Sayın Milletvekilimiz,
Öncelikle Yeni Yılda Size,
bütün milletimizle birlikte aydınlıklar, esenlikler, verimli çalışmalar
dileriz.
2017 yılı Türkiye’nin yılı
olacak, Millî Seferberlik yılı olacak. Vatan Bütünlüğü ve Yurtta Barış için hep
birlikte kesin zafere ulaşacağımız bir yıla giriyoruz.
Böyle umut ve güven veren
bir tarihsel eşikte, TBMM gündeminde bulunan “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”
önerisi, kuşkusuz milletimizin de gündemini oluşturuyor.
Bu konudaki görüşlerimizi
değerlendirmenize sunuyoruz.
1. Küreselleşme döneminin Millî Devleti küçültme
projeleri bütün dünyada iflas etti.
Sayın Milletvekilimiz,
Başkanlık Sistemi bilindiği
gibi, 1980 sonrasında “İkinci Cumhuriyet” planı ile birlikte tartışılır oldu.
Küresel güdümlü Neoliberal-FETÖ’cü-Bölücü Koalisyonu, Türkiyemizi “İkinci
Cumhuriyet”le bölmek ve Millî Devletimizi tasfiye etmek istedi.
24 Ocak 1980 kararlarıyla
birlikte Türkiye, Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme sürecine girmişti. 12 Eylül
1980 Amerikancı Darbesi, bu programın sopasını getirdi. Türkiye, Küreselleşme
denen cereyana kapılmış gidiyordu. Başkanlık Sistemi dayatması, bu zeminde boy
gösterdi. Yıkılması amaçlanan Millî
Devletin hükümet sistemi Parlamenter Rejimdi. Dünya Ekonomisiyle bütünleşmenin
hükümet sistemi ise, Başkanlık Sistemi olacaktı!
Arkada kalan 37 yılda
Ekonomi mafyalaştı. Bu sürecin siyasete de olumsuz etkileri oldu ve NATO Gladyosunun
merkezini FETÖ ele geçirdi.
FETÖ, 15 Temmuz 2016 gecesi,
Türk Ordusu ve Türk Milletinin elbirliğiyle ezildi ama getirmek istediği
Başkanlık Sistemi Meclis gündemindedir!
Düşününüz, Küreselleşmenin
doruğa çıktığı yıllarda Türkiye Başkanlık Rejimini reddetmişti, şimdi
Küreselleşmenin battığı koşullarda kabul edecek!
12 Eylül Devri arkada kaldı!
Dünya yeniden Millî
Devletlerin yükseliş sürecine girdi.
Umarız Milletin Meclisi,
Cumhurbaşkanlığı Sistemine, başka deyişle Millî Devletin küçültülmesine sizin
de katkınızla izin vermeyecektir.
2. Hükümetsiz devlet öneriliyor
Değerli Milletvekilimiz,
21 maddelik Anayasa
değişikliği önerisine göre, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tek kişide
birleştiriliyor. Hükümet yetkileri Cumhurbaşkanının elinde toplanmaktadır.
“Bakanlar”,
cumhurbaşkanınca görevlendirilecek teknik-idari personele dönüştürülmektedir.
Bakanlar, Meclise karşı sorumlu olmayacaklar. Bakanlar, genel müdürler veya
sıradan memurlar gibi Cumhurbaşkanı tarafından atanacak veya azledilecek.
Anayasanın 91.
Maddesinde düzenlenen, Cumhurbaşkanının ve Bakanlar Kurulunun imzalarıyla Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi ortadan kaldırılıyor. Bu yetki Cumhurbaşkanına
veriliyor. Bakanlar Kurulunun tüzük, kararname ve müşterek kararname yetkisi
kaldırılıyor. Hepsi “Cumhurbaşkanı Kararnamesi” oluyor.
