3. Kısım: Farklı
Başkan, Aynı Plan
“Uluslararası toplum
Suriye iç savaşına çözüm getirmenin yollarını aramaya devam ederken bu
perspektif, Suriye'deki ve bölgedeki son gelişmelerin – Rusya, İran ve
Suriye'nin desteğiyle çatışmaların durdurulması dahil – dış güçlerin
desteklediği, üzerinde anlaşılmış kontrol bölgeleri temelinde ulusal bir ateşkese
varılması ihtimalini arttırdığını savunuyor. [...] Suriye'de insani felaket ve
jeopolitik altüst oluşla geçen yaklaşık altı yılın sonunda Esad rejiminin
devrilmesi ve kısa vadede ‘ılımlı muhalefet'in geçiş iktidarını kurma olasılığı
hiç olmadığı kadar zayıf. Fakat Washington'daki yeni yönetimin, gerçekçi ve
erişilebilir bir nihai duruma odaklanması halinde çatışmanın dindirilmesi ve
Suriye'de istikrara katkı sağlanması yönünde gerçek ilerleme kaydedilmesi şansı
bulunuyor: dış partnerlerin tanıdığı ve desteklediği, üzerinde anlaşmaya
varılmış kontrol bölgeleri temelinde, ademi merkezileşmiş bir Suriye.” [54] -RAND Kuruluşu'nun Suriye için üçüncü
“barış planı” önerisinden, Şubat 2017
2016'daki ABD başkanlık seçimleri sürecinde Hillary Clinton önde gelen savaş adayıyken, Donald Trump daha müdahale karşıtı bir politikayla kampanya yürütüyordu. Trump'ın kampanyası pek çok defa Suriye hükümetine saldırmanın
aleyhinde konuşmalara sahne oldu ve Amerikan müdahalesinin ülkeyi Rusya'yla
küresel bir savaşa sürükleyebileceği ileri sürüldü. Her ne kadar Trump IŞİD'e karşı savaşa devam edeceğini söylese de “ılımlı
isyancıların” desteklenmesi ve aynı zamanda Esad'ın devrilmesi konusunda
şerhlerini ifade etti, zira Trump'ın onunla ortak bir düşmanı
vardı. [55] 30 Mart günü, Suriye ordusunun ülke çapındaki istikrarlı askeri
kazanımlarının ardından ise Dışişleri
Bakanı Rex Tillerson, Washington'un uzun
süredir devam ettirdiği Esad'ı devirme politikasında çarpıcı bir u dönüşünü
duyurarak “Başkan Esad'ın uzun vadedeki
statüsüne Suriye halkı karar verecektir” dedi. [56] Tillerson'ın vurgularının ardından Trump yönetiminin üst düzey bir yetkilisi, politika
değişikliğinin “bir gerçekçilik önlemi
olduğunu, sahadaki gerçekleri kabul ettiğini” tasdik ederek, “Esad'ın bütün ülke üzerinde kontrolünü
yeniden sağlayacak yeterli gücü asla bulamayacağını” ekledi. [57] Ancak bir
hafta sonra hem Trump hem de Tillerson yeniden, Esad'ın gitmesi arayışında olduklarının sinyallerini
verdi. [58] Sebebi mi? Esad'ın, akla
gelebilecek en intihar niteliğindeki eylemi yapıp, kendi geleceğini konsolide
etmesi kuvvetle muhtemel barış görüşmelerinin arefesinde, hiçbir stratejik
önemi olmayan bir bölgede kendi halkına karşı zehirli gaz kullanıldığı iddia
ediliyordu.
