23 Aralık 2016 Cuma

Suikastın Düşündürdükleri



Rusya Büyükelçisi Karlov’un bir suikast sonucu öldürülmesi, Beşiktaş ve Kayseri’de meydana gelen katliamların bir devamıdır. Bu menfur cinayetlerin bir çok amacı ya da mesajı olabilir. Bu cinayeti işleyenlerin arkasındaki güç ve güçlerin amacı hem Rusya’ya hem de Türkiye’ye Suriye konusunda başlayan ve önemli etkileri görülen işbirliğinin çok daha ileri boyutlara ulaşmasının engellenmesidir. Yoksa Rusya ile Türkiye arasındaki uçak düşürme krizi sonrası tekrar rayına oturan ilişkilerin bu cinayet sonrası bozulmayacağını, iki ülkenin de bu konuda itidalli davranacağını söz konusu güçler tahmin eder.

Peki neden Rusya Büyükelçisi seçildi ve suikast neden şimdi yaptırıldı? 

Neden çevik kuvvet içinden ve FETÖ bağlantılı bir polis seçildi katil olarak? 

Bir gün sonra Rusya, Türkiye ve İran arasında yapılacak zirve ile bir ilgisi var mıydı zamanlamanın? 

Halep’in Suriye tarafından ele geçirilmesi ile oradan çıkan muhaliflerin İdlib’e yerleştirilmesi ile bir bağlantı kurulabilir mi? 

Halep’teki El Nusra ve diğer El Kaide türevlerinin nereye gittiği belli değil, bunların devre dışı bırakılması ve etkisiz hale getirilmesi konusunda karar alınması da söz konusu suikastı tetiklemiş midir? 

İdlib’de Rusya ve Türkiye’nin siyasi çözüme yardımcı olacak şekilde ılımlı bir muhalefet yaratma ve silahsızlandırma planı da etkili olmuş mudur bu menfur cinayette?

ABD ve Batı buna İsrail, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan da dahil inisiyatifin kendilerinden Rusya, Türkiye ve İran tarafına geçmesinden çok mu rahatsız olmuşlardır? 

ABD, BOP’un tamamı olmasa bile en azından Kürdistan yaratma bölümünün gerçekleşmeyeceğini mi görmüştür?

Bütün bu soruların cevabına evet demek mümkün. Ama bunlardan daha önemlisi Rusya’ya verilen mesajdır. Rusya’ya söylenen şudur. Türkiye Atlantik paktının bir üyesidir ve daha da önemlisi ABD’nin arka bahçesidir. Bizim üyemizi ayartma, benim arka bahçeme girme, Batı ittifakında bir çatlak yaratma. Rusya açıkça kendini Doğu Avrupa’da, Baltıklar’da, Karadeniz’de , Kafkaslarda, Hazar Havzası, Orta Asya ve Doğu Akdeniz’de sıkıştıran, çevreleme politikası izleyen ABD’ye ve Batı’ya Suriye’ye müdahale ederek ve Atlantik ittifakını parçalayacak girişimlerde bulunarak cevap vermektedir. Bu mesaj Sayın Putin’e bunu yapma, Türkiye ile stratejik işbirliğine girme benim bölgeme müdahale etme mesajıdır.

İkinci mesaj Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanı’na verilen mesajdır. Suikast için bir polisin seçilmesi ve bunun FETÖ ile irtibatlı olması Sayın Cumhurbaşkanı’na biz senin çok yakınındayız, sana yakınlarına ya da diğer devlet erkanına ve siyasetçilere istediğimiz an bu tür suikastler düzenleyebilme imkan ve kabiliyetimiz var. 

