Eski Dünyanın egemen kuvvetleri çökerken tahrip ediyor, yakıyor ve yıkıyor. Savaş, zorbalık, hukuksuzluk, talan ve terörü dayatıyor. Liberal Kapitalist sistemin zuhur ettiği “özgürlük, hukuk, adalet ve demokrasi timsali” Batı Dünyası uzun bir dönemdir tekelci holdinglerin rahmetine teslim. İlahi tabirle ifade edelim; Tekelcilik tüm illetlerin ve kötülüklerin hem babası hem anası hem de atasıdır. Bu ahtapot holdingler faşist ve diktatoryal karakterlerini, talancı zihniyetlerini sindikleri her yere musallat ediyor. Buna karşılık, yeni Dünyanın yükselen devletleri yapıcı bir dil ve üslup kullanıyor. Üretmek, ticaret yapmak, kazan-kazan prensibini ikame etmek istiyor.
Yeni Dünyanın yükselen öncü kuvvetleri arasında en etkili olanı Çin. 1798-99’da Mısır ve Suriye’yi istila ederek Avrupa’nın can damarı olan Hindistan ve Çin güzergâhını, Doğu Akdeniz havzasını kontrol etmek isteyen, böylece rakipleri Prusya ve İngiltere’ye karşı üstünlük sağlamak isteyen Napolyon Bonapart’a generalleri; “Neden Hindistan ve Çin’i işgal etmiyoruz?” sorusunu yöneltir. Napolyon; “Uyuyan Ejderhayı (Çin) uyandırmayalım” demiş. Napolyon, Çin ejderhasının uyanması ve ayağa kalkması halinde arz edeceği tehlikeyi idrak etmişti. Amma ve lakin Çin Ejderhası artık uyanık ve Dünyanın her ülkesi ve her menzilinde hissediliyor.
Tarihin cilvesine bakın ki, Sovyet Rusya’sı başta olmak üzere, Çin’in önünü açan bugün onu en büyük rakibi olarak gören ABD’den başkası değil. Şüphesiz ki bu desteğini, Çin’in karakaşına, karatesine, judosuna, pandasına veya yemeğine duyduğu aşkından sunmadı. Esas tehdit olarak telakki ettiği “Sovyet Rusya Komünizmine” karşı Çin’i istismar etme ve kullanmayı amaç edindi. Malum Dünya Savaşından sonra ABD, yerle yeksan ettiği “düşman” Batı Almanya ve atom bombalarıyla nefesini kestiği “düşman” Japonya’yı da aynı gerekçelerle yeniden “ihya” etmişti.
Ancak ‘her şerde bir hayır vardır’ misali, Çin uluslararası dengeleri iyi gözetti ve çıkarı için kullanmasını bildi. Her iki kampa karşı mesafeyi korudu. Üçüncü Dünya felsefesini benimsedi ve bağlantısızlar blokunda yer aldı. Kapitalizm ile Sosyalizmi harmanlayan bir ara üretim ekonomisi formülünü benimsedi. Bazıları buna Sosyalist devlet kontrolünde liberal kapitalist sistem dedi. Başkaları sosyal serbest piyasa ekonomisi adını verdi. Adı ve sanı ne olursa olsun, sonuç itibariyle, Çin Milli siyasal-iktisadi sistemi ile Dünyanın yazgısını elinde tutan bir güce dönüştü.
“Bütün yollar Pekin’e çıkar” ilkesiyle ve bu hedefin tahakkuk etmesi uğruna, 14 Mayısta, Çin devleti tarafından tanzim edilen “Kuşak ve Yol” veya “İpek Yolunun yeniden ihya edilmesi” buluşması 100 ülke ve 39 devlet başkanının katılımı ile Dünyaya önemli mesajlar verdi. Bu tarihi buluşma, İkinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında ABD-İngiltere öncülüğünde yaşanan uluslararası gelişmeleri hatırlatıyor. Marshall Planı, BM, Dünya Bankası, IMF, NATO örgüt ve kurumlarla 20.ci yüzyılın Anglo-Amerikan egemen kuvvetin yükselişini müjdeleyen unsurlardı.
Amma ve lakin yükselen ABD yıldızının parlamasını sağlayan ana-nur kaynak, Orta-Doğu ve bu bölgenin kalbi konumunda olan Şam-Mezopotamya-Anadolu coğrafyasıdır. 1952’den sonra Anadolu’yu NATO ile boğan ve nefessiz bırakan, Irak’ta kısmi başarı sağlayan, 2003’ten sonra Irak’ı felç etmeyi hedefleyen ABD ve şürekâsı, Şam’ı teslim alamadığı için, aksak ördek misali kaldı ve kuvvetinin zevkini tam yaşayamadı.
ABD ve şürekâsının, tüm imkânlarını seferber ederek Şam ve Irak coğrafyasına çullanmasının sırrı sadece Irak petrolü, Suriye gazı, İkinci İsrail projesi (Kürdistan), İsrail’in iktisadi-siyasi güvenliği, Arap milli tarihin yok edilmesi, Şam üzerinden Anadolu’nun teslim alınması, Filistin meselesinin akamete uğratılması, Suriye’den İşgal edilen Golan’ın unutturulması, İran ile Şam arasına duvar örülmesi ve Tahran’ın Beyrut’tan koparılması ile ilgili değildir. “Pekin’e çıkan bütün yolların” ana güzergâhı olan Şam, Irak ve Anadolu coğrafyasının Çin’den uzak tutulması esastır.
14 Mayıs’ta ilan ettiği hedeflerinin hayat hakkı bulabilmesi için üstünde yaşadığımız coğrafyanın Çin ile bütünleşmesi elzemdir. Çin bunu idrak ediyorsa Şam-Irak sahasında askeri elini taşın altına koyması gerektiğini de bilmeli. “Kuşak ve Yol” projesinin amaçları ve Suriye’nin ehemmiyetini yarın ele alacağız.
Mehmet YUVA
Aydınlık/17.05.2017