Philip Giraldi, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nın eski bir “vaka istihbaratçısı”, bir kontr-terör uzmanı ve eski bir askeri istihbarat görevlisi. Yirmi yıl boyunca, Avrupa ve Ortadoğu’da terör üzerine çalışmış. Türkiye’de de uzun yıllar CIA adına görev yapmış. Terör konusunda Amerika’nın önde gelen isimlerinden, televizyonların ve gazetelerin sıkça danıştığı bir uzman. The American Conservative dergisinin yanı sıra çeşitli gazetelerde de yazarlık yapmakta.
Giraldi, on iki bin üyeli ABD Milli Çıkar Konseyi’nin başkanı (Council for the National Interest). Konseyin ana amacı, ABD çıkarlarına daha uygun olacağını düşündükleri ve “tarafsız” olarak nitelendirdikleri Ortadoğu siyasetleri üretmek. Konsey, ABD’nin uyguladığı İsrail eksenli dış politikanın Amerikan çıkarlarına uygun olmadığını savunuyor.
Giraldi, Amerika’daki muhafazakârların içinde olduğu, ülkenin emperyalist müdahalelerine karşı çıkan kanadına yakınlığı ile tanınıyor ve Washington’daki dış politika eğilimlerini iyi biliyor.
Geçen yıllar içinde gazetemize sık sık konuşan Washington yönetimine yakın uzmanlar, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra adeta bir ölüm sessizliğine gömülmüştü. Bu açıdan, Philip Giraldi’nin sözleri, darbe girişimi sonrası sürecin ABD’den nasıl göründüğüne dair önemli ipuçları veriyor.
‘ABD, SURİYE ÇÖZÜMÜNDE DIŞLANDI’
| Rusya-Türkiye ve İran, Moskova’daki zirveden sonra Suriye’deki savaşı bitirmek için arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını açıkladı ve bir barış anlaşması önerdi. Bu gelişme Washington’dan nasıl görülüyor?
Washington, Rusya-Türkiye-İran’ın teklifinden dolayı mutsuz, çünkü Amerika Birleşik Devletleri büyük oranda dışlanmış durumda. Bu da, Washington’un savaş hedeflerine devam etmesi anlamına gelecektir. Başka bir deyişle, Esad’ı devirme hedefine... Tabii, bu hedef Suriye’de sahada bulunan ‘büyük oyuncular’ tarafından illa paylaşılacak diye bir durum yok.
Üç ülkenin anlaşması, Washington’un kendisini üstün görme algısına bir darbedir.
Donald Trump ise esas olarak IŞİD’i ortadan kaldırmakla ilgilendiği için, muhtemelen bu sonuçtan memnun kalacaktır.
| Washington yönetimi, Türkiye’nin Suriye’de böylesine bir müdahale yapmasını bekliyor muydu?
Washington, Türkiye’nin müdahalesine şaşırdı... Çünkü ABD yönetiminin ve Pentagon’un alışılageldik düşüncesine göre, Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden sonra -devlet görevlilerinin de tasfiye edilmesiyle birlikte- herhangi bir büyük operasyona girişemeyecek kadar zayıflamıştı. Ankara’nın, sınır boyunca Kürt denetiminde bir bölge yaratılmasını önlemek için askeri bir yanıt vereceği hep tahmin ediliyordu, ancak, Türkiye’nin yüksek seviyedeki bu müdahalesi beklenmiyordu.
‘ABD İÇİN EN ETKİLİ GÜÇ PYD’
| TSK, Suriye’ye girip, IŞİD’e karşı savaşmaya başladıktan sonra, ABD’nin IŞİD’e karşı tek ortağı hâlâ PYD midir?
ABD tarafından desteklenen en etkili milis gücü kesinlikle PYD’dir. Ancak bunun yanında, CIA ve Amerikan ordusu tarafından Ürdün’de eğitilen ve “ılımlı isyancı” olarak adlandırılan gruplar da var.
ABD’nin askeri programı başarısız olarak tanımlanıyor, ancak CIA’nın Suriye’de, sahada birkaç bin hatta daha fazla milis gücü olduğu bildiriliyor. İyi durumda olup olmadıklarını tespit etmek zor ancak bir çoğunun ABD tarafından sağlanan silahları yanlarına alarak El Ensar’a geçtikleri biliniyor (Ensar el Şam - El Nusra ve ÖSO’nun da dâhil olduğu çatı örgütlenme).
‘TÜRKİYE, EL BAB’I ALIRSA, DENETİMİ DE ELE ALIR’
| Eğer El Bab Türk ordusu tarafından alınırsa ve o bölgede IŞİD imha edilirse, bu, IŞİD’e karşı genel savaşı ve Suriye’deki dengeleri nasıl etkiler?
Türkiye El Bab’ı alırsa, sınır bölgesinin yeniden yapılandırılmasını denetleyebilecektir yani bu konudaki temel stratejik hedefine ulaşmış olacaktır. Bu aşamadan sonra daha temkinli hareket edeceklerini düşünüyorum. Artık Rusya ve İran ile birlikte çalıştıklarına göre, Suriye ordusuyla herhangi bir karşı karşıya gelme durumundan kaçınacaklardır.
| Peki, Rusya-Türkiye-İran anlaşmasıyla birlikte barışın sağlanması olasılığını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye hükümeti savaşı asıl olarak kazandığına göre, özellikle de Türkiye ve İran’ın garantör olmasıyla birlikte, bir çeşit uzlaşma olasılığı çok arttı. Ancak bu uzlaşmanın çok hızlı bir şekilde olacağı konusunda iyimser değilim çünkü savaş sırasında işledikleri suçlardan dolayı af kapsamına girmeyeceklerini anlamış bulunan çok sayıda silahlı grup var.
| Peki ABD, Rakka operasyonunu neden erteledi? Rakka’ya saldırmak için yeterince kuvveti yok mu?
ABD’nin, Rakka’ya yönelik savaşı fiilen yürütebilmesi için, vekil tayin ettiği örgütlere dayanması gerekmektedir. Kürt milisler tüm gücüyle kuzeye yığınak yapmış durumda, “ılımlı” olarak adlandırılanlar ise sayıca yeterli değil ve moralleri çok düşük. ABD de kaynaklarını tamamen Irak’taki Musul savaşına yoğunlaştırmış durumda. Washington, Rakka meselesini ortadan kaldırmak için savaşacak çok sayıda Amerikan askeri kullanmak istemiyor, ki aslında Rakka’yı devirmek işten değil. Gerçi Trump, IŞİD tehlikesini sonsuza dek bitirmek için böyle bir şey yapabilir. Bekleyip göreceğiz...
| Washington yönetimi, PYD’nin Fırat nehrinin doğusunda tutulmasının makul bir talep olduğunu Türkiye’ye devamlı söylüyordu. Peki, PYD neden hâlâ Fırat’ın batısında, Münbiç’te bulunuyor?
ABD, PYD’yi esas olarak kontrol etmiyor ve Ankara’nın güvenlik önceliklerine bakılacak olursa, Türkiye’nin talebi gerçekten de makul. Kürtlerin tabii bölgeyle ilgili kendi emelleri var ve bu emeller Türkiye, hatta İran ve Suriye tarafından gayet iyi anlaşılıyor ancak Washington’da işin özü kavranmıyor.
Şafak TERZİ
Aydınlık/26.12.2016