İlk elden, Trump'ın Ortadoğu politikası selefininkinden
bir düzeyde farklılaşacak gibi görünse de, Balkanlaştırma politikasına son
vermesi muhtemel gibi görünmüyor. Aksine Trump, göreve başlayalı daha birkaç
gün olmuşken, “kesinlikle güvenli
bölgeler kuracağını” söyledi ve aktarıldığına göre Pentagon ve Dışişleri
Bakanlığı'ndan, bu bölgelerin oluşturulması için 90 gün içinde bir plan taslağı
hazırlamasını istedi. [59] Dahası, CIA'in
“ılımlı isyancılara” giden
dondurulmuş finansmanları Nisan ayı başlarında, Batı, Körfez ve Türkiye destekli, içinde El Kaide'nin kopyası Ahrarüşşam'ın baskın bir rol oynaması
muhtemel olan yeni bir askeri ittifakın kurulması sonrasında yeniden
başlatıldı. [60] Son olarak, “güvenli
bölgeler” hakkındaki tartışma, ABD
askerlerinin ve askeri varlıklarının hem Suriye hem de Irak'taki artan
yoğunlaşmasıyla kesişiyor [61] ve bu
hiç şüphesiz mezhepsel gerilimleri kızıştıracaktır, zira ABD, kendisiyle yan yana gelen etnik ve
dinsel azınlıklara lojistik destek ve finansman sağlamak yoluyla böl ve ele
geçir oyunu oynamaya devam etmektedir. Humus yakınlarındaki Suriye ordusuna
ait hava üssüne yapılan füze saldırılarının ardından Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, Trump'a, 150 bin askeri Suriye'ye indirecek bir planı imzalamasını
dahi tavsiye etti. [62]
Bütün bunlar Trump'ın gerçekte ABD dış
politikasıyla yükümlü olmadığına işaret ediyor. Onun İsrail'e verdiği koşulsuz desteğe ilave olarak, savaşa susamış çok
sayıda şahin general de Trump yönetimi içinde üst düzey
görevlerde yer alıyor. William Hartung, “Generalleri seven başkan” başlıklı makalesinde, Trump'ın dış politikasının diplomatlardan ziyade askerler tarafından
yönlendirilmesinin son derece muhtemel olduğunu gösterdi. [63] Nitekim
araştırmacı gazeteci Nafeez Ahmed de şu gözlemde bulundu:
“Trump yönetimi derin
devletin dışında faaliyet yürütmüyor, fakat içindeki unsurları, onlara hakim
olmak ve yeni bir misyon için güçlendirmek amacıyla mobilize ediyor. Devlet
yapısını tersyüz etmek için değil, daha geniş bir ulus-üstü derin sistem
üzerindeki algılanan bir krize karşı onu konsolide etmek ve derin devleti
birbiri ardınca gelen Amerikan yönetimlerinin başarısızlıklarını sebep olduğu
gerilemeden kurtarmak için çabalıyor. [...] Trump'ın ABD istihbarat
topluluğuyla olan çatışmalarının mutlaka onun askeri-endüstriyel yapıyla ters
düştüğü anlamına geleceğini varsaymak hata olacaktır. Bilakis, onun savunmaya
tayin ettiği kişiler ve danışmanları, askeri-endüstriyel yapının her yerinde
yerleşik haldeler.”[64]
Bu yüzden, Trump yönetimi karşıtı ana akım
uzmanlar - New York Times (Thomas Friedman; Bilderberg
katılımcısı ve Dış İlişkiler Konseyi (CFR) ve Üçlü Komisyon üyesi) ve Guardian (Hamish de Bretton-Gordon) gibi [65] – Suriye'nin parçalanmasını
savunmaya devam ederken, Trump da memnuniyetle onların tavsiyelerini izliyor.
Hatta Trump'ın eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn, 2015 yılında Der
Spiegel dergisine
verdiği bir röportajda Suriye'de çok-uluslu işgal önerisinde dahi bulunmuştu:
“Acı gerçek şu ki, karaya
birlikler çıkarmamız gerekiyor. Düşmana [IŞİD] karşı yalnızca hava
saldırılarıyla başarılı olamayız. [...] Balkanlardan bazı dersler
çıkarabiliriz. Stratejik olarak ben, Ortadoğu krizinin o zaman desteklediğimiz
şekilde kesitlere ayrılmasını ve bazı ülkelerin bu kesitlerin sorumluluğunu
almasını öngörüyorum. [...] Amerika Birleşik Devletleri bir kesiti almalıdır,
Ruslar birini, Avrupalılar da başka birini. Araplar da bu türden bir askeri
operasyona dahil olmalı ve her kesitin parçası olmalıdır.” [66]
Bu yüzden Trump yönetiminin ve içindeki etkili
generallerin Pentagon'dan gelen emirleri izlemesi muhtemeldir. Bu sebeple şu
andaki ABD politikası, Pentagon'la yakın
ilişkileri olan RAND kuruluşunun
yayınladığı, “Suriye için bir barış
planı” isimli üç parçalı seride taslağı çizilen türden bir Suriye'yi
parçalama stratejisine yakın olabilir. İlk belge, CFR'de üst düzey görevli ve Bilderberg
katılımcısı olan, Eylül 2015'te Obama'nın danışmanlığından istifa
edip Politico dergisi için radikal bir ademi
merkezileşme yanlısı bir serbest kürsü yazısı yazan Philip Gordon tarafından şekillendirilmeye başlamıştı. [67] Bu ilk RAND raporunda, aralarında Gordon'un da
olduğu yazarlar, “güvenli bölgeler”
kurmanın “statükodan çok daha iyi ve
mevcut seçeneklerin herhangi birinden çok daha pratik olduğunu” ileri
sürüyordu. [68] İkinci belgede ademi merkezileşmeden özerkliğe kadar bir dizi
seçenek sundular; [69] Şubat 2017'de yayınlanan sonuncusunda ise yeni yönetime,
o tarih itibariyle Suriye ordusunun Halep'i geri almış olmasına ve RAND'ın önceki planlarını altüst eden
başka askeri ve diplomatik kazanımlar elde etmiş olmasına rağmen, “kontrol bölgeleri” kurmak yoluyla
Balkanlaşmış bir Suriye'yi hayata geçirmeyi önerdiler.
İlk yayınlarından itibaren RAND,
tıpkı (seçilmesinden kısa süre sonra Trump'a tavsiyeler vermeye başlayan)
Kissinger gibi, Suriye'nin
parçalanmasına Esad'ın devrilmesi karşısında öncelik verdi ve son
makalelerinde yazarlar, “Esad'ın
öngörülebilir bir gelecek boyunca iktidarda kalacağı artık kesindir ve yaygın
şekilde kabul görmektedir” itirafında dahi bulundu. [71] Dahası, 2015 yılında
egemen Suriye hükümetinin “kontrol alanının” yalnızca Lübnan'la olan sınır
bölgesinden Humus ve Hama'ya, oradan da Akdeniz sahilindeki Lazkiye ve Tartus
vilayetlerine uzanacağını öngördükleri halde, şimdi hükümetin Halep ve Palmira
dahil olmak üzere bütün Batı Suriye üzerinde kontrol sağlamasını kabul etmek
zorunda kaldılar; ancak buna güneyde Deraa civarındaki bölge, İdlib ve
kuzeydeki Türkiye kontrolündeki bölgeler ile Kürt kontrolündeki bölgeler dahil
edilmedi. Ancak RAND ABD hükümetine,
Batı ve Körfez destekli terörist isyandan geriye kalan parçaların
temizlenmesini, bazı yabancı ülkelerin cihadçılara yardım etmeye son vermesi
halinde Rusya'nın desteğiyle bunu yapabileceği kesin olan Suriye hükümetine
bırakmasını tavsiye etmedi. Düşünce kuruluşu bunun yerine, egemen Suriye'den
