SEKSEN: KEMALİZMİN SONU
En yüksek noktada bitmiştir;
güvenilen dağlara kar yağdı, diyebiliyoruz.
Önce, 1979 yılında, “Sosyalist
İktidar” Dergisi’nde ve bir yıl sonra da, “Bir Yeni Cumhuriyet İçin” adıyla çıkan kitabımda yer aldı. “Yeni Cumhuriyet”, 1980
Eylül ayı başında okuyucuya ulaşmıştı ve silahlı kuvvetlerin iktidara el
koyacağını da haber veriyordu. Kitap
çıkmıştı ki, 12 Eylül’de, haber verilen “el koyma” gerçekleşti.
Eylülist Darbe’nin
üniversitelerde yaptığı tasfiye hareketi de, Profesör Erdem Aksoy ve Profesör
Tunçer Bulutay ile birlikte benimle başlıyordu; önce biz üçümüz
üniversitenin dışına çıkarıldık ve sonra arkasının geldiğini biliyoruz.
Arakasından “Yeni Cumhuriyet” yasaklandı ve ben de sekiz yıl hapse mahkum
edilerek Sultan Ahmet mahpusuna kapatıldım. Başka nedenler ileri sürülmüştür,
gerekçe de farklıdır, hükümde, benim, “şeytana pabucunu ters giydirecek kadar
zeki” olduğum da yazılıdır. Bunlar ayrı, ben hep, buraya aldığım birkaç
sayfadan dolayı mahkum edildiğimi ve kitabın yasaklandığını düşündüm. Kararda
yoktur, ancak, hala aynı düşünceyi koruyorum.
Silahlı Kuvvetler’in
yönetime el koyacağını, Necmettin Erbakan’ı hapse atmakla, Erbakan’dan daha çok
dincilik yapacağını haber veriyordum. Bunlar “inanılması çok zor” haberlerdi; doğru çıktılar.
Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin zoruyla, ülkeye görülmemiş bir dinsellik giydirdiler. Daha
önceden başlamıştı, ancak, eylülist rejim, dincilikte, ölçü tanımıyordu, yaşadık.
Düzen, insanı değiştirmek ve
edilgen yapmaya muhtaçtı, başka yol bulsaydı öyle yapardı ve dinsellik tek yol
göründü. Neden- sonuç ilişkisini kuramayan, akıl yürütme kabiliyetini yitirmiş
bir halka ihtiyaç vardı; bu halkın sürüleşmesi demektir. Türk Silahlı
Kuvvetleri, bunu “kurtuluş” sayıyordu ve saymayanları tasfiye ettiler.
Din eğitimi veren okulları, islamı ve diğer
dinleri öğretmek için değil, halkı, bilgisizleştirmek için açtılar.
Bilgisizleştirmede kütle üretimi için en iyi fabrikaları bulduklarına
inandılar. Bunun, Kemalizmin sonu olduğunu biliyorlardı ve tereddüd etmediler.
Oligarşi,
fabrikalarda sükuneti böylece bulabileceğini görüyordu. Amerika Birleşik
Devletleri, Sovyetler Birliği’ni içinden yıkmak ve dışından kuşatmak üzere
islamı bir politik program haline getirmişti. Silahlı kuvvetler, aynı yörüngeye
girmekte hiçbir güçlük görmüyordu. Kemalizm’i red sürecini hızlandırdı. 12
Eylül, 12 Mart’ın eksikliklerini tamamlama ve programı çabuklaştırma rejimidir.
Doğru mu, peki, doksan beş
seçiminden sonra kurulan Erbakan Hükümeti’ni
ıskata varan girişimleri nasıl açıklayacağız, dönüş mü; hayır, zaman zaman
Kemalist restorasyon çabaları olmakla birlikte başarısız kalmıştır. Necmettin Erbakan’ı başbakanlıktan uzaklaştırmanın nedenleri
başka yerdedir; kaldı ki ak-ist hükümet, Erbakan’dan çok
daha derin bir dinsellik içine girdiği halde, yüksek komutanların bir itirazını
görmüyoruz.
Frenklerin güzel bir deyişi var, bir insanı büyü ile öldürebilirsiniz,
yalnız kahvesine biraz arsenik de koymak gerek; burada üç kaşık arsenik analiz
edebiliyoruz.
Bir, döviz sağlamak
nedeniyle, Almanya’dan kullanılmış otomobil ithalatını, bedelsiz ithalat
kapısını açtı. İki, Fadıl Akgündüz’e, Malezya’dan otomobil ithalatı imkanı veriliyordu. Daha
ucuzdu; bunlar, Tofaş ve Renault satışlarını tehdit ettiler. Krizde olan
otomobil imalatı daha büyük bir krize bağlanıyordu. Üç, kamu gelirlerinde “havuz
sistemi” getirmeyi denediler. Abdüllatif Şener’in başkanlığında, başbakanlıkta
bir düzen ihdas edildi. Böylece devletin gelirleri ve borçları bir bütün olarak
görülebiliyordu; bu düzenleme ile, bazı kamu kurumlarının gelirleri, bazı özel
bankalarda dururken bazı kamu kurumları da başka özel bankalardan borç
aldıkları görülüyor ve izleniyordu. Devlet, parasını, düşük faizle bazı
bankalarda tutarken, yüksek faizle başka bankalardan kredi arıyordu; önlenmese
bile büyük bankalar yüksek karları için bir tehdit gördüler.
Üç kaşık arsenik
bunlardı ve “irtica” ise büyü oldu.
Necmettin Erbakan, 1958 antlaşmasından sonra 1996 yılında İsrael ile bir yeni antlaşma imzalayarak hükümetten istifa etti.
Her iki antlaşma da gizlidir ve Başbakan Erbakan’ın imzaladığı antlaşmaları
bilmemesi büyük ihtimaldir. Görünüşte Judaizmin büyük karşıtı Erbakan, başbakan
olduğunda, İsrael ile güvenlik- ortaklık anlaşması imzalanıyor ve Türk Silahlı
Kuvvetler iktidarı alınca Kemalizm iktidardan uzaklaştırılıyor ve silinme
dönemine giriyor. Devlet kadrolarının tasfiye zamanıdır.
Demek ki, görüntü ile esas,
gerçekten, ayrıdırlar. Bilime, bunun için muhtacız.
Yalçın KÜÇÜK
GİZLİ TARİH 1.Cilt-
2006 Basımı Sayfa 279-281