Cumhuriyet 12.10.2005
Bir hançer gibi çıkıp gitti
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bir tek annem için ''Annem Yok Artık'' ı yazarken gözlerimden akan yaşlar önümdeki sözcükleri görmeme engel oluyordu.
Bir kez daha aynı şey...
Attilâ İlhan 'ın öldüğüne nasıl inanabilirim...
Onun artık yaşamadığını nasıl kabul edebilirim...
Bir hançer gibi çıkıp gittiğini...
Türk şiirine 'Duvar' la bir hançer gibi nasıl girdiyse, öyle...
'Sisler Bulvarı' , 'Kaptan' , 'Ben Sana Mecburum'
, 'Emperyal Oteli' , 'Yağmur Kaçağı' , 'Üçüncü Şahsın Şiiri'...
Daha nice nice nice şiirler...
İlk gençliğimizin yağmurlarında bizlerle ıslanan...
Esrik akşamlarımızın, ilk aşklarımızın, ilk gönül kırgınlıklarımızın yoldaşları...
Alıp başımızı gitme duygularımızı ateşleyen...
Attilâ İlhan'sız İzmir İzmir değil...
Attilâ İlhan'sız İstanbul öksüzdür...
Attilâ İlhan'sız Paris'i ne yapayım...
Yaşamımda ne çok şey onun şiiriyle ilgili...
Kuşakdaşlarımın pek çoğu için de olduğu gibi...
''Uzaktaki beyaz kadın'' imgesini bize kazandıran odur...
Uykusuz, yalnız gecelerimizde, özlemiyle bizi sıcak tutan...
Yetmiş yaşında yazılan 'Ayrılık Sevdaya Dahil' , hiç kuşkusuz, hepimizin ustası Nâzım 'ın son yıllarının ürünü 'Saman Sarısı' kadar değerli ve eşsizdir...
Attilâ İlhan olmasa benim hiçbir şiirim yazılmış olamazdı...
En çok sevilen şiirlerimin bir yerinde onun şiirinin tadı, kokusu da vardır...
Kişisel olarak çok az karşılaşıp görüştük...
Ankara'da hemen hemen hiç...
İstanbul'da, son yıllarda, birkaç kez...
Belki biraz benim çekingenliğimden...
Yine de bu birkaç görüşmede onun şiirine duyduğum sevgiyi, kişiliğine hayranlığımı kendisine söyleyebildiğim için mutluyum...
Attilâ İlhan benim en büyük ustamdı.
Onun şiirinin yeri benim gönlümde, Orhan Veli 'nin ve Nâzım'ın şiirinin yanındadır...
''Sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda...''
Sevgili usta...
''Yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun
Uyuyor musun?''...
Şimdi artık bir zaman, bunları senin için de bizler yapacağız...
Ekrandaki sözcükler bir kez daha sislenip bulanıklaşıyor...
İstanbul 11 Ekim 2005