Yabancı haber kanalları Halep’teki “Suriyeli aktivist”lerle röportaj yapıyor. Genellikle çok düzgün Amerikanca konuşan aktivistler Suriye ordusunun katliam yaptığını, medeni dünyanın sessiz kaldığını, belki birazdan öleceklerini, Birleşmiş Milletler’den de umudu kestiklerini söylüyorlar.
Sosyalist Arap Cemahiriyesi’nin lideri Kaddafi ülkesinin parçalanmasına karşı mücadele ederken özellikle gâvur CNN’inde bazı Libyalı aktivistler “demokrasi” ve yardım çağrılarında bulunmuşlardı. Ülkenin lideri linç edilirken, Hillary Clinton’ın görüntülere bakıp “woov” (vay be, helal olsun!) sesini çıkarması ve Jül Sezar’ı taklit ederek “Geldik, gördük ve öldü!” demesinden sonra, Libyalı aktivistler ortadan kayboldular. Coniler vekâleten Suriye’ye de geldiler, gördüler, fakat karşılarında Rusya’yı buldular.
“Aktivist” sözcüğünün geçtiği her yerde mutlaka bir emperyalistlik olduğunu bilmeliyiz. Mesela bir “insan hakları aktivisti,” “Suriyeli aktivist,” hatta “çevre aktivisti” bugünün dünyasında kesinlikle emperyalizmin ajanı ya da beslemesidir.
Suriye ordusu Rusya’nın yardımıyla kendi vatanını kurtarıyor diye “medeni dünya” matem tutuyor. “Aktivistler” ağlaşıyorlar. Paris’te Eyfel Kulesi matem anlamında karartılmış. Şöyle diyorlar: “Dün Serebrenitsa, bugün Halep, peki yarın?” Kurulan bağlantıya bakar mısınız? Batı’da Rusya’ya karşı kamuoyu oluşturuyorlar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, cihatçılardan temizlenen Halep için “Çok derin bir hayal kırıklığı içindeyiz” dedi. Esad ise IŞİD’in Amerikalıların desteğiyle ve Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın sponsorluğunda ve “ellerinde daha önce olmayan silahlarla” Palmira’ya saldırdığını haber verdi (Sputnik, 14.12.16). Savaş devam ediyor. Türkiye’nin desteklediği ÖSO’nun El-Bab çevresinde Rusya ve Suriye’yle, Münbiç çevresinde ABD’yle karşı karşıya geldiği anlaşılıyor.
Bu arada yurttaşlarımızın 15 Temmuz’dan sonra “demokrasi nöbeti” tutan bölümü Rus Konsolosluğu’nun önünde “Tek yol şehadet” eylemi yaparak, “Halep Türk’tür, Türk kalacak!” ve “Halep İran’a mezar olacak!” diye slogan attı. Üsküdar Belediyesi de, hızını alamamış olacak ki sokaklara megafonlu araba çıkarıp, “Irak, Mısır ve Suriye’deki kanlı zilletten kurtulmak için en kısa zamanda İslam birliğini yeniden tesis etmeli, halifemizi seçmeliyiz” diye anons yaptı. Her zaman gerçekleri söyleyen Hüsnü Mahalli’ye ve Alevi yurttaşlara yönelik hakaretlere müdahale eden yok. Dış cephe zora girdikçe iç cephedeki ayrışmanın keskinleştiğini görüyoruz. Kaygılıyız... Bütün bunlar, muhtarların huzurunda yapılan “seferberlik ilanı”nı kuşkulu hale getiriyor. Güvenmiyoruz....
Fakat safların tarihi hatlara uygun biçimde oluştuğunu görebiliyoruz: bir yanda tam bağımsızlıkçı Kuvâyi Milliye; öte yanda, işbirlikçi hilafetçi Kuvâyi İnzibâtiye.
Sürmekte olan dünya savaşının Karadeniz’den Baltık’a ve Pasifik’e kadar uzanan boyutları dikkate alındığında Halep’in şeriatçı vahşilerden kurtarılması anlık bir olaydır. Türkiye’nin içerde laiklik temelinde bir mutabakat sağlaması, bölgede komşularıyla ittifak kurması için vakit daralmaktadır.
Yavuz ALOGAN
Aydınlık/17.12.2016