Rand Corporation, ABD yönetimi
için "Türkiye'de Islam" üzerine rapor hazırladı
'ABD, İslamla çatışmamalı’
Amerika'da bir özel istihbarat servisi gibi çalışan
Rand Corporation'un, ABD yönetimi için hazırladığı raporda, ABD'nin Türkiye'deki
olumlu İslamcılarla gayri resmi temas kurması öneriliyor.
UFUK
GÜLDEMİR
Cumhuriyet / 06.02.1990
WASHINGTON — ABD'de, bir tür özel
istihbarat servisi gibi çalışan Rand Corporation, "Türkiye'de İslam" konusunda hazırladığı raporda, ABD
yönetimine, İslami hareketin "Ilımlı
üyeleri ile ihtiyatlı ve gayri resmi temaslar yapmasını" önerdi.
Raporda, yönetimin, "Türkiye'de
laik modeli desteklerken. diğer yandan da İslami güçlerle açık bir
çatışmadan" kaçınacak bir politika formüle etmesi de tavsiye edildi.
Rapor, Rand Corporation'un "kuzey
kuşağı ülkelerdeki İslami hareketler" dizisi çerçevesinde hazırlandı.
Bu dizinin eşgüdümünü Türkiye'de CIA görevlisi olarak çalıştıktan sonra CIA'da
önemli görevlere yükselen ve daha sonra Rand Corporation'a katılan Graham Fuller yurütüyor.
Rand şirketi, ABD yönetiminden siparişler alan, gizli
dokümanlara erişimi olan ve ciddi çalışmalar yapmakla tanınan bir özel şirket.
Söz konusu dizi, Sovyetler'i güneyinden çevreleyen Müslüman ülkeler kuşağındaki
İslami hareketleri inceliyor.
Cumhuriyet'in
edindiği bilgiye göre Fuller'a bu çerçevede bir araştırma fonu sağlandı. O da
bu kuşaktaki ülkeleri, uzmanlara bölüştürdü. Bu dizi çerçevesindeki Türkiye
raporunu ise halen Rand Corporation bünyesinde görev yapan, eski Boğaziçi
Üniversitesi öğretim üyelerinden Sabri
Sayan hazırladı. Rapor, henüz incelenme aşamasında. ABD yönetimi, CIA ve
üniversite çevrelerindeki tanınmış Türkiye uzmanlarından gelen eleştiriler
ışığında kesin tavrını alacak.
79 sayfadan oluşan Türkiye raporu,
Amerikan yönetiminin Türkiye'de İslami kanadın ılımlıları ile temas etmesinin
yararlı olacağını, belki de kamuoyu önünde ilk kez dile getirmesi bakımından
önem taşıyor.
Raporun giriş bölümünde, Atatürk'ün radikal
devrimlerinin elit Türklerle kitlelerin arasındaki mesafeyi daha da açtığına
değinerek halkın çoğunluğu için İslamın, "bireysel
ve toplumsal sosyal kimliğin tek kaynağı" olmaya devam ettiği
vurgulanıyor.
Zaman
içinde Türkiye'de tek parti sisteminden çoğulcu parlamenter rejime geçilmesinin
halkı bir "güç" haline
getirmesiyle birlikte, "halkın
dininin" de doğal olarak gücünü daha hissettirir hale geldiği
anlatılıyor.
Bu
çerçevede İslami hareketin yeni entelektüeller ortaya çıkarmava başladığı,
bunlardan İsmet Özel, Ali Bulaç, Rasim Özdenören ve Abdurrahman
Dilipak gibi isimlerin "felsefeden,
Doğu- Batı ilişkilerine kadar" her alanda ürün vermeye başladığına
dikkat çekiliyor.
Bu
yükselmenin siyaset ve bürokrasi bakımından da geçerli olduğuna atıfla, "Bugün Türkiye’nin yönetim
kademelerinde, Dışişleri Bakanlığı hariç, İslami bir ağ oluştu"
deniyor. "Saflarında İslam
aktivistlerini barındıran bir siyasi partinin" Türk siyasi yaşamında ilk
kez altı yıldan uzun bir süre Türkiye'yi yönettiği vurgulanarak, "Türk ekonomisinde de Sabancı, Koç
gibi oligopol aile şirketlerine meydan okuyan dinamik bir İslam sektörü
sivrildiği" ileri sürülüyor.
"Ekonomide İslam sektörünün" siyasi ve ekonomik gücünün artmasının
İslamın Türkiye üzerindeki etkisini genişlettiği belirtilerek Nakşibendi olduğu
vurgulanan "İslamcı işadamlarının
önde gelenlerinden Korkut Özal, İslam hayır kurumlarına ve öğrencilerine finans
desteği veren vakıfların kuruluşuna önayak oldu" deniyor.
Batının ekonomide çok arzuladığı liberalizasyonun,
devletin İslami kurumları kontrolünde doğal bir gevşeme getirdiği vurgulanarak
gelecekte, "devlet ve din arasında
yeni bir ilişki dönemine girileceği” ileri sürülüyor.
Raporda, İslam entelektüellerinin özellikle dış politika konularında sol
ile flörtüne dikkat çekildikten sonra,
"Ama etnik Kürtler, İslami hareketin geleceğinde aşırı sol veya aşırı
sağdan daha önemli bir unsur oluşturabilir" deniyor. Radikal Kürt örgütlerinin
bugüne kadar bölge halkından geniş destek toplayamamasının bir nedenini, halkın
muhafazakâr dini inançlarını gözden kaçırmalarına bağlayan rapor, "Ancak değişen şartlar azınlık
topluluklar ile İslam ilişkilerinin dinamiğini etkileyebilir. Eğer militan Kürt
grupları Marksizm yerine İslami ideolojik bayrak yaparlarsa Kürtleri devlete
karşı mobilize etme şansları yükselir" deniyor.
Raporun son bölümünde, şu öneriler ortaya atılıyor:
"Bu bakımdan, Türkiye'de İslamın
yükselmesi olgusuna dikkatli ve seçici bir şekilde yaklaşılmalıdır. Ancak,
ihtiyatlı ve alçak perdede kalarak Amerikan çıkarlarına en iyi hizmet
mümkündür. İslamın rolünü etkileme konusunda en ufak bir açık Amerikan
girişimi, ABD'nin çıkarlarına hizmet etmez. Yönetim konuya dönük politikalarını
formüle ederken hem Türkiye'de laik modeli destekleyen, hem de İslami güçlerle
açık bir çatışmadan kaçınan nazik bir denge yakalamak durumundadır. Öte yandan,
Türkiye’deki irticanın başlıca dış politika amacı, Türkiye'nin Batı ile
ilişkilerinin gerginleşmesidir. O halde ABD bu olasılığı en azına indirmeye çalışmalıdır.
Türkiye'ye NATO çerçevesinde daha fazla yükümlülükler verilmeli, NATO stratejileri
konusunda Türk resmi makamlarına daha fazla danışılmalıdır. İkincisi, ABD laik
devlet şeklini desteklerken Türkiye'deki İslam aktivistlerinin amaçlarını, dürtülerini
ve ideolojisini öğrenmek için daha yoğun ve kararlı çaba göstermelidir. Bu
bilgi ve anlayış olmadan Türkiye'deki Amerikan menfaatlerine daha iyi hizmet
edecek politikalar geliştirme olanağı güçtür. Buna ek olarak İslami hareketin
ılımlı üyeleri ile ihtiyatlı ve gayri resmi temaslar kurulması öğrenme süreci
için yararlı olabilir."
Gazeteci Ufuk Güldemir (10 Eylül 1956, Elazığ - 10 Haziran
2007, İstanbul)
1974
yılında Başkent ve Son Havadis gazetelerinde foto
muhabiri, Dünya gazetesinde
parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Türk
Haberler Ajansı ve ardından Cumhuriyet
gazetesinde çalıştı ve 1987 yılında Cumhuriyet gazetesi
Washington temsilciliğine atandı.
1992
yılında Türkiye'ye dönüşünde Show TV
(1992-1996) ve Star TV (1996-2000)
televizyon kanallarında haber müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği, 1995'te Milliyet genel yayın müdürlüğü görevini
üstlenen Güldemir, Sabah
gazetesi genel yayın müdürlüğü görevinden; hazırlamış olduğu ana sayfa
başlığının dönemin hükümetini rahatsız etmesi sonucu alınmıştı. 1999 yılında Habertürk televizyon
kanalını kurdu. Türkiye'nin ilk İnternet haber portalının kurucusu olan
Güldemir, son olarak Türkiye'nin ilk avcılık ve balıkçılık kanalı olan Yaban TV'yi yayın hayatına başlattı.
Bülent
Dikmener Gazetecilik Ödülü başta olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslararası
ödülün sahibi olan Ufuk Güldemir'in, Kanat Operasyonu, Teksas Malatya
ve Çevik Kuvvetin Gölgesinde isimli kitapları da yayınlandı.
Pankreas
kanseri tedavisi gören Güldemir, 10 Haziran 2007 tarihinde İstanbul'da hayatını
kaybetti. Ufuk Güldemir, basın şeref kartı sahibiydi.