26 Ekim 2010 Salı

TÜRBAN YAZILARI: EMRE KONGAR / Erkeklerin Zulmü, Kadınların Teslimiyeti: Şiddet ve Türban

Cumhuriyet 26.10.2010

AYDINLANMA



EMRE KONGAR


Erkeklerin Zulmü, Kadınların Teslimiyeti: Şiddet ve Türban

Şiddet, dayak ve “türban” toplumdaki erkek egemen şiddet kültüründen kaynaklanır:


Feodal yapıdaki erkek egemen şiddet kültüründen…


Kapitalist yapıdaki sömürüye dayalı şiddet kültüründen…


Diktatörlüklerdeki baskıcı şiddet kültüründen…


Tektanrılı dinlerin, mukaddes inançların erkek egemenliği ve diktatörler tarafından kullanılmasından…
***
Türkiye’deki şiddet çok kaynaklı, çok faktörlüdür:

Feodal yapı…


Aşiret ve aile bağları…


Çok hızlı ve bütün değerleri yozlaştıran kültürel değişme…


Denetimsiz kapitalist sömürü…


Hukuksuzluk, kuralsızlık…


Güvenlik ve adalet mekanizmalarına inançsızlık…


Bireyin yalnızlığı, umutsuzluğu ve çaresizliği…


Eğitimsizlik…


Siyasal liderler tarafından kin ve nefrete dönük söylemlerin kullanılması, kamplaşma…


Medya tarafından şiddetin haberlerde teşhiri, dizilerde özendirilmesi…


Aile içi şiddetin bir sosyalizasyon sürecine dönüştürülmüş, çocukların bu kültürle yetişiyor olması…


Kara paranın, örgütlü şiddetin (mafyanın) gücü ve etkinlikleri…


Devletin de şiddeti orantısız olarak kullanması…


Bölücü terörün yaygınlığı ve kurumlaşma eğilimi…


Ve kadının bir türlü kabul edilemeyen özgürlüğü…
***
Türkiye’deki siyasal ayrışmanın ölçütlerinden biri haline getirilen “türban” sorunu kadınlar üzerinden tezgâhlandı:


Önce bir “saçını gizleme” ilkesi dayatıldı…


Sonra adına “türban” denilen bir baş bağlama biçimi icat (ithal!) edildi…


“Türban”, dini, siyasal, toplumsal, kültürel bir fetiş haline getirildi…


Kadınlar kızlar, bu fetişe göre biçimlendirildi…


Sonra da “cepheye” sürüldü.


Tabii bu ayrışmanın, bu cepheleşmenin bedelini de kadınlar, kızlar ödedi, ödüyor.


Oysa işin temelinde erkek egemenliği, erkek baskısı, siyasal hesaplar ve bütün bunların sonucu kadınların erkekler tarafından örtülmesi, kapatılması ve sömürülmesi var.
***
‘Namus’ kavramı da kadınlar, kızlar üzerinden pazarlandı.


Her türlü yalancılığın, hırsızlığın, yolsuzluğun, soygunun kol gezdiği toplumda, “namus”, feodal değerler üzerinden “kadına” indirgendi…


“Kadını” (her anlamda) bir “mal” olarak gören anlayış yaygınlaştırıldı…


Kadın özgürlüğü, babanın, kocanın, ailenin, aşiretin, mahallenin, cemaatin “mal” kaybı olarak görüldü; sahte bir “namus” kavramı bunun karşıtlığı üzerine inşa edildi.


“Türban” bütün bunların simgesi olarak, üstelik siyasal bir rozet olarak dayatıldı.
***
Kadınlarımız, bireysel ya da ailevi malımız değildir ama manevi anlamda toplumsal servetimizdir:


Türkiye’nin çağdaşlaşmasında, refahın artmasında, demokrasinin gelişmesinde büyük rolleri vardır.
***
Karısını döven adamla, sevgilisini bıçaklayan genç, türban üzerinden iktidarını korumaya çalışan politikacı ve bu olayları toplumsal, siyasal yapıdan kopuk “tekil” vakalar, “türbanı” da “bireysel özgürlük” sayan kafa aynı hamurdan yoğrulmuştur.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder