6 Ekim 2010 Çarşamba

ÜÇOK’UN “KATLİ VACİP”Tİ (!)….

5 Ekim 2010
FİGEN ÖZEN
İLK KURŞUN
Ankara’nın sonbaharı tadına doyum olmaz bir güzelliktedir. Çok iyi hatırlıyorum. O gün, yani 6 Ekim 1990′da Cumhuriyet’in Başkenti’nde son derece sıkıcı ve boğucu bir hava vardı. Kuşlar sanki bir depremi önceden haber verircesine, garip sesler çıkararak havada daireler çiziyorlardı.

     Tuhaftır, bugünmüş gibi hatırlarım, benim içimde de nedenini hala çözemediğim garip bir sıkıntı vardı… Sonra galiba TRT 1, yayınını keserek Bahriye Üçok’un bir bombalı paketin patlaması nedeniyle hayatını kaybettiğini yayımladı.. Kuşlar hala havada daireler çizerek uçuyorlardı.

Bahriye Üçok öldürülmüştü… “Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu” gidemediğimiz Türkiye’de, aydın bir bilim kadını, bağımsızlıkçı ve antiemperyalist bir devrimci bir bombalı paket marifeti ile susturulmuştu.. Neden?…

İstanbul’da Ekspres Kargo- Perşembe Pazarı Şubesi’ne teslim edilmişti Bahriye Üçok’u öldüren paket… Ölüm kargosunu Gülay Çalap adındaki kargo memuru teslim almıştı.

Gülay Çalap ne tuhaf tesadüftür ki, seneler sonra DTP- MKYK üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı seçildi. İşte size olmazların olduğu bir başka Türkiye manzarası..

Bahriye Üçok, Mustafa Kemal’in Türk milleti ile birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğu Cumhuriyet’in, ümmeti ulus yapan anlayışını savunuyordu. Kişiler “kul” değil, bireydi…

Kuran-ı Kerim’in en büyük, en yüce müspet ilim kitabı olduğunu savunması, dini ticarete, siyasete alet eden yobazları, sahte dincileri son derece rahatsız etmişti.
“Katli vacip”ti.

Demokrasi, laiklik ve bağımsızlık ile ulus arasındaki kopmaz bağın bilinci ile hareket ediyordu.
ABD ve AB’ye bağımlılığı şiddetle ret ediyordu. Emperyalizmin ülkemizi sinsi işgalinin fakındaydı. Bu işgale ve “Dini alet ederek ecnebilerle işbirliği yapan mürtecilere” karşı insanlarımızı uyandırmayı görev edinmişti.

Antiemperyalistti, bağımsızlıkçıydı ve Kemalist’ti.

O halde “Katli vacip”ti…

Yobazların karşısında dimdik duruyor, İslamiyet’in sosyal devlet anlayışının önderliğini yapan devrimci yönlerini açıklıyor, tarikatların ve cemaatlerin insanların beynini daha fazla uyuşturmasını engelliyor, izin vermiyordu.

Bahriye Üçok’un suçu veya suçları çok büyüktü(!).  Diğer devrim şehitlerinin işlediği tüm suçları işlemişti Bahriye Üçok…

Suçları…

* Emperyalizme karşı çıkmak;
*Ulus devlet ve Cumhuriyet’i savunmak;
*Kemalist olmak;
*Dini siyasete, ticarete alet eden ve yabancılarla ilişki içinde olan işbirlikçilerin, yobazların maskesini düşürmek;
*Devletin, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak
*Emperyal patronun kuklaları ile işbirliği yapmamak;
*Laik, sosyal,hukuku devleti olan Mustafa Kemal’in Türk milleti ile birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ikinci cumhuriyetçilere karşı korumak;
* Tam bağımsızlık anlayışını devletin ve milletin yaşam tarzı olarak belirlemek;
 
Bahriye Üçok’un bu suçları işlerken kullandığı silah veya silahlar ise işlediği suçlardan daha da korkunçtu. O bu savaşta kalemini, yazdığı kitapları ve aydınlanma söyleşilerini kullanıyordu. Bu silahlar çok tehlikeliydi. Halk bir uyanırsa, toprağın üzerindeki uykularına bir son verirse, tıpkı Bağımsızlık Savaşı’nda olduğu gibi tüm farklılıkları öteleyerek, yaşlısı, genci, aydını,cahili bir araya gelip, milli cepheyi oluşturursa, ne olurdu işbirlikçilerin ve rejimi sorgulayanların hali…

O halde “katli vacip”ti…
Aynı hüküm ULUSAL BAĞIMSIZLIK SAVAŞI’nda Mustafa Kemal ve arkadaşları için de verilmişti.

Bahriye Üçok’un cesur yüreği bir katil bomba tarafından susturuldu..Ölüm emri verilmişti.

Bahriye Üçok ve tüm devrim şehitlerimiz, o yiğit aydınlarımız emperyalizme, işbirlikçi din sömürücülerine, Türkiye’yi ABD’nin istekleri doğrultusunda Utah’tan yönetmeye kalkışan emir erlerine, ülkenin bölünmez bütünlüğüne göz diken vatansızlara göre suçluydular.

Onlar kalemleriyle, düşünceleri ile vatan savunması yapıyorlardı.

Cezaları emperyalizm tarafından kesildi ve ÖLDÜRÜLDÜLER..

Kemalistlerin katili daha doğrusu katilin tetikçileri bulunamadı. Belki de bulunmak istemedi. “Büyük Abi” belki de kendi tetikçilerini korudu.

Kemalizm’in ve Cumhuriyet’in gerçek aydınlığından, gözleri yarasa misali kamaşanlar, uyuşturulmuş ve satın alınmış beyinleri ile gerçek katili görmediler, görmek istemediler.

Halbuki katil hemen yanı başımızdaydı…

“O” gazetelerde köşe yazarı..
“O” topraklarımızı, bankalarımızı kısacası tüm milli değerlerimizi satın alıyor.
“O” Lozan  Antlaşması’nı imzalamadı.
“O” demokrasi ve özgürlük adına(!) kanlı elleriyle Irak’ı bölüp, milyonlarca sivil insanın kanını döktü.
“O” Ergenekon tertibi ile işbirliği yaparak, askerimizin başına bir ikinci çuval geçirdi.


Saymakla bitmez bu görüp de görmemezlikten geldiğimiz katilin ve işbirlikçilerinin marifetleri..

Katilin adı: Emperyalizm ve işbirlikçileri…

Kardeşi kardeşe vurduran, laik-antilaik tartışmasını yaratan,”Demokratik açılım”ın fikir babası, dolar ve avrolarla ülkemizi talan eden, ulus devletlerin, tam bağımsızlık anlayışının ve Kemalizm’in en büyük düşmanı emperyalizm ve onun tetikçileri sadece Üçok’un değil tüm devrim şehitlerimizin katilidir.

Katil yanımızda, yanı başımızda…Ülkemiz ise bu katilin ve işbirlikçilerin sinsi işgali altında..

Emperyalizme direnişin özü bağımsızlık anlayışı ve Kemalizmdir. Bu işgale son vermek bizim elimizde… Çünkü biz bu vatanın sahibi ve Atatürk’ün mirasçılarıyız. Direnişimizde haklıyız. Hattı değil, sathı yani tüm vatanı savunuyoruz.

Biz tüm şehitleri ve Bahriye Üçok gibi  KALPAKSIZ KUVVACILARIZ…

Bahriye Üçok ve tüm devrim şehitlerimiz ışıklar içinde yatsınlar..

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder