19 Eylül 2016 Pazartesi

Analiz: El Bab Nihai Hedef mi?


Doç. Dr. Serhat Erkmen


16 Eylül 2016'da Fırat Kalkanı Operasyonu'nun üçüncü aşamasının başladığı açıklandı. Resmi olarak ilan edilmese de bu aşamadaki en kritik hedefin El Bab kasabası olduğu görülüyor. Ancak 25'inci gününe ulaşan operasyon, sadece askeri gelişmeler açısından değil, siyasi boyutları açısından da hayli karmaşıklaşıyor.

İlk iki aşamanın özeti

24 Ağustos'ta başlayan operasyonun ilk aşamasında hedef Cerablus'un IŞİD'den temizlenmesiydi. IŞİD ilk gün Cerablus'tan çıkarılmasına rağmen civardan uzaklaştırılması birkaç gün aldı. Ayrıca ilk aşamanın en kritik özelliği Özgür Suriye ordusu (ÖSO) ile PYD'nin silahlı kanadı YPG arasında Cerablus'un güneyinde yaşanan çatışmalardı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) desteklediği ÖSO, Fırat boyunca güneye doğru YPG'yle ve Cerablus'un batısında IŞİD'le çatışmalar sonucunda çok sayıda köyü ele geçirdi. Sonuçta ilk evre, Minbic'in kuzeyindeki Sucur ırmağında durdu.

İkinci aşama 30 Ağustos'ta başladı. Bu aşamada temel hedef, Cerablus ile Çobanbey arasındaki hattın birleştirilmesiydi. 5 Eylül'e kadar süren bu evre ise iki kasabanın birleştirilmesi ve Türkiye-Suriye sınırının tamamen IŞİD'den temizlenmesiyle sona erdi. İlk aşamanın tersine bu aşamada ÖSO'nun IŞİD'den aldığı köy sayısı ilk aşamaya göre daha fazlaydı. Ayrıca, YPG ile olan çatışmalar bir iki istisna dışında durdu.




Üçüncü aşamanın hedefleri

Üçüncü aşama ilk ikisinden daha karmaşık ve güç olacağa benziyor. Operasyonun ilk gününde hedef alınan yerler ve birliklerin ilerlemesine bakılırsa bu aşama El Bab'ın ele geçirilmesiyle sonuçlanacak. Ancak El Bab'ın alınmasının diğer hedeflere göre daha zor olması ve yeni sorunlar yaratması muhtemel.

Peki, El Bab neden önemli? İlk olarak Türkiye için en büyük tehditlerden birisi olarak kabul edilen PYD kontrolündeki bölgelerin birleştirilmesini engellemek için El Bab'ın kontrolü kritik önem taşıyor. İkincisi, El Bab'da bu denli güçlü bir IŞİD varlığı söz konusuyken ÖSO'nun kontrolündeki diğer bölgeler güvenlik altında olamaz. Çünkü ilk aşamada görüldüğü gibi IŞİD'in çekildiği yerlere sızma ve buralarda eylem yapabilme kapasitesi küçümsenemeyecek kadar yüksek. Üçüncüsü El Bab'ın civarında IŞİD'in 3 önemli askeri eğitim kampı bulunuyor. Bu bölgeler nüfusu birkaç yüzü bulmayan küçük köylerden farklı olarak IŞİD için ekonomik ve askeri önem taşıyor. Dördüncüsü IŞİD için ideolojik ve psikolojik önemi olan Dabık civarında tutunabilmesi için El Bab'da kontrolü sağlaması şart. Beşincisi, IŞİD'in El Bab'ı kaybetmesi halinde Suriye ordusunun kuzeydoğuya ilerlemesi ve Tabka'yı baskı altına alması gündeme gelecek. Özellikle Rusya'nın son zamanlarda El Bab'ın güneydoğusundaki Deyr Hafr'i hedef alması da bunu gösteriyor. Özetle, El Bab'ın kaybedilmesi IŞİD için askeri, siyasi, ekonomik ve psikolojik açıdan telafisi güç bir durum yaratacaktır.