Bakanlar
milletvekillerinden olamayacak. Meclis ile hükümet arasındaki bağ bu açıdan da
koparılıyor. Meclis salonunda Bakanlar Kuruluna ayrılan yer boş kalmaktadır.
Meclis salonunda olmayan hükümet, Türkiye’de nasıl olacak? Hükümet fiilen
kaldırılmaktadır.
3. Sorumsuz yönetim devri açılır
Sayın Milletvekilimiz,
Öneriye göre,
Hükümet yetkilerini elinde toplayan Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Anayasa
değişikliğini savunanlar, Cumhurbaşkanının vatana ihanet dışındaki suçlardan da
sorumlu tutulduğunı söylüyorlar. Oysa sözü edilen sorumluluk, ceza
sorumluluğudur, siyasal sorumluluk değildir. Cumhurbaşkanı, vatana ihanet
dışındaki adi suçlardan Meclisin üçte ikisinin kararıyla sorumlu
tutulabilecektir. Ancak yürütme organı uygulamalarından ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerden sorumlu olmayacaktır. Böylece sorumsuz yönetim dönemi
açılmaktadır.
4.
Gazi Meclis Şehit Meclis olur
En önemlisi, Meclis’in görev
ve yetkileri budanıyor. Cumhurbaşkanına yasama yetkisi veriliyor.
Cumhurbaşkanı, kararnameler yoluyla kamu tüzel kişiliği kurma ve kaldırma
yetkisiyle bile donatılmaktadır. Merkezî idarenin kurum ve kuruluşlarını
yasayla düzenleme yetkisi, Meclisten alınıp Cumhurbaşkanlığı kararnamesine
teslim edilmektedir. Böylece Cumhurbaşkanı, tekil ve merkezi devlet yapısını
değiştirmeye kadar varabilecek yetkilere sahip olmaktadır.
Meclis, artık güven oyu ve
güvensizlik oyu mekanizmalarıyla Hükümetin kuruluşunda ve düşürülmesinde karar
sahibi olmayacaktır. Sözlü soru, gensoru ve meclis soruşturması yoluyla
hükümeti denetleme yetkileri, Meclisin elinden alınmaktadır. TBMM, yaptırım
gücü olan denetleme olanaklarını kaybetmektedir. Milletin Meclisine yalnızca
konuşma ve öğrenme olanağı bırakılmaktadır. Meclis, böylece millî iradenin
organı olma özelliğini kaybetmekte, gevezelik salonuna dönüştürülmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi,
parlamentoda siyaseti sınırladığı için, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan
siyasal partilerden de vazgeçiyor.
Cumhurbaşkanına vekalet
yetkisi, TBMM Başkanının elinden alınmakta Cumhurbaşkanının atayacağı
yardımcılardan birine verilmektedir.
Meclisin kabul edeceği
yasalar, Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe girecektir. Buna karşılık,
Cumhurbaşkanının çıkaracağı kararnameler TBMM’ye gelmeyecektir.
Olağanüstü yönetimlerde
TSK’ya yetki veren sıkıyönetim ortadan kaldırılmakta, bütün yetki OHAL
çerçevesinde Cumhurbaşkanına terkedilmektedir.
Gazi Meclisin
Hükümeti denetleme araçlarını yok etme girişimi, aslında Meclisi yok etme
girişimidir. Meclis yasa yapar ama o yasaların uygulanmasını denetleyemezse,
yasama yetkisi de kısıtlanmış olur. Bu durumda “millî irade” yok edilir, bir
tek Cumhurbaşkanının sorumsuz iradesi kalır. O zaman Gazi Meclis, Şehit Meclis
olur.
5. İkinci İstiklâl Savaşı koşullarında iç cepheyi sağlam
tutmalıyız
Vatanseverliğine
Güvendiğimiz Sayın Milletvekilimiz,
Türkiye, bugün vatan
bütünlüğü için savaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Başbakan Yıldırım’ın,
küresel tehditlere dikkat çeken açıklamaları, günün koşullarını yansıtıyor.
