Efendim ben kulunuz, kendimi bir cumhuriyet çocuğu sayarım, şu yarım aklım için bile kendimi en önce cumhuriyete ve onu kuranlara müteşekkir hissederim. Çünkü anam okuma yazma bilmez, Türkçe’yi sonradan öğrenmiş bir işçinin çocuğudur. Babamsa Rus savaşından kaçmış muhacir bir ailenin evladıdır, onun babası da okumayı askerde öğrenmiş yoksul bir köylüdür. Bu iki insanın da mektep okuyup bir meslek sahibi olması ancak bir mucize ile kabil olmuştur ve doğrusu o mucizenin adı Cumhuriyet’tir. Dolayısı ile ben de, her ne oranda insan olabildiysem, tamamını, “köylülerden-işçilerden, baldırıçıplaklardan ve kullardan vatandaşlar yaratmış olan” Cumhuriyet’e borçluyum diyebilirim.
Cumhuriyet’e kendini pek borçlu hissetmeyenler, bırakın sevmeyi, ondan nefret edenler de vardır mutlaka. Dürüst olmak lazım, Cumhuriyet rejiminin de günahları, hataları vardır, ama bugün cumhuriyete kast edenlerin memleketi getirdiği noktayı görünce Cumhuriyet, gözümüze sütten çıkmış ak kaşık misali temiz görünmektedir.
Cumhuriyet düşmanlığı, bazen bir moda, havalı bir tavır, bazen üzerinden nemalanılacak bir siyasi tutum, bazense koskoca bir siyasi hareket yaratabilecek ideolojik bir zemin olabilir. Ancak, her ne şekilde tezahür ederse etsin, gayet faydalı bir araçtır. Çünkü cumhuriyet demek aynı zamanda kısmi anlamda da olsa “devlet” demektir. Büyük ve sınırları belirsiz bir varlık olarak devlet, adeta koskocaman bir hayvan gibi orta yerde durmakta, ona saldıran herkes etinden budundan gerdanından az ya da çok bir pay kapmaktadır. Öylesine tuhaf bir durumdur ki bu, devletin başındakiler bile devletten şikayet edip onun en yağlı gördükleri tarafına bir diş atmaktadırlar. Tıpkı Sovyetlerin yıkılması sırasında olduğu gibi, “eski rejime” şu ya da bu biçimde düşmanlık etmek size misliyle mükafat olarak geri dönmektedir.
En başta dinciler, onların peşi sıra liberaller, Kürt milliyetçileri, kimlikçiler, onların ardından kısa günün karı konusunda doktora yapmış kasaba tüccarları, ikbal kalkülatörü bürokratlar, idareyi maslahat cambazları… Cumhuriyet karşıtı dev bir fener alayı, olağanüstü şenlikli bir temaşa, modern zamanların en güzide soytarılar geçidi….
Kıt aklıma ve sınırlı gözlem olanaklarıma dayanarak bu soytarılar geçidinin Cumhuriyet düşmanlığı temasında zirve yapmış on argümanını tespit etmeye çalıştım. Buyrun bakalım,
10 – İnandığım gibi yargılanamıyorum
Her boydan “islamcı entel” tarafından tezgaha atılan ve yine her boydan safdil vatandaş tarafından alıcı bulabilen bir malzeme. Efendim, Cumhuriyet ne yapmış? Hukuk sistemini dinsel düşünceden, inançlardan ayırmış. E ama bir müslümanın kendi inancına göre yargılanması gerekmez mi? Herkesin kendi inancına göre yargılandığı bir dünyada norm diye bir şeyin kalmayacağını, dolayısı ile objektif hukukun da kurulamayacağını bilmediklerini anlıyoruz. Daha ilginç olanı ise, kendi başlarına geleceklerden habersiz olmaları. Malumunuz, şeriatta hırsızlığın cezası kol, zimmetin cezası ise kafa kesmedir. Böyle bir durumda en çok hangi kesimden kol, kafa vs kesileceğini tahmin etmek güç değil sanırım.
