30 Eylül 2015 Çarşamba

ŞİİRİN DE TOPRAĞI VARDIR

Çağdaş Türk Edebiyatı için bir başlangıç arayacaksak Vatan Yahut Silistre’dir. Tarih: 1872. 

Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelenen Vatan Yahut Silistre, halk hareketini ateşledi.

Vatan Şairi Namık Kemal, devrim tarihimize damgasını vurdu.

1876 Devriminde Namık Kemal vardır.

1908 Hürriyet Devrimini Namık Kemal’in vatan ve hürriyet şiirlerini ezberleyenler yaptılar.

Mustafa Kemal, askeri mektepte Ömer Naci’nin kendisine gizlice verdiği Namık Kemal’in şiirlerini okuyarak devrimci oldu.

1872 yılında Abdülaziz padişahtı. Abdülaziz’in de sarayları vardı, tahtırevanları vardı. Saltanat, onun saltanatıydı. Ama Marx ve Engels gibi büyük devrimciler, Türkiye’nin vatan savaşını destekliyorlardı. Çünkü onlar, kapitalist dünya sisteminin yazarları değillerdi. Osmanlı devleti, Mazlumlar Dünyasının öncülerinden biri olarak vatan savaşı veriyordu. O gün şair olmak, vatan için, hürriyet için şiir yazmaktı. Bugün de...

Vatan savaşı, emperyalizm çağının devrimci savaşıdır. 20. yüzyılda bütün devrimler vatan savaşıyla oldu. Çağımızda iz bırakan şairin ve yazarın ciğerini vatan ve hürriyet rüzgârı doldurmuştur.

VATANSIZLIĞIN SANATI

Geçende bir grup yazarımız, “Sanatçılar Girişimi” imzasıyla ABD emperyalizminin güdümündeki Bölücü Terör örgütüne karşı yürütülen vatan savaşına karşı bildiri yayınladı. Ataol Behramoğlu kardeşimin yanında bazı tanıdık imzaları da görünce, acı duymamak mümkün mü? İnsan vurulmuş gibi oluyor.

Bu yazarlarımız, bugün Mehmetçiğin verdiği vatan mücadelesini “Kanlı, karanlık çatışma ortamının bir kez daha hortlatılması” olarak görüyorlar. Vah vah ve yazıklar olsun!

Bu yazarlarımız, Bölücü Teröre karşı sınır ötesi harekât tezkeresinin Meclis’ten geçmesine karşı çıkıyorlar. ABD ve AB emperyalistleri ile birlikte o tezkereyi protesto ediyorlar. Bir kez daha yazıklar olsun!

Yazarlarımıza göre Türkiye, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Temmuz’da başlattığı harekât nedeniyle “kanlı, karanlık bir uçuruma yuvarlanıyor”muş. Mehmetçiğe karşı ateşe sürülenlerin ruh halini paylaşmayı kendilerine yakıştırıyorlarsa, bu utancı hangi omuzla, hangi yürekle taşıyabilecekler?

ABD emperyalizminin vatanımızı bölme girişimine, Bölücü Terör Örgütü’nün vatanımızın altına mayın döşemesine ve Mehmetçiğe kurşun sıkmasına değinen tek bir sözcük yok.

Çünkü o sözcük, gider Okyanus’un ötesine değer.

DEVRİMSİZLİĞİN SANATI

Sıradan insanların, yoksulların gördüğünü, bir şair, bir yazar nasıl görmez!

Türkiye, bugün ABD emperyalizmine karşı vatan savunmasındadır.

Türkiye, bugün ABD emperyalizminin üzerimize sürdüğü bölücülükle savaşıyor.

Vatan savaşı, emek savaşıdır.

Vatan savaşı, devrim savaşıdır.

Bu savaşta yüreği Mehmetçikle atmayan şair, Beyoğlu’nun izbe sokaklarından çıksın, beyannamesini halka okuyabilecek mi!

Bu savaşta bilgisini, birikimini, güzellik ustalığını Türk Ordusunun cephesine sürmeyen yazar, yarın bu milletin içinde alnı açık dolaşabilecek mi?

Vatan savaşına karşı mevzilenerek de şair sıfatı taşınabilir kuşkusuz, ama Namık Kemal olunmaz, Tevfik Fikret olunmaz, Mehmet Akif olunmaz. Hele Nâzım Hikmet hiç olunmaz!

Cenap Şehabettin gibiler de vardır. İstanbul’da İstiklâl Savaşı’na karşı konumlanmışlardı.

Bugün edebiyat tarihçileri dışında onların adını bilen kaldı mı?

HANGİ MEVZİDESİN

Ey şair, ey yazar!

Hangi mevzidesin? ABD emperyalizmine karşı yürüyüşe geçen emekçiler, bozkırın köylüleri, çarşıların namusu sana bunu soruyor.

Kimin yanındasın, ABD’nin stratejik piyonu olan bölücü terörün mü, yoksa vatan savaşı veren Mehmetçiğin mi? Evlâtlarını toprağa verenler sana bunu soruyor!

“Biji Obama” mı, “Yaşasın Türkiye” mi? Millet soruyor, bu sorudan kaçamazsın!

Yazar, nasıl olur da ABD emperyalizminin “kara gücüm” dediği piyonlarını kendi kara bağrına basar? Batı Asya’nın yoksulları, Yedi İklimin mazlumları size bunu soruyor!

Neyin şiirini yazacaksın?

Vatansızlığın şiirini mi, emperyalist saltanatın şiirini mi, bölücülüğün şiirini mi, savaşanların arasında hakemlik yapan sahte barışın şiirini mi?

ŞİİRİN TOPRAĞI

Şiirin de toprağı vardır. Kimi şiir, lale bahçesinde sazende ve hanende ile büyür. Kimi şiir, vatan toprağında göğerir.

Şiirin halkı vardır, sınıfı vardır. Kimi şairin ipek yüklü kervanı vardır, kimi şairin yalnızca yanan yüreği.

Şiirin rengi vardır. Kimi şiir, kese kese altının rengindedir, sapsarıdır. Ya da sarayların tül perdelerinin rengindedir, pembedir. Halkın yüreğini tutuşturan şiir ise ateş rengidir.

Damarlarda dolaşan ve büyük davalar için akıtılan kan rengidir.

Doğu PERİNÇEK- Aydınlık/28.09.2015