Askeri mahkeme bir haberden
dolayı soruşturma açınca “32.Gün”de kuru fasulye tarifi vermişlerdi. Can
Dündar’ın tutuklanması ABD’nin Şükran Günü’ne denk gelince hindi tarifi vereyim
diye aklımdan geçti.
Hem sessiz kalmamış, tepkimi
göstermiş olurum… Hem de yeteri kadar güvenli bir tepki…
Kendimi de hiç riske atmam…
Çünkü ben de korkuyorum.
Öfkemi dindiremedim ama.
O yüzden ironiyi
bırakıyorum, dokuz senede doktorasını bitirememiş bir çocuğa anlatır gibi
anlatıyorum.
Ergenekon, Balyoz, OdaTV,
Şike, KCK gibi son yıllarda devletin DNA’sını yerle bir eden, binlerce insanın
hayatını karartan, masum insanların ölümüne yol açan davaların çimentosunda
Fethullah Gülen Cemaati’nin izleri olduğunu biliyoruz. Sadece polis, yargı
değil bu süreçlerde medya da çok kritik roller oynadı: Taraf, Zaman, Bugün
gazeteleriyle Mehtap TV, Samanyolu gibi televizyon kanalları kamuoyunu yalan
davalara ikna etmek için kullanıldı. Senaryosunda bizzat Fethullah Gülen’in
katkıları olan diziler tutuklanacak isimleri önceden ‘film icabıymış’ gibi
gösterdi, diziler operasyonların habercisi oldu.
Cemaatçi gazeteciler belge dağıtımında, yayımında, propagandada önemli rol oynadı. Sahte belgeleri üretenler onlar mıydı, hiç araştırılmadı, hiç ortaya çıkmadı. Ama bildiğimiz propagandanın mimarları, belgeleri servis edenler rüzgar dönünce teker teker tüydü. Hem savcılar, hem bu gazeteciler aynı anda ortadan kayboldu.
Koskoca devlet, mangalda kül
bırakmayan lideri ve ekibi göz göre göre kim oldukları belli, ne yaptıkları
ortada, ilişkileri çözmesi hiç de zor olmayan bu isimleri tespit edemedi, olay
ağını ve izleri okuyamadı. Ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’den
kaçtılar, kirli operasyonun, masum insanların hayatına mal olan süreçlerin
mimarlarına koskoca Türk Devleti’nin gücü yetmedi. Alay eder gibi.
Türkiye’nin gücü kime yetti
peki: Büyümemiş bir çocuk olan ve bu yüzden de insanın sadece acıyabildiği Mehmet Baransu’ya. Gerçekten içim
eziliyor hâlâ hapiste yattığını düşündükçe. Hiçbir ideolojisi, bilgi birikimi,
duruşu olmayan, ne yaptığını bilmeyen, sadece ünlü olmak isteyen ve egosu fazla
problemli bir çocuk sonuçta. Kendisinden çok daha zeki ve kurnaz olanlar “Sen
büyüksün Mehmet, Türkiye’yi değiştireceksin” diye gazı verdiler.
Şimdi o içeride, gazcıları
yurtdışında.
Ancak Baransu’yu hapse
atmaya gücü yeten ve Cemaat’le savaşmaya yeminli devletin eline ne geçti?
Hiçbir şey. Hangi somut kazanım var Cemaat’e karşı? Hiç.
Bu akla hayale sığmayacak
kifayetsizlik ve beceriksizlik kimin başının altından çıkıyorsa, Erdoğan hemen
onu bulsun ve Adıyaman’da falan bir büfeye tostçu olarak atasın.
Mahallenin manavı Cemaat’le
savaşı yönetse daha çok yol alırdı.
Gazeteciliği kullanarak bir
dolu kirli operasyonda katkısı olanları elinden kaçırıp, haklarında elle
tutulur deliller bulup doğru düzgün iddianame hazırlamayıp gerçek gazetecileri
tutuklamak da bu beceriksizliğin ürünü.
Can Dündar’ın ve
Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması tamamen keyfi,
tamamen bir akıl yitirme sürecinin sonucu. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini
sevmeyen, sevmeyecek ve asla o koltukla oturmasını istemeyecek insanların her
zaman var olacağını artık öğrenmeli. Rahibe Teresa hakkında bile “Misyoner
Pozisyonu” adında yerden yere vuran kitap yazıldı. E Erdoğan da pek sevilebilir
değil sonuçta.
İktidara savaş açan, koltuklarda oturanları devirmek isteyen gazeteciler de tarih boyunca hep olmuştur. Hearst’ten Pulitzer’a medya tarihi hükümetlere savaş açan gazetecilerle yazıldı. Bazı gazeteciler iktidarlara tapınabilir, ama gazetecinin görevi iktidarı her zaman rahatsız etmektir.
Can Dündar ve Erdem Gül
sadece ve sadece gazetecilik yaptılar. Yerleri yurtları belliydi, ne yaptıkları
ortadaydı, gizli bir gündemleri, hesapları, çıkarları yoktu. Erdoğan’ın
Türkiye’ye zarar verdiğini düşünüyorlardı, bunu da hiç gizlemediler. Bir milim
bile gazetecilik faaliyetlerinden sapmadılar.
Gazeteciliği kullanarak her
türlü pisliği yapanları elinden kaçır… İmamın ordusuna hâlâ dokunama…
Sadece gazetecilik yapanlara
gücün yetsin…
Kim veriyor bu akılları
sana, kim planlıyor bu saçma sapan stratejileri bilmiyorum. Ama bu gidişle sen
Cemaat’le savaşı kaybedersin, ben söylemiş olayım.
Oray EĞİN /
29.11.2015 / SÖZCÜ