Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre “sivil” sözcüğü, sıfat olarak askeri olmayan anlamına geliyor, örneğin sivil savunma. Üniforma yada özel giysi giymemiş olan kimseleri (sivil insanlar) ve giysi tipini (sivil elbise) anlatabiliyor. Bir meslek adı olarak kullanılabiliyor, sivil polis gibi. Argoda ise çırılçıplak, çıplak, anadan üryan anlamına geliyor. Bu anlamlara bakınca, sivil anayasa demek, askeri olmayan anayasa demek olabilir. Nitekim Yeni Anayasa mücahitleri “bu anayasayı askerler yaptı”, “bu anayasa askerlerin darbe anayasası”, “bu 12 Eylül anayasası” laflarını mırıldanıp duruyorlar.
***
Ama eldekinin çok değişikliğe uğradığı ve artık 1982’deki metin olmadığı gerçeği karşısında söyleyecek sözleri yok. Öte yandan “sivillerce yapılan her anayasa özgürlükçü, askerlerce yapılan her anayasa da otoriter olmayabilir” gerçeğinin örnekler eşliğinde sık sık anımsatılması da tezlerini güçten düşürüyor. “Sivil anayasa”ya bundan daha derin anlamlar bulma gayreti ise işleri büsbütün karıştırmış bulunuyor.
***
İş karışık, çünkü “sivil anayasa” diye bir anayasa türü yok. Anayasacılığın anavatanı Batıda ve akademik dünyada böyle bir terim yok. Anayasa, tanımı ve doğası gereği “civil”dir ve onunla ilgilidir; yani yurttaşlarla, yurttaşların toplumsal yaşayışıyla ve bu yaşayışın kendilerince düzenlenmesiyle ilgili ve hatta bundan ibaret birşeydir. “Siyasal anayasa” diye bir türden söz etmek ne kadar anlamsız ise, “sivil anayasa” gibi bir şeyden söz etmek de o kadar anlamsızdır.
***
Durum buyken, çok özel önemde bir şeyden söz ediyormuş gibi kullanılan bu laf nereden çıktı?
Türkiye’de sivil toplum sözünün 1980’li yıllarda belirip yaygınlaştığını biliyoruz. Bunu, 1990’lı yıllardan bu yana, küreselciliğin dört bir koldan desteklediği sivil toplum kuruluşları sözünün yükselişi izlemişti. Sivil toplumculuk zihniyetinin bir anayasa türü yaratması ise 2000’li yıllarda oldu.
2007 yılında AKP’nin görevlendirdiği Mersin Milletvekili Zafer Üskül’ün dile getirdiği “Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılıktan ve Kemalizmden arındırılmış ideolojisiz, sivil ve renksiz anayasa” betimlemesi, AKP anayasasına takılacak sivil anayasa lafının icat edilmesine başlangıç olmuş görünüyor. Bu ilk adıma göre sivil anayasa “Atatürksüz anayasa” demektir.
AKP’nin anayasa taslağına takılan “sivil anayasa” etiketi, sonraki yıllarda başkalarınca da tanımlanmaya çalışıldı. Örneğin 28 Temmuz 2011 Zaman gazetesinde Ali Bulaç “Anayasa adı altında hazırlanan hangi metne “sivil anayasa” diyebiliriz?” diye soruyor ve “sivil bir anayasa olacaksa, metnin “din”le, Müslümanlığın kelamıyla, fıkhıyla, kamusal ve toplumsal hayatla olan ilişkisi ele alınmadan hazırlanamaz” diyordu. Buna göre sivil anayasa ihvani anayasadır.
Başka bir gayret sahibi, akil adam ve kısa süreli AKP milletvekili Mehmet Uçum, hükümet yanlısı Yeni Şafak gazetesinde Ekim 2014 tarihli yazısında daha farklı bir tanım yapmıştı. Ona göre “Türkiye’deki anayasalar, toplum karşıtı tarihsel kurucu iradenin tercih ettiği temel siyasal kararın her dönemdeki farklı görünüm biçimlerinden başka bir şey değil. Türkiye’nin ilk sivil anayasasının yapıldığı ilan edilecek ise halkın onayıyla yüz yıllık temel siyasal karar olan derin anayasayı çöpe atmak zorunludur”. Buna göre sivil anayasa, tarihi ve ulusu inkar anayasasıdır.
***
Özetle, birincisi, sivil anayasa anayasal hukukta yeri olan bir anayasa türü değil, yalnızca propagandif bir etikettir. Bu etiket AKP’nin anayasa paketine aittir. İkincisi, bu etiket Cumhuriyet’in kurucu ilkelerini ortadan kaldırmak ve bunun yerine etnisite - inanç temelli başka ilkeler yerleştirmek amaçlı paket(ler)e yapıştırılmıştır.
O halde etiketin sahteliğini akılda tutup, AKP’ye ait ihvani anayasayı gözler önüne sermek; buna destek veren öbür sivil etiketlilerin de bu çorbaya ne katmaya koştuklarını açığa çıkarmak öncelikli işlerimizdendir. Anayasayı müzakere yok!
Birgül Ayman GÜLER / Aydınlık / 16.12.2015