Bugünü anlamak için yakın geçmişe bakalım. Baas Suriye’siyle ilişkilerde iki “geçmiş” var.
İlki: Hasımlık dönemi.
Temel sebepler: Hatay ve su sorunuydu.
Baba Esad, PKK’yı araç olarak kullandı.
Türkiye’ye ölçüsüz zarar verdi.
***
Hasımlık dönemini TSK kapattı.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Hatay’da konuştu (16 Eylül 1998).
“Suriye’ye karşı sabrımız kalmadı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır.”
***
Kriz politikası, süreci hızlandırdı.
Suriye, savaşı göze alamadı. Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkardı (9 Ekim 1998).
Kürt asıllı politikacı Ömer Ossi’nin anlatımı başka. 2014 Haziranında Şam’da görüşmüştüm.
İddiası: “Çıkmayı Öcalan’ın kendisi istedi. Haddam’a söyledi. Suriye zarar görmesin diye.”
Abdülhalim Haddam, dönemin devlet başkan yardımcısı.
Ossi önemli bir tanık. Öcalan-Haddam görüşmelerinde tercümandı.
***
Türkiye-Suriye, hızla anlaştı. Ünlü Adana Mutabakatı (20 Ekim 1998).
İkinci dönem başladı: İşbirliği.
Baba Esad vefat etti (10 Haziran 2000).
Türkiye’yi yönetenler, kaderlerini ABD’ye ipotek vermemişti.
(Üç ismi not edelim: Ahmet Necdet Sezer, Bülent Ecevit, Hüseyin Kıvrıkoğlu.)
“Devlet aklı”nı kullanıp bir dostluk adımı attılar.
Sezer, eski hasmının cenazesine katıldı. Suriye de bu jesti karşılıksız bırakmadı.
Yani: Suriye’yle iyi ilişkiler AKP’den önce başlamıştı.
***
Fakat: Hakkını teslim edelim. AKP, Şam’la dostluğu daha ileri taşıdı. Adeta federasyon kuracak noktaya geldik.
Krizden sonraki Suriye seyahatlerimde fark ettim.
Önemliydi: Şam arayıştaydı. Ankara’yı, mevcut dostlarını dengeleyecek ortak olarak görüyordu.
***
Ayrılıkçılığa karşı işbirliği yüksek seviyedeydi.
Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin anlattı.
(Şimdi Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı. Son görevi Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı.)
Adana Mutabakatı’yla kurulan ortak komisyonun Türkiye başkanlığını yürüttü. Söyledikleri:
“Görevdeyken Suriye’ye 8 defa gittim. 8 de onlar geldiler.”
“Karşılıklı güvenimiz yüksekti.”
“PKK konusunda ne istiyorsak, alıyorduk. İstihbarat... İade...”
“Muhaberat Başkanı gece yarısı arayıp telefonla bilgi veriyordu gerektiğinde.”
***
“Arap Baharı”yla birlikte AKP’nin Suriye politikası değişti.
Hesabı neydi?
Arap dünyasının tamamında İhvan iktidarları kurmaktı. ABD’nin “ılımlı İslam” dediği. Tunus ve Mısır’da zaten kurulmuştu.
Kendilerine biçtikleri rol: Hepsinin lideri olmak. Belki de “halife”.
Böylece: Türkiye’de iktidardan hiç gitmeyecekleri bir İslam dünyası yaratılacaktı.
***
Sonra?? Olayları birlikte yaşadık.
5 yılın sonunda geldiğimiz noktanın özeti: Ölçüsüz zarar verdik.
Hem komşumuza, hem Türkiye’ye. Dönüş işareti de görülmüyor.
***
AKP: Suriye’de “Ilımlı İslam” dedi.
Suriye sahasına onbinlerce yabancı terörist sevk edildi.
Fakat sahayı IŞİD doldurdu. Bütün İslam dünyasına yayıldı.
Eylem alanları içinde artık Türkiye de var.
***
AKP: Komşularla “sıfır sorun” dedi.
Kendi eliyle husumet duvarı ördüler etrafımızda.
Komşuluk bilançoları bir “destan” gibi!
Suriye: Düşman. Irak: Hasım. İran: Hasım.
Rusya: Husumet yaratmayı başardılar.
***
2011’den önce Irak’ta Barzanistan vardı.
AKP, “Kürdistan”ı ikiledi. Suriye’de “Rojava”nın ebesi oldu.
ABD devrede: Barzanistan ve “Rojava”yı koridorla Akdeniz’e açmak istiyor.
Manzara: AKP güya Türkiye’nin bölünmesine karşı.
Fakat: ABD ile ittifak halinde. Bölünmeye karşı çıkan bütün komşularının ise karşısında.
Türkiye’nin dinamikleri bu “destan”ı kaldırmaz.
Rafet BALLI- Aydınlık/01.12.2015