16 Eylül 2016 Cuma

Graham E. Fuller, 15 Temmuz Gecesi Neredeydin?



Türkiye’deki  başarısızlığa uğramış 15 Temmuz darbe girişimi hakkında çok şey yazıldı. Erdoğan, sürgünde olan ve Saylorsburg, Pensilvanya’da ikamet eden Fethullah Gülen’e işaret etti ve Türk mahkemelerinde yargılanmak üzere iadesini resmen talep etti. Washigton, şu ana kadar bu talebi reddetti. Türkiye içinde, polis ve güvenlik güçleri tarafından büyük çapta bir soruşturma sürdürülürken, her geçen gün ABD ordusunun ve CIA’nin Fethullah Gülen Hareketinin (Türkçede, Fethullah Terör Örgütü, kısaca FETÖ olarak isimlendiriliyor) arkasında anahtar rol oynadığını gösteren yeni ayrıntılar ortaya çıkıyor. Şu aralar, Türk mediası eski CIA mensubu, Gülen’in akıl hocası Graham E.Fuller’in, yakın dostu Henri J.Barkey ile birlikte, 15 Temmuz gecesi İstanbul’dan yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki Marmara Denizi’nde bulanan adalardan birisinde lüks bir otelde olduğunu bildiriyor.




Washington, başarısız olmuş 15 Temmuz darbe girişimiyle olan ilişkisini inatla tümüyle reddetmeye devam ederken, Türk mediası kilit ABD’li şahısların, iddia edildiği gibi darbenin örgütleyicisi olarak katılımları ile ilgili ayrıntılı bilgiler ortaya koymaktadır. Bu kişiler arasında, NATO Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (Afganistan) eski komutanı General John F. Campbell da bulunmaktadır. Bu aralar ortaya çıkan yeni ifşaatlar, sürgündeki Fethullah Gülen’in Saylorsburg’deki evinden, yalnızca 26 mil ya da otobandan 30 dakikalık sürüş mesafesinde bulanan Pennsylvania Bethlehem’daki Lehigh Üniversitesi’nde profesör olan, eski CIA mensubu Henri J. Barkey’in adını veriyor.


Fethullah Gülen'in Saylorsburg, Pennsylvania'da yaşadığı ev

İstanbul’da yayınlanan Yeni Şafak gazetesine göre, 15 Temmuz darbe gecesinde, Henri Barkey ve çoğu yabancılardan oluşan 17 kişilik bir grup İstanbul dışında bulunan Büyükada’daki Splendid Palas Oteli’nde, kapıları kilitlenmiş bir odada, saatlerce süren görüşmede bulundular ve otel personelinin tanıklığına göre, darbe ile ilgili gelişmeleri bu odada TV’den izlediler. Gazete, İstanbul Emniyeti’nden bir kaynağın açıklamalarına yer verdi. Kaynak, Barkey’in, Türkiye’de başarısız darbe girişiminin olduğu gün, otelde çoğu yabancı uluslara mensub üst düzey 17 şahıs ile toplantı yaptığını bildirdi.

Otel yönetimine göre, Barkey, özel bir odada 16 Temmuz sabahına kadar saatlerce süren bir toplantı yapmıştı. Otel personeli, polise “darbe girişimini TV kanallarından izlediler” diye ifade verdi.

Graham E.Fuller de mi ?

Kulağı delik bağımsız Türk gazetecilerinden gelen diğer bildirimler, darbe gecesi Barkey’le birlikte olanlar arasında CIA’nin eski üst düzey yetkilisi, CIA’nin eski Türkiye İstasyon Şefi ve Fethullah Gülen’in hamisi Graham E.Fuller’ın da bulunduğunu söylüyor. Bu sürpriz olmayacaktır. Zira, Fuller ve Barkey, Langley’deki CIA’den iş arkadaşıdırlar. Her ikisi de, uzun süre Türkiye meseleleriyle ilgilenmişler ve hatta, birlikte “Türkiye’nin Kürt Sorunu” isimli bir kitap bile yazmışlardır.

Aslında, yakın zamanda bir şeyler, 78 yaşındaki kurnaz CIA emektarı Fuller’ın canını yakmış gibi görünüyor. Fuller, yıllar önce CIA bağlantılı RAND Corporation’a geçtiğinde CIA’den ayrıldığını iddia ediyor. Gerçi, Boston Maratonu bombalaması sırasında, açıkça kendisini zor durumda hissederek, bu olayla suçlanan iki Çeçen kardeşle olan bağlarını inkar etmeye çabalamak için karanlıklardan yeniden ortaya çıkmıştı. Fuller, daha sonra, Tsarnaev Kardeşlerin bir amcası olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. “Ruslan Amca”, nam-I diğer “Ruslan Tsarnaev”, Dick Cheney’in yönetim kurulu başkanlığını yaptığı “Halliburton” şirketinin Orta Asya’daki bölümünün eski bir çalışanıydı ve Fuller’ın kızkardeşiyle evlendiğinde, bir süre Fuller’in evinde yaşamıştı. Yeterince tuhaf olan bu hikaye, sadece bir “tesadüf” elbette…Oysa Fuller, ilginin üzerinde toplanmasını istemiyor olsaydı, çenesini kapatmakla ve fırtınanın dinmesini beklemekle daha iyi bir şey yapmış olurdu. Deneyimli bir CIA ajanı için profesyonelce bir davranış göstermedi.

Şimdi Fuller, kişisel bloğunda bir kez daha, Fethullah Gülen ‘in ve Türkiye’deki darbenin arkasında olduğunu inkar etme telaşı içinde. Himayesinde olan Gülen için derme çatma bir methiye niteliğinde olan blog yazısında şöyle yazıyor: “Gülen, apolitik, daha ziyade Sufi, mistik ve sosyal bir gelenekten geliyor. Gülen, laik yüksek öğrenimi de kapsayan yavaş, derin sosyal değişime ilgi gösteriyor…geçen hafta Erdoğan’a karşı düzenlenen ve başarısız olan darbe girişimine bakınca, Gülen’in, bunun arkasındaki beyin olmasını mümkün görmüyorum.” Bildiğim kadarıyla, Erdoğan, hiçbir zaman Gülen’i, “darbenin arkasındaki beyin” diye isimlendirmedi, “Gülen ağı”nın darbe girişiminin icrasında anahtar rol oynadığını söyledi. Girişimin planlayıcıları, kelimenin tam anlamıyla başka yerlerdeydi. Onlar, Tampa/Florida’daki Centcom karargahında ve Langley/Virginia’da yerlerini almışlardı.

Fuller’in Gülen’in önemsizleştirilmesi için sarfettiği beceriksizce çabaya karşın, aynı CIA destekli Gülen örgütünün, Sovyetler Birliği’nin 1990’larda çökmesinden sonra büyük bir hızla, eski Sovyet Orta Asya cumhuriyetleri boyunca, Türkiye’den Rusya’daki Çeçenistan ve Dağıstan’a, Özbekistan’a, Kırgızistan’a ve Çin’deki Sincan’a kadar “Gülen Okulları”nı kurduğu belgelenmiştir.

Fuller, 1999 yılında “RAND”deyken, Çin ve Rusya’ya karşı ABD’nin Orta Asya’daki çıkarlarına destek olmak amacıyla İslami güçlerin kullanılmasını savundu. Bu görüşünü, “İslam’ın gelişimine kılavuzluk etme ve onlara düşmanlarımız karşısında yardım etme politikası, Afganistan’da Ruslara karşı olağanüstü biçimde iyi işledi. Aynı doktrin, Rus gücünden geriye kalanı istikrarsızlaştırmak ve özellikle,Çin’in Orta Asya’daki etkisine karşı koymak için hala kullanılabilir.” şeklinde  ifade etti.