mümkün olduğunca fazla toprağın koparılması önerisinde bulundu, bunu ise şu
sebeple mümkün gördü:
“Batıda rejim temel olarak
kendi yönetimini konsolide etmeye, direniş parçalarını ortadan kaldırmaya,
İdlib'de ŞFC'den [Şam'ın Fethi Cephesi, eski adıyla Nusra Cephesi, namı diğer
El Kaide] gelen aşırıcı tehditlerle uğraşmaya ve altı yıllık savaşın yıktığı
bölgeleri yeniden inşa etmeye odaklanacaktır. Esad rejimini koruma sözü vermiş,
ancak şu anda kontrol etmediği bölgeleri geri almasına yardım etme sözü
vermemiş olan Rusya ve İran da desteklerini devam eden hücum operasyonlarından
ziyade yeniden inşa ve savunmaya odaklayacaktır.”[72]
RAND İdlib'in hükümetin eline geçmesinin muhtemel olduğunu kabul
etti, ancak bu, Türkiye, Körfez devletleri, İsrail ve ABD'nin, vekil
güçlerinin savaşmadan geri çekilmesine izin vereceği anlamına gelmiyor. Türkiye'nin Rusya'yla yaptığı bir anlaşma doğrultusunda Türkiye'nin
desteklediği silahlı grupların, Doğu Halep'in yıllardır devam eden aşırıcı işgalinin
ertesinde silahlarıyla birlikte İdlib'e
gitmesine izin verildi. [73] Nitekim, Batı medyasının Halep'in geri alınmasını
çevreleyen ikiyüzlü feryatları ve dış destekli cihadçıları kahramanlaştırması
sayesinde El Kaide bağlantılı binlerce savaşçının otobüslerle, isyancıların
kontrolündeki İdlib'e götürülmesine izin verildi. [74] İlave olarak, Nisan başındaki Han Şeyhun kimyasal
saldırısından iki gün sonra CIA, Kuzey Suriye'deki isyancılara lojistik destek
ve finansman sağlanmasını yeniden başlattı. Bunun hemen öncesinde, “İdlib
vilayeti, Halep vilayetinin batı kısmı ve Lazkiye vilayetinin bazı kısımlarında
askeri kontrolü konsolide etmek” üzere, “Suriye'nin Dostları” koalisyonunun
himayesi altında, “isyancı gruplardan” müteşekkil yeni bir askeri ittifak oluşturulmuştu.[75]
Bir “Özgür Suriye Ordusu”
(ÖSO) kaynağına göre Türkiye, Suriye'de gerçekleşecek ve İdlib vilayetine odaklanacak Türk
operasyonlarının ikinci safhasına öncülük etmek üzere birleşik bir isyancı
ordusu tesis etmeyi planlıyor. [76] İlave olarak RAND, Türkiye'nin Fırat Kalkanı Operasyonu'yla elde ettiği
toprakları geri vermeyeceği öngörüsünde bulundu ve Türkiye'nin kendi “kontrol
bölgesini” (RAND'ın raporunun yayınlanmasından kısa süre sonra gerçekten de
IŞİD'den aldığı) El-Bab'ı ve (şu an
halen Kürt kontrolünde bulunan) Menbic'i
de içine alacak şekilde genişletme arayışında olabileceğini ekledi. Türkiye şu
anda ÖSO'ya “tali operasyonlarda” destek vermek üzere bir “Özgür Suriye Polisi”ni eğittiği için, gerçekten de yakın zamanda
Suriye'den ayrılmayacak gibi görünüyor. [77] RAND, Suriye'nin kuzeyindeki Kürtler ile Türkiye arasındaki rekabet
konusunda ise üç kontrol bölgesinin sabitlenmesi öngörüsünde bulundu: ÖSO
tarafından kontrol edilen ve Türkiye tarafından desteklenen bir Arap bölgesinin
birbirinden ayırdığı iki Kürt bölgesi. Kuruluş,
“Amerika Birleşik Devletleri'nin hem Kürt hem de Türk partnerlerini
desteklemeye devam edebileceği, ama aynı zamanda onları kısıtlayabileceği”, bir
başka deyişle ikisini birbirine karşı kullanabileceği değerlendirmesinde
bulundu.
