Toplum, 35 yıldır kan siyasetiyle “Türk-Kürt kavgası” çıkarmaya çalışan teröre ne yazık ki alıştırıldı!..
Televizyon kanalları bile artık farklı bölgelerde “şehit” olan asker ve polislerle ilgili sayıları toplu vermeye başladı!.. Ayrılıkçı terörün aldığı her can neredeyse trafik kazası kurbanı gibi yansıtılmaya başlandı!!!
Bakmayın siz, sokaklarda birkaç saat süren protestolara, toplum önce terör yorgunu haline getirildi sonra da acıları bir an önce unutmaya alıştırıldı...
Ve her acının üstüne “açılım” merhemi sürülürken, her bandaj açıldığında acılar, buz gibi yeniden çözüldü!..
Hiç kuşkunuz olmasın; bu vahim anlayış, “olur böyle şeyler” zihniyetinin Türkiye’yi sosyal ve siyasal açıdan kuşattığının da göstergesidir...
Ne yazık ki, AKP ile PKK’nın “açılım” ve “çözüm” iddiasıyla uyguladığı “kurbağa teorisi”yle, insanları acıya alıştırma ve olaylara karşı duyarsızlaştırma operasyonunun başarılı olduğunu da gösteriyor bu vahim gidişat...
Terörün AKP-PKK’nın elbirliğiyle sıradanlaşması artık anlaşılabiliyor ama, şiddetin gaflet ve ihanet örtüsüyle kamufle edilme çabalarına ne demeli?..
En vahimi de, bu ayrıştırıcı yaklaşım hem terörü cesaretlendiriyor, hem terörle mücadeleyi engelliyor hem de Türk-Kürt kavgasını körüklüyor...
İşte son örnek; “Cizre” üzerinde yürütülen tehlikeli algı ve dezenformasyondan akan gaflet!..
Özerklik, işgal, çatışma!..
Örgüt, özerklik, terörist, sevkıyat, stok, tünel, hendek, siper, bomba, saldırı, yasak, müdahale, çatışma, kayıp, çöküş ve dezenformasyon!.. Hepsinin adı; CİZRE!!!
Sivillerin zarar görmesine her insan direnmeli, faili meçhule her yurtsever tepki göstermeli, baskıya, faşizme her demokrat karşı durmalı...
Ancak unutmayın ki, Cizre durup dururken değil, PKK’nın kalkışma başlatmak için bölgeye yerleşmesi üzerine karıştı...
Evet; Cizre üzerine ahkam kesen siyasetçisinden ihanet medyasına kadar birçok kesimin çabası da ne yazık ki kan değirmenine su taşıyor...
Kimse “Kadıköy’de oturup köy romanı” yazmasın; herkes PKK’nın diğer 11 ilçeyi olduğu gibi Cizre’yi de “özyönetim” adı altında kuşattığını biliyor!.. Yani daha önce Nusaybin, Silvan, Yüksekova ve Kızıltepe gibi ilçelerde yapılanlar sahneleniyor Cizre’de...
PKK, dağ kadrolarını aylar önce Cizre’ye yerleştirdi, eğitilen milisler kışkırtma başlattı, siviller canlı kalkan yapıldı... Bölge kaynakları “en az 200 PKK”lının aylar önce ilçeye konuşlandığını ve gençleri örgütlediğini söylüyor...
Bölgedeki belediyenin katkısıyla tıpkı diğer ilçelerde olduğu gibi Cizre’de de sokaklarda hendekler, siperler kazıldı, militanlar evlere yerleştirildi, bombalı pusular kuruldu!..
Masum Kürtler hedefte!..
Sonuçta Cizre işgali, PKK’nın “kanton” ve “özyönetim” kapsamında ayaklanma çağrısı yaptığı karanlık plana hizmet etti... Ve devlet sonunda Cizre’ye müdahale etmek zorunda kaldı...
