12 Aralık 2015 Cumartesi

Rusya'nın Müdahalesi Sonrası SURİYE

Rusya’nın fiilen uçuşa yasak bölge oluşturacak şekilde eylemlerde bulunması her seçeneğe hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Türkiye, güney sınırları boyunca Rusya ile kumar oynuyor. Bunun ana nedeni Esad’ı devirmek konusunda bitmeyen takıntısıdır.




ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Demokrasi Vakfı (NED), 2006 yılından beri Suriye’deki muhalif grupları fonları ile destekliyordu. Suriye’deki ayaklanma Tunus ve Mısır’daki hareketlere göre zamanlanmış ve koordine edilmişti. Ortada gene Batı tarafından eğitilmiş ve donatılmış İslamcılar vardı. Bunların bir kısmı Libya’dan gelip Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti. Büyük miktarda tanksavar, hava savunma füzesi, havan ve ağır makineli tüfek ile Suriye zırhlı kuvvetleri yenilecekti. İsyancılara silahlar Türkiye sınırları üzerinden gitti. Gönüllülere Türkiye’de iken barınma, eğitim ve emniyetli geçiş imkânı sağlandı. Nisan 2011’de Suriyeli Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinin ülkeye kabulü ve siyasete girmesinin sağlanması teklifini Esat reddedince; Türkiye, sınıra yakın bölgede Özgür Suriye Ordusu’nun tugaylarını kurmaya başladı. CIA’nın kontrolünde 2011 yılından beri Suriye’deki iç savaşın finansörü ve eleman kaynağı olmaya devam eden Suudi Arabistan ve Katar da, IŞİD’in ana kaynağı olan El Nusra’nın yaratılmasında ABD’nin en yakın müttefiki oldular. Suudiler ve Katar parayı verirken, Türkiye, lojistik destek sağlıyor, silah ve teçhizat veriyor, kendine göre Suriye direnişini örgütlüyordu. Türkiye, bu dönemden itibaren eğittiği isyancılara hedef olarak Halep’i gösteriyordu. Türkiye, Esat’ın altı ay içinde düşeceğini hesaplamıştı ancak, Rusya ve İran’ın sayesinde Esat ayakta kalmaya devam etti. Suriyeli Kürtlerin kurduğu PKK uzantısı YPG ve onları temsil eden siyasi parti PYD; Temmuz 2012’den başlayarak Afrin, Kobani ve Cezire’yi (hepsine birden Rojova denmektedir) kontrol altına aldı. Kasım 2014’de ÖSO’nun yenilmesi ve 14 bin militanının Halep’ten çekilmesi Türkiye’nin Suriye politikasının iflasının resmi kanıtı oldu. Ocak 2015’de YPG, Ayn el-Arab bölgesini ele geçirdi ve güneyimizdeki koridor oldukça genişledi. ABD’nin ise başka planları vardı, yarattığı canavar IŞİD’a karşı Kürtleri kullanarak, Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışıyor. 30 Eylül 2015’den itibaren Rusya’nın, Esat güçlerinin yanında hava operasyonlarına başlaması Suriye’nin kaderine etki edebilir. Bu makalede, Rusya’nın müdahalesi ile birlikte Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendireceğiz. 


