5 Aralık 2016 Pazartesi

‘Kürdistan’ İçinde ‘Kürdistan!..’

“Kürdistan” tartışması hiç bitmedi... PKK’nın 1984’ten itibaren başlattığı terör eylemleri arttıkça bu tartışma uluslararası alanda da gündemde kalmaya devam etti...

Aslında sınırın yanı başındaki devletin haritası da oldum olası belliydi!.. “Büyük Kürdistan” düşünü kapsayan coğrafya, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den alınacak toprak parçalarından oluşturulacaktı...

Bu beklenti son 40 yıldır özellikle terörle gündeme getirilse de bazen diplomatik tehdit unsuru olarak da kullanıldı... Çünkü Suriye, Irak, İran, Avrupa ve ABD, Türkiye’yi herhangi bir alanda sıkıştırmak için PKK’yı öne sürmekten kaçınmadı...

Suriye’nin Hafız Esad döneminde Bekaa Vadisi’ni PKK’ya açması gibi, Irak ve İran’da üslenen PKK unsurları da Türkiye’ye karşı her zaman kaos gücü olarak kullanıldı... Ta ki PKK bumerangı “PJAK” adı altında İran’ı, “Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi” (PÇDK) adı altında ise Irak’ı vurana kadar...

Peki, sonunda ne mi oldu?.. ABD, Irak işgali sonrasında yerel bir jandarma gücüne gerekesinim duyunca, Irak’ın Kürt bölgesinde bir “kukla” devletçik kurulmasına izin verildi...

“Irak Bölgesel Kürt Yönetimi” adı altında yapılanan Erbil-Süleymaniye aşiretleri, Talabani-Barzani arasında bölgesel siyasal, bürokratik, ekonomik ve diplomatik gücü bölüşerek Saddam Hüseyin’den kalan altyapı zenginliği üzerinde büyümeye başladı...
 
 
PKK’NIN 650 KÖYÜ!..
 
PKK ise KDP ve KYB ile zaman zaman ihtilafa düşse ve geçmişte çatışmış olsa da, “Kandil” tavizi nedeniyle sessiz kalmaya ve bu sırada kendi bildiğini okumaya devam etti...

Yani, Irak topraklarındaki Kandil Dağı’nı son 25 yıldır üs tutan PKK, yalnızca buradan terör üretmedi aynı zamanda yayılmacı bir politika da yürüterek, Kürt bölgesindeki etkisini ve tabanını da arttırmaya çalıştı...

Velhasıl PKK’nın egemenlik alanı en az 600 kilometrekare içinde, çevresindeki köy ve mezralarda binlerce insanı da barındıran Kandil bölgesinden ibaret değildi...

Örgütün üslenme, saklanma, büyüme ve yayılmasında kullandığı başka alanlar da var ki, bu konudaki son açıklamalar da çok şaşırtıcıdır...

Baksanıza; Irak’ın Türkiye sınırındaki Soran ilçesi Kaymakamı Kurmanç İzzet, PKK’nın bölgede en az 650 köyü işgal ettiğini söylemiş...

İzzet, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) resmi internet sitesinde yer alan açıklamasında, PKK’nın bölgedeki varlığına dikkat çekerken şöyle demiş:

“Erbil’e bağlı Sidekan ve Mergesor ile Duhok iline bağlı Badinan bölgesindeki 650 köyü 1991 yılından bu yana işgal eden PKK, yerel halkın köylerine ve evlerine gidip oraları mamur hale getirmesine izin vermiyor. 25 senedir halkın arazilerini işgal eden örgütü defalarca uyarmamıza rağmen buraları boşaltmaya yanaşmıyor. PKK’lılar, köylerde bulunduğu için doğal olarak bu bölgeler çatışma alanı oluyor. Örgütün buradaki varlığı halkımızın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokarak ağır kayıplara neden olmaktadır.”
 
 
PEŞMERGEYE GÖRE “İŞGAL...”
 
Soran kaymakamının PKK “işgal”i konusunda değinmediği kimi bilgiler ise Nisan 2016’da medyaya yansımıştı... Buna göre, “2 bin 716 kilometrekare yüzölçümüyle Duhok’un en büyük ilçesi olan Amedi’nin yüzde 70’i PKK’nın kontrolünde...”

13 Nisan 2016’da Milliyet gazetesinde yer alan bilgilere göre, “Bin 378 kilo kilometrekarelik Zaho’nun yüzde 30’u da PKK denetiminde... Erbil’de ise 240 köyde PKK egemenliği sürüyor.”

PKK’nın “medya savunma alanları” adı altında “işgal” ettiği bölgenin büyüklüğü şaşırtıcı olsa da, bu coğrafya örgütün askeri hareket kabiliyetini nasıl sağladığı konusunda ipucu vermesi açısından çok daha önemli...

Baksanıza, Türkiye son 25 yıldır Kandil’i nasıl etkisiz hale getireceğini tartışırken ve son yıllarda bu bölgeye yüzlerce hava harekatı düzenlenmişken, PKK’nın ana karargahı varlığını koruyor...

Üstelik Kuzey Irak’taki bir yetkili “650 köy”ün işgalinden söz ediyorsa ve bu köylerin her birinin en az 5 ile 10 bin dönüm arasında arazisi olduğu varsayılırsa, PKK denetimindeki alanın kaç yüz bin hektara ulaştığını varın siz hesap edin... 

Yani Soran kaymakamının açıklamaları da gösteriyor ki, PKK çoktan Kandil’den “düz ova”ya inivermiş!.. Hem de sözde bölgedeki “Kürdistan” bürokrasisini yöneten KYB ve KDP’nin gözleri önünde...
 
 
ÖRGÜT YOK MU SAYILDI?..
 
“Kürdistan” tartışmalarını yeniden alevlendiren son gelişmeler ise yalnızca 650’den fazla köyün “işgal” edildiğinin açıklanmasından ibaret değil…

Bu açıklamadan beş gün önce, Irak’ta yayın yapan Kürdistan TV’de yayımlanan bir haber de en az “işgal” konusu kadar şaşırtıcı... Çünkü Trump yönetiminde ulusal güvenlik danışmanı olması beklenen general Mike Flynn o televizyona demişti ki, “Gelecekte bağımsız Kürdistan’ı göreceğimizi söyleyebiliriz...” 

Peki, tüm bunlar yaşanırken “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi” Başbakanı Neçirvan Barzani’nin geçen hafta Ankara’da devletin tepesince kabul edilmesine, dün de Lübnan’ın El Diyar gazetesinin “ABD ve Avrupa büyük Kürdistan’ın kurulması için anlaştı. Türkiye de buna ikna edilecek” diye yazmasına ne demeli?.. 

Son bir haftada yapılan açıklamalar, görüşmeler ve deşifreler de gösterdi ki, “Kürdistan” tartışması yeni ve önemli gelişmelere gebe...

Hiç kuşkusuz bu tartışmanın PKK’nın giderek etkisizleştiği ve Suriye’deki varlığının darbe aldığı bir döneme denk gelmesi de bir o kadar düşündürücü...

Peki, tüm bunlar “Kürdistan” beklentisinin iç ve dış güvenlik meselelerinin göbeğinde iyice büyüdüğünü gösterirken, aşağıdaki sorulara kim yanıt verecek acaba:

Olası “Kürdistan” yapılanmasının içinde PKK’nın yeri ne olacak?.. Yanı başımızda 650 köyü işgal eden örgüt “devlet içinde devlet” olarak mı kalacak?..

PKK, ABD-Irak-Türkiye pazarlığıyla tarihe mi karışacak yoksa bölgenin kanlı çıkmazı olarak içte ve dışta sorun olmaya devam mı edecek?..

Mehmet FARAÇ
Aydınlık/29.11.2016