13 Eylül 2017 Çarşamba

Thierry Meyssan Yazdı: "NATO’nun Anarşist Tugayları"

Şubat 2016’da, Beyaz Saray’ın « terörle mücadele Çarı » Brett McGurk, Başkan Obama tarafından Eyn el-Arap (Kobane) savaşını gözetip denetlemek üzere gönderildi. Bu fırsatla, içinden doğduğu örgüt –Türkiye’deki PKK- Washington tarafından « terörist » olarak kabul edilen YPG tarafından plaket ile onurlandırıldı.



«Savaş, barıştır. Özgürlük, köleliktir. Cehalet, güçtür ».
George Orwell, 1984.


1980-90’lı yıllarda Kürt toplumu aşırı derecede feodal ve babaerkil bir yapıya sahipti. Ağır geri bıraktırılmış koşullar altında yaşamaya mahkum edilmişti ve bu durum Kürtleri Ankara’da art arda hüküm süren askeri diktatörlüklere karşı ayaklanmaya itti [1].

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Sovyetler Birliği tarafından desteklenen, NATO üyesi Kemalist generallerin diktatörlüklerine karşı mücadele eden Marksist-Leninist bir örgüttü. Kadınları özgürleştirdi ve ilerici safların yanında mücadele etti. Hafız Esad’ın yardımıyla, Lübnan’daki Bekaa Vadisinde, Suriye Barış Gücünün koruması altında, Filistinli FHKC’nin yanında bir askeri eğitim kampı kurdu.

Bu dönem boyunca PKK « Amerikan emperyalizmine » karşı çok sert sözler kullanmamaya özen gösteriyordu.

SSCB’nin dağılması sırasında PKK’nin bünyesinde kadrolu 10 000 gerilla ve 75 000’ten fazla yedek bulunuyordu. Yürütülen kurtuluş savaşı 3 000’den fazla köyü harap etti ve 2 milyondan fazla kişinin göç etmesine neden oldu. Büyük fedakarlıklara karşın mücadele başarısızlıkla sonuçlandı.

1999 yılında Türk, ABD ve İsrail gizli servislerinin ortak operasyonuyla Kenya’da yakalanan isyanın tarihi lideri Abdullah Öcalan, Marmara Denizindeki İmralı Adasında hapsedildi. PKK çöktü ve barış müzakeresinden yana hapisteki lideriyle, savaşın artık bir yaşam tarzına dönüştüğü komutanları arasında ikiye bölündü. Hala birkaç saldırı yaşansa da bunların silah bırakmayı reddeden savaşçılar mı yoksa ateşkese karşı çıkan, jandarmanın bir birimi olan JİTEM tarafından mı gerçekleştirildiği tam olarak bilinemedi.

« Arap Baharının » başlangıcında Abdullah Öcalan kapatıldığı hücresinden PKK’yı yeni bir ideoloji etrafında yeniden inşa etti. İmralı Hapishanesinde NATO ile yürütülen gizli müzakereler sonucunda, « özgürlükçü belediyecilik » adına Marksizm-Leninizm’i terk etti. Türkiye’de her zaman kendi Kürdistan devletini kurmak için mücadele eden Öcalan artık her devletin özü itibaryle bir baskı aracı olduğunu düşünüyordu [2].

İç savaş sırasında Türkiye’den kaçmak zorunda kalan PKK militanları, Suriye’nin Kuzeyine sığınma imkanı bulmuşlardı [3]. Öcalan, üyeleri adına hiçbir zaman Suriye topraklarına yönelik talepte bulunmayacağı taahhüdünde bulunmuştu. 2011 yılında Batı’nın Suriye’ye yönelik olarak yürüttüğü savaşın başlangıcında, Kürtler kendilerine kapılarını açan ve vatandaşlık hakkı tanıyan ülkeyi savunmak için milis kuvvetleri oluşturdular.

Öte yandan 31 Ekim 2014’te, PKK’nın Suriye kolu YPG’nin eşbaşkanlarından Salih Müslim, Élysée Sarayında Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında düzenlenen gizli toplantıya katıldı. Suriye’de Kürdistan’ı yeniden kurma girişiminde bulunmayı kabul etmesi durumunda kendisine yeni devletin başkanı olma sözü verildi.

ABD’nin IŞİD’e karşı oluşturduğunu iddia ettiği Uluslararası Koalisyon, zaman kaybetmeden para, silah, eğitim ve kadrolarıyla YPG’yi destekledi. Dolayısıyla bundan böyle artık iyi bir müttefik haline gelen Washington’a yönelik beddualar çabuk unutuldu. Kürt örgütü göz koyduğu bölgelerin sakinlerini sürmeye başladı.

ABD tanıtımı

YPG o güne kadar IŞİD’e karşı hiç savaşmamış olduğu için ABD, daha sonra Kurmançca Kobane olarak adlandırılacak olan Eyn el-Arap’ta şiddetli bir çatışmayı sahneye koydu. Kendini tehlikeye atmadan olayı aktarmak üzere uluslararası basın buraya davet edildi. Bu yerleşim Suriye-Türkiye sınırında yer alıyor ve gazeteciler çatışmaları dürbünle kolayca izleme imkanı bulabildiler. Basının oraya girmesine hiçbir zaman izin verilmediği için Eyn el-Arap’ta gerçekte tam olarak neler yaşandığını bilemiyoruz. Elimizdeki teleobjektifle çekilmiş fotoğraflar, çatışmaların şiddetine ilişkin olarak yapılan açıklamaları teyit ediyor gibi görünüyor. Ne olursa olsun Batı, sözbirliğiyle Kürtlerin IŞİD ve Suriye’ye karşı ihtiyaç duydukları müttefikleri olduğu sonucuna vardı.

Batı basını, tüzük gereği PKK/YPG yönetici kadrolarının yarısı gibi Kürt savaşçılarının yarısının da kadın olduğunu aktarıyor. Oysa sahada kadınlara ender rastlanıyor. Gazeteciler aynı şekilde, bir kadın tarafından öldürülmenin cennete gitmeyi engelleyen bir lanet sayılmasından ötürü kadın savaşçıların cihatçıların korkulu rüyası haline geldiğini belirtiyor. İlginçtir ki aynı basın Suriye Arap Ordusu bünyesinde de cihatçıların erkek mevkidaşlarına yönelik olduğu gibi aynı öfke ile saldırdıkları kadın savaşçılardan oluşan birliklerin var olduğunu görmezden geliyor.


« Ne Tanrı, ne Devlet! », Amerikan İmparatorluğu saflarında « Rojava » devletini savunmaya ve « tüm gerici güçlere karşı » savaşmaya gelin.



Görünenin aksine YPG iddia ettiği kadar kalabalık bir kadroya sahip değildir. Birçok Suriyeli Kürt, ABD’yi bir düşman güç ve Suriye’yi de yeni vatanı olarak kabul etmektedir. Salih Müslim’in hayallerinin peşinden gitmeyi reddetmektedirler. Ayrıca Pentagon « kendi » Kürtlerine yalnızca bazı Arap ve Süryani paralı askerleri değil ama özellikle Avrupalı aşırı sol militanları da katmıştır.


CIA on binlerce Batılı genç Müslümanı cihatçı haline getirmek için silah altına alırken, aynı şekilde 1936 yılında Barselona’da faşistlere karşı kurulmuş olanları örnek alarak uluslararası tugaylar oluşturmak üzere Avrupalı anarşistleri de devşirdi. Böylece sadece en çok öne çıkanları anarsak, YPG/NATO’nun yedek güçleri olarak Enternasyonalist Anti-faşist Birlik Taburu (Orta Avrupa), Bob Crow Tugayı (İngiliz ve İrlandalı), Henri Krasucki Tugayı (Fransız), Uluslararası Devrimci Halk Gerilla Güçleri (Amerika), Uluslararası Devrimci Dayanışma Birliği (Yunanlılar), Marksist-Leninist Parti Birliği (İspanyollar) ve ABD yanlısı tüm küçük Türk grupçukları (DK, DKP, MLSPB-DC, PDKÖ, SI, TDP, TKEP/L, TKP/ML) sayılabilir [4].




Halifelik yanlısı genç Suriyelileri genç Kürtlerle karşı karşıya getirmesi beklenen Eyn el-Arap Savaşı, her iki taraftan da daha iyi bir dünya arayışında olan genç Avrupalıların canına mal oldu. Avrupa ülkeleri genç cihatçıların kendi ülkelerine olası geri dönüşlerinden kaygılansa da bir o kadar tehlikeli olan genç anarşistlerden hiç korkmuyor. Belki de ikincilerini yönlendirmenin ve gelecekteki emperyalist maceralarda geri dönüştürmenin daha kolay olacağını düşündüğü için.

Haziran 2015’te, PKK’nın yeni siyasi ifadesi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’sine karşı CIA’den yoğun bir mali ve kadro desteği aldı. Beklenmedik bir şekilde meclise girmek için gerekli olan % 10 barajını aştı ve mecliste 80 koltuk elde etti.

17 Mart 2016’da YPG, « Rojava »nın yani Suriye-Türkiye sınırı boyunca Irak Kürdistanı bölgesini Akdeniz’e bağlayan toprak parçasının sadece Suriye tarafının özerkliğini ilan etti. « Rojava »nın gelecekte İdlib’in halen El Kaide’nin işgali altında bulunan bir bölümünü de kısmen içermesi bekleniyor.