9 – Kadınlara zorla seçme/seçilme hakkı verdiler
Öyle diyor bir kısım ultra-feminist, “beş harfli” arkadaşımız, tabi ki aralarında bolca islamcı-feminist vs. de var. Osmanlı döneminde başlayan feminist akımlar Cumhuriyet tarafından boğuldu, Cumhuriyet böyle tepeden inme bir şekilde kadın işlerine karışmasaydı feminizm doğal çizgisinde ilerleyecek, bugün İsveç’ten bile eşitlikçi bir toplum olacaktık. Alçak Cumhuriyet, Osmanlı’daki demokratik akımların önünü kesti, seçme seçilme hakkı veriyorum ayağıyla kadınları çağdaş ev kölesi haline getirdi. “Arkadaş ne içtiniz siz, hadi feminizmi tersinden okumuşsunuz, Osmanlıyı da mı hiç bilmiyorsunuz” gibi sorular sorduğunuzu duyar gibiyim. Ama benim değil de bu aklı evvellerin duyması önemli tabi.
8 – İngiliz/Amerikan marabası olamadım
Listemizde sekizinci sırayı bir zamanlar bir TV programının canı yayında en mağdur ve en cırtlak sesiyle “tabii ki Amerikan mandasını tercih ederdim, hiç değilse o zaman inandığım gibi yaşayabilirdim” diyen tesettürlü arkadaşımıza veriyorum. Kendisi sadece cehalet konusunda değil, gerizekalılık konusunda da bir çığır açmıştır ve o çığırdan çıkan tilmizleri bugün memleketin dört bir yanını sarmıştır. Aferin, size de böyle Amerikan-İngiliz şeysi yakışırdı zaten. “Şey” sözcüğünü, terbiyem müsait olmadığı için öylece bırakıyorum, tercihinize göre siz yerine bir şeyler koyarsınız artık.
7 – Her yere put gibi heykeller dikildi
Yedinci sırayı islamcının estetik ve sanatla imtihanı dolduruyor. Hatta imtihan demeyelim de, estetikle tuttuğu güreş diyelim. Bu daha uygun sanırım. Liberaller “bu ne kaba estetik, her yere böyle aynı adamın heykeli mi dikilirmiş” derken, İslamcılar eli görüp artırmaktadır: “her yere Kemal’in putları dikiliyor”. Bu arkadaşların Kudüs dinlerine inanmayan 3,5 milyar insanı helvadan put yapıp yiyen manyaklar olarak görüyor olmasını şimdilik bir kenara bırakalım. Bundan daha vahimi, “Atatürk putlarından” şikayet eden bu insanların memleketin her köşesine pleksiglastan ucubeler dikmiş bir akımdan geliyor olmalarıdır. İslamcıların iktidarı boyunca yurdumuzun tanıştığı sanat şaheseri putların arasında ne yoktur ki, kayısı, erik, horoz, Ninja Kaplumbağa, Transformers, çay bardağı, kül tablası ve hatta dev bir İnegöl köfte…. Belli ki cehalet içinde oldukları konu sadece sanat ve heykel değil, putlar ve putperestlik konusunda da hayli cahildirler.
6 – Çaldılar dört karı hakkımızı (ya da 1/4 koca hakkımızı)
Aslında bu konu islamcı erkeklerden çok islamcı ve liberal kadınlar tarafından dile getirilmektedir. Dolayısı ile, aslında belki de “dörtte bir koca hakkımız elimizden alındı” diye tercüme etmek daha doğru olabilir. Bu hanımefendilerin iddiasına göre Cumhuriyetin laik medeni kanunu erkek doğasını hiçe saymış, onu bir tek kadınla iktifa etmeye zorlamıştır. Hal böyle olunca, memlekette aldatma, fuhuş ve bilimum kötülük boyvermiştir. Tabi bu tezi savunan hanım kardeşlerimizin hepsi kendini senaryodaki “birinci hanım” olarak görmektedir, hiç kimse kendine halayık ya da kapama rolünü yakıştırmamaktadır. Evet canım, emin olun böylesi bir düzende hepiniz birer “pirenses” olurdunuz!
5 – Çocuklara tecavüz hakkımıza tecavüz edildi
Cumhuriyete ve onun kurumlarına en çok düşmanlık edenlerin en büyük herzeleri yiyenler olması bir tesadüf olabilir mi? Sanmıyorum. Malumunuz Cumhuriyet’in en önemli başarılarından biri, artık ortaçağa ait olan eğitim kurumlarını tasfiye etmiş olmasıdır. AKP sağolsun, son on yılda bu kurumlar yeniden hortlayıverdi. Hortlar hortlamaz ne gördük? Evet, gözümüze en çok çarpan nedir? Bu kurumların eğitim kalitesi mi, bunlar sayesinde elde edilen bilimsel başarılar mı, şefkat ve merhamet duygusunun dalga dalga yurdun her yanına yayılması mı? Yoksa ….? Evet, yoksa ardı arkası kesilmeyen taciz, tecavüz, istismar vakaları mı? Tabi ki ikincisi. İnsan bu manzaraya bakınca, bu beylerin hanımların tekkelerin-zaviyelerin kapatılmasına neden karşı çıktığını daha iyi anlıyor. Evet, diyorlar ki, çocukların ırzına geçme, onları kullanma hakkımız elimizden alındı… İnsanın ağlayası geliyor, bu Cumhuriyet ne kadar da zalim birşeymiş yahu!