RAND, güneyde, Mart 2011'de yabancı destekli cihadçı isyanının
başladığı Deraa civarındaki
muhalefetin daha ılımlı Batı destekli gruplardan oluştuğunu ileri sürdü.
Yazarlar, bölge artık Şam için stratejik risk oluşturmadığından, Suriye hükümetinin
bir ulusal ateşkes bağlamında onları tolere edebileceğini savundu. Bu
doğrultuda İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Nisan ayı başlarında, Suriye'nin İsrail ve
Ürdün sınırı üzerinde Suriye hükümeti, İran ve Hizbullah'a karşı bir tampon
bölge kurulması yönündeki arzusunu ifade etti. [78] Bu şüphesiz, İsrail'in
yasadışı şekilde işgal edilmiş Golan
Tepeleri'ni Suriye'ye geri verme olasılığını daha da azaltacaktır. Dick Cheney ile bağlantılı bir Amerikan şirketi 2013
yılında İsrail hükümetinden Golan
Tepeleri'nde petrol ve doğalgaz arama hakkı aldığından, bu durum ABD'ye de
fayda sağlayacaktır. [79]
Son olarak, RAND'a
göre Doğu Suriye'deki IŞİD kontrolündeki bölgeler de yeniden şekillendirilecek.
Yazarlar, “bölgedeki ABD müttefiklerinin çoğunu kızdıracağı” ve Washington'un
“ılımlı” vekil güçlerinin aksine Suriye ordusunun IŞİD'in geri dönmesini
engellemeyebileceği gerekçesiyle, ABD destekli Kürt güçlerinin Arap yedek
güçlerle birlikte, hızlı davranıp Rusya destekli Suriye hükümeti geri almadan Rakka'yı almasını istedi. Bununla
birlikte Rakka'nın Kürt kontrolüne
girmesinin Türkiye tarafından tolere edilmeyeceğini kabul etti ve bu yüzden Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDF)
Kürt bileşeninin, şehir alınır alınmaz Rakka'dan
ayrılıp şehri Arap “kurtarıcılara” bırakmasını önerdi. En sonu, RAND, IŞİD'i Deyrüzzor dolaylarındaki son kalesinden çıkarmak için bir
Amerikan-Rus ortak çabası çağrısında bulundu ancak Şam'ın halihazırda bir
ayağının orada olması (ve Eylül 2016'da Amerika'nın kazayla olduğu iddia edilen
şekilde bombalaması sonrasında oraya tutunması) sebebiyle, şehrin Suriye
hükümeti otoritesine geri dönmesinin muhtemel olduğunu kabul etti. Bununla
birlikte ABD kısa süre önce Suriye-Ürdün sınırına güç konuşlandırdı ve bu
sebeple, Suriye topraklarına yönelik potansiyel bir ihlalin arkasından Suriye
ordusundan önce Deyrüzzor'a ulaşmayı
deneyebilir.[80]
Bu şekilde, Körfez ülkeleri, Türkiye, İsrail ve NATO'nun uzun
zamandan beri egemen Suriye hükümetinden koparıp şekillendirmeyi umduğu Sünni
ağırlıklı anakara bütün bu gelişmelerin ardından ortaya çıkabilir. Fakat bu
çabada hayati önemde olan bir mesele, Suriye hükümetinin IŞİD'i Rakka'dan çıkarma operasyonunun dışında
bırakılmasıdır. Bu yüzden hükümet güçleri Halep'in
doğusunda ve Esad Gölü boyunca
güneye doğru uzanan bölgelerde hızlı kazanımlar elde ederken SDF, ABD'nin bolca desteğiyle, Mart
ayında Fırat Nehri'ni geçebildi ve bu şekilde hükümet güçlerinin Rakka yönündeki olası ilerleyişini
kesebildi. Mart sonu itibariyle SDF
aynı zamanda, deposu olan Esad Gölü'ne
dayanan stratejik önemdeki Tabka Barajı'na
da ulaştı ve bu şekilde, ülkenin tarım ve hayvancılıkta kullanılan ana su
kaynaklarından biri üzerinde kontrol sağladı. [81] Bu, akla, Suriye'nin
kuzeydoğusundaki Kürt kontrolündeki Haseke
vilayetinin ülkenin tarım ve petrol zenginliklerinin önemli bir bölümünü
içerdiğine işaret eden Maram Susli'nin dillendirdiği
kaygıları getiriyor. Geçmişte hükümet zenginlikleri ülkenin 23 milyon sakininin
tamamı tarafından paylaşılırken, federalizm ya da bölünme, kaynak imkanlarını
nüfusun yalnızca bir kesimine bırakacaktır. [82] Bu yüzden Suriye hükümeti
ülkenin ana nüfus merkezleri üzerindeki kontrolünü konsolide ederken, bu
kalabalık bölgeler için şiddetle ihtiyaç duyulan kaynakların bulunduğu, daha
seyrek nüfuslu bölgeler, eski sahiplerine asla geri dönemeyebilir.
