17 Aralık 2016 Cumartesi

Milli Seferberlik



Sayın Cumhurbaşkanı Çarşamba günü Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditlere karşı devletçe ve milletçe milli seferberlik ilan ettiğini ifade etmiş. Söz konusu söylem muhtarlarla yaptığı konuşmada geçmiştir. Gerçi daha sonra Haber Türk televizyonunda yapılan bir programda Cumhurbaşkanı başdanışmanı telefonla bağlanarak Cumhurbaşkanı’nın kastettiği seferberliğin Anayasa’da belirtilen seferberlik olmadığını, terörle ve karşılaşılan diğer tehditlerle bütün devlet kurumlarını ve milleti topyekün mücadele etmeye çağırdığını belirterek ortaya çıkan kavram kargaşalığını düzeltti.

Tabii hukuki prosedür olarak milli seferberliğin ilanı Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık ettiği bir toplantıda karar alınması, MGK’ya danışılması ve müteakiben resmi gazetede yayınlanması gerekiyor. Sonra da TBMM’de görüşülüp oylama yapılmasına sıra geliyor.

Hukuki prosedür bu şekilde, ayrıca bu anlamda milli seferberlik ilanı söz konusu değil. Tamam bu konu başdanışmanın açıklamasından sonra açıklığa kavuştu.

Türkiye’nin içten ve dıştan karşı karşıya olduğu terör ve diğer tehditler söz konusu olduğunda gerçekten de milli seferlik ilanına ihtiyacı var. Çünkü önümüzdeki dönemde Türkiye’nin söz konusu tehditleri önlemek ve bekasını sağlamak için bütün milli güç unsurlarının koordineli bir şekilde kullanılması mecburiyeti var. Bunun için de milli seferberlik ilanı gerekli. Milletin tümünün desteğine ihtiyaç var. Bütün bunların üstesinden gelmek bütün milli güç unsurlarının aynı hedefe yönlendirilmesi ve siklet merkezi yapılması ile mümkün olabilir.

Dolayıyla Türkiye’nin bütün unsurlarıyla odaklanacağı konu karşı karşıya kalınan tehditlerin bertaraf edilmesidir. Bunun için de iç cephenin çok güçlü olmasına ihtiyaç vardır. İç cepheyi zayıflatacak her türlü faaliyetten uzak durmak zorundayız. Yoksa sırtlan sürüsü gibi Türkiye’ye saldıran ve ondan bir parça kopartmaya çalışanların ekmeğine yağ süreriz.

Bunun için başkanlık sistemini ve anayasa değişikliğini gündeme getirmenin ve ülkeyi bu kritik dönemde kutuplaştırmanın, daha keskin sınırlarla bölmenin çok yanlış bir politika olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Söz konusu değişikliğin ne zamanı ne de yeridir. Bu değişiklikten hemen vazgeçilmeli milletin kutuplaşması, ayrışması önlenmelidir. Bu konu TBMM’de ve geçerse referandum sırasında ister kabul edilsin ister edilmesin millet bölünecektir. Hem de bir kesim %50’nin biraz üzerinde diğer kesim de %50’nin biraz altında konsalide olacaktır. O bakımdan bu öneri bir an evvel geri çekilmelidir.

Tabii bununla birlikte bölgesel işbirliği yapmalıyız. Suriye ile, Irak ile, İran ile ve Rusya ile. Bu kritik dönemi iç cepheyi güçlendirerek ve komşularımızla işbirliği yaparak hasarsız olarak atlatabiliriz. Aksini düşünmek bile istemiyorum.

İsmail Hakkı PEKİN
Aydınlık/16.12.2016