Bununla birlikte, El Bab'ı bu aşamanın tek hedefi olarak görmemek gerekiyor. Özellikle başlangıçta çatışmalar daha çok kuzeybatıda Dabık civarında yoğunlaşacağa benziyor. Hatta, ABD özel kuvvetlerinin operasyona Dabık için katılacağı bile söyleniyor. Dabık, IŞİD için El Bab kadar önemli. Dabık ve civarının IŞİD için iki kritik özelliği var: "Büyük Savaş"ın bu bölgede başlayacağı inancı ve bu bölgedeki bazı yerleşimlerin IŞİD'e kendiliğinden katılması, halk arasında da güçlü desteğinin bulunması. Yani, Dabık ve civarındaki yerleşimler IŞİD için kaybetmesi kolay yerler değil, tersine her türlü imkanını seferber etmeye hazır olduğu yerleşimlerdir.

Elbette, TSK'nın sahip olduğu askeri kapasite ÖSO'nun bu alanı ele geçirmesini sağlayabilir, fakat bu süreç önceki aşamalardan daha zor olacaktır. Çatışmaların Dabık civarına taşınması Türkiye'nin içinde, hatta çatışmaya doğrudan ya da dolaylı destek veren diğer ülkelerdeki IŞİD hücreleri de harekete geçirebilir. Bu hücreler, önceki saldırıların ötesinde dini ve siyasi semboller taşıyan ve çok sayıda sivilin ölümüne neden olan terör eylemleri gerçekleştirebilirler. Bu nedenle, bu aşama muhtemelen Türkiye ve uzak coğrafyalarda da sonuçlar doğurabilecektir.

Üçüncü aşamanın diplomatik ve siyasi boyutu

Fırat Kalkanı Operasyonu, Türk-Amerikan ilişkilerinin Suriye boyutunda yeni bir gerginlik ortaya çıkardı. Operasyon başladığından beri ABD'nin temel hedefi YPG ile Türkiye arasında büyük bir çatışma çıkmasını engellemek. Bunun için ilk günlerde gelen açıklamalardan sonra ABD özel kuvvetlerinin de devreye girdiği görülüyor. ABD şu ana kadar kendi açısından kısmen başarılı oldu. ÖSO, Mınbiç'e ilerlemeyi durdurdu. Görünürde YPG de Fırat'ın batısından çekildi. Ancak, sahadaki veriler YPG'nin çekilmediğini gösteriyor. Şu aşamada ABD'nin önceliği sahada en açık ve güçlü işbirliği yaptığı aktör olan YPG'yi korumak. Bu nedenle sürekli olarak Türkiye'yi ve diğer güçleri IŞİD'le mücadeleye odaklanmaya çağırıyor. Hatta Çobanbey'deki askeri varlığını da Türkiye'nin davetine ve yukarıda belirtilen hedefe dayandırıyor. Ancak, ABD, Türkiye ile YPG arasındaki olası çatışmayı şimdilik engellese de uzun vadede süreç o kadar net değil. Diğer taraftan Rusya'nın hamleleri de son derece ilginç. Üçüncü aşamanın başlamasından bir gün önce Rusya Genelkurmay Başkanı'ın Ankara ziyaretinde operasyonun tartışıldığı şüphe götürmez bir olgu. Ancak El Bab'ın konumu düşünüldüğünde ilerisi de tartışılmış olabilir.

Bir an için düşünelim; ÖSO, El Bab'ı ele geçirse yeni harita nasıl şekillenecek. Batı ve doğuda YPG, güneybatıda Suriye Ordusu. Yani bir tarafta ABD, diğer tarafta Rusya. Bu iki ülke dikkate alınmadan sadece sahadaki operasyonel gerekliliklere bağlı hareket edilebilir mi? Yani, El Bab'ın ÖSO tarafından kontrolü kuzeyde güvenlik sağlanması için hayati, ama El Bab'ın kendisi güvenli olacak mı belirsiz. Asıl stratejik mücadele El Bab'ın kontrolünden sonra başlayacak. IŞİD bu mücadelenin bir boyutu olacaktır. Ancak, asıl mücadele ABD ile Rusya'nın etki alanlarının şekillenmesinde yaşanacak gibi görünüyor. Bu nedenle, El Bab'dan sonra Rakka'yı beklemek fazla acelecilik gibi duruyor. El Bab'ın ÖSO tarafından kontrol edilmesi halinde, bölgede muhtemelen bir kilitlenme yaşanacak ve dikkatler doğuya, Musul'a doğru dönecektir.

© Deutsche Welle Türkçe- 17.09.2016

Serhat Erkmen

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı'dır.