Ekonomide ciddî
tehditlerin üstesinden gelmek durumundayız.
Türkiye, İstiklâl
Savaşından sonra en zorlu koşulların içindedir. Hem güvenlikte, hem de
ekonomide devletçe ve milletçe Vatan Savaşı veriyoruz.
Büyük ve çetin
mücadeleler, büyük güçlerle başarılır.
Bugün Türkiyemizin
birinci ihtiyacı, vatan savaşında ve üretim ekonomisine geçişte Devletin ve
Milletin birliğini sağlamaktır.
İkinci önemli
meselemiz, hem Devlet katında, hem de toplum katında zorlu görevlerin yerine
getirilmesi için gerekli disiplinin oluşturulmasıdır.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, bu görevlerin yerine getirilmesine hizmet etmez.
Cumhurbaşkanlığı
sisteminin tartışılmasıyla ortaya çıkan manzara tam da ABD emperyalizminin,
PKK’nın ve FETÖ’nün arzuladığı bölünme manzarasıdır.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi girişimi, toplumu birleştirmiyor, bölüyor. Bu girişimin başını çeken
partileri bile bölüyor. Meclis manzaralarına bakınız, Millî seferberlikte
birleşmesi gerekenler, birbirlerine yumruk sıkıyor. İkinci İstiklâl Savaşında
birlik halinde olan güçler, Cumhurbaşkanlığı Sistemi konusunda ayrılıyor.
6. Meclisi güçlendirme zamanıdır
Yetkisiz Meclisle ve
sorumsuz Hükümetle devlet ve toplum katında disiplin sağlanamaz.
İkinci İstiklâl Savaşından
söz ediyoruz. Milleti birleştiren Devlet kurumu, Meclistir. Bırakalım
yetkilerini biçmeyi, bugün Meclisi güçlendirme zamanıdır.
Ekonomik krizi aşmak da,
Güçlü Meclisle olur. Fedakârlıkları paylaştırmak, ülkede güvenlik ve herkese
ekmek için birlik, bütün Milleti temsil eden yetkili Meclisi gerektirir.
Kişileri değil, sistemi
tartışmalıyız. Başkan, ne kadar yetkiyle donatılırsa donatılsın, tek başına
Milleti birleştiremez ve Devlet ile toplumu disiplin altına alamaz. Güçlü
Başkan yaratalım derken, Milletten ve Meclisten kopuk zayıf Başkan yaratırız.
Milletin bütün sınıflarını
temsil eden bir Meclis, hem Milleti kucaklar, hem de disiplin için zemin
oluşturur. Hükümet, Meclise karşı sorumlu olacaktır ki, Devletin ve Milletin
birliği, Meclisin ve Hükümetin birliği, Hükümetin ve Ordunun birliği sağlam
olsun.
7. Güçlü Ordu için Güçlü Meclis!
Sayın
Milletvekilimiz,
Sizin İstiklâl
Savaşı değerlerine bağlılığınıza sesleniyoruz.
İstiklâl Savaşını
Padişah Hükümetiyle değil, Meclis Hükümetiyle kazandık.
Bugün Türkiye savaş
halindedir. Güçlü Ordu günün ihtiyacıdır. Güçlü Ordu Güçlü Meclisle olur.
Unutmuyoruz, Atatürk’ün “İlk hedefiniz Akdeniz’dir İleri” diye emir verdiği
Ordu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları” idi. Anayasamızda da, TSK’nın
Başkomutanı TBMM’dir. Cumhurbaşkanı, TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
Başkomutanlığını temsil eder (Mad.104/b).
8. Millî Seferberlik için Güçlü Meclis
Askerlerimizi,
polislerimizi ve köy korucularımızı şehit eden terör ile Rusya Büyükelçisinin
canına kıyan terör, Türkiye’de can güvenliği telaşı ve giderek bir hükümet
krizi yaratmayı amaçlıyor. İlk iki olayda PKK, sonuncusunda FETÖ kullanıldı.