Bu esnada Irak'ta, yıllar süren İngiliz-Amerikan işgali,
ardından gelen Şiiler liderliğindeki hükümetler, Kürtlerin daha güçlü özerklik
talepleri, mezhepçi milislerin yükselişi ve El Kaide ve IŞİD'in ortaya çıkışı
gibi faktörlerin tümü mezhepsel bölünmenin daha da artmasına katkıda bulundu ve
bugün Iraklılar, birbirini geçmişte hiç olmadığı şekilde öldürüyor. Şimdi,
Sünniler, Şiiler ve Kürtlerin dışındaki azınlıklar da özerklik yemini ediyor.
2016 yılında Al-Monitor, Türkmenlerin Ninova eyaletinin
merkezinde bağımsızlık çağrısı yaptığını, Hıristiyanların ve Ezidilerin de aynı
eyalette kendi özerk bölgelerini tercih ettiğini aktardı.[83] Bu
yılın Mart ayında bu durum en sonunda, üç azınlığın ortak bir açıklamayla
ülkenin kuzeyinde üç komşu yarı özerk bölge çağrısında bulunmasıyla sonuçlandı:
Türkmenler için Tel Afer, Asuri Hıristiyanlar için Ninova Ovası
ve Ezidiler için Sincar vilayeti.[84]
IŞİD yeryüzünden silindikten sonra Irak'a
ne olacağını zaman gösterecek, fakat uzun ve kademeli Balkanlaşma süreci bugün
halihazırda geri dönüşsüz hale gelmiş gibi görünüyor.
Bas Spliet | April 23, 2017
newsbud.com
Çeviri: Selim Sezer
www.medyasafak.net
14.05.2017
Makalenin Aslı İçin Bakınız:
http://kaziminci.blogspot.com.tr/2017/05/the-balkanization-of-syria-iraq-roadmap_12.html
Makalenin Aslı İçin Bakınız:
http://kaziminci.blogspot.com.tr/2017/05/the-balkanization-of-syria-iraq-roadmap_12.html
Bu bölümün notları:
[54] James Dobbins, Philip Gordon ve Jeffrey
Martini, A peace plan
for Syria III: agreed zones of control, decentralisation and international
administration (RAND Corporation, 2017),1,
[55] Tom McKay, “Here are 45 times Trump said attacking Syria
was a bad idea and might start World War III,” Mic, 07.04.2017,
[56] Tyler Durden, “McCain furious at Rex Tillerson for saying
Assad can stay,” Zero
Hedge, 31.03.2017,
[57] “US changes its policy on Assad staying in power,” New York Post,
31.03.2017,
[58] Jacob Pramuk, “Trump, Tillerson suggest Assad should be
removed, in apparent reversal,” CNBC,
06.04.2017,
http://cnbc.com/2017/04/06/trump-tillerson-suggest-assad-should-be-removed-in-apparent-reversal.html.