Fuller’in, “Türkiye’nin Yeni Jeopolitiği: Balkanlardan Batı Çin’e” isimli kitabı, 1993 yılında, Gülen örgütü’nün Orta Asya’dan birçok Müslüman Türk Uygurlar’a yurt olmuş Batı Çin’deki Şincan Eyaleti’ne uzanan coğrafyadaki yerel seçkinlerin çocuklarını hedefleyen bir dizi okul kurmasıyla eş zamanlı olarak yayınlanmıştır. 1990’ların ortaları itibariyle, , 75’ten fazla Gülen okulu, Sovyetler Birliği sonrası ortaya çıkan kaosun ortasında (Boris Yeltsin döneminde) Kazakistan, Tacikistan, Azerbeycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve hatta Rusya’daki Dağıstan ve Tataristan’a yayılmıştır.

“Türk CIA”sı MİT’in eski dış istihbarat başkanı olan ve 1990’ların ortasında Başbakan Tansu Çiller’e istihbarat danışmanlığı yapan Osman Nuri Gündeş, 2011 yılında bomba etkisi yapan ve sadece Türkçe basılan bir kitap yayınladı. 85 yaşından ve emeklilikten sonra Gündeş, kitabında, 1990’lar boyunca tüm Orta Asya’da “mantar gibi yerden bitiveren” Gülen okullarının, “ana dili İngilizce olan öğretmenler” kisvesi altında, yüzlerce CIA ajanı için bir zemin oluşturduğunu gözler önüne serdi. Gündeş’e göre, “Gülen hareketi”, okullarında, sadece Kırgızistan ve Özbekistan’da 130 CIA ajanını koruma altına almıştı.

Tam ifşaat ?

Fuller, daha sonra, “Galiba sen çok fazla itiraz ediyorsun” izlenimi uyandıran birşeyleri kabul eder ve şöyle yazar: “Tam ifşaat: Gülen’in 2006 yılında yaptığı ABD yeşil kart başvurusu ile ilgili, sivil bir vatandaş olarak yazdığım ve Gülen’in Birleşik Devletler için bir güvenlik tehdidi oluşturduğuna inanmadığımı belirttiğim mektup devlet arşivlerindedir…”

Tabii ki, Langley ajanları, işin doğası gereği hiçbir zaman tam ifşaatte bulunmazlar. Fuller, mektubunun aynı zamanda, 31 yıl CIA’da çalışmış ikinci üst düzey isim George Fidas ve CIA mensubu olduğu öne sürülen, daha sonra ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğini yapan ve bizzat kendisi Soros’un Uluslararası Kriz Grubu’nun yönetim kurulu üyesi olan Morton Abramowitz tarafından da imzalandığını es geçiyor. Birleşik Devletler Yönetimi içindeki karanlık bir komplonun, İstanbul’dan başlayıp, Rusya Federasyonu üzerinden Çin’e ulaşan Türki dünyası boyunca suç teşkil eden bir “derin devlet” gündemini geliştirmek amacıyla Türkiye dışındaki ağları kullandığını ortaya çıkaran FBI eski Türkçe çevirmeni ve muhbir Sibel EDMONDS, bu komplonun parçası olarak, Graham E.Fuller ile birlikte Abramowitz’in adını veriyor. EDMONDS’ın belgelediği “ağ”, belki de Gülen’in büyük servetinin kaynaklarından biri olan Afganistan çıkışlı eroin trafiği ile belirgin ilişkiyi kapsıyor.

Fuller, Gülen’in kalıcı Green Card özel statüsünü elde etmesi için, kendisinin gerçekleştirdiği başarılı CIA müdahalesine Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı’nın karşı çıktığını söylemeyi ihmal ediyor. Bakanlığın avukatları, “Gülen hareketinin, projelerinin finansmanında büyük miktarlarda para kullanıyor olmasından dolayı, Gülen’in Suudi Arabistan, İran ve Türki hükümetlerle gizli anlaşmalar yaptığına dair iddialar ve CIA’nin de bu projelerin finansmanında yer aldığına dair şüpheler olduğunu” ifade ettiler.

