25 Mayıs 2017 Perşembe

ABD’nin Körfez’deki Yeni Tuzakları




ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suudi’de 300 milyar dolarlık silah antlaşması imzalaması, Körfez’deki gelişmelerin hangi boyutlarda seyredeceğinin sinyalini vermekte. Hedefe yerleştirilen İran’a karşı taşlar hızla döşenmeye devam ediyor. Kurulacak olan Arap Nato’su oluşumu hız kazanıyor. Ülkemizin Katar’da üs kurma çalışmaları yapması, bu Nato oluşumunu desteklemek için istekli olduğu izlenimi yansıtıyor. Erdoğan’ın İran’a karşı yaptığı açıklamalar durumu ortaya koyuyor. Bütün bu gelişmeler aslında bölgede Şii ve Sunni savaşı çıkarmanın fitilini ateşlemeye yönelik. Mezhep savaşlarıyla, tarihin çöplüğüne atılmış olan BOP’u ısrarla sürdürmek...

SÜRDÜRÜLEMEZ SAVAŞ

Ortadoğu’da bir kama gibi duran İsrail’i ayakta tutabilmek ve Kürt kartıyla tetikçilik yapan Barzani’yi kullanarak, İsrail’i, Körfez’deki işbirlikçisi kral ve emirliklerle tahkim etmek. Bölgenin enerji kaynaklarını kurutuncaya kadar sömürmek... Suudi’yi öne sürerek, Yemen’deki Şii direnişçi Husiler’i yok etmeye çalışması bunun için... Bahreyn’de henüz kanları yerde duran, halk kahramanı Abbas el Samea, Sami Muşhaima ve Ali el Singace adlı üç Şii gencin kurşuna dizilmesi aslında işlerin planlandığı gibi gitmediğinin somut göstergeleri. En önemlisi Suudi’de, Şii lider Nimr el Nimr’in idamıyla gelişen kırılmalar Suudi Arabistan’ı derinden sarsmaya devam ediyorken, böyle bir silahlanmaya destek olmak, ABD’ nin hem ekonomik ve hem de siyasi çaresizliğinin belirtisi sayılır. Çünkü bölgeye yayılmış bu emperyalist savaş, sürdürülemez konuma dönüşmüş bulunuyor. Suriye’de hâlâ bataklıkta boğuşmaya devam ediyor; IŞİD bahanesiyle terör örgütleri YPG, PKK, PYD gibi tetikçilerle ittifak yapmayı sürdürüyor. Bunları Arap Nato’suyla besleyerek, İran üzerine, Rusya, Çin ve Hindistan’ı hesap dışı tutarak sefere çıkmak, akıl dışı bir durum.

EN GERİCİ REJİME DESTEK

Suudi’deki kırılmalar % 30’a yaklaşan Şii nüfusun aydınlık yüzünün toplumsal olaylara damga vurmasıyla gelişiyor. Nimr’in idamı bu başkaldırının yakıcı örneği... İdam edilirken dahi; kralların da, emekli olmasından söz etmeyi sürdürmesi, 21. yüzyılın krallar, emirlikler çağı olamayacağının haykırması hep bunun için... 

Suudi krallığının paralı askerleri yetersiz kaldığı için, ABD ülkeyi üslerle koruma altında tutuyor. Kendi halkından ordu kurma gücü olmadığı ve halka güvenmediği için yabancı paralı askerlerle ayakta duruyor. 

Ancak Bahreyn’de başlayıp bölgeye yayılan uyanış, korkularını arttırmaya yetiyor. Buna rağmen uyanışı boğmak mümkün olmamakta; Kızıl Deniz’in incisi diye nitelendirilen Cidde gibi genç nüfusun yoğun olduğu kentler, ülkelerinde çalışan yabancıların yaşam alışkanlıklarından etkilenmeyi sürdürüyorlar ve aydınlığa daha yakınlar. Bu gidiş, bundan sonra geri döndürülemeyecek kadar ilerlemiş ve kentin, “metal sanayi” alanındaki gelişmesi ve yabancı “compound”ların halkı etkilemesi ayrı bir kazanım. 