Onun için Rusya ile stratejik işbirliğine gitme, ŞİÖ’ne girme lafları etme, 
Suriye politikanı değiştirme, 
Fırat Kalkanı Harekatı’nı bitir, 
Menbiç’e girme, Suriye’nin kuzeyindeki kantonlara razı ol, Kürt koridoruna karşı çıkma, PKK’ye yönelik operasyonları durdur. 
Rusya ve İran ile Suriye konusunda işbirliği yapma, 
İdlib’te Rusya ile birlikte ılımlı bir muhalefet yaratmaktan vazgeç. 
Halep konusunda Rusya ile anlaştığını ve oradan Fırat Kalkanı Harekatı için ÖSO unsurlarını çekerek Rusya’nın harekata göz yummasını sağladığını biliyoruz. 

Bunları yapma. Üstelik ülkenin kurumlarında hem de en kritik kurumlarında hala FETÖ’nün teröristleri var ve biz istediğimiz zaman bu hücreleri uyandırabilir ve ülkede kaos çıkartabiliriz.

Üçüncü önemli mesaj da dünyaya ve Türk milletine veriliyor. Türkiye can güvenliği olamayan, değil vatandaşının ülkesindeki yabancı büyükelçilerin bile can güvenliğini sağlayamıyor. Türkiye yaşanılmayacak bir ülke. Türkiye yönetilemiyor. Türkiye her yönüyle çürümüş bir ülke.

Zamanlamaya gelince, Halep’in Suriye tarafından ele geçirilmesinden sonra medyanın katliam haberleri yapması, Rusya’nın uluorta suçlanması, Rusya elçiliği önünde cihat ilanı gibi gösteriler yabancı güçlere bu suikast için uygun ortam yaratmıştır.

Aslında BOP projesi, İsrail’in güvenliği için 1983 yılında hazırlanan bir planın uygulamaya konulmasıdır. Bu plana göre İsrail’in güvenliği için bölgedeki devletlerin küçük parçalanarak küçük devletçiklere dönüştürülmesi öngörülüyordu. Buna göre Irak üçe, Suriye dört veya beşe bölünmelidir. Irak- İran savaşı, Saddam’ın Kuveyt’i işgali, ABD’nin Irak’a 1991 müdahalesi, Çekiç Güç Harekatı, 11 Eylül 2001 ikiz kulelerine yönelik terörist eylemi, ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgali, Arap Baharı, Suriye İç Savaşı hep bu planın uygulanmasıdır. Bunlara ABD ve AB’ nin Türkiye’ye yönelik Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege politikalarını ve Türkiye’yi AB’ne alma konusundaki oyalama taktikleri de bu planın bir parçasıdır. Tabii birleşik bir Kürt Devleti tesis etmek de bu planın bir parçasıdır.

Bütün bunlar bize Türkiye’nin politika değiştirmesinden ve Rusya ile işbirliği yapmasından en zararlı çıkacak ülkenin İsrail olduğunu gösteriyor. Bölgedeki petrol şirketlerine ve Arap sermayesinin yoğunlaştığı yer olan Londra’ya yönümüzü çevirdiğimizde ikinci en zararlı ülkenin İngiltere olacağını görebiliriz. Tabii Türkiye’nin Rusya ve İran ile stratejik işbirliği yapması ABD başta olmak üzere batı ittifakı için çok büyük zafiyet yaratacak ve ittifakın sorgulanmasına yol açacaktır. 

Bu suikastın arkasında kim vardır diye baktığımızda Mossad, MI6 ve/veya CIA’nın izlerini görmek mümkün. Yapılan inceleme sonucunda bu konu anlaşılacaktır. Ancak arkasındaki güç belirlenebilse bile açıklanmasının mümkün olmadığını değerlendiriyorum. Belki daha sonra Rusya’nın başka bir yerde buna vereceği cevaptan bunu anlamak imkan dahilinde olabilir. Tabii bu arada özel harekatın yaptığı operasyon sonucunda katilin ölü ele geçirilmesi de ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı’na verilmek istenen biz her yerdeyiz mesajının bir parçasıdır.

İsmail Hakkı PEKİN
Aydınlık/22.12.2016