TÜRKİYE
DARILMASIN AMA TRUMP ÖNCE ACİL KRİZLERLE ODAKLANACAK
- Ocak ayında
başkanlık koltuğuna oturacak olan Donald Trump’tan herkesin farklı beklentileri var.
Obama yönetiminin son döneminde aradığını bulamayan AK Parti hükümeti de Trump
dönemine yüksek beklentilerle hazırlanıyor. Ancak devlet işlerinde son derece
deneyimsiz bir başkan ve yine deneyimsiz isimlerin çoğunlukta olduğu bir ekibi
var. Trump buna rağmen hızlı bir biçimde icraata geçebilir mi?
Trump’ın başkanlığı kazanmasından bu yana
yaşanan belirsizlik ve hangi konuda gerçekten ne düşündüğünü bilememe hali
herkes için belli bir süre devam edecek. Bu müttefiklerimiz için de bir
belirsizlik demek elbette. Ama bu, yönetimin bir partiden diğerine devredildiği
dönemlerde olağan bir durum. Hem sizin de belirttiğiniz gibi deneyimsiz bir
ekibin işbaşına geçmesinden bahsediyoruz, dolayısıyla da geçiş süreci
alışılmışın dışında cereyan edecektir. Tabii böyle bir dönemde ABD’nin
düşmanlarının bizi test etme ihtimali de yüksektir. Geçiş dönemde Kuzey Kore
ile bir krizi neredeyse garanti görüyorum, keza İran’la krizleri garanti
görüyorum. Çin’le dahi yaşanabilir. Bu nedenle de Trump’ın ekibi ilk dönemde
bütün enerjisini bu günlük krizleri aşmak için kullanacaktır. Böyle bir ortamda
genel olarak yolunda olan Avrupa ile ilişkiler mesela hayli geri plana
düşecektir. Müttefiklerimiz sabırlı olmalı ve darılmamalı, özellikle de
Türkiye!
- Trump açısından Türkiye’nin acil müdahale
bekleyen konuları yok mu?
Herkes
Türkiye’nin Ortadoğu, Avrupa ve dünya açısından bir kesişme noktasındaki
değerli bir oyuncu olduğunu biliyor. Türkiye bir süredir günümüz diplomasisi
çerçevesinde bu rolünü yeniden tanımlıyor. Suriye’de daha önce hiç olmadığı
kadar müdahil. İsrail ve Rusya ile arasını düzeltti. NATO’da ve Avrupa’da
önemli bir oyuncu. Yani Türkiye dünya arenasındaki önemli aktörlerden biri olsa
da alevler içinde tutuşmuş değil. Dolayısıyla da bir süre beklediği muameleyi
görmeyebilir. Ama bu geçiş dönemine has bir durum. Deneyimsiz bir ekip
bürokrasiyi ancak işletecek ve işleri yoluna koyacak. Yani bir süre ABD’nin
takvimi ile dünyanın takvimi farklı işleyecek. Bu yüzden Sayın Erdoğan’a ve
Türk halkına işlerin netleşmesi ve eyleme geçilmesi için biraz sabır demek istiyorum.
GÜLEN’İN İADESİNİ 100 GÜN LİSTESİNE ALIRLARSA ŞAŞIRIRIM
- Bu sabır vurgusunu özellikle Fetullah Gülen’in iade dosyası
için mi yapıyorsunuz? Zira Ankara’nın Trump yönetiminden öncelikli beklentilerinin
başında iade meselesi var.
Biliyorsunuz
Amerikan yönetimleri ilk 100 gün, ilk 1000 gün gibi hedefler açıklar ve yerine
getirmeye çalışır. Ben bu iade meselesini Trump yönetiminin ilk
100 gün içinde halledeceği öncelikler arasında görürsem çok şaşırırım açıkçası!
Trump iç politika ağırlıklı bir seçim kampanyası yürüttü, dolayısıyla da
öncelikli icraatları iç politikaya yönelik olacaktır. Yani ikili
ilişkilerdeki öncelikler öyle hemen gündeme gelmeyebilir. Zaten iade meselesi
hukuki bir konu biliyorsunuz. Hukuki süreç kendi içinde işleyecektir. Ben Trump
yönetiminin bu geçiş döneminde hukuki süreci hızlandırmak için düğmeye
basacağını sanmıyorum. Daha ziyade Türkiye’nin iade için gerekli delillerin ve
sağlam bir dosyanın sunulup sunulmadığına bakacaktır. Ama onun ötesinde hukuki
sürecin kendi mecrasında işlemesi beklenecektir.
YENİ ADALET BAKANLIĞI İADE KONUSUNA SİYASİ OLARAK ANCAK 1 SENEYE
MÜDAHİL OLUR
- Nasıl bir takvimden bahsediyorsunuz? Gülen’in iadesi siyasi
olarak Trump yönetiminin ne zaman gündemine girer?
Aşağı
yukarı bir seneyi bulabilir. Bu hukuki konuların hızı nedir detaylı olarak
bilmiyorum. Adalet Bakanlığı’nda bir değişim elbette olacak ama bu değişim
bürokrasinin mekaniğine, işleyişine yansıması belli bir zaman alacaktır.
Bürokrasi kendi değerlendirmesini yaptıktan sonra Adalet Bakanlığı’nın
delilleri doğru tartacağına şüphem yok. Ama en az bir yıllık bir dönemden
bahsediyoruz.
TRUMP’IN EKİBİ İADE DOSYASINA VAKIF DEĞİL
- Trump’ın Ulusal Güvenlik
Danışmanı olarak atadığı General Michael Flynn daha bu göreve getirilmeden
Gülen’i Osama bin Ladin’e benzetmiş ve bir an önce Türkiye’ye iade edilmesi
gerektiğini söylemişti. Trump’ın kendisi ve bütün ekibi Gülen hakkında böyle mi
düşünüyor?
Bu
soruyu yanıtlamak zor, aslında bu soruyu kimse yanıtlayamaz. Elbette Michael’ın
(General Flynn) görüşlerinin önemli bir ağırlığı var. Ancak Michael Ulusal
Güvenlik Danışmanı, iade konusuysa hukuki bir dosya. Dolayısıyla hukuki sürecin
sağlıklı işletilmesine ve dosyanın tam olmasına bakılır. Hukuken her şey yerli
yerinde ve normal işliyorsa ancak o zaman siyasi değerlendirmelerin gidişatı
etkileyip etkilemeyeceği sorusuna sıra gelir. Şunu söylemeye cüret edeceğim; şu
an Trump yönetiminde görev alması muhtemel
kişilerin büyük bölümü ne iade talebinin detaylarına vakıf ne de bu konuya dair
güçlü duyguları var. Elbette Erdoğan yönetimi iade talebinin kolaylıkla
meşrulaşabileceğini savunuyor. Ama biliyoruz ki bütün yönetimlerin bazı siyasi
muhaliflerinin sınır dışı ya da iade edilmesi yönünde siyasi motivasyonları
olabiliyor. Konuştuğumuz siyasi motivasyonun arkasında bu grubu suçla
ilişkilendiren yeterli bilgi ve belge var mı bunu ben bilmiyorum. Sanıyorum bu
kadar detay sorulsa General Flynn de ‘Hukukçu değilim’ diye yanıtlardı.
- Bugüne kadar ABD’nin Suriye’de IŞİD’e
karşı mücadelede yerel ortakları Suriyeli Kürtler yani YPG güçleri oldu.
Evet
ve Kürtler bu mücadele çok başarılı oldu. En başarılı olan gruplardan biri
onlar.
ABD KÜRTLERDEN VAZGEÇEMEZ
- Sorum tam da Amerika’nın Suriyeli Kürtler konusundaki bu
tutumunun Trump döneminde değişip değişmeyeceğiyle
ilgili. Trump’ın PYD’ye bakışının farklı olması muhtemel mi? Ya da Ankara
bastırırsa Trump Kürtleri Suriye’de oyunun dışına itmeyi ya da yalnızlaştırmayı
düşünebilir mi mesela?
Trump’ın liderliği altında yeni ulusal
güvenlik danışmanı ve savunma bakanının yapacağı ilk iş IŞİD’le mücadeleye
ağırlık vermek olacaktır. Terörle mücadelenin başat alanı IŞİD’dir, elbette
yeniden yükselmeye başlayan El Kaide’yi ve Hizbullah gibi grupları da yabana
atmamak lazım. Bu alanlarda etkin olan politikalar nedir, olmayanlar
nedir masaya yatırılacaktır. Hem Iraklı Kürtler hem de Suriyeli Kürtler bugüne kadar bu istikametteki en
etkin güçler oldu. Dolayısıyla da yapmak isteyeceğiniz son şey onları savaş
alanından çekmek, sınırlamak ya da kabiliyetlerini azaltmak olur. Bunu
dengeleyecek şey elbette ki Türkiye’nin Kürtlerin bağımsızlığıyla ilgili
kaygıları ve kendi sınırları içinde bir yıldan fazladır maruz kaldığı şiddet
olacaktır. Tahmin ediyorum Irak’taki Kürtlerin bağımsızlığıyla Suriye’deki
mesele farklı değerlendirilecektir. ABD’nin Iraklı Kürtlerle
ilişkisinin boyutu zaten farklıdır. Biliyorsunuz şu an Erbil’de ve Irak
Kürdistanı içinde farklı noktalarda askeri varlığımız var.
- ‘Iraklı Kürtlere farklı, Suriyeli Kürtlere farklı
davranılabilir’ dediğiniz yaklaşımı biraz açar mısınız?
Bakın, Erdoğan’ı
endişelendiren asıl meselesinin Suriyeli Kürtler olduğunu biliyoruz. Belki
yaklaşımda nüanslar olabilir ama ABD’nin IŞİD’le mücadelede ne Irak’taki ne de
Suriye’deki Kürtlerden feragat edebileceğini sanıyorum. ABD’nin Kürtlerin
temsil ettiği tampon bölgeden vazgeçebileceğini sanmıyorum. Kürtler muhtemel
kriz sonrası Suriye’de (ya da adına ne derseniz deyin) Rusya-İran-Esad
ortaklığındaki düşman yapıyla arada tampon olacaktır. Ben ABD’nin bu tamponu
kaybetmek isteyebileceğini sanmıyorum. Bu bence
Erdoğan’ın da değerlendirmesi gereken bir konu. Sonuçta bahsettiğimiz bu
yapılar Türkiye ile sınır olacak. Erdoğan, Rusya-İran-Esad ortaklığındaki
yapıyla arasında bir tampon olmasını ister mi ya da bu nasıl bir tampon olmalı?
Kürtler bu tampon bölgenin içinde olmalı mı? Türkiye’nin Irak sınırı da benzer bir belirsizlikle karşı karşıya. Kürt
bölgesi bağımsızlığını ilan etsin ya da şu anki haliyle kalsın, aşağıdaki Şii
İran destekli kukla devletle Türkiye arasında bir tampon olacak.
TRUMP KÜRTLER KONUSUNDA ERDOĞAN’I İKNAYA
ÇALIŞACAKTIR
- Ankara’nın şu an bu bahsettiğiniz denkleme sıcak bakmadığı
ortada. Yaptığınız analiz Ankara ile Washington arasında Suriyeli Kürtler
üzerinden yaşanan gerilimin süreceği anlamına mı geliyor?
Bence Trump nüanslı bir yaklaşım içinde olacak ve
iki tarafla da ilişkilerini tutmaya çalışacaktır. Bu sırada da Erdoğan’ı Iraklı
Kürtlerin ve Suriyeli Kürtlerin savaş kabiliyetlerini alandan sökmenin IŞİD ile
mücadeleyi zedeleyecek bir hata olduğuna ikna etmeye çalışacaktır. Erdoğan’ı
uzun vadeli düşünmeye ve bahsettiğim tampon bölgelere ihtiyaç olabileceğine ve
bu bölgelerin nasıl olması gerektiğine kafa yormaya ikna etmeye çalışacaktır.
TÜRKİYE SURİYELİ KÜRTLERİNÖZERKLİĞİ YERİNE İYİ BİR TEKLİFLE GELİRSE
ALIR!
- Trump, kampanyası sırasında Kürtlere sempati
ifade eden bazı cümleler kurmuştu ama harita üzerinde sizin yaptığınız
analizleri yapabilecek bir durumu yoktu. Eğer başkanlık koltuğuna oturduğunda
sizinki gibi görüşleri dinleyecekse ABD Trump döneminde Suriyeli Kürtlerin
özerkliği ihtimalini kategorik olarak reddetmeyecektir. Sizi doğru mu
anlıyorum?
Doğru anlıyorsunuz.
Ancak öte yandan unutmayın ki politikalarını ticaretteki gibi ‘al-ver’ anlayışı
üzerine kuracak bir başkandan bahsediyoruz. Dolayısıyla da en iyi alışverişi
yapmak isteyecektir. Eğer Türkiye uzun vadede Suriyeli Kürtlerin özerkliğinden
daha fazla değer vereceği bir şey önerirse onu alır.
YARATICI OLMANIZ LAZIM
- Türkiye biraz önce
bahsettiğiniz Kürtler sayesinde ABD’nin düşmanlarıyla arasına tampon koyma
stratejisinin önüne geçebilecek ne önerebilir mesela?
Emin değilim. Sanırım Türkiye’nin çok
yaratıcı olması gerekecek. (Gülüyor) Türkiye eğer başkana Suriye’deki nispeten
küçük bu topluluğun terör ve teröristlerle bir bütün olarak bağlantıda olduğuna
dair kanıtlarını sunarsa eminim ki başkan bunu değerlendirir.
DİKTATÖRLERİ OTORİTER REJİMLERİ YOK SAYACAĞINI SANMAK HATA
- Trump’ın başkanlığı
döneminde ne Türkiye’deki ne de başka ülkelerdeki demokrasilerin kalitesi ya da
insan hakları ihlalleriyle ilgilenmeyeceğine dair yaygın bir kanı var. Bu
çerçevede yeni dönemde Washington’ın Ankara ile ilişkilerinde demokrasinin
işleyişine dair sorunların gündem olmayacağını beklemek normal mi? Yoksa bu
henüz oldukça ham bir beklenti mi?
Tam
üstüne bastınız, bu henüz olgunlaşmamış bir alan. Uluslararası camia daha önce Trump gibi bir lider görmedi. Trump da daha
evvel uluslararası camiayı –siyasi manada söylüyorum- görmedi. Kendisi çok
başarılı bir işadamı ve evet bunu küresel boyutta yapmış. Ama dış politikanın
nüansları onun için tamamen yabancı kavramlar. Adamcağıza biraz zaman tanımak
lazım. Sadece bir yıldır oyunun içinde ve aslında çok hızla uyum sağladı.
Etrafına da iyi danışmanlar topladı. Dolayısıyla da bugüne kadar her yaptığı ya
da yapmadığı açıklamayı ‘şu konuya önem veriyor ya da vermiyor’ diye görmeyi
bırakmalı herkes. Trump’ın insan haklarıyla ilgili olmadığını söylemek bence
haksızlık. Amerikan halkına şunu söyledi: ‘Ben
öncelikle Amerikalıların insan haklarına odaklanacağım. Diğer ülkelerin
içişlerine burnumu sokup onların ne yapıp yapmamaları gerektiğini dikte etme
niyetim yok. Amerikan değerlerini ihraç etmeye çalışmayacağım’. Ama
Trump’ın bu yaklaşımı kendi vatandaşlarının haklarını ihlal eden despotları,
otoriter rejimleri ve diktatörleri yok sayacağı anlamına gelmiyor. Amerika’nın
temsil ettiği temel hak ve özgürlükleri Trump’tan daha iyi bilen biri olamaz.
İfade özgürlüğü, dini özgürlükler, mülkiyet hakları bunların başında gelir. Bu
evrensel değerlerin herhangi bir ülkede ihlal edilmesini Başkan Trump’ın yok
sayacağını hiç sanmıyorum.
Doğrudan Türkiye’ye
hitaben söylemiyorum ama Trump’ın henüz insan hakları alanında konuşmamış
olmasını açık çek olarak görüp ‘Gazetecilerimi tutuklarım, öğretmenlerimi ve
dini liderlerimi sorgularım, askerlerimi hapse atarım ve hiçbir sonucu da olmaz,
siyasi rakiplerimi sınır dışı ederim hiçbir şey de olmaz’ diye düşünen liderler
varsa yanılıyorlar.
TRUMP-ERDOĞAN-PUTİN GİBİ BÜYÜK KİŞİLİKLER EN
RAHAT ETTİKLERİ YER HALKIN YANI
- Liberal demokrasi anlayışını ön plana alan liderlerin sonu
geldi deniyor. Trump’ın ABD’deki zaferinin anlamı size göre
de bu mudur?
Her
dönemin bir lider karakteri olur. Daha önceki dönemin lider karakteri
uluslararası ittifaklar kurabilen, siyasi nezaketi öne çıkaran bir tipolojiydi.
Amerikan siyasetinde de bu profil işledi. Liderlik gücü uluslararası
mekanizmalara yön verebilmek uluslararası kurumları yönetebilmekle tanımlandı.
Amerikan halkı ‘ben bu filmi gördüm ve bir daha izlemek istemiyorum. Bu lider
tipinin benim hayatıma bir katkısı olmadı. Ben artık her şeyi olduğu gibi
açıklıkla hatta pervasızca anlatan ve sorunlara çözüm olan bir lider istiyorum’
dedi.
- Yetkin olmadığı alanlarda iddialı beyanlarda bulunan, hatta
sözleriyle kırıp döken birinden bahsediyoruz aynı zamanda.
Büyük
bir kişiliği olan, kişiliği taşan birisinden bahsediyoruz. Büyük kişilikler bir
süre sonra cayabilecekleri sözler söyleyebilir. Zaten onlara oy verenler de
bunun olabileceğini görüyordur ama nihayetinde önemsediği bu büyük kişiliğin
istedikleri değişimlere imza atması. Trump riskini aldılar çünkü daha önce pek çok
şey denediler ve çalışmadı. Trump aynı Putin gibi büyük bir kişiliğe sahip ve Amerikan halkı tam da
bunu istedi. Bence insanlar Trump seçildikten sonra izlediği tutuma
dair iki önemli noktayı atlıyor. Birincisi Trump kabinesini alıştığımız gibi
kapalı kapılar arkasında değil kamuoyunun gözü önünde kuruyor. Böyle yapıyor
çünkü Putin, Erdoğan, Trump
gibi büyük kişiliklerin kendilerini en rahat hissettikleri yer halkın olduğu
yerdir, kamuoyudur. Amerikan halkı da zaten Trump’ı şeffaflık
beklentisiyle seçti.
İkinci
nokta da şu; seçildiğinden beri Trump’ın ağzından
muhtemel politikalarının nasıl olacağına dair çok az şey çıktı, belki de hiç
çıkmadı. Kampanya sırasında söylediği şeyler aslında kendisinin müzakereye
başlangıç pozisyonuydu yani satranca başlarken yaptığı ilk hamlelerdi. Şimdi
koltuğa oturmadan önce etrafına işinin ehli uzmanları topluyor. Ekibi onun
nüansları anlamasını, istihbaratı değerlendirmesini sağlayacak. Bu sayede
alelacele açıklamalarda bulunmayacak ya da kendisini bağlayacak kararlar
almayacak.
CANSU ÇAMLIBEL - YÜZYÜZE PAZARTESİ
HÜRRİYET /
04.12.2016