ABD silâh şirketleri, korku altına alarak dünya halklarını, sömürmeye devam edeceğini zannederek, sürekli kendi işbirlikçisi yönetimlere arka çıkmayı sürdürüyor. Yeryüzünün en karanlık ülkesine verdiği desteğin ne anlama geldiğini görmek, türlü bahanelerle yıktığı Afganistan, Irak ve Libya halkının çektiği acılar, katliamlar karşısında anlamını yitiriyor.

GÖKDELENLER YOKSULLUĞUN ÖRTÜSÜ OLAMIYOR

Hiç bir alt yapısı ve kanalizasyonu olmayan Cidde’de, belediyecilik ve valilik kurumu işlevsiz konumda; yakın zamanda meydana gelen şiddetli yağış ve fırtına karşısında ortalık sele boğulmuş; yüzlerce araba, taşıt sular altında kalmış, binaların alt katları girilemez hale gelmiş. Yağmur sularını tahliye edecek sistem hâlâ yapılmıyor. Toplu taşıma diye bir kavram yok. Petrole bağımlı bir yaşam nedeniyle ortalık lüks arabadan geçilmiyor. Bu araba saltanatında çok sayıda trafik kazası olması da doğal... Bu nedenle cezalar kırbaç yerine paraya dönüşmüş. Bu da gösteriyor ki, koşullar bağnazlığa takılı kalmayı aşmayı dayatıyor. AVM’lerde ezan saatlerinde mağazaların kapanarak müşterilerin dışarı çıkması bile gevşemiş; içerde alış veriş yapanlar fazla sert ve katı davranışa maruz kalmıyorlar. Mağaza dışındaki alanlarda, koridorlarda oturup bekleyebiliyorlar. Yani kapitalizmin dini imanı “ kâr” kuralı daha etkin... Kentin silüetini ur gibi saran gökdelenler görgüsüzlüğün, hantallığın, estetiksizliğin, mimarinin görkeminin yerle bir edildiği alanlar olarak duruyor. Finans sermayesinin halkın kalbine sapladığı kamalar, sırıklar... Oysa bu yapılar ne konut sorununa katkı yapıyor, ne de yoksulluğun ortadan kalkmasını sağlıyor.

DÜNYA GERİCİLİĞE TESLİM OLMAYACAK

Ülkenin Nüfus Düzenleme Komisyonu Başkanı Abdullah Sadık Dahlan, Cidde Ekonomik Forumu’nda; ülkedeki iskân probleminin yetmişli yıllardan bu yana süren ihmallerin sonucu olduğunu belirtmiş, resmi verilere göre halkın %30’u gecekonduda, % 37’sinin kirada oturduğunu ekleyerek, iskân probleminin bir an önce halledilmesi gerektiğini vurgulamış. Genç Suudi kuşaklarının yaşamın dayattığı iletişim, teknoloji ve uygarlık atılımları karşısında koşulları zorlayarak, düşüncelerini El Nimr gibi bilim adamlarının etkileyici eylemleriyle yoğurarak geleceğin aydınlık yarınlarına doğru ilerlemeleri kaçınılmaz. Biz de ise, küresel gericiliğin izlerini daha da derine saplamanın tetikleyici unsurları ortalığa dökülmeye devam ediyor. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, dünya bu emperyalist gericiliğe teslim olmayacaktır. Tek adam rejimi adına, Ortadoğu’daki krallık ve emirliklere özenip, Atatürk’ün kurduğu Meclis’i yıkma çabaları başarıya ulaşamayacaktır. Krallık rejimlerinin Bahreyn’deki sistemi halk tarafından zorlanıyor ve çevre ülkeleri sarıyor.  

Orhan ÖZKAYA
aydinlik.com.tr/25.05.2017