Ekonomik nedenlerle keskinleşen Ermeni meselesi, Rusya, İngiltere
gibi "büyük devletlerin" müdahalesiyle iyice büyüdü. Rus ticaret-sanayi
sermayesi, "Hıristiyanları Müslüman Türkiye'nin egemenliğinden kurtarma"
sloganıyla Karadeniz'i ve Boğazlar'1 ele geçirmek istiyordu. Ermeni burjuvazisi
bu sloganı ulusal-siyasal gelişimi için kullanıyor ve Rusya'ya yönelerek,
Türkiye'deki Ermeniler arasında bu sloganla propaganda yapıyordu. Ermeni burjuvazisinin
bu tutumu, Türk hükümetinin 1877 savaşına kadar süren, hatta Ermenileri üst
düzey devlet görevlerine getiren olumlu yaklaşımını tersine çevirdi. Bu ilişkiler,
Rusya Ermenilerinin Kafkasya Genel Valisi Mihail Nikolayeviç'e ve Patrik Nerses
başta olmak üzere Türkiye Ermenilerinin Rusya'ya resmi destek başvurularından
sonra keskinleşti. Rusya, bu başvuruları kullanarak, Ayastefanos Antlaşması'na
16. maddeyi koydurdu. Bu maddeye göre, Türkiye'nin Ermeni vilayetlerinde reformlara
başlanmalıydı. Rusya'nın işgal ettiği Türk toprakları, bu reformlar bitinceye
kadar Rus ordusunun işgalinde kalacaktı.
Fakat Rusya'nın bu girişimine, Ortadoğu'daki esas rakibi
olan İngiltere karşı çıkıyordu. İngiltere, Berlin Konferansı'nda Ayastefanos
Antlaşması'nın 16. maddesinin yerine 61. maddeyi koydurdu. Bu maddeye göre,
Türk hükümeti Ermeni vilayetlerinde istenen reformları yapacaktı. Ancak bu
reformları, yalnız Rusya değil, Berlin Konferans1'na katılan altı büyük devlet
de denetleyecekti.
Bu karar, Ermeni burjuvazisinin yüksek tabakalarında iyi
karşılanmıştı. Zira, Ermeni devletinin yaratılmasında sadece Rusya değil, diğer
büyük devletler de yardımcı olacaktı. İngiliz diplomasisi, Ermenilere denizden
denize (Karadeniz'den Akdeniz'e) "Büyük Ermenistan" hayalini
pompalıyordu. Ancak, yönelişinin değişmesi, Ermenileri dünya kamuoyundan tecrit
etti.
Ermeniler, Rusya'yla ilişkilerini zay1flatmıştı. İngilizler
ise, Rusya'nın Ermenileri Ortadoğu siyasetinde kullanmasını istemiyorlardı. İngilizlere,
Türkiye'de kendi siyasetlerini uygulamak için, Ermeniler o kadar gerekli değildi.
Asıl neden, Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan gizli antlaşmalardı. Bu antlaşmalara
göre, Türkiye'yi Rusya'dan korumak için İngiltere, Türkiye'den Kıbrıs’ı almıştı.
Bu nedenlerle İngiltere, Çarlık Rusyası'nın Ermenilere verdiği desteği ortadan kaldırdıktan
sonra Ermenileri desteklemekten vazgeçti ve onları büyük devletlerin oyunlarındaki
rolünü anlayan Türk hükümetinin "himayesine" verdi. Ve Türkiye
Ermenileri için en zor günler böyle başladı. Kürtler sürekli olarak Doğu Anadolu'da
Ermenileri katletmeye başladılar. Özellikle bu kırım, 1890'lı yıllarda geniş
çapta oldu.
"Büyük Ermenistan"ın temelini oluşturan köylülerin
kırımından sonra, Ermeni burjuvazisi şansını büsbütün kaybetti ve silahlı terör
eylemlerine başlad1.
Bu sırada Rusya'nın Kafkasardı bölgesinde Hınçak ve Taşnaksutyun
milliyetçi partileri kuruldu. Bu partiler, Türkiye'ye propagandacılar ve kışk1rtıcı
ajanlar gönderiyorlardı. Gerilla grupları oluşturuyorlardı. Bunların esas
amacı, Berlin Konferansı'nda kabul edilmiş olan 61. maddeye başlattıkları
hareketle büyük devletlerin dikkatini çekmekti. Fakat bu maddeyi hem büyük
devletler, hem de Türkiye unutmuştu. Bu partilerin Batı Avrupa'dakı yurtdış1
komiteleri de aynı yönde çalışıyorlardı. 1890'lı yılların sonunda Hınçak
Partisi sahneden çekiliyor ve Ermenilerin tek partisi Taşnaksutyun oluyordu.