Bu devlet burada doğmamış olan insanlar tarafından yörenin yerlileri aleyhinde kurulduğu için, Filistin topraklarında araziler satın alan Yahudiler tarafından tek taraflı olarak ilan edilen İsrail’e benzer bir sömürgeci proje söz konusudur. « Rojava » adı bu toprakları, 1920 yılında Sevr Konferansı aracılığıyla ilan edilen Türkiye’deki « Kürdistan »’dan ayırmak için seçilmiştir [5].

İdlib’deki El Kaide Emirliği ve Rakka’daki IŞİD Halifeliği gün geçtikçe toprak kaybederken, NATO Suriye Arap Cumhuriyetini parçalama projesini sürdürüyor ve Kamışlı’nın « Rojava »sını kurma hevesi içerisindedir.

Batı basını, barışçıl, eşitlikçi, feminist, çevreci, türün inşasına elverişli v.b. gibi moda olan bütün niteliklere sahip bu « Rojava »yı büyülenmiş bir şekilde gözlemektedir [6]. YPG’nin bir silahlı güç olması önemli değildir. Suriye’nin Kuzeyinin tarihi sakinleri olan Araplar ve Süryanilere karşı savaşması önemli değildir, çünkü kağıt üzerinde onlarla birlikte Demokratik Güçleri oluşturmuştur.


Suriye’de Avrupalı Anarşist Tugaylar ABD komutası altında savaşıyorlar.

Suriyeli YPG ile Türk HDP’nin programları ABD’nin askeri stratejisiyle uyuşmaktadır. Pentagon 2001 yılından beri orta vadede « genişletilmiş Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesini » yani büyük devletlerin kendisine direnecek gücü olmayan küçük homojen devletlere bölünmesini öngörmektedir. Daha da uzun vadede, bölgeyi topyekun olarak başlangıçtaki kaos ortamına geri döndürmek için bu devletleri birbirilerine düşürmeyi hedeflemektedir.

« Rojava » bir bağımsız devlet olarak ilan edilmedi, çünkü yeni Öcalan’a göre, her ulus devlet kötüdür. NATO’ya göre, bir kez yıkıldıktan sonra Suriye ulus devletinden sonra kurulacak olanlar gibi diğer özerk devletlerle konfederasyon oluşturması gereken tam bir özerk devlettir. « Belediyecilik » düşüncesinin kaynak alındığı ABD’li teorisyen Murray Bookchin’e göre liberter belediyelerin demokratik olarak işleyebilmesi için homojen olmaları gereklidir. « Barışçıl » YPG halen bu yüzden « Rojava »da etnik temizlik yürütmektedir.

Thierry Meyssan

Çeviri
Murat Özdemir

Voltaire İletişim Ağı | Şam (Suriye)

Aktardığımız bilgilerin doğruluğuna çok önem verdiğimiz için, bu makaleye Rojava’da NATO ve YPG güçlerine katılan bir Alman anarşist grubu tarafından çekilmiş video görüntüsünü de eklemek istedik. 

Bu kanıtı, 10 Eylül akşamı YouTube hesabımıza yükledik.

Bizimle aynı hakikat yaklaşımı içerisinde olmadığı açık olan YouTube bu kanıtı « ilkelerine aykırı » olduğu için hemen sansürledi.

[1] Blood and belief : the PKK and the Kurdish fight for independence, Aliza Marcus, New York University Press, 2007.

[2] The Political Thought of Abdullah Öcalan: Kurdistan, Women’s Revolution and Democratic Confederalism, Abdullah Öcalan, Pluto Press, 2017.

[3] The Kurds in Syria: the forgotten people, Kerim Yildiz, Pluto Press, 2005.

[4] “LGBT Brigades In Syria? Western Anarcho-Leftists Cutting Their Teeth With Western-Backed Kurdish YPG”, Brandon Turbeville, Activist Post, July 27, 2017. “Le Rojava, un califat d’extrême gauche ? Réseaux "antifascistes" et terrorisme : le laboratoire kurde”, Observatoire des extrêmes de gauche, 16 août 2017.

[5] “Kürdistan projeleri”, yazan Thierry Meyssan, Tercüme Murat Özdemir, Voltaire İletişim Ağı , 5 Eylül 2016.

[6] The PKK: Coming Down From the Mountains, Paul White, Zed Books, 2015. Revolution in Rojava: Democratic Autonomy and Women’s Liberation in the Middle East, Michael Knapp & Ercan Ayboga & Anja Flach, Pluto Press, 2016.