Rusya’nın fiilen
uçuşa yasak bölge oluşturacak şekilde eylemlerde bulunması her seçeneğe
hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Türkiye, güney sınırları boyunca Rusya ile
kumar oynuyor. Bunun ana nedeni Esad’ı devirmek konusunda bitmeyen
takıntısıdır.
ABD
Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal
Demokrasi Vakfı (NED), 2006
yılından beri Suriye’deki muhalif grupları fonları ile destekliyordu.
Suriye’deki ayaklanma Tunus ve Mısır’daki hareketlere göre zamanlanmış ve koordine edilmişti. Ortada gene Batı tarafından
eğitilmiş ve donatılmış İslamcılar vardı. Bunların bir kısmı Libya’dan gelip
Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti. Büyük miktarda tanksavar, hava savunma
füzesi, havan ve ağır makineli tüfek ile Suriye zırhlı kuvvetleri yenilecekti.
İsyancılara silahlar Türkiye sınırları üzerinden gitti. Gönüllülere Türkiye’de
iken barınma, eğitim ve emniyetli geçiş imkânı sağlandı. Nisan 2011’de Suriyeli Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinin ülkeye kabulü ve
siyasete girmesinin sağlanması teklifini Esat reddedince; Türkiye, sınıra yakın
bölgede Özgür Suriye Ordusu’nun
tugaylarını kurmaya başladı. CIA’nın kontrolünde 2011 yılından beri
Suriye’deki iç savaşın finansörü ve eleman kaynağı olmaya devam eden Suudi
Arabistan ve Katar da, IŞİD’in ana kaynağı olan El Nusra’nın yaratılmasında
ABD’nin en yakın müttefiki oldular. Suudiler ve Katar parayı verirken, Türkiye, lojistik destek sağlıyor,
silah ve teçhizat veriyor, kendine göre Suriye direnişini örgütlüyordu. Türkiye, bu dönemden itibaren eğittiği isyancılara hedef olarak Halep’i
gösteriyordu. Türkiye, Esat’ın altı ay içinde düşeceğini hesaplamıştı ancak,
Rusya ve İran’ın sayesinde Esat ayakta kalmaya devam etti. Suriyeli Kürtlerin kurduğu PKK uzantısı YPG ve onları temsil eden siyasi
parti PYD; Temmuz
2012’den başlayarak Afrin,
Kobani ve Cezire’yi (hepsine birden Rojova denmektedir) kontrol altına aldı. Kasım 2014’de ÖSO’nun yenilmesi ve 14 bin militanının Halep’ten çekilmesi
Türkiye’nin Suriye politikasının iflasının resmi kanıtı oldu. Ocak 2015’de YPG, Ayn el-Arab bölgesini ele geçirdi ve güneyimizdeki koridor
oldukça genişledi. ABD’nin
ise başka planları vardı, yarattığı canavar IŞİD’a karşı Kürtleri kullanarak,
Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışıyor. 30 Eylül 2015’den itibaren Rusya’nın,
Esat güçlerinin yanında hava operasyonlarına başlaması Suriye’nin kaderine etki
edebilir. Bu makalede, Rusya’nın müdahalesi ile birlikte Suriye’de yaşanan
gelişmeleri değerlendireceğiz.
ABD, SURİYE’DE NE YAPIYOR?
Şubat 2015’de Türkiye ve ABD, Suriye’nin geleceği ile ilgili uzun bir
anlaşmazlıktan sonra 5-10 bin militan daha yetiştirmek için anlaşmışlardı.
Ancak, Ankara’nın Esat ile uğraşmak istemesi, IŞİD ile
mücadeleyi engellemeye kalkması anlaşmazlığı sürdürdü. Bu dönemde ABD’nin IŞİD’a karşı eğit-donat kapsamında gönderdiği
500 milyon dolar ile ancak 60 kişi eğitildi ve bunların 55’i ortadan kayboldu,
sadece 5 tanesi IŞİD’a karşı savaşta var gözüküyor. Kayıp militanlar 29 Temmuz’da Suriye’ye girer girmez El Nusra
tarafından kaçırılmıştı. ABD Savunma Bakanı Ash Carter; bu savaşçıları Türkiye’nin El Kaide
uzantısı El Nusra’ya ihbar ettiğini açıkladı. Türkiye
daha önce de kendisinin desteklediği El Nusra ve Ahrar El Şam’a bu tür
sızıntılar yaptı. Amerikalı militanları eğiten Albay Nedim Hasan’a göre
Türkiye’nin desteklediği El Nusra ve Ahrar El Şam ile IŞİD arasında bir fark
yoktur. El Nusra’nın başındakiler daha önce IŞİD’ın içinde idi. CIA, isyancı
gruplara yardıma devam edecek. 9 Ekim 2015’de ABD Kongresi, Suriye için eğit-donat kapsamında yeni bir 500
milyon dolar vermeyi kabul etti. Verilecek silahlar arasında TOW anti-tank
silahları da var ve bunların PYD/PKK üzerinden bize de dönme ihtimali var.