[59] Julia Edwards Ainsley ve Matt Spetalnick, “Trump says he
will order ‘safe zones' for Syria,” Reuters,
25.01.2017,
[60] Mariya Petkova, “Syria's ‘moderate rebels' to form a new
alliance,” Al-Jazeera,
06.04.2017,
[61] Whitney Webb, “Safe zones as soft military occupation:
Trump's plan for Syria, Iraq is taking shape,” Mintpress News, 04.04.2017,
[62] Mike Cernovich, “H. R. McMaster manipulating
intelligence reports to Trump, wants 150,000 ground soldiers in Syria,” Medium, 09.04.2017,
“Report: US boots on the ground in Syria by June,” Russia Insider,
09.04.2017,
[63] William Hartung, “The president who loved generals: Trump's
foreign policy will be led by the military, not diplomats,” Salon, 10.03.2017,
[64] Nafeez Ahmed, “How the Trump regime was manufactured
by a war inside the deep state,” Insurgence
Intelligence, 10.02.2017,
[65] Thomas Friedman, “President Trump's real-world Syria
lesson,” New York Times,
05.04.2017,
Hamish de Bretton-Gordon, “After missiles, the plan: here's how
Syrian safe zones could actually work,” Guardian,
07.04.2017,
[66] Matthias Gebauer ve Holger Stark, “We were too dumb: ex-US
intelligence chief on Islamic State's rise,” Michael Flynn ile röportaj, Der Spiegel,
29.11.2015,
[67] Philip Gordon, “It's time to rethink Syria,” Politico,
25.09.2015,
[68] James Dobbins, Philip Gordon ve Jeffrey Martini, A Peace plan for Syria (RAND
Corporation, 2015), 9,
[69] James Dobbins, Philip Gordon ve Jeffrey Martini, A peace plan for Syria II: options for
futuregovernance (RAND Corporation, 2016),
[70] Dobbins, Gordon ve Martini, A peace plan for Syria III.
[71] Dobbins, Gordon ve Martini, A peace plan for Syria III,
4-5.
[72] Dobbins, Gordon ve Martini, A peace plan for Syria III,
7.
[73] Fehim Taştekin, “Is Turkey rattled by Russian-Kurdish
deal?”, Al-Monitor,
24.03.2017,
[74] Bas Spliet, “Coverage of Aleppo: a new low in the
mainstream media's integrity,” Scrutinised
Minds, 03.02.2017,
[75] Petkova, “Syria's ‘moderate rebels' to form a new
alliance.”
[76] Petkova, “Syria's ‘moderate rebels' to form a new
alliance.”
[77] Khaled al-Khateb, “Free Syrian Army getting backup from
Turkish-trained police,” Al-Monitor,
23.03.2017,
[78] “Israel seeks buffer zone on borders with Syria,” Middle East Monitor,
08.04.2017,
[79] Daniel Graeber, “Cheney-linked company to drill in occupied
Golan Heights,” Oil
Price, 22.02.2013,
[80] “Syrian war report - april 10, 2017: US deploys forces at
Syrian-Jordanian border,” South
Front, 10.04.2017,
http://southfront.org/syrian-war-report-april-10-2017-us-deploys-forces-at-syrian-jordanian-border/;
Tony Cartalucci, “Syria: watching the Jordanian border,” Land Destroyer,
14.10.2017,
[81] “Syria's Tabqa Dam: a strategic prize,” Arab News,
29.03.2017,
[82] Maram Susli, “Why a Kurdish enclave in Syria is a very bad
idea,” Global Research,
06.04.2016,
[83] Wassim Bassem, “Iraq's Turkmens call for independent
province,” Al-Monitor,
14.10.2016,
[84] Saad Salloum, “Iraqi minorities move forward with autonomy
plan,” Al-Monitor,
16.03.2017,