Dağ kadrosu ve milislerden oluşan en az 400 PKK’lı güvenlik güçleriyle çatıştı, birçoğu öldü ve ne yazık ki çatışma arasında kalan masum yurttaşlar da yaşamlarını yitirdi, yaralananlar oldu...
Görüntülerden izledik; Cizre’de 12 yaşındaki çocuk PKK’nın bıraktığı bombanın patlaması sonucu yaralandı, sokakta cesedi bulunan 75 yaşındaki yurttaşın son olarak iki PKK’lıyla görüşmesinin videosu da internette duruyor...
Oysa cemaat medyasıyla liboş kalemşorlara göre Cizre’ye sanki durup dururken müdahale edilmiş gibi bir algı yaratılıyor...
Cizre’de demokrasinin rafa kalktığını söyleyenler, ağır silahlar taşıyan teröristlerin bir ilçedeki kalkışmasını da legalleştirdiler... Oysa ilçelerdeki “kanton” isyanının adeta alkışlanması PKK’yı daha da pervasızlaştırıyor.
Dağda sıkışan PKK’nın, örgütü bir “halk hareketi” gibi göstermek için ilçeleri işgal etmeye çalışması ve sivilleri adeta canlı kalkan gibi kullanması masum Kürtleri hedef yapmaktan ileri gitmiyor... Yazıktır Kürdümüze...
PKK, 12 ilçedeki “özyönetim” başkaldırısına son vermedikçe yaratılan kaosta, çatışma arasında kalan siviller de zarar görecek...
En önemli uyarıya gelince... Evet; AKP’ye karşı olmak demokratik hak ama salt iktidar düşmanlığı uğruna terörün Cizre gibi ilçelerdeki kalkışmasını “demokrasi” gibi göstermek gaflettir, Türklere de Kürtlere de ihanettir...
Cumhuriyet’in ‘taraf’ı!..
Peki, İlhan Selçuk öldükten sonra iyice rotasından çıkan Cumhuriyet gazetesinin Cizre tavrına ne demeli?..
O gazetede artık ne yazık ki kinci cumhuriyetçiler cirit atıyor... Gazetenin başındaki zatın Atatürk’ü aşağılayan bir film çektiğini anımsayınız...
Bir tek o mu?.. 40 yıl boyunca Fethullahçılara, “din baronu” ve “gladyo” diye saldıran H.Ç’nin, cemaatçilerle kol kola girmesini unutmayınız...
Ve altındaki “cip”e bile sahip çıkamayarak gizemli (!) biçimde çaldıran Akın Atalay adlı zatın gazeteyi mahvedenlerden biri olduğunu göz ardı etmeyiniz...
Bu şahıslar yüzünden sosyal medyada gazeteye yönelik sürdürülen eleştiriler, eminim Nadir Nadi’nin kemiklerini sızlatıyordur... Nasıl sızlatmasın ki, yöneticileri Kandil’deki PKK karargahında ağırlanan gazete, cumhuriyet düşmanı “Taraf” olma yolunda hızla ilerliyor.
Gazetenin geçtiğimiz pazar günkü manşetinde yer alan Cizre haberi de tıpkı PKK gazetesi Özgür Gündem ile Atatürk düşmanı Taraf’ın yaklaşımıyla ele alınmıştı.
Cumhuriyet’i okuyanlar Cizre’deki tahribatın sanki PKK saldırısından değil de, depremden oluştuğu hissine kapıldılar!!!
Çünkü gazetenin birinci sayfasındaki haberde ne PKK vardı ne “özerlik” adı altındaki terör işgali ne de çatışma!!!
Geçmişte bir operanın adının yanlış yazılması nedeniyle gazeteyi topa tutan sevgili Cumhuriyet okurları sansür, tasfiye, yozlaşma ve ideolojik çöküşü daha ne kadar izleyecekler acaba?..
MEHMET FARAÇ / Aydınlık- 16.09.2015