Graham E.Fuller’in bugünkü CIA-Gülen darbe girişimine katılmış olabileceği kanaati, Fuller’in diğer bir ifadesiyle kuvvet kazanıyor. Fuller CIA’da iken, ,CIA’nın Pakistan’daki İslamcı Cihadçıların terör eğitimine nezaret etmek üzere Osame bin Laden isimli genç Suudiyi işe aldığı, 1980’lerdeki Afganistan Mücahitlerinin Sovyetler Birliği’ne karşı yürüttükleri gerilla savaşında anahtar bir rol oynadı. Fuller’in, bloğunda alışılmamış  bir itirafta bulunmasının amacı, açık bir şekilde kendisinin de, himayesi altındaki Gülen’in de darbeyle bir ilgisinin olmadığını düşündürmek. O halde şu soruyu sormalıyız: “Graham E.Fuller, 15 Temmuz gecesi neredeydin ?”.

İki Milyar Doları Olan General

Başarısız olan darbede Türk ordusunu yöneten anahtar askeri figür olarak rolü olduğunu ileri süren ayrıntılar ortaya çıkmış bulunmakta. Erdoğan’a yakın bir gazete olan Yeni Şafak’a göre, ABD’nin Afganistan Komutanlığı (ISAF)’ndan  yeni emekli olmuş General John F.Campbell, Mart ayında  duyurulduğu gibi gül bahçesini ekip biçmek ve golf oynamak için emekli olmamıştı. Kendisine, yaklaşık sekiz ay önce, darbenin askeri liderliğini üstlenmek üzere örtülü bir görev verilmişti. Zaten daha o zaman, Gülen’in ülkeyi ve onun kilit kurumlarını ele geçirmesi lehinde, Erdoğan’ın bertaraf edilmesi kararlaştırılmıştı. Yeni Şafak’ın bildirdiğine göre, Campbell, Mayıs ayından darbe girişiminin olduğu güne kadar, Erzurum’daki askeri üsde ve Adana İncirlik’teki NATO hava üssünde düzenlenen gizli toplantılara katılmak üzere Türkiye’ye en az iki gizli ziyarette bulunmuştu.

Aynı derecede ilginç olan, gazetenin ayrıntılı bir biçimde, Campbell’in planlanan darbe için, Türk subay sınıfına dağıtmak üzere iki milyar dolarlık bir parasal kaynağı yönettiğini bildirmesi. Gazetenin yazdığına göre, Birleşik Afrika Bankası (UBA)’nın Nijerya kolu, darbe komplocuları için yapılan para işlemlerinin ana üssüydü: “Milyonlarca dolarlık para, bir grup CIA personeli tarafından Nijerya’dan Türkiye’ye transfer edildi. CIA’nın 80 kişilik özel bir ekibine dağıtılan para, darbe yanlısı generalleri ikna etmek için kullanıldı.”

İki milyar dolara, muhtemelen, çok sayıda generali satın alabilirsiniz. Aynı haber, kaynaklara dayanarak, CIA’nın planlanan darbe için Gülen Cemaat’inin Türkiye’nin merkez ve doğu’sundaki  güçlü varlığını kullandığını bildiriyor. Yeni Şafak haberini, darbeye katılanların İncirlik havaüssü’ndeki subaylar arasından nasıl devşirildiğine ilişkin olarak, yakalananların tanıklığına dayandırıyor: “Aynı zamanda ‘bizimle birlikte hareket edecek olanlar’ diye kategorize edilmiş olan darbe destekçilerine büyük bir miktarda para sağlandı. Bu kategorideki tüm asker ve subaylar, FETÖ’nün sadık üyeleri olarak göz önüne alındı.

