18 Eylül 2015 Cuma

Şehir saldırılarında derin kuşkular!..


6 Eylül’de, 16 askerin şehit edildiği Dağlıca’daki saldırıda tam 3.2 ton patlayıcı kullanılmış!.. Uzman ellerde üretilen, tahribatı yükseltecek kadar donatılmış, dikkatle yerleştirilmiş ve ne yazık ki “profesyonelce” infilak ettirilmiş devasa bir bomba...

Türkiye; Silvan, Kızıltepe, Nusaybin, Yüksekova ve son olarak Cizre’de işgal -kuşatma- eylem taktiğinde, savaş stratejisinin kuralları çiğnenerek yürütülen şoke edici operasyonlarla karşı karşıya...

Dağda değil artık terör, tamamen şehirde!.. Şehir “gerilla”cılığı safsatasına sığınmış bir kanlı eylem planı tüm pervasızlığıyla adım adım uygulanırken her gün can alıyor...

“Özerklik”, “özyönetim” ya da “kanton” adı altında, sanki tüm altyapısı “sistemli” biçimde hazırlanmış bir sinsi plan devlete kafa tutularak sabırla sahneleniyor...

İşte PKK’nın şiddeti tamamen kentlerde sürdürme planının şimdilik açığa çıkabilen vahim ve ürkütücü aşamaları:

TSK’nın hava taarruzlarıyla son 2 ayda en az 2 bin militanını kaybeden örgüt, karargahının yüzde 70’i de kullanılamaz hale gelince, “B planı”nı devreye soktu... Yani tamamen şehir eylemciliği!..

Kandil dışında, kentlere yakın konuşlanan binlerce militan Hakkari, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Bingöl ve Tunceli kırsalından şehir merkezlerinin en yakınlarına kadar sızdı...

Terör grupları içinden yüzlerce militan aylar önce kentlerin varoşlarıyla yakın köy ve mezralarda konuşlandırıldı... Bu militanlar “PKK’nın gençlik yapılanması”nı oluşturan gruplarla yakın temas sağlayınca, eğittikleri grupları da “milis” olarak kullanılan hücrelerle buluşturdu...

Yani dağdan kırsala, köyden merkeze kadar şiddet zincirinin militan halkaları yerel unsurların desteğiyle dikkatlice birleştirildi!..

Devlete rağmen yığınak!..

Bu sırada “açılım bozulmasın” diye operasyonlar, arama- tarama faaliyetleriyle yol kontrolleri de durdurulduğundan, PKK kentlere inerken engelle karşılaşmadı!!!

Örgüt, son 2 yılda yani AKP ile PKK arasında “çözüm” iddiasıyla “açılım” planı uygulanırken kent merkezlerine binlerce silah yığdı ve milisler bunları evlerinde sakladı...

Bu durum Sabah gazetesinin geçtiğimiz aylarda yayımladığı “PKK şehirlere 80 bin silah yığdı” başlıklı manşetine de yansıdı... Belli ki devlet “İmralı kızmasın” diye silahların depolanmasına bile bile göz yumdu!..

Örgütün bazen tek eylemde “3 ton”u aşkın patlayıcı kullandığı mühimmatların kentlere depolandığını ise MİT bile biliyordu!.. Hem de yıllar önce!..

Unutmayınız ki, adına “açılım” denilen uyutma sürecinin başlarında, Oslo’da PKK’lılarla bir araya gelen MİT Başkan Yardımcısı Afet Güneş, örgüt sorumlusu Sabri Ok’a “Şehirlere patlayıcı yığdığınızı biliyoruz” demişti...

İşte böyle... Madem silah ve mühimmat yığılmıştı ve madem de PKK yol kontrolü ve kimlik sorgusu yapa yapa “düz ovaya” inmişti, o halde söyler misiniz, “örgüt nasıl bu kadar eylem yapabiliyor” sorusunu sormaya gerek var mı?..

Ne yazık ki yokkkkk!.. Çünkü sen terörün kentlere silah ve mühimmat yığdığını bildiğin halde seyretmekle yetinirsen, örgüt de pervasızlaşır, kan dökmeye devam eder!!!

İşte bu yüzden aklımızdaki asıl soru şu; “PKK, devleti uyutarak bomba ve mühimmatlarla şehirlere yerleşirken onu aslında kimler yönlendirdi...”
Yani, karşısında TSK gibi bir ordu ile yüz binlerce polisten oluşan bir güvenlik duvarı varken söyler misiniz, PKK “profesyonel” bir destek almadan dağdan inip şehirlere bu kadar entegre olabilir miydi?..

Belirsizlik ve kaos!..

Kuşkular büyük!!! Çünkü Türkiye’yi son iki ayda cehennem yerine çeviren terör belasının dağdan “düz ovaya” inerek, 2 ayda 130 güvenlik görevlisini şehit edebilmesinin ardında yalnızca PKK olamaz!.. PKK’nın yanında, iç ve dış destekli paralel bir PKK mı var acaba!..

Evet; ne yazık ki bilemiyoruz içinden nasıl çıkacağız bu kaosun?.. İnsanı bitirip tüketen, öfkeye tavan yaptıran, sinirleri altüst eden, uykuları kaçırtan ve toplumu gerdikçe geren bir yıkım süreciyle karşı karşıyayız!..

Tahmin edemiyoruz nereye kadar gidecek bu kargaşa; milyonları diken üstünde tutan, şaşırtan, şoke eden, sarsan, inciten, acıtan, ağlatan bu ihanet dönemi ülkeyi kahrediyor çünkü...

Söyleyemiyoruz bu vahim gidişin son noktasını; yaralayan, sakat eden, öldüren, anasız-babasız bırakan, hasret çektiren, yüreklere acı nakşeden ve sonunda neredeyse her kentte şehitlikler oluşturan bu kargaşa ortamını kim durduracak acaba?..


“Çözüm”, hem terör yorgunu olan Kürtlerimizin hem de tüm ulusun, elbirliğiyle şiddete karşı durmasındadır...

MEHMET FARAÇ / Aydınlık- 17.09.2015