7 Aralık 2015 Pazartesi

SEN BU SAVAŞI KAYBEDERSİN

Askeri mahkeme bir haberden dolayı soruşturma açınca “32.Gün”de kuru fasulye tarifi vermişlerdi. Can Dündar’ın tutuklanması ABD’nin Şükran Günü’ne denk gelince hindi tarifi vereyim diye aklımdan geçti.

Hem sessiz kalmamış, tepkimi göstermiş olurum… Hem de yeteri kadar güvenli bir tepki…

Kendimi de hiç riske atmam…

Çünkü ben de korkuyorum. Öfkemi dindiremedim ama.

O yüzden ironiyi bırakıyorum, dokuz senede doktorasını bitirememiş bir çocuğa anlatır gibi anlatıyorum.

Ergenekon, Balyoz, OdaTV, Şike, KCK gibi son yıllarda devletin DNA’sını yerle bir eden, binlerce insanın hayatını karartan, masum insanların ölümüne yol açan davaların çimentosunda Fethullah Gülen Cemaati’nin izleri olduğunu biliyoruz. Sadece polis, yargı değil bu süreçlerde medya da çok kritik roller oynadı: Taraf, Zaman, Bugün gazeteleriyle Mehtap TV, Samanyolu gibi televizyon kanalları kamuoyunu yalan davalara ikna etmek için kullanıldı. Senaryosunda bizzat Fethullah Gülen’in katkıları olan diziler tutuklanacak isimleri önceden ‘film icabıymış’ gibi gösterdi, diziler operasyonların habercisi oldu.

Cemaatçi gazeteciler belge dağıtımında, yayımında, propagandada önemli rol oynadı. Sahte belgeleri üretenler onlar mıydı, hiç araştırılmadı, hiç ortaya çıkmadı. Ama bildiğimiz propagandanın mimarları, belgeleri servis edenler rüzgar dönünce teker teker tüydü. Hem savcılar, hem bu gazeteciler aynı anda ortadan kayboldu.

Koskoca devlet, mangalda kül bırakmayan lideri ve ekibi göz göre göre kim oldukları belli, ne yaptıkları ortada, ilişkileri çözmesi hiç de zor olmayan bu isimleri tespit edemedi, olay ağını ve izleri okuyamadı. Ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye’den kaçtılar, kirli operasyonun, masum insanların hayatına mal olan süreçlerin mimarlarına koskoca Türk Devleti’nin gücü yetmedi. Alay eder gibi.

Türkiye’nin gücü kime yetti peki: Büyümemiş bir çocuk olan ve bu yüzden de insanın sadece acıyabildiği Mehmet Baransu’ya. Gerçekten içim eziliyor hâlâ hapiste yattığını düşündükçe. Hiçbir ideolojisi, bilgi birikimi, duruşu olmayan, ne yaptığını bilmeyen, sadece ünlü olmak isteyen ve egosu fazla problemli bir çocuk sonuçta. Kendisinden çok daha zeki ve kurnaz olanlar “Sen büyüksün Mehmet, Türkiye’yi değiştireceksin” diye gazı verdiler.

Şimdi o içeride, gazcıları yurtdışında.

Ancak Baransu’yu hapse atmaya gücü yeten ve Cemaat’le savaşmaya yeminli devletin eline ne geçti? Hiçbir şey. Hangi somut kazanım var Cemaat’e karşı? Hiç.

Bu akla hayale sığmayacak kifayetsizlik ve beceriksizlik kimin başının altından çıkıyorsa, Erdoğan hemen onu bulsun ve Adıyaman’da falan bir büfeye tostçu olarak atasın.

Mahallenin manavı Cemaat’le savaşı yönetse daha çok yol alırdı.

Gazeteciliği kullanarak bir dolu kirli operasyonda katkısı olanları elinden kaçırıp, haklarında elle tutulur deliller bulup doğru düzgün iddianame hazırlamayıp gerçek gazetecileri tutuklamak da bu beceriksizliğin ürünü.

Can Dündar’ın ve Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması tamamen keyfi, tamamen bir akıl yitirme sürecinin sonucu. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini sevmeyen, sevmeyecek ve asla o koltukla oturmasını istemeyecek insanların her zaman var olacağını artık öğrenmeli. Rahibe Teresa hakkında bile “Misyoner Pozisyonu” adında yerden yere vuran kitap yazıldı. E Erdoğan da pek sevilebilir değil sonuçta.

İktidara savaş açan, koltuklarda oturanları devirmek isteyen gazeteciler de tarih boyunca hep olmuştur. Hearst’ten Pulitzer’a medya tarihi hükümetlere savaş açan gazetecilerle yazıldı. Bazı gazeteciler iktidarlara tapınabilir, ama gazetecinin görevi iktidarı her zaman rahatsız etmektir.

Can Dündar ve Erdem Gül sadece ve sadece gazetecilik yaptılar. Yerleri yurtları belliydi, ne yaptıkları ortadaydı, gizli bir gündemleri, hesapları, çıkarları yoktu. Erdoğan’ın Türkiye’ye zarar verdiğini düşünüyorlardı, bunu da hiç gizlemediler. Bir milim bile gazetecilik faaliyetlerinden sapmadılar.

Gazeteciliği kullanarak her türlü pisliği yapanları elinden kaçır… İmamın ordusuna hâlâ dokunama…

Sadece gazetecilik yapanlara gücün yetsin…


Kim veriyor bu akılları sana, kim planlıyor bu saçma sapan stratejileri bilmiyorum. Ama bu gidişle sen Cemaat’le savaşı kaybedersin, ben söylemiş olayım.

Oray EĞİN / 29.11.2015 / SÖZCÜ