20 Haziran 2016 Pazartesi

ZBIGNIEW BRZEZINSKI ve BÜYÜK SATRANÇ TAHTASI

   


   Aşağıdaki satırlar, ZBIGNIEW BRZEZINSKI'nin 1997 yılında yazmış olduğu "Büyük Satranç Tahtası" adlı kitabından alınmıştır:


SÜPERGÜÇ SİYASETİ

  Avrasya yaklaşık olarak beş yüz yıl önce, kıtaların siyasi olarak etkileşimde bulunmaya başlamasıyla birlikte, dünya iktidarının merkezi olmuştur. Avrasya’da yaşayan insanlar, farklı biçimlerde, farklı zamanlarda –her ne kadar bu çoğunlukla Batı Avrupa bölgesinden de olsa- dünyanın diğer bölgelerine nüfuz etmiş ve egemen olmuş, bu süreçte bu özel konuma erişen Avrasya devletlerinden her biri, dünyanın baş iktidarı olma ayrıcalığının keyfini sürmüştür.

   Yirminci yüzyılın son on yılı, dünya meselelerinde tektonik bir değişime şahit oldu. Tarihte ilk kez, Avrupalı olmayan bir güç Avrupa iktidar ilişkilerinin baş hakemi olmakla kalmadı, aynı zamanda dünyanın en büyük gücü olarak belirdi. Sovyetler Birliği’nin başarısızlığı ve çöküşü, Batı Yarıküre’den bir gücün, ABD’nin, tek başına ve aslında gerçek anlamıyla ilk küresel güç olarak hızlı yükselişinin son hamlesiydi.

  Ancak, Avrasya jeopolitik önemini yitirmemiştir. Avrasya’nın batı bölgesi Avrupa, halen dünya siyasetinin ve ekonomik gücün pek çok yönden merkezi olmaya devam ederken, doğu bölgesi Asya da yakın zamanlarda ekonomik büyümenin ve yükselen siyasi nüfuzun önemli bir merkezi olmuştur. Bundan dolayı, bütün dünya ile uğraşan Amerika’nın karmaşık Avrasya iktidar ilişkileriyle nasıl baş ettiği sorusu ve özellikle baskın ve rakip bir Avrasya iktidarının ortaya çıkışını engelleyip engelleyemeyeceği noktası Amerika’nın küresel üstünlüğünü kullanma kapasitesine bağlı kalmaktadır.

  Bunun sonucu olarak, iktidarın çeşitli yeni boyutlarını –ticaret ve finansa ilaveten, teknoloji, iletişim ve enformasyon- geliştirmenin yanı sıra, Amerikan dış politikası jeopolitik merkezli olmayı sürdürmeli ve Avrasya’daki nüfuzunu Amerika’nın siyasi hakem olduğu kalıcı kıtasal dengeyi yaratmak için kullanılmalıdır.

 Bu nedenle Avrasya, küresel üstünlük mücadelesinin oynandığı satranç tahtasıdır ve mücadele jeostratejiyi, yani jeopolitik çıkarların stratejik idaresini de içerir. 40’lı yıllar kadar yakın zamanlarda her biri küresel gücü elde etmeyi ümit eden Adolf Hitler ve Joseph Stalin (o yılın kasım ayındaki gizli görüşmelerde), Amerika’nın Avrasya’dan dışlanması gerektiği konusunda açıkça anlaştılar. Her ikisi de Avrasya’nın dünyanın merkezi olduğu ve Avrasya’yı kontrol edenin dünyayı da kontrol edeceği varsayımını paylaşıyorlardı. Yarım yüzyıl sonra bu durum yeniden tanımlandı: Amerika’nın Avrasya’daki üstünlüğü etkisini ve gücünü uzun süre koruyabilir mi ve daha hangi maksatlarla kullanılabilir ?


   Amerikan siyasetinin mutlak hedefi, uzun vadeli eğilimleri ve insanlığın temel çıkarlarını korumada tam anlamıyla katılımcı küresel ortaklığı biçimlendirmek için, müşfik ve ileri görüşlü olmalıdır. Ama aynı zamanda Avrasya’ya hükmetmeye muktedir, dolayısıyla Amerika’ya da meydan okuyabilecek Avrasyalı bir rakibin ortaya çıkmaması zorunludur.

Sayfa 13-15