ABD, SURİYE’DE NE YAPIYOR?
Şubat 2015de Türkiye ve ABD, Suriye’nin geleceği ile ilgili uzun bir anlaşmazlıktan sonra 5-10 bin militan daha yetiştirmek için anlaşmışlardı. Ancak, Ankara’nın Esat ile uğraşmak istemesi, IŞİD ile mücadeleyi engellemeye kalkması anlaşmazlığı sürdürdü. Bu dönemde ABD’nin IŞİD’a karşı eğit-donat kapsamında gönderdiği 500 milyon dolar ile ancak 60 kişi eğitildi ve bunların 55’i ortadan kayboldu, sadece 5 tanesi IŞİD’a karşı savaşta var gözüküyor. Kayıp militanlar 29 Temmuz’da Suriye’ye girer girmez El Nusra tarafından kaçırılmıştı. ABD Savunma Bakanı Ash Carter; bu savaşçıları Türkiye’nin El Kaide uzantısı El Nusra’ya ihbar ettiğini açıkladı. Türkiye daha önce de kendisinin desteklediği El Nusra ve Ahrar El Şam’a bu tür sızıntılar yaptı. Amerikalı militanları eğiten Albay Nedim Hasan’a göre Türkiye’nin desteklediği El Nusra ve Ahrar El Şam ile IŞİD arasında bir fark yoktur. El Nusra’nın başındakiler daha önce IŞİD’ın içinde idi. CIA, isyancı gruplara yardıma devam edecek. 9 Ekim 2015’de ABD Kongresi, Suriye için eğit-donat kapsamında yeni bir 500 milyon dolar vermeyi kabul etti. Verilecek silahlar arasında TOW anti-tank silahları da var ve bunların PYD/PKK üzerinden bize de dönme ihtimali var. Irak’ta resmi olarak 3.500 Amerikan askeri bulunuyor, Irak ve Suriye’deki özel kuvvet elemanları ile birlikte bu sayı çok daha artacakır. Bunlara İngiliz ve Fransız özel kuvvetlerini ve diğer yardımcı unsurları (istihbarat, teknisyen vs.) ekleyin rakam çok daha büyüyecektir. 31 Ağustos 2015 itibarı ile ABD’nin sadece Suriye üzerindeki hava harekâtı 3 milyar dolara mal oldu. Sonuç çok. Bugüne kadar ABD, Suriye için iki program uyguladı. İlki eğit-donat idi ve yetiştirilenler El Kaide uzantısı El Nusra’ya gitti. İkinci program ise Askeri Operasyon Komutanlığı adı altında CIA’nın örtülü operasyonu ile Özgür Suriye Ordusu içinde seçilmiş tugaylara silah yardımı oldu. Burada da işler ilkinden daha iyi gitmedi. 500’den fazla olmayan eleman sayısı ile bu tugaylar da IŞİD’a karşı koyacak güçte değildi. Daha da kötüsü bunlar da El Nusra ve Ahrar-El Şam tarafından yutuldu. ABD eğittiği militanları daha sonra işten atıyor çünkü IŞİD ile savaşmak için kâğıt imzalamıyorlar. S.Arabistan’ın yeni kralı Salman ise Türkiye ve Katar’ın verdiği gaz ile Mart 2015’den itibaren Suriye’nin kuzeyindeki Fetih Ordusu’ndaki aşırı gruplara da yardım etmeye başladı. Rusların gelmesi ile bu troyka, radikal isyancılara yardımı artırıyor ama IŞİD, ÖSO’nun küçük ölçekli birliklerini kolay yutuyor. ABD ise kendine hala ılımlı İslamcı savaşçı arıyor. Gelinen noktada ABD; geleneksel taşeronları Türkiye, S.Arabistan ve Katar’ın IŞİD’a kendilerinden daha yakın olduğunu gördü ve sahada kendine Kürtlerden başka güvenilir bir vekil bulamıyor. Ilımlı İslamcı bulamayınca ABD’ye de YPG’yi daha çok desteklemek kaldı. ABD, IŞİD’a karşı kuzeyden koridor ile çevreleme stratejisi izlediğini iddia ediyor. ABD, Kürt koridoru ve PYD/PKK desteğinin gerekçesini; IŞİD ile karada mücadele edecek ve Esat’ı devirecek tek güç olmaları ile savunuyor. ABD’lilere göre Türkiye’nin çelişkisi 565 mil sınırı kimin kontrol edeceğini bilmemesidir. ABD’ye göre Türkiye’nin istediği emniyetli bölge aslında Ahrar El Şam, El Nusra ve diğer militan gruplara gidecek ikmal ve operasyon ihtiyaçları için isteniyor.