(...)
İngiltere'nin Ermenilere "bir dakikalık yakınlığı"
da hemen geçmişti, bunun yanı sıra İngiltere, "herhangi bir devletin tek
başına hareket etmesine tahammül edemeyeceğini" ilan eden Rusya'ya bağlı
durumdaydı. Rusya'ya gelince, o, bu dönemde Kafkasardı'nın Ruslaştırma politikasını
uygulamaktaydı ve açıkça "Asya'da Ermenilere imtiyazlar sağlayan bölgeler
oluşturma" amacına karşıydı. Çarlık Rusyas1 yardımıyla bağımsızlığına
kavuşan, ancak ona bağımlı kalmak istemeyen Bulgaristan örneğinde olduğu gibi, Çarlık
diplomasisi Prens Lobanov-Rostovskiy aracılığıyla "yeni bir
Bulgaristan" kurulmasına izin vermeyeceğini açıkladı. Kazandığı Bağdat
demiryolu ihaleleriyle meşgul olan Almanya ise Ermenilere yapılan zulmü
protesto etmemekle yetinmeyip, İmparator II. Wilhelm'in deyimiyle
"isyankâr vatandaşlara" karşı Abdülhamid'in politikasını açıkça
destekledi.
1890 yılından sonra Ermeni şoven burjuvazisi kendisini
mahvolma noktasına getirdi ve onun siyasal kanadı olan Taşnaksutyun Partisi, politikasını
değiştirmek zorunda kaldı. Taşnaksutyun Partisi, Osmanlılara muhalif olan
partilerle işbirliği yapmaya, Osmanlı'nın içindeki devrimci hareketlere katılmaya
başladı. 1907’de Taşnakların girişimiyle Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan tüm
muhalif partiler, Paris'te kongre yaptılar ve bu kongrede devleti devirme planı
kabul edildi.
1908'de devrim oldu, fakat Taşnakların beklentileri
gerçekleşmedi, Ermenilerin durumu hiç değişmedi. Ermeni siyasal çevreleri yeniden
yön değiştirerek, tekrar ilk yöneldikleri Rusya'ya döndüler. Bu defa Çarlık hükümeti,
onlara sıcak bakıyordu; çünkü dünya savaşı kaçınılmaz hale gelirken,
Milyukov'un dediği gibi, "Rusya ile Türkiye arasında yaşayan"
Ermeniler büyük siyasi önem kazanmaktaydı. 1913'te Rus diplomatlar, örgütlü
Ermeni burjuvazisiyle antlaşma yaparak, Türkiye'den Doğu vilayetlerinde reform
yapmasını talep ettiler. 1914'ün 26 Ocağında Almanya'nın desteklediği Türkiye,
uzun tartışmalardan sonra reform antlaşmalarını imzalamak zorunda kaldı. Bu
reformlara göre Ermeniler geniş bir özgürlüğe kavuşuyor, özellikle yönetimde, dilde,
askere alınmada ve diğer alanlardaki reformların, büyük devletlerin, özellikle Rusya'nın
kontrolü altında yapılması öngörülüyordu.
Rusya'nın meseleye karışması, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle Ermenilerin durumunu daha da zorlaştırdı. Oysa Ermeniler, "Büyük
Ermenistan" sloganını unutmamışlardı. Ve Türk ordusundan kaçan askerlerden
gönüllü çeteler kurmaya başlamışlardı. Türk hükümeti buna sert önlemlerle karşılık
verdi. Bu eylem güvenini yitirmiş olan Ermeni halkını Mezopotamya'daki savaşın yaşandığı
bölgelere göç ettirme şeklinde gerçekleştirildi.
Bu savaş nedeniyle Ermeni ulusu, Doğu Anadolu'yu terk etmek
zorunda kaldı. Bu savaşta 300 000 kişi öldürüldü. 300 000 kişi Mezopotamya
yollarında öldü, 200 000 kişi Rusya'ya kaçtı, 400 000 kişi ise İslam' ı kabul
etti. Böylece Türkiye Ermenistanı Ermenisiz kaldı.
(Bolşaya Sovyetskaya
Entsiklopediya, c. 3, s. 434 vd, Aktsionernoe Obşestvo "Sovyetskaya
Entsiklopediya", Moskova, 1926.)
Bölüm I için bakınız: