18 Aralık 2015 Cuma

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 9



SERMAYE HAYALİ, SAVAŞ GERÇEK

   Satın aldığı ürünlerin karşılığını, satıcılar tarafından hiç tahsil edilmeyecek çeklerle ödeyebilmek her tüketicinin hayalidir. Faturalar, üstünde fantezi dolu şekiller bulunan kağıtların üstüne atılan imzalarla ödenir, ama ödenmesi gereken meblağlar banka hesabından asla tahsil edilmez. Bu anlatılanlar, her dileğin gerçekleşeceğinin zannedildiği kapitalist bereketli topraklardan bir hikaye gibi mi duruyor ?

   Hem evet hem de hayır. Kimileri için gerçekleşmesi mümkün görülmeyen bu anlatılanlar, on yıllardır Birleşik Devletler ekonomisinin içinde bulunduğu durumla bire bir benzeşmektedir. Birleşik Devletler, başka ülkelerden ithal ettiği ürünlerin ödemesini, Birleşik Devletler Merkez Bankası “Federal Reserve” tarafından kendi takdiri ölçüsünde basılan yeşil kağıtlarla yapmaktadır.

   1971 yılında doların altın karşılığı basılması uygulamasına son verilmesiyle beraber, reel ekonominin yakınından bile geçemeyeceği oranda dolar basılmasına olanak sağlandı. 90’lı yılların ortasında, ticaret işlemlerinde kullanılan ya da banka hesaplarında bulunan dolar miktarı, dolar emisyon hacminin altıda birine denk gelmekteydi.

   Teknoloji şirketlerinin hisselerinin değerlenmesi üzerinden yükselen Yeni Ekonomi’nin çökmesi ve 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra sorun şiddetlenerek devam etti. Sonraki dört yıl boyunca, Amerikan Merkez Bankası son 200 yıldır piyasaya sürülen dolardan daha fazla miktarda parayı piyasaya sürdü. Birleşik Devletler, 2005 sonbaharında, emisyon hacmindeki artışın istatistiğinin artık tutulmayacağını açıkladı. Kimse gerçekte neler olup bittiğini açıkça görmemeliydi.

   Ancak daha da dramatik olan gelişme Amerikan Merkez Bankası kaynaklı olarak değil, Greenspan’in “yaratıcı finansal ürünleri”nin yardımıyla reel ekonomide korkunç sonuçlar ortaya çıkaran, ama tamamen sanal ortamda özel bankalar tarafından yaratılan para miktarıydı. Amerikalı milyarder Warren Buffet bu gelişmeyle ilgili yaptığı bir konuşmada “finansal kitle imha silahları”ndan bahsediyordu: “Şu an için pek belli olmayan, ama öldürücü olma potansiyeli taşıyan tehlikeleri saklıyorlar.”

   Bunların en tipik örneği Greenspan döneminde yaygınlık kazanan kredi temerrüt riski kağıtlarıdır. Bunlar başlangıçta, kredi verenlerin kendilerini kredilerin geri dönmemesi durumuna karşı sigortaladıkları kağıtlardı. Bu kağıtlar, kredi verenler tarafından bankalara satılabilir hale geldikten ve böylece bilançolarda yer almamaya başladıktan sonra tehlike arz eder hale geldi. Daha iyi pazarlayabilmek için kredi temerrüt riski kağıtları yatırım aracı olarak methedilir oldu. Yani Kaliforniyalı ev sahiplerinin borçları sanki görünmez bir el sayesinde iyi niyetli Alman emeklilerinin hesaplarına dönüşüverdi. Böylece paranın çoğalmasını sağlayan devridaim makinesi bulunmuş gibi gözüküyordu.

   Ancak hayatın gerçeği çok geçmeden kendini hatırlattı: Paraya sıkışan borçluların sayısı artıp borçlular geri ödemelerini yapamaz duruma düştüğünde, bu borçları sigortalayanlar, yani ellerinde kredi temerrüt riski kağıtları tutan bankalar, firmalar ve özel kişilerin müdahale etmesi gerekiyordu. Ancak bunlar her türlü kamusal banka denetiminin dışında hareket ettikleri ve bu nedenle gerekli karşılıkları tutmadıkları için gelen talepleri karşılayamadılar.

   Kredi temerrüt riski kağıtları ve paranın diğer denetlenemeyen şekilleri türev ürünler olarak adlandırılmaktadır. Bu türev ürünlerin toplamı, Uluslararası Ödeme Bankası tarafından açıklanan verilere göre 2007 yılı sonunda astronomik bir değer olan 596 trilyon dolara ulaştı. Finans krizinin çıkmasından sonra denetimlerin gerekliliği hakkında söylenen birçok söze rağmen 2008 yılının ilk yarısında Uluslararası Ödeme Bankası verilerine göre türev ürünlerin toplam değeri 863 trilyon dolara ulaştı. Karşılaştırma için şu örnek yararlı olacaktır: Bankaların 2007 yılı yaz aylarında patlayan Amerikan gayrimenkul krizi nedeniyle 2008 yılı Ekim ayı sonuna kadar ayırmak zorunda kaldıkları toplam amortisman tutarı 2.2 trilyon Avro düzeyindedir. Bu miktar, her ne kadar çok yüksek bir rakam olarak kabul edilse de, türev ürünlerin yok etme potansiyelinin sadece dörtte birine karşılık gelmektedir.

   863 trilyon dolar, bütün dünya ülkelerinin bir yıllık gayrisafi milli hasılalarının toplamının 17 katına eşittir. Bu miktarı biriktirebilmek için tüm dünyadaki sanayi ve hizmet üretiminin gelirleri, petrolün son damlasından en son vidaya kadar reel ekonomiden alınarak bu kağıtlara yatırılmalıdır. Kökeni Latince “derivare” (türetmek) kelimesinden gelen bu “hayali sermaye” (Derivate), katma değer üretiminin borsa sistemi üzerinden sermaye yaratmasını sağlayan türetilmiş bir unsuru değildir; finansal sihirbazlık sayesinde oluşturulmuştur. Willy Brandt’ın ilk başbakanlık döneminde maliye bakanlığında müsteşar olarak görev yapan Wilhelm Hankel yaşananları şu şekilde özetlemektedir: “Bankacılık dünyası, küresel türev ürünler ticareti ile merkez bankalarının denetiminden (ve onların refinansman kredilerinden) ve tasarruf edenlerin mevduatlarından (para tedarikçisi olarak) bağımsız bir pazar yarattı. Borç alıp verme üzerine kurulu bankalar arası kredi sisteminin yardımıyla, kendi kendini finanse eden krediler yarattılar. Hem de bilinen tüm denetimlerin ve sınırlamaların ötesinde ! Bu şansı son yıllarda gerektiği gibi kullandılar ve dünyaya çalışmadan ve gerçekten yatırım yapmadan nasıl paradan para ( hem de ne para !) kazanılabileceğini gösterdiler.”

   Bu finansal simyanın başlangıcıyla Karl Marx da ilgilenmiş ve “fiktif sermaye” kavramını kullanmıştır. Kapital’in üçüncü cildinde şöyle yazar: “Faiz getiren sermaye ve kredi sistemindeki gelişmeyle, bütün sermaye kendisini çiftleştirmiş ve bazen de üçleştirmiş gibi görünür; aynı sermaye, ya da hatta belki de aynı alacak talebi, çeşitli şekillerde farklı ellerde, farklı biçimlerde görünürler. Bu ‘para-sermaye’nin daha büyük bir kısmı tamamen hayalidir.” Marx, sermayenin sadece iki, üç katına çıkarılmasından bahsediyordu. Sermayenin, kendisinin yüzlerce, binlerce katına ulaşabileceğini ve hatta tüm dünyanın gayrisafi hasılasının 17 katına ulaşabileceğini rüyasında görse inanmazdı.

   Marx, “fiktif (kurmaca) sermayeyi” aralarında kalın sınırlar bulunan iki kategoriye ayırmaktadır. İlk kategoriye, henüz gerçekleşmemiş, ama gerçekleşme ihtimali bulunan sermaye kazançları girmektedir. Gerçek sermayeyi temsil eden, yani aslında faaliyet gösteren bir işletmedeki ortaklık paylarını gösteren hisse senetleri bu kategoriye örnektir. Marx, üzerine kime ait olduğu yazılan ve sadece kağıt değeri olan sertifikaları “salt hayali sermaye” olarak niteler. Marx’ın bu kategori için verdiği en önemli örnek devlet borçlanma senetleridir. Devletler, cari harcamalarını ya da silahlanma giderlerini karşılamak için yurttaşlarından para toplar ve karşılığında borçlanma senetleri verirler. Bu senetler, alacaklılara faiz ve faizin faizinin dahil olduğu anapara geri ödemesi talep etme hakkı doğurur. Ancak temel sorun şudur: Devlet, topladığı bu paraları ekonomik geri dönüşü olmayan gösterişli yatırımlar ya da savaş gemileri için harcadığından yurttaşların paraları zaten çoktan uçup gitmiştir. Bu nedenle Marx, bu devlet borçlanma senetlerini “tüketilmiş bulunan sermayenin kağıttan kopyaları” olarak adlandırmıştır. Marx, devlet borçlanma senetlerinin 1970’lerin sonundan itibaren Birleşik Devletler ekonomisinin ve diğer ekonomilerin işleyişine bu ölçüde destek olabileceğini bilemezdi. Köpekbalığı gibi hareket eden özel finans kurumlarının “var olmayan sermayenin nominal temsilcilerini” türev ürünler olarak dolaşıma sokabileceğini ve hatta bu konuda hükümetleri geride bırakabileceklerini düşünebilmesi ise hiç ama hiç mümkün değildi.

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI VE SOL TAVIR (Jürgen Elsässer)


(Sayfa 43-47)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 1 (Her Şey Nasıl Başladı?)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 2 (Haydut ve Çöken Devletler)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 3 (Yaşasın ! Teslim Oluyoruz !)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 4 (Ortaçağa Dönüş)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 5 (İstikrarın Sonu)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 6 (Bretton Woods ve Sonuçları)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 7 (Nixon’ın Para Darbesi)

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 8 (Thatcher ve Greenspan)