2 Eylül 2015 Çarşamba

"ZAMAN"INDA NELER YAZMIŞLARDI ?

'DA NELER YAZMIŞLARDI ?



Mümtaz'er Türköne (Zaman- 22.02.2011)
....
Güveneceğimiz tek yol var: Hukuk kendi hükmünü yargı marifetiyle icra ediyor. Evet hiç kimse, yargı kararını verene kadar zanlıları suçlu ilan edemez. Aynı şekilde hiç kimse zanlıları aklayamaz. Adı üzerinde ortaya çıkartılması gereken bir 'zan' var.....


Hüseyin Gülerce (Zaman Gazetesi- 23.02.2011)

...AK Parti iktidarına tahammülsüzlükleri, gözlerini döndürmüş kesim ise mevcut hükümeti bu rejimlere benzetiyor. Hatta CHP yöneticilerinin ağzından iktidara karşı benzer direniş çağrıları yapılıyor. Hâlbuki tam tersi. AK Parti, şimdiye kadar hiçbir iktidarın yapamadığını yaparak, Türkiye'deki vesayet rejimini tasfiyeye uğraşıyor. Tayyip Erdoğan, daha önce hiçbir başbakanın demediğini diyor: İktidarsam, muktedir de olurum...
.....
Bilhassa vesayetin medyası... Çünkü o medya için önümüzdeki genel seçim bir hayat memat meselesidir. "Ergenekon'da sıra bana ne zaman gelecek?" diyen bazı meslektaşlar meselenin özünü sulandırmaya çalışıyor. Darbe toplantılarına katılanlar, zaten kendisini bilir, benim lafım onlara değil. Benim lafım, medyada eski düzenin süreceği umudunu hâlâ yitirmemiş olan, sureti haktan görünüp, aslında vesayeti arkalamaya çalışan ve itibar kaybından korkan meslektaşlara: Hedef şaşırtmayın, konuyu saptırmayın, siz tasfiye olmayacaksınız, kimse size "geç şuraya" demeyecek. Sizi gazete okuyucusu, gazetelerin "okuyucu milleti" sahneden inmeye davet edecek. Çünkü vesayet yıkılınca siz ne yazacaksınız?

Manipülasyon yapamayacak, ihale takip edemeyecek, vergi kaçırması için patronunuz adına hükümet üyeleri ile pazarlık peşinde koşamayacaksınız. Kanunlar, istediğiniz gibi geçsin diye Başbakanlık odalarında saatlerce oturamayacaksınız. Rakip işadamlarına manşetlerden şantaj yapamayacaksınız. Patronun yanında, "komutan"la konuşma numarası çekemeyeceksiniz. Gölbaşı'nda, darbecilere akıl veremeyeceksiniz. Yunanistan'la harp çıkaramayacaksınız. Katillere, "çocuk", "ülkücü" muamelesi yapamayacaksınız. "Şerefsiz" manşetlerini atıp, linç kampanyaları başlatamayacaksınız. Paraya boğup tetikçi kullanamayacaksınız. Değil mi, dere kenarında tüy diken "Vijdan"?

Siz tasfiye edilmeyeceksiniz. Sizi okuyan, ciddiye alan kalmayacak. Siz kendi kendinizi itibarsızlaştırdınız. Hâlâ "muhalif" ayağına yatıp vesayete destek çıkıyorsunuz. Hâlâ kırk dereden su getirip darbeci zihniyete cesaret veriyorsunuz. 13 Haziran'da aynalara bakacak yüzünüz olmayacak...


Hüseyin Gülerce (Zaman Gazetesi- 04.03.2011)
....

Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan Oda TV operasyonunun ikinci dalgasında, yeni aramalar ve gözaltılar var.

Biliyorum, bugün birileri yine basın özgürlüğünü hatırlayacak. İktidarın, gazetecilere ve muhaliflerine yönelik yeni bir yıldırma hamlesi başlattığını söyleyecek, yazacak. Ergenekon dostları ve dayanışma merkezleri, seslerini yine yükseltecekler.

Ergenekon davası başladığından beri, bu ülkede vesayet sisteminin devamını isteyenler, statükoya "zaptiyelik" yapanlar, müthiş bir direnç gösteriyorlar. Payandalıklarını gizleyebilmek için, sureti haktan görünüyor, "muhalif" ayağına yatıyor, "askerî vesayete karşı olmak iyi bir şeydir ama sivil vesayete de karşı olmak lazım." deyip konuyu AK Parti düşmanlığına kaydırıyorlar. Devam eden bir davada yargıya açıkça baskı var. Bir yandan "yargısız infaz yapılmasın" denirken, bir yandan tutuklular için mahkemelerin kararı beklenmeden, "onlar suçsuz, onlar birer kahraman" deniliyor...

....Bunların hepsi yapılmadı mı, yapılmıyor mu? Elde edilen belgelerde, dün evlerinde arama yapılan şahısların da isimleri geçiyor. Yani savcılar ne yapsın? Görmezden gelip, örtbas mı etsin? Hâkimler, delilleri ciddiye almayıp tutuklama vermesin mi? Bu süreç işlemesin mi? ...

Şahin Alpay (Zaman Gazetesi- 05.03.2011)
...

Son günlerde Türkiye hak ve hukukun sadece kendileri için değil herkes için değerli olduğunu görüyor ve öğreniyor. Yakın zamanlara kadar subaylar arasında yaygın anlayış, devletin çıkarları için demokrasinin yıkılıp, hukukun ayaklar altına alınabileceğiydi. Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılanmakta olan muvazzaf ve emekli askerler, hukuk devletinin değerini gördüler ve savunmalarında hak ve hukuktan söz eder oldular. Daha düne kadar Türkiye'nin askerî bir yönetim altına girmesi için çalışan kimi siviller bugün hak ve hukuktan söz etmekte.

Gazetecilerle ilgili son gözaltı ve tutuklamalar da umarım hak ve hukuk eğitimimize katkı yapıyor. Bu bağlamda öncelikle belirtilmesi gereken husus şu: Elbette ki gazeteciler de, bütün diğer meslek sahipleri gibi, suç işleyebilirler. Meslekleri onları hiçbir şekilde adli kovuşturmadan masun kılmaz....


Mehmet Kamış (Zaman Gazetesi- 05.03.2011)

Son Ergenekon operasyonunda bazı gazetecilerin hangi gerekçe ile gözaltına alındığını henüz bilmiyoruz. Muhalif yazılar yazdıkları için mi gözaltına alındılar, yoksa yasa dışı bir örgüte üyelikten ve bunun doğrultusunda faaliyette bulundukları için mi? Bunu iddianame hazırlandığında öğrenebileceğiz ancak... Bu nedenle son operasyonlarda gözaltına alınan gazeteci ve yazarlarla ilgili konuşmak için çok da acele etmemekte büyük fayda var.
.....
Bizim medyamız, basına karşı yapılan muamelelerde hiç de iyi imtihanlar vermedi. Hep 'kendine Müslüman' tavrı sergiledi. Kendi yandaşı ya da yakınlarına başka, rakibi olarak gördüklerine bambaşka tavırlar takındı.

Gazetecilik yaparken, yazdığı, çizdiği şeyler yüzünden bir kimsenin başına bir iş gelmesine şiddetle karşı durmak gerekir. Kime yapılırsa yapılsın... Çünkü böyle bir anlayış herkesi tehdit eder. Ancak gazetecilik dışı işler yüzünden, bir terör örgütünün üyesi olmak suçundan, insanın başına bir şey geliyorsa ona diyecek bir şeyimiz yok. Velev ki, bu kişinin mesleği gazetecilik ya da yazarlık olsun fark etmez. Çağdaş dünyada darbecilik suçtur, çete kurmak suçtur, darbe yapmak kastıyla çete içinde yer almak suçtur.


Mümtaz'er Türköne (Zaman Gazetesi- 06.03.2011)

...

Türkiye'de basın özgürlüğü ile ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Ancak Oda TV etrafında dönen ve protestolara gerekçe olan tutuklamaların, basın özgürlüğü ile yakından uzaktan hiçbir ilişkisi yok. Basının, fikrin, haberin ve özgürlüğün itibarını korumak adına söylüyorum: Kimse basın özgürlüğünün arkasına saklanmasın.

Savcıların topladığı suç delillerinin neler olduğunu, yargıçların tutuklama gerekçelerini bilmiyoruz. Ama isnat edilen suçlardan hiçbiri 'basın özgürlüğü' kapsamına girmiyor.
....

Savcılar ve hâkimler, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ı tutuklarken kasten veya sehven doğru karar vermemiş olabilir. Hata, tutuklamaya itirazla düzeltilir. Ama hâkimler ve savcılar kanun maddelerini uygulayarak doğru karar vermişse ve meydanlara çıkıp ortalığı yıkan basın mensuplarının baskısına dayanamayıp doğru bildiklerinden vazgeçerlerse ne olur?

Basın özgürlüğü, hukuku işletmek için gerekli. Peki elinizdeki gücü, mahkemeye baskı için kullanmak? Darbe soruşturmasını basın özgürlüğü içine yerleştirip engellemeye kalkmanın neresi basın özgürlüğü?

Mümtaz'er Türköne (Zaman Gazetesi- 08.03.2011)
....

İlk defa Ergenekon Savcısı 'yetti artık' der gibi yazılı bir açıklamada bulundu. Açık açık, tane tane tutuklananların 'basın özgürlüğü' kapsamına giren bir suçtan dolayı değil, doğrudan 'terör örgütüne üye olmak' iddiasıyla tutuklandıklarını söyledi. Ergenekon Savcısı'nın açıklama ihtiyacı hissetmesi üzerinde hepimiz durmalıyız. Savcı yine kendisini korumuyor; devam eden soruşturmanın selametine özen gösteriyor.
....
İşini hakkıyla yapan savcılarımız var mı? Meslek dayanışması saikiyle bayrak açan medya ordusunu karşısına alacak cesaret bir savcıda varsa, bu ülkede hakkın ve hukukun egemen olması adına endişeye mahal yok demektir. Unutmayalım hukuk medyanın değil, savcının elinde. Bu ülkenin de o hukuka ekmek ve su kadar ihtiyacı var.


Mustafa Ünal (Zaman Gazetesi- 09.03.2011)

...Operasyonla başlayan gözaltı ve tutuklamayla sonuçlanan hemen her dalga tartışma konusu oldu. Özellikle de medyada... 'Kuşku' gazetecinin doğal melekesi olmasına rağmen "O ismin Ergenekon'la ne ilişkisi olabilir?" dendi.

"Polis neden sabahın erken saatlerinde kapıya dayandı?" diye itiraz edildi. Operasyonlar karşısında ise "Ne gereği vardı, çağırsalardı gelirlerdi" önerileri yapıldı.

Medya en yoğun tepkiyi bazı basın mensuplarını içine alan geçen haftaki son dalgaya gösterdi. Birçok meslektaşımız Oda TV operasyonunu tek açıdan, sadece 'basın özgürlüğü' kapsamında yorumladı. Sanıklara sorulan bazı sorular üzerinden erken hükümler verildi. 'Gazetecilerin susturulmaya çalışıldığı' değerlendirmeleri yapıldı.

Koca Ergenekon davası yalnızca bir iki gazeteciye indirgendi. Soruşturmayı yürüten savcı eleştirilere kayıtsız kalmadı. Ve ilk kez "Elimizde açıklanamayacak deliller var." diye kamuoyuna açıklama yapmak zorunda kaldı.

Şüphesiz bazı meslektaşlarımızın operasyona hedef olması hoş bir durum değil. Kimi isimlerin tutuklanmasının izahı güç olabilir. Ancak üç dört soruya bakarak erken hüküm vermenin de doğru olmadığına inanıyorum. Ben olumlu veya olumsuz kanaat oluşturacak kadar dosyanın içeriğine vakıf değilim.

'Tanırım, kefilim' gibi iddialı cümleler kuramıyorum. Yargı sürecini beklemekten başka seçeneğimiz yok.
....

Son dalga hakkında erken hüküm verenler faturayı hükümete kesti. Açık açık "AK Parti iktidarı muhalifleri susturmak istiyor." dendi. Başbakan Erdoğan ve AK Parti sözcülerinin "İnisiyatif tamamen yargının" açıklamaları bu yöndeki eleştirileri hafifletmedi.

Erdoğan dün grup toplantısında bu konuya geniş yer ayırdı. Ergenekon sürecini yargının yönlendirdiğini vurguladıktan sonra "Hükümet, durması gereken yerde durmaktadır." dedi. Ve medyaya yüklendi. "Basının demokrasiyi rafa kaldırma operasyonlarında nasıl görevler üstlendiğini çok iyi biliyoruz." dedi....


Etyen Mahçupyan (Zaman Gazetesi- 09.03.2011)

……Anlaşıldığına göre savcılık ve mahkeme heyetinin algılaması şöyle: Ergenekon ağının deşifre olması ve bu sürecin tersine dönmeyeceği ortaya çıktığı andan itibaren bir 'post Ergenekon' çalışma başlatıldı. Yaklaşık iki yıldır hayata geçirilmeye çalışılan bu operasyonun birincil hedefi medyayı ve gençlik hareketlerini kullanarak Ergenekon davasının yıpranmasını, yani Susurluk haline gelmesini sağlamak. İkincil hedef ise referandum ve seçimleri etkileyerek AKP iktidarını indirmek. Söz konusu değerlendirmeye göre OdaTV bu operasyonun merkezinde yer alıyor ve sadece yaptığı yayınlarla değil, yazılmasını 'teşvik' ettiği kitaplarla da dezenformasyon ve manipülasyon yapıyor…..

 ….Bu mizansenin ne kadar doğru olduğunu bilmiyoruz... Ancak 'doğrudur' demeye ne kadar uzaksak, 'yanlıştır' demeye de en azından o kadar uzak durmak gerek. En azından bu tutuklamaların savcılığın hazırladığı iddianame üzerinden ve mahkeme heyetinin oybirliğiyle karar almasıyla gerçekleşmesi söz konusu….


Etyen Mahçupyan (Zaman Gazetesi- 10.03.2011)

.....Sonuç olarak Şener ve Şık için öne sürülen 'iyi gazeteci' argümanı anlamsız. Bu iki kişinin son dönemdeki faaliyeti 'gazetecilik' mi, soru bu... Ve ne yazık ki bizzat kendi tutumları olayı bulanıklaştırarak, bir operasyonun parçası oldukları tezine destek veriyor.....


Mümtaz'er Türköne (Zaman Gazetesi- 10.03.2011)
....

Sahte haberlerle AK Parti düşmanlığı, cemaat düşmanlığı yapanlar kimin cehennemine kan-ter içinde odun taşıdılar?
.....

AK Parti düşmanlığının, siyasî parti rekabeti ile ilgisi yok. Cinayetle, kumpasla, komplo ile devlet yönetenlerin iktidarı sona eriyor. Son iktidar mevzilerini koruyarak eski düzeni yeniden kurmaya kalkan bu çete ile AK Parti hükümeti arasında iktidar mücadelesi devam ediyor. Adına da Ergenekon davası deniyor. AK Parti bu davanın savcısı değil. AK Parti'ye ancak bu davanın 'müştekisi' sıfatı verilebilir. Ancak AK Parti sandıktan çıkmış bir hükümet olarak bizim adımıza müşteki sıfatıyla davaya dahil oluyor.


'Tanırım, iyi çocuktur' ilkelliği ile hukuk tesis etmeye kalkanlar, pozisyonlarını gözden geçirsinler. Aksi ispat edilene kadar herkes masum. 'Ulusal medya 2010' dokümanına uygun gazetecilik faaliyetinde bulunanlar da. Ben yine de AK Parti düşmanlığını, demokratik rekabet sınırları içine yerleştiremeyenlere, Ergenekon taktikleri kullananlara kuşku ile bakmaya devam edeceğim.

IŞIK