25 Eylül 2015 Cuma

Umut değil azap!

Şok istifa... Şok liste... Gündeme bomba gibi düştü... Şok karar... Çizik yiyen aday gündemi sarstı... Şok olay... Şok aday... Şok ve şok! Sanki bir şey oluyor. Milletvekili listesine girmek ya da listeden çıkmak anlaşılan çok heyecanlı bir şey. Medya bu büyük heyecanı bangır bangır bütün televizyon kanallarından yansıtıyor, her biri modern kâhin suretine bürünmüş anketçiler ve yorumcular bir kanaldan diğerine seğirterek yüzdelerini, tahminlerini sıralıyorlar. Bu anket şirketleri seçim sonuçlarını bildiklerinde serbest piyasadaki itibarlarını, kredibilitelerini artırmış, dolayısıyla müşterilerini çoğaltmış oluyorlar herhalde. Her şey bir avuç dolar için! Bu gayret başka türlü açıklanamaz. 

AYNASIZLAR!

Adaylar ve araştırma şirketleri dışında heyecan yok. Vatandaş gelecekten kaygılı. Çözüm süreci aymazlığı her ilin bir ya da birkaç hanesine bir şehit tabutu düşürmüş. İnsanlar hayal kırıklığı, korku ve öfke içinde. Ekonomi borç bataklığında iflas etmiş. Ülke iç savaşın eşiğine gelmiş. Memleketi yöneten, kendi şahsi menfaatleri için ülkenin askeri üslerini müstevlilerin siyasi emellerine teslim ederken kendi sınırlarının denetimini kaybetmiş. Biri bizim topraklarımızdaki İncirlik, diğeri komşumuzun topraklarındaki Lazkiye olmak üzere iki merkezde üslenen emperyalist kuvvetler namlularını birbirine çevirmiş. Savaş ağaları, iç savaş fırsatını sonuna kadar değerlendirerek kendi siyasi partilerinin %13 oyunu ayaklarının altında çiğneyip batıda yaşayan Kürt ailelere doğuya göç etmeyi emretmiş. Linç kalabalıkları sokaklara inmiş, polis seyrediyor. Memleketi yöneten hazret hâlâ tv ekranlarından, çözüm süreci için “Olumlu gelişmeleri yakaladığımız zaman kaldığı yerden neden devam etmesin?” diyebiliyor. Medya bu haberi şöyle veriyor: Flaş, flaş, flaş! Bir insan, şahsının, ailesinin ve çevresinin menfaatleri için ülkesiyle, halkının duygularıyla bu kadar mı oynar? Çatışma sırasında böyle şeyler söylenmeyeceğini anlatan bir askeri danışmanı yok mu? Saray’da ayna da mı yok, halka nasıl göründüğünü anlaması için! Birer ayna alıp postalasak faydası olur mu?

HALK NE VERECEK?

Çok merak ediyorum, CHP bu seçimlerde yine uluslararası kapitalizmin ticari acentası olarak komisyonla zenginleşme fikrini, “Merkez Türkiye” projesini ve etnik gruplara anayasal eşitlik hakkını savunacak mı? Amerikan reklam şirketi CHP için nasıl bir seçim stratejisi oluşturacak? HDP, 36 etnik grubun yaşadığı 21 özerk bölgeden oluşan fena halde demokratik, ama mutlaka ve en acayip şekilde “demokratik” devletçik kurarak emperyalizmin ülkeyi parçalama projesini batıdaki seçmenine “bizler meclise” diyen uyuz şarkılar eşliğinde anlatacak mı? MHP acil sıkıyönetim çağrılarıyla mı halka gidip oy isteyecek? Adaylarının %40’ını değiştirerek ince hesap yapan AKP, oylarını en az %44.5’e çıkarmak için bir dizi şantajı nasıl tertipleyecek, halka bu sefer ne dağıtacak? Ve halk ona ne verecek?

Sistem iflas etmiş ve kilitlenmiştir. Geniş halk kitleleri düzene, mevcut iktidara ve siyasi partilere yabancılaşmıştır. Bugüne kadar şenlik ve eğlence gibi algılanan, kahvehane sohbetlerini neşelendiren seçim, umuda değil belirsizliklere, en büyük tehlikelere açılan bir azap kapısı haline gelmiştir. Sistemin partileri halk içindeki bölünmeleri keskinleştirmişler, siyaseti bayağı ve çocuksu bir demagojiyle rant paylaşım ekonomisinin parçası haline getirmişlerdir. Seçimler yapılabilirse, seçmen elbette jandarma ve polisin gözetiminde sandığa gidecek, küçük farklarla, kaymalarla, basit kurtuluş hesaplarıyla bir önceki seçimlerde desteklediği hangi partiyse, ona oy verecektir. Fakat yeni bir sayfa açılamadığı sürece halkın devlete, hükümetlere, parlamenter siyasete olan yabancılaşması artacak, bölünmeler keskinleşecektir. Hangi sorun (siyasi rejim, eğitim/örgütlenmiş cehalet, sağlık, güvenlik, sanat, hukuk, iktisadi kriz, anayasa, sapsarı sendikalar, laiklik/şeriat vs) devrim olmadan, mevcut sistemin içinde kalınarak çözülebilir?

Vatan Partisi’nin seçim kampanyası bildirgesini izlerken içime resmen daral geldi. Bu nasıl bir sabır ve irade, tepeden yuvarlanmış kayayı yeniden omuzlayıp yukarıya taşıma azmidir! Ben olsam bunu asla yapamaz, işin kolayına kaçar, uzattığım eli Fetocular, işbirlikçiler, Cumhuriyet’e sövenler istemiyor diye geri çevirenlere en sert tepkiyi gösterir, seçimleri boykot eder, halkı isyana çağırırdım.

Yavuz ALOGAN / Aydınlık-22.09.2015