Tezgâhın başındaki devleti herkes biliyor.
Cumhurbaşkanının
Millî Seferberlik çağrısı kamuoyunda heyecan yarattı ve milletimizi oluşturan
geniş kesimlerde kabul gördü.
İşte tam bu
koşullarda Millî Seferberlik iklimini korumak, dahası Millî Seferberliğin
örgütlenmesini başarmak durumundayız.
Milleti seferber
etmenin esas organı, Millet Meclisidir ve Meclisten kuvvet alan Millî
Hükümettir. İstiklâl Savaşımızda “milletin bütün imkân ve kabiliyeti” Meclis
temelinde seferber edilmiştir.
Türkiye’de Milletin
siyasete katılmasını sağlayan anayasal organ Cumhurbaşkanlığı değil, Meclistir.
Unutmayalım İstiklâl Savaşında yürütmenin başı, Meclis Başkanı idi. Çünkü
Milleti ayağa kaldıracak otorite, Meclisin otoritesiydi.
Bugün Milletimiz içinde bir
araştırma yapalım, Milleti seferber edecek anayasal kurumun Meclis olduğunu
saptarız. Yürütme organı, daha çok bir partinin organı olarak algılanır.
Meclisin ise Milletin geniş kesimlerini temsil ettiği kabul edilir. Milletimiz,
Hükümetin Meclis tarafından denetlenmesini sağlayan anayasal araçlardan
vazgeçmez. Meclisi zayıflatarak kurulan hükümet, güçlü olmaz. Türkiye’nin
anayasa geleneğinde ve siyasal hayatında, Güçlü Hükümetin anahtarı hep Güçlü
Meclis olmuştur. Cumhurbaşkanını Milletin seçmesi yetmez. Hükümet,
Cumhurbaşkanına değil Meclise sorumlu olmalıdır.
9. Tuzağa dikkat
Bugün her konuya
İkinci İstiklâl Savaşını başarma ve Üretim Ekonomisini kurma görevleri
açısından bakmak durumundayız.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, bu görevlerin yerine getirilmesine yaramaz, sonuçları ağır olur.
ABD, daha Turgut
Özal zamanından beri Başkanlık Sistemini dayatıyor. Nedenini artık öğrenmiş
olmalıyız, işte yaşıyoruz. Türkiye’yi borç batağında bölmek istediler.
Burdan çıkış,
ABD’nin dayattığı sistemle olmaz.
Bir tuzak
kurulduğunu hesaba katmalıyız. ABD ile sıkı bağları olanlar, dünyanın büyük
finans kuruluşlarının temsilcilerine “Tayyip Erdoğan’ı devirmek için Başkanlık
Sistemini bekleyin” diyorlardı. Küresel merkezlerin beklentilerine fırsat
vermemeliyiz.
Eğer AKP ve MHP,
Cumhurbaşkanlığı Sisteminde ısrar ederlerse, Türkiye’yi “diktatörlük”
tartışmalarının içine iterler. Cumhurbaşkanlığı makamı, sürekli yıpratılır,
otoritesini kaybeder ve ona sorumlu olan hükümet de millete söz geçiremez.
10. Cumhurbaşkanlığı Sisteminin yokları
İkinci İstiklâl
Savaşı ve Millî Direnme Ekonomisini inşa koşullarında, Türkiye’nin Millî
Birliğe, Millî Seferberliğe, Güçlü Meclise, Güçlü Hükümete, Güçlü
Cumhurbaşkanına ve Güçlü Orduya ihtiyacı var.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, İkinci İstiklâl Savaşının sistemi değildir.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, Millî Direnme Ekonomisinin sistemi de değildir.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi, Türkiye’yi komşularıyla ve Avrasya ülkeleriyle birleştirecek Sistem de
değildir.
