Türkiye, 1946’da bir tercih yaptı.
ABD liderliğindeki Atlantik sistemine bağlandı. 70 yıldır bu süreçteyiz.
***
Bu süreçte ABD’nin iktidar tercihlerine bakalım.
1950-1980: Menderes ve Demirel’in orta sağ hükümetler dönemi.
İkisi de NATO kampındaydı.
Fakat Cumhuriyet’le, ulus devletle kavgalı değillerdi.
Zaten: Amerika da Türkiye’yi bölme politikasına geçmemişti henüz.
Sovyet Rusya’ya karşı Türkiye seddine ihtiyacı vardı.
***
Dört küçük kesinti oldu bu dönemde. İkisi askeri, ikisi sivil.
Ayrıntılar başka bir yazının konusu.
***
1980-1991: ABD’nin tercihi Turgut Özal.
12 Eylül dönemini de Özal parantezine alıyorum. Çizgi aynıydı.
Dönemin ideolojisi: Orta sağ yerine muhafazakâr sağ.
Temel özelliği: Üniter devlete ve laikliğe itiraz etmesi.
***
1991-2002: Ara dönem.
İki kutuplu dünya dönemi yıkılmış. “ABD çağı” başlamış.
Washington için Türkiye’de iki şey artık gereksizdir.
Bir: Laiklik.
İki: Ulus devlet. Yani Türkiye’nin bütünlüğü.
İktidar orta sağ-İslamcı sağ-orta sol arasında geldi gitti.
***
Bu dönemde iki şey oldu.
Bir: Bütün sistem partileri çöktü.
İki: Siyasi İslam, iktidar adayı olarak tek kaldı.
***
2002-2016: Bu kez tercihleri İslamcı sağ oldu.
Açık destek verdiler.
İdeolojik pervasızlık zirve yaptı.
İçte ve dışta bütün Atlantikçilerin duruşu ortaktı.
Topluma enjekte etmeye çalıştıkları şuydu: Mustafa Kemal “gerici”/Tayyip Erdoğan “ilerici”.
***
Batının siyasal programı 4 başlıkta özetlenebilir.
Liberal piyasa ekonomisi/Ilımlı İslam/Ilımlı laiklik/Federal Türkiye.
Yani: Ulus devlet olarak Türkiye’nin sonu.
***
Sonunda 15 Temmuz 2016’ya geldik.
Akşamın geç olmayan saatleri. Birileri darbeye kalkıştı.
Gördüğümüz: ABD destekli Fethullahçı bir darbe.
Anlamı:
Washington, Erdoğan İslamcılığını bıraktı. Fethullahçı İslamcılığı seçti.
***
Özetleyelim.
ABD’nin Türkiye’de iktidar tercihi dramatik bir seyir izledi.
İlk tercihi: Orta sağ idi.
Sonra: Muhafazakâr sağı öne çıkardı.
Ardından: Siyasal İslamı seçti.
En sonunda: Gladyonun Fethullahçı İslamını kullandı.
Gittikçe derinleşen gerici bir çizgi.
***
ABD’nin tercihleri onun stratejik ihtiyaçlarıyla uyumlu.
İki kutuplu dünya dönemi: ABD için asıl tehdit Sovyet Rusya’ydı.
Toprak bütünlüğünü koruyan bir Türkiye’ye ihtiyacı vardı.
Laikliği aşındırdılar. Fakat Atatürkçülüğü, ulus devleti yıkmaya kalkışmadılar.
Tercihlerini orta sol CHP karşısında orta sağdan yana kullandılar.
***
Sovyetler dağıldı. ABD’nin Türkiye’ye bakışı temelden değişti.
Toprak bütünlüğü, laik rejim ABD için engeldi artık.
Ufalanması gereken sadece Türkiye değildi.
Bölgedeki bütün devletler operasyon kapsamına alındı.
Birbiriyle çatışacak küçük devletçikleri gütmek daha kolay olacaktı çünkü.
Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yaşananlar budur.
Adına da Büyük Ortadoğu Projesi/BOP diyorlar.
***
ABD niçin öncelikle İslamcıları kullanıyor?
Cevap maalesef basit: Washington da, İslamcılar da iki şeye karşılar.
Biri: Laiklik.
Diğeri: Ulus devlet.
Yani: ABD, İslamcıları gönüllü yıkımcı olarak kullanıyor.
Not: Tayyip Erdoğan bu yolda duraksadığı için devrilmek istendi.
***
Son not: CHP’ye ve TSK’ya.
Üst düzey CHP’li dostlarla zaman zaman konuşurum.
2013 yazından beri bir tezleri var: “ABD, fabrika ayarlarına döndü.”
Demek istiyorlar ki: ABD, artık İslamcıları değil laik partileri destekleyecek.
Hüsnü zanları: CHP’nin iktidar yolu açıldı.
***
15 Temmuz aşırı vurgulu tarzda bir şeyi gösterdi.
Bir: ABD için AKP’nin alternatifi yine İslamcı bir harekettir.
Hem de içine AKP’yi dahil ederek.
İki: Laikliğe ve ulus devlete karşı çıkmayanlara Washington’dan vize çıkmaz.
Çare: Cumhuriyeti savunmaktan başka yol yok.
Korkmayın, ABD eski gücünde değil.
Rafet BALLI
Aydınlık / 04.08.2016