23 Aralık 2016 Cuma

Teröre Acil İki Cevap

Bakıyoruz. Terör sanki zaman ayarlı.

Önce İstanbul'da vurdular (10.12.2016).
Ardından Kayseri'de (17.12.2016).
Şimdi de Ankara'da (19.12.2016).

10 günde 3 saldırı.

* * *
Bir kuvvet, planlamayı yapmış.
Saldırılar peş peşe.

Yasımızı tutmaya bile fırsat vermiyorlar.

Birinde kayıplarımızı henüz uğurlarken...
Diğerlerini kucağımıza bırakıyorlar.

* * *
Stratejik barometreye bakıyoruz.
İbre: Bir terör sağanağını gösteriyor.
Belli ki: Burada durmayacaklar.
Saldırdıkları: Toplumun ve devletin direnci.
Diz çöktürmek, teslim almak istiyorlar.
Amaçları stratejik:
Türkiye'yi yönetilemez bir ülke haline getirmek.
Girdiği bölgesel ittifak rotasından geri çevirmek.

* * *
Ankara suikasti sonrasında bakıyoruz.
İki devlet: Türkiye ve Rusya. Terörün hedefindeler.
İki tarafta bütün siyasiler sanki sözleştiler.
Bir “sağduyu korosu” oluştu.
Aynı yerde duruyorlar. Terörün hedefi için iki vurguları var.
Bir: Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak.
İki: Suriye'de siyasi çözümü engellemek.
Kabul edelim ki: “Devlet aklı” terörü doğru okuyor.
Not düşelim: Ama bu aşamaya kadar.

* * *
Gelelim toplumun direncine.
Herkes farkında. Toplumsal bünye terörü reddetti.
Birlik olmayı başardık. Millet olmanın hakkını verdik.
Gene not düşelim: Ama bu aşamaya kadar.

* * *
Niçin, “bu aşama” kaydını düşüyorum.
İhtiyatlı olmalıyız. Bazı sosyolojik gerçekleri gözardı edemeyiz.
Bir durum tespiti yapalım.
Evet: Toplumun tepkisi bu aşamaya kadar sağlıklı.
Terörü ve arkasındaki kuvvetleri hedefliyor.

* * *
Fakat: İşaretlere bakıyoruz.
Terör saldırılarının süreceği anlaşılıyor.
Şimdi dikkat: Toplum tepkisi sonsuza kadar böyle kalamaz.
Bir aşamadan sonra halktaki algı değişir: “Her şeyim tehdit altında”.
Kendisinin, ailesinin canı... İşi, ekmeği... Günlük hayatı...
Hükümeti, devleti sorgulamaya başlar.
Devlet de öfkesinin kapsama alanındadır artık.
Beklentisi sadedir: “Devletsen engelle”.

* * *
Terör yine durdurulamazsa ne olur?
Tehlikeli aşamaya girer süreç.
Ya: Halkın kendisi harekete geçer. “Suçlu” gördüğü toplum kesimlerine karşı.
İç savaş demektir bu. Irak'ta olduğu gibi.
Ya da: Bir “kaos” tehdidi yaratılır.
Toplumun kimyası, terörün taleplerini kabule doğru yönlendirilir.
(Not: “Açılım” süreci bu teslimiyet üzerinden tezgahlandı.
“Analar ağlamasın” kampanyası hatırlansın.)

* * *
Devam edelim.“İç savaş”, ağır basan ihtimal değil.
Komşularımızda ağır örnekleri yaşandı.
Halk PKK'dan bu yüzden uzaklaştı zaten.
Dolayısıyla: Asıl hedef “kaos” tehdidi.

* * *
Altını çizerek kayda geçirelim.
Hiçbir devlet halkın öfkesinin karşısında duramaz.

* * *
Ne yapmalı bu durumda?
Devlet, nasıl biri yol tutmalı?

* * *
Önümüzde bir büyük örnek var.
Dış politada kıpırdayacak halimiz kalmamıştı.
Türkiye Rusya ile barıştı. Stratejik ortaklığa yöneldi.
Bu sayede iki büyük sonuç aldık.
Bir: Türkiye, Suriye'de Amerikan koridorunu kesti.
İki: Suriye'de tekrar oyun kurucu hale geldik.

* * *
En somut örnek: Moskova'daki dünkü zirve.
Türkiye, Rusya ve İran buluştu. Suriye'de ortak çözümü konuşuyor.
Önce dışişleri bakanları toplandı. Ardından savunma bakanları masaya oturacak.
Yani: Önce siyasi kararlar alınacak.
Sonra askeri cihet planlanacak.

* * *
Kimlerle yapıyoruz bunları?
Düne kadar “hasım” gördüğümüz ülkelerle.
Amacımız ne: Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamak.
Niçin: Tekrar ve tekrar gördük.
Suriye ile birlikte biz de bölünüyoruz.

* * *
Evet: Üç ülke Moskova'da Suriye için toplandık.
İki amacımız var.
Bir: Suriye'nin toprak bütünlüğü.
İki: Askeri değil siyasi çözüm.

* * *
Basit bir soru: Suriye'yle konuşmadan Suriye'nin toprak bütünlüğünü nasıl savunacağız?

Ortada abes bir durum var. Ve de “çocukça”.

Stratejik gerçeği kabullenmeli, Suriye'yle barışmalıyız.

İki taraf da birbirine mecbur.

Çünkü: Birlikte hedefiz.

Birinci “acil” adım bu.

* * *
İkinci “acil” adım daha kolay.

Biraz siyasi akıl: Medyanızdaki “Halep edebiyatı”na bir son verin artık.

Rusya'yı, İran'ı, Suriye'yi şeytanlaştırmayın.

Görmüyor musunuz?

Hem: Gerçek değil.

Hem de: Sadece terörün arkasındaki kuvvetlere hizmet ediyorsunuz.

* * *
Son söz: Şimdilik sadece bir “giriş” yazayım.

Maalesef: Önümüzdeki günlerde çok konuşmak zorunda kalacağız.

Temel gündeminize “Suriyeli teröristleri” almaya hazır olun.

Sizin “üst akıl” dediğiniz ABD var ya. İşte o aleti kullanmaya başlayacak.

“Halep” türü kampanyalarla sadece Suriye kaynaklı terörün zeminini hazırlıyorsunuz.

Nereden mi biliyorum?

Çok basit: Sadece sahaya bakıyorum.

Rafet BALLI
Aydınlık/21.12.2016