Millet olmak bir bilinç ve irade gerektirir. O bilinci felce uğratınca geriye ilkel bir güruh ve vahşeti kalır ancak. Etnik aidiyetlere, dar kimlikçiliğe bilinç gerekmiyor.
Dünya son 35 yıldır ABD'nin denetimi ve emri altındaki bilinci felce uğratılmış güruhların tarihsel bir karşılığı, gerçekliği kalmamış ortaçağ kimlikçiliğini dayatarak akıttığı kan ve yarattığı kaosu yaşıyor.
O yaratılan kaosun son kurbanı veya bilinçli hedefi meslektaşımız Tahir Elçi oldu."
TÜRKİYE’NİN ENSESİNE SAPLANAN KURŞUN
“PKK saldırılarıyla halkı mağdur ediyor, birarada yaşama iradesine zarar veriyor, bu zemini tahrip ediyor, halka zarar veriyor ”
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi öldürülmeden önce bunları söylüyordu.
İşte Tahir Elçi’ye sıkılan o kurşun da bir arada yaşama iradesine, kardeşliğe sıkıldı. Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanan Tahir Elçi’nin bedeninden öte Türkiye’dir. Bir toplumun millet olma bilinci vuruluyor güpegündüz.
Dört Ayaklı Minare’nin altında vuruluyor, anlamlıdır. Her bir ayağı bir mezhebi temsil ediyor. Mezhepsel ayrışmaya karşı birleşmeyi, bütünleşmeyi temsil ediyor. O günün toplumsal örgütlenmesi içinde bütünleşmenin eserleri, insanlık birikimi altında bügünün ileri toplumsal örgütlenmesine, millete, milletin birliğinin vurulmasıdır.
TAHİR ELÇİ’Yİ BİR DEĞİL BİN KEZ KURŞUNLAYANLAR
Tahir Elçi’nin katledilmesinden birkaç saat sonra HDP/PKK televizyonlarında yapılan konuşmaları izliyoruz, hep aynı notada toplanıyor. Israrla “bu Türkiye’ye, birliğe yapılan saldırı değildir” cümlesi tekrarlanıyor. Sunucu aynı konuğa ve başka konuklara defalarca aynı soruyu yöneltiyor “Bu Türkiye’ye, birliğe yapılmış bir saldırı demek doğru mu?”
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun “hedef birliğimiz, kardeşliğimizdir” sözüne defalarca atıf yaparak “üstünü böyle kapatamazsınız” deniyor.
“Neden” diye soruyoruz kendimize. Neden Tahir Elçi’yi ve hatta acısını bile soyutlamak, ayrıştırmak?
Ve cenaze görüntüleri yayınlanıyor bu kez.
Apo-PKK bayrakları, PKK marşları…
Arkasından Selahattin Demirtaş konuşma yapıyor:
“Tahir Elçi’yi devlet değil, devletsizlik öldürdü”
“Bu devlet hiçbir zaman Kürtlerin olmadı”
“On milyonlar Tahir Elçi’nin öldürülmesine ‘oh olsun’diyor”.
Bu açıklamalar manşet olması gerekirken hiç bir gazetede görülmemiş olmasına hayret ediyoruz.
Kürt’e “senin devletin yok, senin bir geçmişin, bu ülkeyle bir bağın yok, onlar sen ölünce oh olsun diyenler” diyor açıkça.
Ulusal Kanal ekranında “PKK birarada yaşama zarar veriyor” diyen Tahir Elçi’ye bir kurşun daha! Yetmiyor Kürt’e bir kurşun daha, yetmiyor Türk Milletine, Türkiye’ye kurşunlar yağdırıyorlar!
'Türkiyelileşme' yalanı
Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları nasıl bir döneme girildiğini anlatıyor. Bu ifadelerden büyük kışkırtmalar, cinayetler, kaos döneminin düğmesine basıldığından başka hiç bir anlamı yok bu sözlerin.
HDP’nin “Türkiyelileşme” yalanı ile başlayan süreç PKK’nın bile yıllardır dile getiremeye cesaret edemediği kini, düşmanlığı, boğazlaşmayı böylesine kışkırtan bir açıklamayla esas rotasına girmiş oluyor. Başlı başına bu açıklamalar Kürt halkına, Türk milletine, bölge ülkelerine, insanlığa karşı işlenmiş ağır bir suçtur.
Elbette bu açıklamaları yaptıran güce bakmak gerek. Bu yazı okunduğu sıralarda Demirtaş resmi davet üzerine Washington’da ABD'li yetkililerle görüşmeler yapıyor olacak.
SIRTIMIZI DÖRT AYAKLI MİNAREYE YASLIYORUZ
Ancak bütün bu çığırından çıkmış açıklamaların zamanlaması da önemli.
Bölge denklemi baştan sona değişti. Asya olanca ağırlığıyla tarih sahnesine tekrar çıktı ve ABD’ye bel bağlayanların bölgede ve Türkiye’de tattıkları ağır yenilgiyi gün gün izliyoruz.
Bölücü teröre karşı mücadelenin tam da bu zamanda yükseltilmesi tesadüf değil. Atlantik yenilgisinden onlar da paylarını alıyorlar.
Emperyalizmin ve yeni ortaçağı bu topraklardan silecek olan o tarihsel birikimin birleştiriciliğine yaslanıyoruz. Tahir Elçileri yaşatacak olan o birikime.
Sırtımızı Dört Ayaklı Minare'ye dayıyoruz.
Tayfun Taşlıoğlu / Avukat
Aydınlık/02.12.2015