir. Ne mutlu Türküm diyene sözünde yansıyan veya Türk Dil Kurumu genel sekreterliğine Agop Dilaçar (Martayan)’ın atanmasında gözlenen tutum sözleşmeye dayalı devrimci ulusun inşa edilme iradesidir.

Yrd.Doç. Atakan HATİPOĞLU
Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
BİLİM ve ÜTOPYA / Mayıs 2015 / Sayı:251