19 Haziran 2016 Pazar

Dünden Bugüne Nasıl Gelindi: Yalçın Küçük Tezleri. 1980 Darbesi Niye Yapıldı?



SEKSEN: KEMALİZMİN SONU

   En yüksek noktada bitmiştir; güvenilen dağlara kar yağdı, diyebiliyoruz.

   Önce, 1979 yılında, “Sosyalist İktidar” Dergisi’nde ve bir yıl sonra da, “Bir Yeni Cumhuriyet İçin” adıyla çıkan kitabımda yer aldı. “Yeni Cumhuriyet”, 1980 Eylül ayı başında okuyucuya ulaşmıştı ve silahlı kuvvetlerin iktidara el koyacağını da haber veriyordu. Kitap çıkmıştı ki, 12 Eylül’de, haber verilen “el koyma” gerçekleşti.

   Eylülist Darbe’nin üniversitelerde yaptığı tasfiye hareketi de, Profesör Erdem Aksoy ve Profesör Tunçer Bulutay ile birlikte benimle başlıyordu; önce biz üçümüz üniversitenin dışına çıkarıldık ve sonra arkasının geldiğini biliyoruz. Arakasından “Yeni Cumhuriyet” yasaklandı ve ben de sekiz yıl hapse mahkum edilerek Sultan Ahmet mahpusuna kapatıldım. Başka nedenler ileri sürülmüştür, gerekçe de farklıdır, hükümde, benim, “şeytana pabucunu ters giydirecek kadar zeki” olduğum da yazılıdır. Bunlar ayrı, ben hep, buraya aldığım birkaç sayfadan dolayı mahkum edildiğimi ve kitabın yasaklandığını düşündüm. Kararda yoktur, ancak, hala aynı düşünceyi koruyorum.

   Silahlı Kuvvetler’in yönetime el koyacağını, Necmettin Erbakan’ı hapse atmakla, Erbakan’dan daha çok dincilik yapacağını haber veriyordum. Bunlar “inanılması çok zor” haberlerdi; doğru çıktılar.

   Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zoruyla, ülkeye görülmemiş bir dinsellik giydirdiler. Daha önceden başlamıştı, ancak, eylülist rejim, dincilikte, ölçü tanımıyordu, yaşadık.

   Düzen, insanı değiştirmek ve edilgen yapmaya muhtaçtı, başka yol bulsaydı öyle yapardı ve dinsellik tek yol göründü. Neden- sonuç ilişkisini kuramayan, akıl yürütme kabiliyetini yitirmiş bir halka ihtiyaç vardı; bu halkın sürüleşmesi demektir. Türk Silahlı Kuvvetleri, bunu “kurtuluş” sayıyordu ve saymayanları tasfiye ettiler.

   Din eğitimi veren okulları, islamı ve diğer dinleri öğretmek için değil, halkı, bilgisizleştirmek için açtılar. Bilgisizleştirmede kütle üretimi için en iyi fabrikaları bulduklarına inandılar. Bunun, Kemalizmin sonu olduğunu biliyorlardı ve tereddüd etmediler.

   Oligarşi, fabrikalarda sükuneti böylece bulabileceğini görüyordu. Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği’ni içinden yıkmak ve dışından kuşatmak üzere islamı bir politik program haline getirmişti. Silahlı kuvvetler, aynı yörüngeye girmekte hiçbir güçlük görmüyordu. Kemalizm’i red sürecini hızlandırdı. 12 Eylül, 12 Mart’ın eksikliklerini tamamlama ve programı çabuklaştırma rejimidir.

   Doğru mu, peki, doksan beş seçiminden sonra kurulan Erbakan Hükümeti’ni ıskata varan girişimleri nasıl açıklayacağız, dönüş mü; hayır, zaman zaman Kemalist restorasyon çabaları olmakla birlikte başarısız kalmıştır. Necmettin Erbakan’ı başbakanlıktan uzaklaştırmanın nedenleri başka yerdedir; kaldı ki ak-ist hükümet, Erbakan’dan çok daha derin bir dinsellik içine girdiği halde, yüksek komutanların bir itirazını görmüyoruz.

   Frenklerin güzel bir deyişi var, bir insanı büyü ile öldürebilirsiniz, yalnız kahvesine biraz arsenik de koymak gerek; burada üç kaşık arsenik analiz edebiliyoruz.

   Bir, döviz sağlamak nedeniyle, Almanya’dan kullanılmış otomobil ithalatını, bedelsiz ithalat kapısını açtı. İki, Fadıl Akgündüz’e, Malezya’dan otomobil ithalatı imkanı veriliyordu. Daha ucuzdu; bunlar, Tofaş ve Renault satışlarını tehdit ettiler. Krizde olan otomobil imalatı daha büyük bir krize bağlanıyordu. Üç, kamu gelirlerinde “havuz sistemi” getirmeyi denediler. Abdüllatif Şener’in başkanlığında, başbakanlıkta bir düzen ihdas edildi. Böylece devletin gelirleri ve borçları bir bütün olarak görülebiliyordu; bu düzenleme ile, bazı kamu kurumlarının gelirleri, bazı özel bankalarda dururken bazı kamu kurumları da başka özel bankalardan borç aldıkları görülüyor ve izleniyordu. Devlet, parasını, düşük faizle bazı bankalarda tutarken, yüksek faizle başka bankalardan kredi arıyordu; önlenmese bile büyük bankalar yüksek karları için bir tehdit gördüler.

   Üç kaşık arsenik bunlardı ve “irtica” ise büyü oldu.

   Necmettin Erbakan, 1958 antlaşmasından sonra 1996 yılında İsrael ile bir yeni antlaşma imzalayarak hükümetten istifa etti. Her iki antlaşma da gizlidir ve Başbakan Erbakan’ın imzaladığı antlaşmaları bilmemesi büyük ihtimaldir. Görünüşte Judaizmin büyük karşıtı Erbakan, başbakan olduğunda, İsrael ile güvenlik- ortaklık anlaşması imzalanıyor ve Türk Silahlı Kuvvetler iktidarı alınca Kemalizm iktidardan uzaklaştırılıyor ve silinme dönemine giriyor. Devlet kadrolarının tasfiye zamanıdır.

   Demek ki, görüntü ile esas, gerçekten, ayrıdırlar. Bilime, bunun için muhtacız.
                                                             

                                                           Yalçın KÜÇÜK

GİZLİ TARİH 1.Cilt- 2006 Basımı Sayfa 279-281