24 Aralık 2015 Perşembe

Tabutun örtüsü cinayetin perdesi!..

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi “suikast”ının üzerindeki sis perdesinin giderek kalınlaşması, Uğur Mumcu’nun o ünlü sözünü de bir kez daha akla getiriyor; “Güneydoğu karanlık bir kuyu, herkes bir taş atıyor!..”

Elçi “suikast”ında PKK’nın etkisi de tartışılırken, soruşturmadaki perdeleme çabaları Mumcu’nun sözündeki “taş atıyor” cümlesine nedense, “taş koyuyor” diye tuhaf bir anlam da kazandırıyor!..

Yani Elçi “suikast”ındaki sis dalgası henüz aralanamazken, soruşturmaya “taş koyma” eyleminin de ısrarla sorgulanması gerekiyor...

“Nedir taş koyma” ve “neden taş konuluyor” sorularına yanıt vermeden önce Tahir Elçi “suikast”ında tuhaf ve şaşırtıcı bir yaklaşım içinde olan PKK’nın Güneydoğu olayları karşısındaki tavrını da anımsatmakta yarar var.

Güneydoğu özellikle son 10 yılda, PKK’nın çok sarsıcı kalkışma eylemlerine sahne oldu... Taciz ateşinden karakol basmaya, yol kesmeden bombalamaya ve çatışmadan intihar saldırısına kadar bir dizi terör yöntemi kullanan örgüt bazen öyle pervasızlaştı ki, terörist cenazeleri gövde gösterisine dönüştürüldü...

PKK, siyasallaşmayı yoğunlaştırdığı 2010’dan itibaren ise devletin yaptığı operasyonlara karşı koymak bir yana, neredeyse kırsalda güvenlik önlemi alınmasını bile illegal bir uygulamaymış gibi protesto etti ve “misilleme” adı altında katliamlara girişti...

Kandil’in suskunluğu!..

Peki, tüm bunları niçin mi anımsattık?.. Yanıtı çok basit; PKK Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle birlikte tam 5 gündür çok şaşırtıcı bir suskunluk içinde... Ve bu durum yalnızca Güneydoğu’nun değil, örgütü yakından izleyen herkesin fazlasıyla dikkatini çekiyor...

Yani en küçük bir eylemde bile halkı “intifada”ya (başkaldırı) çağıran, esnafa zorla kepenk kapattıran ve sokak olaylarını kışkırtarak devletle halkı karşı karşıya getirmekten kaçınmayan PKK’nın esip gürlemesinden nedense eser yok!..

Sakın ola kimse, “son 4 ayda en az 2500 militanını kaybeden, hava ve kara operasyonları nedeniyle Kandil Dağı, kırsal kesim ve kent merkezlerinde kıpırdayacak hali bile kalmayan PKK zaten kendini kurtarma peşinde” demesin...

Çünkü örgüt sıradan bir militanını değil, binlerce kanlı eylemine rağmen, bir haber kanalında, “PKK terör örgütü değil” diyebilecek kadar kendisine arka çıkan bir sivil toplum önderini kaybetti...

İşte PKK; çatı birimi KCK’nın, “Elçi’yi polis vurdu” iddiası dışında, örgütü aklarken kamuoyunda şok yaratan ve tehditler alan Tahir Elçi’nin gizemli bir şekilde öldürülmesi karşısında nedense fazlasıyla “temkinli” davranmaya çalışıyor!..

Çünkü örgütün Murat Karayılan ve Cemil Bayık gibi her meselede görüş bildiren Kandil’deki yöneticilerinden ses çıkmaması da kuşku yaratıyor!..

O halde söyler misiniz, PKK’ya çok yakın bir başka kişi Diyarbakır’ın ortasında “faili meçhul” cinayete kurban gitseydi örgüt bölgeyi savaş alanına çevirmez miydi?..

Karartma saldırısı!..

Şimdi bu satırları okuyan kimileri, “yani Elçi’yi PKK mı öldürdü demek istiyorsun” diye sorabilir...

Bu soruya dünkü yazımızda, “PKK, bölgede çatışma yaratarak, böylesi bir ölüme zemin hazırladığı için zaten kuşkuludur” yanıtını verirken, balistik raporun önemine dikkat çekmiştik...

Üstelik Elçi’yi vuran silah kime ait olursa olsun, bu “suikast”ı bir kez daha lanetleyeceğimizden kimsenin kuşkusu da olmasın diyoruz...

Ancak henüz balistik bile yapılamazken, “Elçi’yi devlet vurdu” diye nara atanların, bu cinayetin ardındaki mekanizmanın çözülmesi için en çok mücadele etmesi gereken PKK’nın neden bir “karartma” peşinde olduğunu da sorgulaması gerekiyor...

Söyler misiniz, örgütün yerel unsurları aracılığıyla yürütülen örtbas operasyonu fazlasıyla şaşırtmıyor mu?..

PKK’lıların, cinayetin hemen ardından olay yerine giden savcı ve polislere roketle saldırması, kriminal çalışmayı engellemek için çaba harcaması düşündürücü değil mi?..

Üstelik Tahir Elçi’nin başını delerek geçen merminin bulunması gerekirken, PKK’lıların önceki gün olay yeri inceleme ekibiyle soruşturma savcısını bir kez daha hedef alması hem devletin hem de Güneydoğu’nun dikkatini yeterince çekmiyor mu?..

Aranan teröristlerin, tam da Elçi’nin basın toplantısı yaptığı bölgeye gelmesi, burada yüzlerini bile gizlemeye gerek duymadan iki polisi şehit etmesi ve daha sonra çevreye ateş ederek- ne rastlantıysa- tam da Elçi’nin bulunduğu sokağa gitmesi yeterince kuşku çekerken, “PKK acaba bu suikastın aydınlatılmasını neden ısrarla engellemeye çalışıyor” sorusu acil yanıt arıyor?..

Kimvurduya gitmek!..

Evet; medyanın bir bölümü Tahir Elçi’nin tabutunun üzerine serilen ve “PKK flaması”nı andırdığı için tepki çeken “örtü”yle uğraşırken, örgütün ipucu arayan olay yeri inceleme ekibine saldırarak “perde”leme yapmaya çalışması da dikkatlerden kaçırılıyor...

Ne ilginç değil mi, hem “PKK terör örgütü değil” diyen hem de örgüte “sokak aralarındaki hendekleri kapat, eylemleri durdur” çağrısı yapan bir baro başkanı, tabutu üzerindeki, örtüyle, “suikast”ın üzerine çekilmeye çalışılan perdenin gizeminde adeta “kimvurdu”ya gidiyor!..

Tetiği kim çekerse çeksin ve de cinayeti kim perdelemeye çalışırsa çalışsın; devlet sakın ola Elçi “suikast”ını “beyaz Toros” egzozunun sisine terk etmesin!..

Aksine “Güneydoğu karanlık bir kuyu, herkes bir taş atıyor” sözü yeniden tehlikeli algılara yol açar ki, bu durum yalnızca devletin saygınlığını tahrip etmez, devletle çatışan PKK’yı da şaşırtıcı biçimde tersyüz eder!..

Mehmet FARAÇ- Aydınlık/02.12.2015