4 – Cumhuriyet Kürt çocuklarını zorla okuttu
Listemizde dördüncü sırayı akıl sahibi olmadan fikir sahibi olma konusunda hep en önde giden Kürt milliyetçisi kardeşlerimize veriyoruz. Aynı zamanda liberal de olmayı başaran bu arkadaşlarımızın temel karın ağrılarından biri Cumhuriyet’in her kente, kasabaya mektepler açıp çocukları okutmuş olmasıdır. Van’ın, Siirt’in bir köyünde ayak çıplak baş kabak sürünen çocukcağızı okula kaydedip eğitim vermek aslında Cumhuriyet’in çok hain bir planının parçasıdır: Kürtleri asimile etmek. Hain Cumhuriyet, Kürt çocuklarının ağaların elinde alınır satılır bir mal olmasına izin vermemiş, onları vatandaş yapmaya kalkmıştır. E ağalar için bundan ala mağduriyet olamazdı herhalde!
3 – Bir gecede okuma yazma bilmez, kara cahil olduk
Geldik listemizin ilk üçüne. Üç numarada islamcıların yüzyıldır çiğnemekten usanmadıkları bir sakız var: alfabe değişti, bir gecede cahil olduk! İnsanın “ulan okumuş haliniz bu ise keşke hep öyle kalsaydınız” diyesi geliyor. Okuma yazma oranı %5 bile olmayan bir ülkede ceberrut Kemal alfabeyi değiştirerek bu oranı onbeş yılda altı katına çıkarmış, zalim Cumhuriyet, halkımızı zorla okuma yazma sahibi yapmıştır. Bu zulme yürek mi dayanır a dostlar!
2 – İçoğlanı olma hakkımız elimizden alındı
İki numaramız cinsiyet özgürlüğü ile ilgili. İlk duyduğumda ben de şaka yaptıklarını zannetmiştim, ancak hiç de öyle değilmiş. Bir grup liberal ve kimlikçi arkadaşımız ciddi ciddi bunu iddia ediyordu, hala da ediyorlar. Efendim, iddiaya göre, Osmanlı toplumu eşcinsellik açısından çok daha özgürlükçüdür. Saray’da bile pek çok eşcinselin varlığı bilinmektedir. Ancak Cumhuriyet maskülen bir Türk erkeği tanımı yapmış eşcinselleri dışlamıştır. Oh yeee.. “anelize” gel!
Anlaşılan o ki bu divaneler Saray’da eşcinsellerin ne iş yaptığından habersizdir. Kısaca belirtelim, Saray’daki eşcinsellerin mesleği hazinedarlık, mabeyincilik falan değil, sadece ve sadece eşcinselliktir. Evet, cinsiyetleri onların mesleğidir yani hepsi padişaha ve diğer üst rütbelilere cinsel hizmet vermektedir. Üstelik bu işi bedava yaptıkları için basbayağı seks kölesidirler. Yani, ceberrut Cumhuriyet içoğlanı müessesesini ortadan kaldırmış, bu arkadaşların köle olma hakkını ellerinden almıştır. Ne feci!
1 – Uluorta sıçamaz olduk
Listemizin bir numarası hastane koridorunda çarşafını sıyırıp uluorta sıçan teyzemizle gündeme gelmiştir. O zaman söylemiştim, bu topluma doğru düzgün defi hacet eylemeyi Cumhuriyet öğretmiştir ve insan gibi sıçmak Cumhuriyet düşmanlarının zoruna gitmektedir. İtiraf edeyim, Cumhuriyete düşmanlıklarını henüz bu kadar açıkça ifade etmemişlerdir ama sabırlı olun “rahatça sıçırtmadın bizi faşist Kemal” diye ortaya dökülmeleri yakındır.
Deli Gaffar
22.05.2016