GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Çin ve Küresel ‘Dengesizlikler’
Hafta sonunda yapılan IMF - World Bank toplantısında, küresel dengesizliklerin giderilmesi için uluslararası işbirliğinin önemi vurgulandı. IMF Başkanı Strauss Kahn, işbirliği gerçekleştirilemezse, ulusal ve uluslararası alanlarda siyasi istikrarsızlıkların kaçınılmaz olacağını savundu.
‘Dengesizlikler’... Ama kimin için?
ABD’de yönetimi, IMF ve Dünya Bankası, ekonomik toparlanmanın geleceği açısından uluslararası dengesizliklerin (ABD ticaret açığı-Çin’in döviz rezervleri) giderilmesini, Çin’in yuan’ı yüzde 40-50 oranında revalüe etmesini istiyorlar. Çin’in tavrıysa ilk anda izleyicileri şaşırtıyor: Nasıl olur da dünyanın ikinci büyük ekonomisi, dengesizliklerin giderilmesi için kendisine düşeni yapmaz?
Pazartesi yazımı “Ya Çin bu dengesizlikleri azaltmak istemiyorsa” sorusuyla bitirmiştim. Pazartesi günü Financial Times’da Güney Afrika Maliye Bakanı Prasad Cornell, “Çin’i dinlediğinizde yaşanmakta olanların bir yorumuyla, ABD’yi dinlediğinizde bir başka yorumla karşılaşıyorsunuz” diyordu.
ABD’ye göre Çin, yatırıma, ihracata öncelik veren dengesiz bir büyüme modelinde ısrar ediyor. Halbuki parasının değerlenmesine izin verse, iç tüketimini güçlendirmeye odaklansa çok daha dengeli bir yapı oluşturabilir. Böylece hem Çin halkının refahı artar hem de ABD, Çin’deki talepten yararlanma, dış ticaret açığını azaltma olanağı bulur, dünya ekonomisindeki dengesizlikler ortadan kalkar.
Ancak bu senaryo, Çin açısından hem ihracat sektörünün, hem de dünya ekonomisinde doğal kaynaklara, kıymetli minerallere, enerji mallarına ulaşmasına, arzu ettiği yabancı şirketleri satın almasına, hükümetleri ucuz-kredi yoluyla kendine bağlamasına olanak sağlayan rezervlerinin imha edilmesi anlamına geliyor.
Bu sırada Çin halkının refahı belki bir süre için yükselecek ama aynı dönemde ülkeye dolan mali sermaye bu refahın zeminini çürüterek, Çin’i gelişmekte olan ülkelerin düzenli olarak yaşadığı mali krizlerin döngüsüne itecek.
Dengesizlik Çin’e yarıyor
Carnegie Endowment for Peace’in üst düzey görevlisi, eski Dünya Bankası, Çin Masası’nın direktörü Yukon Huang’a göre, “Dengesiz büyüme Çin için çok yararlı” olmuş. Huang, “hızlı ekonomik büyümenin (sermaye birikiminin-EY) motoru, tüketim, yatırım ve ihracattır. Hiçbir ülke ekonomik büyümeyi salt tüketime dayalı bir yaklaşımla uzun süre sürdüremez” diyor, “genel kanının aksine geçen 10 yıl boyunca ekonomik büyümenin yalnızca yüzde 10-15’inin ihracattan kaynaklandığına” işaret ediyor. Huang’a göre, “Çin gibi bir ülke 20 yıllık yüksek ekonomik büyümeyi, yüksek bir yatırım hızı olmadan sürdüremezdi”. Çin’de yatırımların banka sistemi ve oto-finansman yoluyla gerçekleştirildiğini, mali bir kriz durumunda, zararları devletin emmesi halinde bunun kısmen bütçe açığı anlamına geleceğini savunan Huang, Çin’in ‘borç/GSMH’ oranı çok düşük, döviz rezervleri çok güçlü olduğu için bir finansman sorunuyla karşılaşmayacağını düşünüyor. Huang, aslında tüketimin de yılda ortalama yüzde 8-10 oranında büyümekte olduğuna dikkat çekiyor. Özetle Çin’in ekonomik modelini değiştirmek için şimdilik bir nedeni yok.
Peki, ABD’nin döviz savaşları tehdidiyle Çin’i zorlama şansı var mı? Bence, dört nedenle yok. (1) Döviz savaşları, doların zayıflaması anlamına gelecek. Pekinli ekonomist Dee Woo’nun işaret ettiği gibi, ABD ile Yunanistan’ın mali krizi arasındaki tek fark, doların uluslararası statüsü. Doların zayıflamaya devam etmesi bu statüyü sarsıyor. (2) Doların zayıflaması, ABD işçi sınıfının refah düzeyinin korunmasına olanak sağlayan, Çin kaynaklı ucuz malların fiyatını yükseltecek, işçi sınıfının gerçek gelirlerini düşürecek. Bu toplumsal çelişkilerin derinleşerek siyasi istikrarı tehdit etmesi anlamına geliyor (Wall Street Journal, 08/10). Ayrıca bu malları Çin’den ithal eden, Wall- Mart, Home Depot, Best Buy gibi dev şirketlerin, sermayelerinin yarattıkları istihdamın çapından dolayı ABD siyasetinde büyük ağırlıkları var ve bunlar bir döviz savaşına karşılar. (3) David Pilling’in Financial Times’da gösterdiği gibi, Çin’in ucuz işgücü nüfusu ve iç pazarının potansiyelleri çok büyük. Bu hem ona çok güçlü bir üretim, rekabet kapasitesi, hem de dünyanın geri kalanına, Çin’in koşullarını kabul ettikleri oranda, pazar, finansman olanakları sunuyor. (4) Bu yüzden ABD, Çin’le iş yapan ülkeleri, Avrupa Birliği ve Brezilya dahil, Çin’e karşı kendi etrafında toplayamıyor...
Özetle, “dengesizlikler”, ABD hegemonyası altında şekillenmiş dünya ekonomisine ait ve Çin’in yükselişiyle de ilişkili. “Dengesizliklerin” giderilmesi, bu hegemonyanın restorasyonuna açılıyor, Çin ise bu dengesizliklerde kendi yükselişine hizmet eden dinamikler görüyor.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder