5 Eylül 2015 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN KARANLIK GELECEĞİ





Fırtına bulutları toplanıyor. Türkiye’nin karanlık bir geleceği var. Bunun sorumluluğunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan taşıyor. İzlediği politikalar Türkiye’yi daha güvensiz, daha istikrarsız ve mali olarak daha güçsüz hale getirdi. Erdoğan, Türkiye’nin çukurunu kazıyor. Hendekten çekip  çıkarmak yerine, iftiralar atarak, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili başkalarını suçlayarak kazmaya devam ediyor.

24 Temmuz’da ABD ve Türkiye, Türkiye’deki İncirlik Hava Üssü’nün koalisyon güçleri tarafından Irak ve Suriye’deki IŞİD hedeflerine karşı yapılacak hava saldırılarında kullanılmasına izin veren anlaşmayı açıkladılar. Erdoğan anlaşmayı, Irak Kürdistan’ında Kandil Dağlarındaki PKK kamplarını bombalamak için kullandı.

Batı’ya göre, terörle mücadele IŞİD’e karşı savaşmak anlamına geliyor. Erdoğan’a göre ise, Kürtleri öldürmek anlamına geliyor. Erdoğan, koalisyonla işbirliği yapıyor görünerek kendi gerçek niyetini örtbas edemez. Son NATO toplantısında, birçok ülke Kürtleri hedef almanın IŞİD’i güçlendirebileceği endişesinin dile getirdi.

Erdoğan hava saldırılarını, 2 polisin PKK tarafından öldürülmesiyle gerekçelendiriyor. PKK ise, öldürülen polislerin 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan Suruç’taki Gençlik Merkezi’nin bombalanması olayına olanak vererek IŞİD’le işbirliği yaptıklarını iddia ediyor. Türkiye, İslam Devleti (IŞİD)’nin cankurtaran halatı oldu. Cihatçı geçiş yolu, Türkiye üzerinden Suriye’ye uzanıyor. Türkiye, IŞİD savaşçılarına lojistik, parasal destek, silah ve tıbbi bakım sağlıyor.

Erdoğan, Suruç sonrası oltayı yemledi ve PKK bunu yuttu. Şimdi şiddet hızla kontrol dışına çıkıyor.

Erdoğan, bombalama harekatının süresiz olarak devam edeceğini söylüyor. Umursamaksızın, Türkiye’yi sürekli bir savaşın içine sürüklüyor. Richard Holbrooke, Miloseviç için, “Bir sorunu, daha büyük bir sorun yaratarak çözmeye çalıştı” demişti. Erdoğan da aynı şeyi yapıyor.  

Gerginliğin artması Erdoğan’ın meşruiyetinin azalmasıyla aynı zamana denk geldi. Topal ördek bir partinin sözde başkanı olarak savaşı sürdürüyor. Onun “Adalet ve Kalkınma Partisi”, 7 Haziran seçimlerinde parlamento’daki çoğunluğunu ve manevi otoritesini kaybetti.

PKK’yı kışkırtmak, bir kriz yaratmak amaçlı yüzsüzce bir manevraydı. Erdoğan, milliyetçilere yaltaklanıyor, PKK’yı şeytanlaştırıyor ve Türkiye’de sayıları 20 milyonu bulan Kürtleri tecrit ediyor. 30 Temmuz’da, Türk Hükümeti 350’nin üzerinde Kürt aktivisti gözaltına aldı.

Erdoğan, yeni seçimler için olta atmış görünüyor. Oyların % 13.1’ini alan ve ilk kez parlamento’da sandalye elde edecek olan “Halkın Demokrasi Partisi (HDP)”ni gözden düşürmeye çalışmaktadır. Erdoğan, AKP’nin anayasayı değiştirmesini ve  imparatorluk başkanlığına dayanan bir yönetim kurmasını sağlayacak yeterli desteği almasına engel olduğu için HDP’ye öfkeli.  Misilleme olarak, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmakla tehdit ediyor. Hatta, PKK’yı desteklediğinden dolayı HDP’nin kapatılması gerektiğini bile ima etti.

PKK’ya yapılan saldırılar barış sürecini önemli ölçüde baltaladı. 2 yıl önce, PKK tek taraflı bir ateşkes başlattı ve daha geniş çaplı kültürel ve siyasi haklar karşılığında silahlı mücadeleyi bitirmek amacıyla görüşmeler yapmak için çaba sarfetti. Türkiye’deki toplumsal bölünme, bugün, geçmişteki herhangi bir zamandan daha kötü durumda. Yeni bir iç savaş riski, görünenden daha fazla.

Savaş kışkırtıcılığının bir de ekonomik maliyeti var. Aşırı ısınmış Türkiye ekonomisi yüksek oranda baskı altındadır. Yolsuzluk, Erdoğan’ın yakın çevresinde yayılmış durumda. Erdoğan, yeni seçilmiş parlamento’nun AKP ve onun liderliğini hedefleyerek, yolsuzluk ve kötü yönetim dosyalarını açabilmesinden korkmaktadır.

Erdoğan bir hokkabaz gibi içeride ve dışarıda düşman yaratarak, seçmenleri yönlendirmek amacıyla korkuyu kullanmaktadır. Dindar Gülen Hareketi’ni, paralel bir yönetim oluşturmak ve hükümetini devirmek amacıyla komplo kurmakla itham ediyor. Gülen ile bağlantısı olan yüzlerce yönetici, yargı ve emniyet mensubunu tutukladı.

Erdoğan, Türklerin ülkenin sorunları için başkalarını suçlamalarını istiyor. Bununla birlikte, Türkler Erdoğan’ı Türkiye’yi kötü yönetmekten, güvenliklerini tehlikeye atmaktan, dostlarının ve ailesinin suç teşkil eden vurgunculuklarına göz yummaktan sorumlu tutmaya başladıklarında bir devrilme noktası olacaktır.


Türkler azimli ve konuksever insanlardır. Yüce gönüllü bir halktır. Erdoğan, inatçı bir şekilde güç peşinde koşarak onların güvenini kötüye kullandı. Türkiye karanlık bir geleceğe sahip.

Kolombiya Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma Enstitüsü Barışın İnşası ve Haklar Programı Direktörü
30.07.2015

Makalenin Aslı İçin Bkz.