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminde Millet yok!
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminde Meclis yok!
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminde Hükümet yok!
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminde Milletvekili yok!
Cumhurbaşkanlığı
Sisteminde Cumhurbaşkanı da yok!
11. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, AKP’ye,
CHP’ye ve MHP’ye çağrı
Güçlü Meclis ve
Meclise Sorumlu Güçlü Hükümet, biricik çözümdür.
Bu sistemden
vazgeçilemez.
Bu sistemin
pekiştirilmesi ve işler hale getirilmesi gerekir. Bunun için iktidarın tabanını
daraltmaya değil, genişletmeye, bütün milleti kucaklamaya gerek var.
Cumhurbaşkanı ve
Başbakan dahil, AKP’nin bütün yöneticileri, milletvekilleri ve üyeleri bir kez
daha düşünmeliler.
Yanlıştan vazgeçmek,
erdemdir.
Türkiye, vatan
bütünlüğü ve üretim ekonomisi için Avrasya’daki bağımsız konumuna yerleşme ve
Atlantik ülkeleriyle eşit ilişkiler kurma süreci içindedir. Bu görevleri ancak
Milletin geniş güçlerini birleştirerek başarabiliriz.
AKP’ye
çağrıda bulunuyoruz: İkinci İstiklâl Savaşı koşullarında Milleti
iç çekişmelerin içine itmekten ve Milletin Meclisini etkisiz hale getirmekten
başka bir işe yaramayacak olan Cumhurbaşkanlığı Sistemi önerisini geri çekiniz!
O zaman alkışlanacak ve Millî Seferberlik için heyecan yaratacaksınız.
MHP’ye
çağrıda bulunuyoruz: Milletin bölünmesine hizmet eden
Cumhurbaşkanlığı Sistemini desteklemeyiniz!
CHP’ye
çağrıda bulunuyoruz: Bulunduğunuz konum, Cumhurbaşkanlığı
sisteminin önlenmesine hizmet etmiyor. ABD’nin ve Bölücü Terör örgütünün aleti
olan HDP ve FETÖ ile dayanışmaya son veriniz!
Meclise
çağrıda bunuyoruz: Size Milletin emanet ettiği hükümeti
denetleme yetkisini terk ederek Meclisi işsiz duruma düşürmeyiniz!
Sayın
Milletvekilimiz,
Küresel güçler, Türkiye’nin
anayasa rejimini değiştirmek için çok uğraştılar. Türk Milleti kavramına kafayı
takmışlardı. Özerklik istiyorlardı. Cemaat ve tarikatları yasallaştıran “yaşam
tarzlarına özgürlük” olmalıydı. Başaramadılar!
Türkiye, ABD güdümlü gerici
ve bölücü terörle savaşırken, gerici ve bölücü bir anayasa yapılamazdı. Meclis,
kendi meşruluğunun temeli olan Anayasayı kaldırıp yenisini getiremezdi.
Getirmedi!
Meclis, 1 Mart 2003
Tezkeresinin reddedilmesinde olduğu gibi, Millî Direnci temsil eden kararlar
alabiliyor.
Türk Milleti ve Milletin
Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Sistemine izin vermeyecektir.
Sayın Milletvekili,
Türk Milletinin önünde,
tarihsel bir sınavda, vicdanınızla baş başasınız.
Ettiğiniz yemin ve
taşıdığınız sorumluk, Milletimiz için en büyük güvencedir.
Edirne’den Van’a kadar bütün
yurttaşlarımız sizlerden, Türk Milletinin birliği için, vatan bütünlüğü için,
Üretim Ekonomisi için, İkinci İstiklâl Savaşının başarısı için oy vermenizi
bekliyor.
En iyi dileklerimle ve
saygılarımla.
Doğu
Perinçek
Vatan
Partisi Genel Başkanı
28.12.2016