Türk bağımsız gazeteci kaynakları, bana, CIA’nın Türk ordusuna sızmasının, “Gülen liderliğindeki İslamcı bir Türkiye”ye karşı çıkabilecek bazı ulusalcı Kemalist generallerin bertaraf edilmesi sürecinin kapsamında on yıldan fazla sürdüğünü ifade ettiler. Bu bilgilere göre, ordu içinde daha alt kademelerde bulunan “Gülenciler”in subaylık rütbesine girmelerini sağlama bağlamak amacıyla, tüm ordu giriş sınavlarının yanıtları gizlice verilmiş. Bu kaynaklar, 15 temmuz’dan önce,Türk ordusu’ndaki üst rütbelerin belki de yarıdan fazlasının Gülenist generaller tarafından ele geçirilmiş olduğunu tahmin ediyorlar.

Gülen ve örgütüyle ilgili ortaya çıkan tablonun, Graham E.Fuller’in “politik, daha ziyade Sufi, mistik ve sosyal bir gelenek” olarak tanımladığı durumla hemen hemen hiçbir ilgisi yok. Aslında Gülen, 1990’ların sonunda Türk gizli polisi onun en yakın takipçilerine verdiği vaazı banda aldığında Birleşik Devletler’e kaçmak zorunda kalmıştı. Anlatılanlara göre, bu band kaydında, “ Sistemin arterleri içinde, kimse sizin varlığınızı fark etmeden, tüm güç merkezlerine ulaşıncaya kadar ilerlemeniz gerekir…Bütün dünyayı omuzlayıp, taşıyabileceğiniz zamana dek, tamam olacağınız ve koşulların uygun olacağı zamana dek beklemelisiniz…Türkiye’deki tüm devlet gücünü elde edinceye kadar beklemelisiniz…” diyordu.

Dunford’un Acele Yolculuğu

Başarısız olmuş 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, Türkiye ve Erdoğan yönetiminden gelen dumanın arkasında bir miktar gerçek ateş olmalı. ABD Genelkurmay Başkanı, ‘Savaşçı Joe’ Dunford, aceleyle, 31 Temmuz’da Türkiye’ye  beklenmedik bir ziyarette bulundu.

Darbeden bu yana ilk kez, 29 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkça, Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı Komutanı Joseph Votel’I, “darbe komplocularının yanında durmakla” suçladı. 28 Temmuz’da, düşünce kuruluşu Aspen Enstitüsü’nün Washington’daki bir seminerinde, Votel Türkiye’de tutuklanan askerlere işaret ederek, “Elbette, birçok Türk liderle, özellikle askeri liderlerle ilişkimiz vardı. Ve bu nedenle, ileri doğru yol alırken bu durumun  bu ilişkilere etkisinin ne olacağı konusunda endişelerim var” demişti. Buna karşılık, Erdoğan, “Bu kararı almak senin sorumluluğunda değil. Sen kimsin ? Haddini Bil !” diye yanıt vermişti.

Erdoğan’ın şimdi yola nasıl ve hangi ülkelerle devam edeceğine, Türkiye’yi resmen NATO’dan çıkartıp çıkartmayacağına, Rusya Başkanı Vladimir Putin’le yapacağı görüşmeden sonra Türkiye’nin Suriye’de Esad rejiminin devrilmesine verdiği desteği değiştirip değiştirmeyeceğine, Rusya’ya yakınlaşırken Batı’dan uzaklaşıp uzaklaşmayacağına bağlı olarak,  Birleşik Devletler’in bütün bir Ortadoğu’dan Avrasya’ya, Rusya ve hatta Çin’e kadar uzanana jeopolitik pozisyonu, bir zamanların kibirli komplocuları, CIA’nın yaşlı, sıkıcı reisleri ve onların himayesindeki Gülen için bir felakete dönüşebilir. Şüphesiz, önümüzdeki aylar tasavvur edilemez biçimde kritik olacaktır.

New Eastern Outlook
F. William Engdahl

09.08.2016