Sözde “Bağımsız Kürdistan” Referandumu, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi birleştirdi. Bu ülkeler arasındaki işbirliği, Irak’ın toprak bütünlüğüne yönelen açık tehdit karşısında daha da sıkılaştı. Bölgede bölünmeyi kışkırtan güçler tarafından kurcalanan ayrışmalar geri plana itildi. “Irak’ı bölme referandumu”nun doğurduğu en önemli sonuç, bölge ülkeleri arasında birlik bilincinin pekişmesi oldu. “Sözde Kürdistan”, resmi söylemlerde artık gerçek özüyle “İkinci İsrail” olarak anılmaya başlandı. Bölge ülkeleri, “komşunun toprak bütünlüğünün kendi toprak bütünlükleri olduğu bilinciyle” hareket etmeye başladılar.
TAŞ YERİNDE AĞIRDIR
ABD ve İsrail’in bölgeyi terör güçlerini kullanarak bölme girişimlerine karşı en etkili karşı duruş, bölge ülkelerinin işbirliğidir. Bölgeye ilişkin daha geniş bir Avrasya Dayanışması yaratmanın anahtarı da, tehdide doğrudan maruz kalanların ortak mücadelesidir. Ortak mücadelenin düzeyi ne kadar yükselirse, Avrasya’nın gücü de bölgeye o kadar doğru yönde ve etkin biçimde yansır. Barzani Referandumu, bölgede eşgüdüm içinde yürütülecek eylemli bir işbirliği açısından son derece uygun bir zemin yaratmıştır.
AMERİKA ÖN ASYA’DA “MASASIZ” KALDI
Emperyalist sistem, yalnızca yakıp yıkarak, kan dökerek, terörü insanlığın başına bela ederek istediği sonuçları elde edemez. Her savaş, galip gelen tarafın dayattığı barışın görüşüldüğü bir masada sona erer. Sonuç, ulaşılmak istenen hedefin ilgili taraflarca kabullenilmesini sağlayarak elde edilir. Onun için uygun bir “dayatma masası”nın savaşa eşlik etmesi gerekir. Amerika Suriye’de başlattığı savaşı kaybettiği gibi, şu anda barışın koşullarını kısmen de olsa kendi çıkarları doğrultusunda dayatabileceği bir masadan da yoksun kalmıştır.
ABD’nin kendi “Suriye Barışı”nı dayatmak amacıyla “koalisyon güçleri”ni de yanına alarak düzenlediği masa, Cenevre’de kurulmuştu. Esad Yönetimi’nin savaş alanında kazandığı başarılar, bu masayı zeminsiz bıraktı. Bölge ülkelerinin işbirliği ve Avrasya Dayanışması, barış sürecinin masasını Cenevre’den Astana’ya taşıdı. Amerika, Suriye’de masasız kaldı.
YIPRATMA SAVAŞI
ABD, başlangıçtaki planı başarısızlığa uğrayınca, Suriye’de “yıpratma savaşı” çizgisini izlemeye başladı. Hedef, “savaş yorgunu” bir Suriye yaratarak, Esad Yönetimi’ni “hedef küçültme”ye razı etmekti. ABD bugün sağladığı binlerce TIR’lık destekle PYD-PKK’yı bir “devlet ordusu” haline getirmeye çalışmaktadır. Suriye’deki hedefi, Esad’ın “sözde toprak bütünlüğünü koruyan” bir konfederal çözüme razı edilmesidir. Böylelikle İkinci İsrail’i Akdeniz’e bağlayan koridorun görece güvence altına alınması tasarlanmaktadır. Esad’ın IŞİD bölgesini Amerikan destekli PKK-PYD’ye bırakmamak için Deyrezor’u ele geçirmesi, bu planı boşa çıkarmak içindir.
AMERİKAN PLANLARININ AÇIĞA DÜŞMESİ
Barzani’nin kendi siyasal sıkışmışlığından kurtulma amacıyla “sözde bağımsızlık” referandumuna sarılması, Amerika’nın Suriye’deki “konfederasyon planını” açığa düşürdüğü gibi, bölge ülkelerinin hem Irak’ın, hem de Suriye’nin toprak bütünlüğü etrafında her zamankinden daha sıkı bir biçimde kenetlenmelerine yol açmıştır. Üstelik Barzani’yi referandumu ertelemeye razı edememesi, Amerika’nın artık varlığını bütünüyle kendisine borçlu olan güçlere dahi söz geçirmede karşılaştığı zorlukları gözler önüne sermiştir.
ABD Suriye’yi parçalamaya çalışırken, süreç, artık fiilen parçalanmış gözüyle bakılan Irak’ın toprak bütünlüğünün yeniden sağlanmasının önünü açmaktadır. Referandumun tetiklediği sürecin Astana’ya yansıyan bölge-Avrasya dayanışmasını güçlendireceğine kuşku yoktur. Bu durum da, Amerika’nın kendi dayatmalarını gündemin merkezine yerleştirebileceği bir masayı canlandırma çabalarını iyice zora sokmaktadır.
Prof.Dr.Semih KORAY
Aydınlık/26.09.2017