RUSYA VE TÜRKİYE DENGELERİ
Putin, Suriye müdahalesi stratejisini “kazan-kazan” propagandası ile açıklıyor. Eğer Ruslar başarılı olursa liderliğini göstermiş olacak, kötüler öldüğünden dünya kazanacak, yok başarısız olursa suçlu Rusya ile işbirliği yapmadığı için ABD ilan edilecektir. Büyük resimde Rusya’ya Ukrayna nedeni ile uygulanan izolasyon politikalarına son verdirmek var. Rusların geri plandaki amaçları ise; Suriye’deki rejimi alandaki Suriye, İran ve Irak güçlerini destekleyerek ayakta tutmak, diğer yandan Suriye’de savaşan eski Sovyet Cumhuriyeti militanlarını kontrol etmek. Rusya’da halen 17 milyon Müslüman yaşıyor ve 142 milyonluk ülke nüfusu sürekli azalırken, 2030 yılına kadar Müslüman sayısının 2 milyon daha artması bekleniyor. Halen IŞİD’in içinde 2.000 kadar Rus vatandaşı olduğu ve bunların dönüşlerinde teröre devam edecekleri, Kuzey Kafkasya’da uzun zamandır mevcut cihatçıların IŞİD ile yakınlaştıkları düşünülüyor. Nitekim Kafkasya Emriliği bölgedeki bağlılığını El Kaide’den IŞİD’a çevirdi ve bölgeyi IŞİD’in vilayeti ilan etti. Ruslara göre IŞİD, Orta Asya’daki aşırı gruplar ile de ilişkilerini geliştiriyor. Bununla beraber ne ABD ne de Rusya, ağızlarına doladıkları IŞİD’a karşı gerçekte bir şey yapmıyorlar. Suriye’de rejim kuvvetlerinin yanında kendi ordusu dışında Rus hava kuvvetleri, Lübnan Hizbullahı ve İran Devrim Ordusu Muhafızları var. İlk hedefleri ise Halep’i elde tutmak. Hatay’ın Yayladağı İlçesi'nin karşısında Suriye’deki Bayırbucak Türkmenleri bölgesine Beşşar Esad'a bağlı birliklerin karadan, Rusya’nın ise havadan ve denizden düzenlediği saldırılar ile rejim güçleri mevzilerini daha da güçlendirdi. Rusya, saldırı sırasında Akdeniz açıklarındaki gemiden de çok sayıda atış yaptı.
Rus uçaklarının 3 ve 4 Ekim’de Suriye üzerinden Türk hava sahasında yaptığı ihlalleri 6 ve 7 Ekim’de bu sefer Türk ulaştırma helikopterlerinin Ermenistan hava sahasına iki kez girmesi izledi. Türkiye, bu geçişleri kötü hava şartlarına bağlamış olsa da Ermeni tarafında Rusya’nın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü savunma garantisinin ve ülkede bulunan Rus kuvvetlerinin ne kadar işe yaradığı tartışılmaya başlandı. Ermeni milletvekili Tevan Poghosyan, ihlaller için NATO’nun özür dilemesi gerektiğini belirtti. Rusya, Suriye içindeki operasyonların Türkiye sınırlarına kadar genişleyeceğinin mesajını veriyor. Türkiye’nin asıl tepkisi Rusya’nın sadece IŞİD’i değil, Arap-Türk destekli isyancı grupları da vurması oldu. Davutoğlu’nun “Kimse gücümüzü test etmeye kalkmasın” açıklaması bu yönde bir tepki idi. AKP iktidarı bu yönde hem milliyetçi damarı körüklemekte, hem de meseleyi bir NATO krizine dönüştürmek istiyor ama ittifakın tepkileri Ankara’nın beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Rusya sadece Türkiye’nin değil NATO’nun da sınırlarını test etti ve tepkileri ölçtü. Rusya'nın fiilen uçuşa yasak bölge oluşturacak şekilde eylemlerde bulunması aynı zamanda birçok şeyi göze aldığını ve her seçeneğe hazırlıklı olduğunu da gösteriyor. Türkiye, güney sınırları boyunca ABD ve Rusya ile kumar oynuyor ve bunun ana nedeni Esat’ı devirmek konusunda bitmeyen takıntısıdır. Rusya’nın Suriye’deki savaşa doğrudan taraf olması Türkiye’nin tampon bölge hayalini daha da zorlaştırması yanında, Moskova ile doğrudan çatışma riski de doğurdu. Öte yandan Amerikalılar PYD/PKK ile müttefikliği Ruslara ve dolayısı ile Esat’a da kaptırmak da istemiyor.

SONUÇ

Ortadoğu ile ilgili iki önemli soru, cevap bekliyor; mevcut sınırlar ne olacak, mezhep savaşı nasıl bitecek? ABD’nin aklında tartışmaya önce konfederal bir çözüm önerisi ile başlamak var. Bu öneri, Türklerden çok, Suriye’deki Kürtleri memnun etmek, arka planda ise istikrarsız yeni bir Irak yaratmak amacı taşıyor. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi federe bir Kürt devlet yapısı hedefliyor. Rusya’nın aklındaki çözüm; Suriye’de toprak bütünlüğü içinde Esat’ı rejimin başında bırakmak ya da bu olmazsa en kötü yeni rejimde en büyük parçayı onun kontrol etmesini sağlamak. Ruslar, Bosna tipi bir federal çözüm düşünüyor. Ancak, Suriye’de bir çözümün olmazsa olmazı ve önceliği IŞİD’in ne olacağının ortaya çıkmasıdır. Bu olmadan Suriye ile ilgili tüm planlar havada kalacaktır. Amerika’nın müdahaleleri Afganistan, Irak ve Suriye’de görüldüğü gibi her yerde sonsuz savaş ile devam ediyor. IŞİD ile savaşın sahadaki vekil militan gruplara bırakılmış olması, çözümsüzlüğün asıl ve kasıtlı nedeni olarak önümüzde durmaktadır. Çözüm, IŞİD ve Kürtlerin geldikleri yerlere dönmesi, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünün güçlü devlet yapıları ile korunmasındadır. Ortaya çıkan bu kargaşada beklenen laik, demokrat, istikrarlı ve hoşgörülü bir Ortadoğu değil, İslam dünyasının bir bütün olarak çöküşüdür. Paris Saldırıları ile birlikte yeni ayarlamalar için meşruiyet sağlanıyor ve düğmeye yeniden basılıyor. IŞİD ile mücadele etmek için dünyanın büyük güçlerinin işbirliği adı altında Ortadoğu’da azınlık haklarına dayalı yeni bölünmeler için uygun çözümleri BM çatısı altında tartışma dönemi başlıyor. Suriye için Viyana görüşmeleri bunun başlangıcı sayılıyor. Türkiye’ye dönecek olursak, Ortadoğu dönüşürken Misak-ı Milli için bir fırsat daha ortaya çıkmaktadır, bunun için de mezhepçi değil milli düşünen bir hükümete ve bir an önce bölgede mevzi kapmaya ihtiyaç var. 

25 Kasım 2015 Çarşamba / Aydınlık
Doç.Dr.Sait Yılmaz / Milli Güvenlik ve Dış Politika Uzmanı