Irak’ta resmi olarak 3.500 Amerikan askeri bulunuyor, Irak ve Suriye’deki özel
kuvvet elemanları ile birlikte bu sayı çok daha artacakır. Bunlara İngiliz ve
Fransız özel kuvvetlerini ve diğer yardımcı unsurları (istihbarat, teknisyen
vs.) ekleyin rakam çok daha büyüyecektir. 31 Ağustos 2015 itibarı ile ABD’nin sadece Suriye üzerindeki hava
harekâtı 3 milyar dolara mal oldu. Sonuç çok. Bugüne kadar ABD, Suriye için iki program uyguladı. İlki eğit-donat idi ve yetiştirilenler El Kaide
uzantısı El Nusra’ya gitti. İkinci program ise Askeri Operasyon Komutanlığı adı altında CIA’nın
örtülü operasyonu ile Özgür Suriye Ordusu içinde seçilmiş tugaylara silah
yardımı oldu. Burada da işler ilkinden
daha iyi gitmedi. 500’den fazla olmayan eleman sayısı ile bu tugaylar da IŞİD’a
karşı koyacak güçte değildi. Daha da kötüsü bunlar da El Nusra ve Ahrar-El Şam
tarafından yutuldu. ABD eğittiği militanları daha sonra işten atıyor çünkü IŞİD
ile savaşmak için kâğıt imzalamıyorlar. S.Arabistan’ın yeni kralı Salman ise Türkiye ve Katar’ın verdiği
gaz ile Mart 2015’den
itibaren Suriye’nin kuzeyindeki Fetih Ordusu’ndaki aşırı gruplara da yardım
etmeye başladı. Rusların gelmesi ile bu troyka, radikal isyancılara yardımı
artırıyor ama IŞİD, ÖSO’nun küçük ölçekli birliklerini kolay yutuyor. ABD ise
kendine hala ılımlı İslamcı savaşçı arıyor. Gelinen noktada ABD; geleneksel taşeronları Türkiye, S.Arabistan ve
Katar’ın IŞİD’a kendilerinden daha yakın olduğunu gördü ve sahada kendine
Kürtlerden başka güvenilir bir vekil bulamıyor. Ilımlı İslamcı bulamayınca ABD’ye de YPG’yi
daha çok desteklemek kaldı. ABD, IŞİD’a karşı kuzeyden koridor ile çevreleme
stratejisi izlediğini iddia ediyor. ABD, Kürt koridoru ve PYD/PKK desteğinin
gerekçesini; IŞİD ile karada mücadele edecek ve Esat’ı devirecek tek güç
olmaları ile savunuyor. ABD’lilere göre Türkiye’nin
çelişkisi 565 mil sınırı kimin kontrol edeceğini bilmemesidir. ABD’ye göre
Türkiye’nin istediği emniyetli bölge aslında Ahrar El Şam, El Nusra ve diğer
militan gruplara gidecek ikmal ve operasyon ihtiyaçları için isteniyor.
RUSYA VE TÜRKİYE DENGELERİ
Putin, Suriye müdahalesi stratejisini “kazan-kazan” propagandası
ile açıklıyor. Eğer Ruslar başarılı olursa liderliğini göstermiş olacak,
kötüler öldüğünden dünya kazanacak, yok başarısız olursa suçlu Rusya ile
işbirliği yapmadığı için ABD ilan edilecektir. Büyük resimde Rusya’ya Ukrayna nedeni ile uygulanan izolasyon
politikalarına son verdirmek var. Rusların geri plandaki amaçları ise;
Suriye’deki rejimi alandaki Suriye, İran ve Irak güçlerini destekleyerek ayakta
tutmak, diğer yandan Suriye’de savaşan eski Sovyet Cumhuriyeti militanlarını
kontrol etmek. Rusya’da halen 17 milyon
Müslüman yaşıyor ve 142 milyonluk ülke nüfusu sürekli azalırken, 2030 yılına
kadar Müslüman sayısının 2 milyon daha artması bekleniyor. Halen IŞİD’in içinde
2.000 kadar Rus vatandaşı olduğu ve bunların dönüşlerinde teröre devam edecekleri, Kuzey Kafkasya’da uzun zamandır
mevcut cihatçıların IŞİD ile yakınlaştıkları düşünülüyor. Nitekim Kafkasya
Emriliği bölgedeki bağlılığını El Kaide’den IŞİD’a çevirdi ve bölgeyi IŞİD’in
vilayeti ilan etti. Ruslara göre IŞİD, Orta Asya’daki aşırı gruplar ile de
ilişkilerini geliştiriyor. Bununla beraber ne ABD ne de Rusya, ağızlarına doladıkları IŞİD’a
karşı gerçekte bir şey yapmıyorlar. Suriye’de rejim
kuvvetlerinin yanında kendi ordusu dışında Rus hava kuvvetleri, Lübnan
Hizbullahı ve İran Devrim Ordusu Muhafızları var. İlk hedefleri ise Halep’i
elde tutmak. Hatay’ın Yayladağı İlçesi'nin karşısında Suriye’deki Bayırbucak
Türkmenleri bölgesine Beşşar Esad'a bağlı birliklerin karadan, Rusya’nın ise
havadan ve denizden düzenlediği saldırılar ile rejim güçleri mevzilerini daha
da güçlendirdi. Rusya, saldırı sırasında Akdeniz açıklarındaki gemiden de çok
sayıda atış yaptı.
