Milliyetçiliği aşağılamanın ilk cümlesi; milliyetçilikle inanç ve hamaseti eşdeğer tutmaktır. Sanki milliyetçilik duygusallıktan ibaret ve hiçbir gerçekçi temeli olmayan bir şeymiş gibi algılatılmaya çalışılır.
Oysa milli devlet veya ulus devletin bilimsel ve haklı temelleri vardır.
Sanayi devrimleri, halkları din veya inanış temelinde değil, sanayi devriminin gerekleri çerçevesinde örgütlemiştir.
Milli devlet çağdaş bir örgüttür. Milli devletlerin sonu gibi ifadeler, emperyalizmin milli devletleri talan stratejisinde kullandığı ifadelerdir.
Mili devlet büyük bir örgütlenme modelidir. Bir örgütlenme biçimidir. Öyle emperyalizmin ağababalarının dediği gibi, modası falan geçmemiştir. Çin ulus devlettir. Rusya ulus devlettir.
Milli değerler bu örgütlenmenin bağlayıcı unsurlarıdır. Geçmişin yenilgileri (travmalar) veya zaferleri halkı bir arada tutan bağlardır. Birlik inancının destekleyicileridir.
Esas olan bu bağlardan ziyade milli çıkarlardır.
Milli çıkarlar dediğimizde; toplumun milli devlet aracılığıyla çıkarlarının korunup kollanmasıdır. Güvenliğidir.
Güvenlik ürettiğimizin güvenliğidir. Milli devlet, bu güvenliği, kurduğu organizasyonlarla, koruyup güçlendirmekle görevlidir.
Üretimin güvenliği milli pazarın güvenliğidir. Siz milli pazarların güvenliğini sağlayamazsanız, ürettiğiniz ürünün güvenliğini sağlayamazsınız.
Bu günlerde, milli devletin zaafı, ulusal pazarların yaban ellere kolayca kullanılmasına açılmasındandır.
Ürettiğimizin pazarını koruyamayınca, milli devletin ulus devletin güvenliğini sağlamada güçlük çekiyoruz.
Küreselleşme saldırılarında ilk hedefe konulanın milli devlet olması bundandır.
Milli devlet dağıldığında, örgüt dağıldığında örgütün üyelerinin çıkarları da dağılır.
Milli pazarların güvenliğinin sağlanması, milli güvenliktir. Bir inancın veya ideolojinin güvenliği değildir.
Güvenlik birçok unsuru bünyesinde örgütler. Başta ordudur. Emperyalizmin Balyoz ve Ergenekon saldırılarıyla, ulus devletin ordusuna saldırmış olması bundandır.
Sanayi toplumlarında, halkların birliğini sağlayan ortak çıkarlarıdır.
Milli devletin içinde yaşayan tüm insanların çıkarıdır. Güvenlik denilen şey; o insanların çıkarlarının güvenliğidir.
Bu sebepten ortak çıkarlar din veya bir ideoloji değil, halkın tümünün çıkarlarıdır.
Milli devlete karşı herkes, ulusal pazarların korunup kollanmasından sorumludur.
Güvenlik bir inancın veya bir ideolojinin güvenliği değildir.
Küreselleşme ile ulus devlete yapılan ilk saldırıların “milli çıkarlar” üzerinden yürütülmesi bundandır.
Özelleştirmeler yoluyla milli çıkarların belli bir egemen çevrenin çıkarları şekline dönüştürülmesi; milli çıkarlar dendiğinde, halkın çıkarlarından ziyade egemen çevrelerin çıkarlarının anlaşılması, halkımızda birlik fikrini zayıflatmıştır.
Geçen süre zarfında anlaşıldığı gibi milli devleti yıkmak isteyenler, özelleştirmeleri ve kuralsızlaştırmaları bir araç olarak kullanmışlardır.
Özelleştirmelerle devşirilen işbirlikçiler, milli devleti savunmak yerine yabancı ortağını savunur konuma gelmiştir.
İşbirlikçi devşirme faaliyeti sadece maddi çıkarla sürdürülecek bir faaliyet değildir. Siyasal alanla bu faaliyetlerin bütünleştirilmesi gerekir.
Tarikatlar, dini örgütlenmeler kullanılıp, halkı bir arada tutan laiklik bertaraf edilince, emperyalizm toptan saldırıya geçmiştir.
Bugün Suriye’nin kuzeyinden ve Irak’ın kuzeyinden yeni saldırıların baş göstermesi, emperyalizmin milli devleti büyük ölçüde zaafa uğratmasındandır.
Başka bir deyişle, birliği sağlayan ordu ve laiklik gibi unsurlar zaaf içinde olduğundan, milli devletin çıkarları yeterince güvence altında olamıyor.
Yusuf Kaplan’ın dediği gibi zafiyetin sebebi, milli devlet ve laiklik değil, bilhassa milli devlet ve laiklik yaralı olduğundandır.
Bülent Esinoğlu
ulusal.com.tr /24.09.2017