Ankara’daki “teröre lanet” mitinginden sonra, geçtiğimiz pazar günü de İstanbul’da AKP’nin teröre karşı yapılan mitingi vardı...
Erdoğan- Davutoğlu ikilisi Türk bayrakları taşıyan kitleye seslenirken, hem PKK’ya hem de onun legal uzantısı HDP’ye sert eleştiriler yönelttiler... Hem de bu gruplara verilen ağır tavizlerin sonuçlarını unutarak!..
Erdoğan ve Davutoğlu’nun, “açılım” tuzağındaki siyasal gafleti gidermek için çırpınması, terörle mücadelede kaybedilen şehitleri tabi ki geri getirmeyecek...
Ancak bu köşede daha önce de dediğimiz gibi, “terörü ancak milyonlarca yurttaşın direnişi durdurabilir...” İşte bu nedenle İstanbul’daki mitinge giden yurttaşların tepkisini de bu kapsamda değerlendirmekte yarar var...
Çünkü yüzbinlerce kişinin, AKP’nin PKK’ya verdiği tavizi bile bile o mitinge katılması, aynı zamanda hükümetin içine düştüğü “gaflete, dalalete ve ihanete” karşı da bir uyarı olarak algılanmalı!..
Peki, devletin son iki aydaki PKK mücadelesi ve kitlelerin “terörü protesto” için meydanlara toplanması örgüt üzerinde ne kadar etkili olacak?..
Hiç kuşkunuz olmasın PKK, son iki ayda hem Kandil Dağı’ndaki ana karargahı hem de yurt içindeki birimlerine karşı yürütülen hava ve kara operasyonlarında çok büyük darbe aldı...
TSK kaynakları operasyonlarda 2200’den fazla teröristin etkisiz hale getirildiğine dikkat çekiyor... Kandil’in büyük darbe aldığını örgütün sorumlusu Murat Karayılan da zaten itiraf etmiş...
PKK’lıların önceki gün medyaya yansıyan telsiz konuşmalarına bakılırsa Karayılan, “Artık Kandil’de barınamıyoruz. 600-700 kişiyle durumu idare etmeye çalışıyoruz. Lojistik ve mühimmatımız yok denecek seviyede... Çok sayıda kayıp verdik. Suriye’deki güçleri geri çağırmak zorundayız” demiş...
Aşiretin isyanı...
Son haftalarda yaşanan gelişmelere bakılırsa, PKK askeri olarak darbe alırken, toplumsal desteğini de yitirmeye başlıyor...
Çünkü PKK’nın Güneydoğu’daki etkisinin kırıldığını gösteren iki toplantının sonunda yapılan açıklamalar oldukça önemli... Geçen haftalarda önce 200 kadar aşiret lideri Şırnak’ta bir araya gelerek PKK’ya “yeter artık, silah bırak” çağrısı yaptı...
Bu aşiretler arasında, yaklaşık 30 yıldır PKK’ya direnen korucu grupları da vardı... Açıklamalarındaki “ülke bütünlüğü” uyarıları ve “barış” içerikli mesajlara bakılırsa, belli ki aşiretler PKK’ya karşı tepkilerini daha da yükseltecek...
Yine geçen hafta Güneydoğu’daki 500’den fazla sivil toplum kuruluşunun Diyarbakır’da toplanarak, “eylemlerden vazgeç” çağrısı yapması, yalnızca PKK’ya olan tepkinin artmasını değil, örgütün halk üzerindeki tehdidinin önemli ölçüde azaldığını da gösterdi...
Güneydoğu’dan yükselen “teröre dur” çığlıkları şiddet yorgunu kitlelerin huzursuzluğuyla birleştiğinde, toplumsal tepkinin terör örgütü üzerinde en az operasyonlar kadar etkili olabileceğinin de kanıtı...
Çünkü başta Cizre, Nusaybin, Silvan ve Yüksekova gibi örgütün “özyönetim” ve başkaldırı beklentisiyle karıştırdığı ilçelerden 100 binden fazla insanın göç etmesi de PKK tabanındaki erozyonun bir başka göstergesi...
Zaten Karayılan’ın, “Verdiğimiz zayiatlar artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Bu durum Cizre’de ve Yüksekova’da had safhaya çıkmış, halk desteği yok denecek seviyelere inmiştir” şeklindeki yakınması da bunun en çarpıcı dışa vurumu...
Ağıtlar yükseldikçe!..
Askeri operasyonların yarattığı erozyon dışında, PKK üzerindeki toplumsal baskının artması bizzat örgütün eylemlerinden de kaynaklanıyor!!!
Çünkü son iki aydaki PKK saldırılarında şehit olan 130 güvenlik görevlisinin en az 40’ı Kürt ve Arap kökenli yurttaşlardan oluştu... Şehit cenazelerinde yükselen Kürtçe ağıtlar örgüte karşı isyana dönüşürken tabandaki erozyonu da arttırdı...
Peki, tüm bunlar PKK’yı ne kadar geriletir?.. Örgüt erozyon karşısında daha ne kadar direnir?.. En önemlisi de, “açılım” ve “çözüm” iddiasıyla devletin tavizlerini suistimal ederek, “şiddeti dayatma yöntemi”ne sarılan örgüt, son iki aydaki taarruzlardan ne kadar ders çıkartır?..
Örgüt çevrelerinden yansıyan iki haber var ki, PKK’nın son iki ayda yaşadığı büyük erozyona rağmen pervasızlığını sürdürmeye çalıştığını gösterdi...
HDP’den bir grup milletvekili, Türkiye’nin “terör örgütü” ilan ettiği PYD’nin Suriye’deki kongresine katılarak şiddetin sınır ötesindeki unsurlarıyla kol kola olduklarını bir kez daha gösterdiler... Hem de seçim öncesinde, kendilerine baraj aştıran Batı kentlerinden gelecek tepkileri gözardı ederek!...
Legalleşen terörün sonu!..
Suriye’de HDP ile PYD’yi yan yana getiren toplantı, PKK cephesinden yansıyanların yalnızca siyasi boyutu...
Bir de askeri cephedeki pervasızlık var ki, PKK’yı bir türlü doğru gözlemlemeyen medya ve siyaset de bunu görmezden geldi... Çünkü AKP’ye düşmanlık edeyim derken, teröre ve cemaate destek veren gafil sürüsü halen faaliyette...
PKK’nın haber ajansı ANF ve örgütün gazetesi Özgür Gündem’e hizmet eden sosyal medya hesaplarından öyle paylaşımlar yapılıyor ki, bunlar terör örgütündeki pervasızlığın şiddeti nasıl legalleştirmeye çalıştığını da gözler önüne seriyor...
Bakınız, örgüt kaynakları, PKK’nın haber ajanslarından DİHA’ya dayanarak, 19 Eylül, saat 21.45’te, “özgürgündem-anf” adlı Twitter hesabından nasıl bir paylaşımda bulundular:
“Saldırıda ölü ve yaralı olup olmadığı bilgisi öğrenilemezken polisin saldırıya karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı...”
Evet; “açılım-eylem-taviz” pervasızlığında beklemediği bir taarruzla sarsılan PKK bir yandan, “güçlüyüz, ayaktayız” mesajı verirken, diğer yandan da yeniden toparlanmanın yollarını aramak zorunda kalacak... Önümüzdeki günlerde başlayacak, “ateşkes” çağrılarına dikkat!..
Mehmet FARAÇ- Aydınlık/22.09.2015