Rus uçaklarının 3 ve 4
Ekim’de Suriye üzerinden Türk hava sahasında yaptığı ihlalleri 6 ve 7 Ekim’de
bu sefer Türk ulaştırma helikopterlerinin Ermenistan hava sahasına iki kez girmesi
izledi. Türkiye, bu
geçişleri kötü hava şartlarına bağlamış olsa da Ermeni tarafında Rusya’nın
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü savunma garantisinin ve ülkede bulunan Rus
kuvvetlerinin ne kadar işe yaradığı tartışılmaya başlandı. Ermeni
milletvekili Tevan Poghosyan,
ihlaller için NATO’nun özür dilemesi gerektiğini belirtti. Rusya, Suriye
içindeki operasyonların Türkiye sınırlarına kadar genişleyeceğinin mesajını
veriyor. Türkiye’nin asıl tepkisi
Rusya’nın sadece IŞİD’i değil, Arap-Türk destekli isyancı grupları da vurması
oldu. Davutoğlu’nun “Kimse
gücümüzü test etmeye kalkmasın” açıklaması bu yönde bir tepki idi. AKP iktidarı bu yönde hem milliyetçi damarı körüklemekte, hem de
meseleyi bir NATO krizine dönüştürmek istiyor ama ittifakın tepkileri
Ankara’nın beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Rusya sadece Türkiye’nin değil NATO’nun da sınırlarını test etti ve
tepkileri ölçtü. Rusya'nın fiilen uçuşa yasak bölge oluşturacak şekilde
eylemlerde bulunması aynı zamanda birçok şeyi göze aldığını ve her seçeneğe
hazırlıklı olduğunu da gösteriyor. Türkiye, güney sınırları boyunca ABD ve Rusya
ile kumar oynuyor ve bunun ana nedeni Esat’ı devirmek konusunda bitmeyen
takıntısıdır. Rusya’nın Suriye’deki savaşa doğrudan taraf olması Türkiye’nin
tampon bölge hayalini daha da zorlaştırması yanında, Moskova ile doğrudan
çatışma riski de doğurdu. Öte yandan Amerikalılar PYD/PKK ile müttefikliği
Ruslara ve dolayısı ile Esat’a da kaptırmak da istemiyor.
SONUÇ
Ortadoğu ile ilgili iki önemli soru, cevap bekliyor; mevcut sınırlar ne olacak, mezhep savaşı nasıl bitecek? ABD’nin aklında tartışmaya önce konfederal bir çözüm önerisi ile başlamak var. Bu öneri, Türklerden çok, Suriye’deki Kürtleri memnun etmek, arka planda ise istikrarsız yeni bir Irak yaratmak amacı taşıyor. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi federe bir Kürt devlet yapısı hedefliyor. Rusya’nın aklındaki çözüm; Suriye’de toprak bütünlüğü içinde Esat’ı rejimin başında bırakmak ya da bu olmazsa en kötü yeni rejimde en büyük parçayı onun kontrol etmesini sağlamak. Ruslar, Bosna tipi bir federal çözüm düşünüyor. Ancak, Suriye’de bir çözümün olmazsa olmazı ve önceliği IŞİD’in ne olacağının ortaya çıkmasıdır. Bu olmadan Suriye ile ilgili tüm planlar havada kalacaktır. Amerika’nın müdahaleleri Afganistan, Irak ve Suriye’de görüldüğü gibi her yerde sonsuz savaş ile devam ediyor. IŞİD ile savaşın sahadaki vekil militan gruplara bırakılmış olması, çözümsüzlüğün asıl ve kasıtlı nedeni olarak önümüzde durmaktadır. Çözüm, IŞİD ve Kürtlerin geldikleri yerlere dönmesi, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünün güçlü devlet yapıları ile korunmasındadır. Ortaya çıkan bu kargaşada beklenen laik, demokrat, istikrarlı ve hoşgörülü bir Ortadoğu değil, İslam dünyasının bir bütün olarak çöküşüdür. Paris Saldırıları ile birlikte yeni ayarlamalar için meşruiyet sağlanıyor ve düğmeye yeniden basılıyor. IŞİD ile mücadele etmek için dünyanın büyük güçlerinin işbirliği adı altında Ortadoğu’da azınlık haklarına dayalı yeni bölünmeler için uygun çözümleri BM çatısı altında tartışma dönemi başlıyor. Suriye için Viyana görüşmeleri bunun başlangıcı sayılıyor. Türkiye’ye dönecek olursak, Ortadoğu dönüşürken Misak-ı Milli için bir fırsat daha ortaya çıkmaktadır, bunun için de mezhepçi değil milli düşünen bir hükümete ve bir an önce bölgede mevzi kapmaya ihtiyaç var.
25 Kasım 2015 Çarşamba / Aydınlık
Doç.Dr.Sait Yılmaz / Milli Güvenlik ve Dış Politika Uzmanı