Çin’in en çok izlenen TV kanallarından biri olan Hong Kong merkezli Phoenix TV’ye bağlı ifeng haber sitesi, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yapılan bir röportajı yayınladı
Türkiye’de yapılan anayasa oylamasının hemen arkasından iki bölüm olarak yayınlanan bu oldukça özel röportaj, Vatan Partisi heyetinin geçen yıl sonunda ÇKP’nin daveti üzerine Çin'e yaptığı seyahat sırasında yapılmıştı.
Phoenix’e bağlı TV kanalları ve internet siteleri Çin anakarasında yayıncılık yapma hakkına sahip çok az özel basın kuruluşları arasında yer alıyor. Röportajı yapan ifeng haber sitesi, özel bir yayın kuruluşu olması sebebiyle Çin'de olduğu kadar Çin dışında da dikkatle takip ediliyor.
İşte, Emrah Alan'ın çevirisiyle, ifeng haber sitesi tarafından 17 Nisan 2017'de yayınlanan Doğu Perinçek röportajının ilk bölümü:
Erdoğan bir 12 yıl daha yönetimde olabilir, ama bu Türk (Doğu Perinçek ç.n.) bunun olamayacağını söylüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden bugüne değin Türkiye’de hep parlamenter sistem vardı. Ancak bu durum 17 Nisan 2017’de değişti: Türkiye’nin anayasasını değiştirmek için yapılan referandumun resmî olmayan sonuçları duyuruldu ve yüzde 1,5 gibi az bir farkla yeni anayasa kabul edildi. Bunun anlamı şu: Türkiye parlamenter sisteminden başkanlık sistemine geçti,. Bu radikal değişiklikten hemen önce, Phoenix Referans (ifeng ç.n.) olarak Vatan Partisi Genel Başkanı sayın Doğu Perinçek ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Şu anki Türkiye'yi tanımak için söyleşimizin birinci bölümünü yeniden yayınlıyoruz.
'TERÖRLE MÜCADELE TÜRKİYE VE ÇİN’İN ANA KONUSUDUR'
Phoenix Referans: Sayın Perinçek, biliyoruz siz Çin halkının eski bir dostusunuz. Geçen yıl Güney Çin Denizi sorunun uluslararası arenaya götürülmesinden sonra siz de Çin’e olan desteğinizi açıklamıştınız. Bu seferki Çin ziyaretinizde hangi ana başlıklar gündeminizde?
Doğu Perinçek: En önemli konu terörle mücadele. Batı Asya ve Orta Asya’da birçok terörist örgüt var, bunların içlerinden bazıları aşırı milliyetçi, bazıları ise aşırı dinci. Arkalarında özel bir ülke bir desteği olmadan bu örgütlerin bir işlevi yoktur. Terörle mücadele Türkiye ve Çin’in ana konusudur ve bu konu Türkiye ve Çin işbirliği içindedir. Bu terörist örgütlere karşı mücadele sadece bu iki ülkenin meselesi değil aynı zamanda dünyadaki tüm ülkelerin de sorumluluğudur.
İkincisi karşılıklı iş birliğiyle gelişmek. Şu an Türkiye ciddi bir ekonomik krizin içinde. Bu ekonomik krizin başlıca nedeni daha önce uygulanan yanlış ekonomik politikalardır. Eğer Çin ile Türkiye işbirliği yapıp, Türkiye bir üretim ülkesi haline gelirse, karşı karşıya olduğumuz ekonomik krizin çok hızla üstesinden geliriz. Üçüncü konu ise iki parti (Vatan Partisi-Çin Komünist Partisi ç.n.) arasındaki ilişkileri geliştirmek.
'ERDOĞAN KEMALİST DEĞİLDİR ANCAK KEMALİZM YOLUNDADIR'
Erdoğan geçen yılki darbeden sonra orduda, üniversitede ve basında bir temizlik başlattı. Bazılarına göre Türkiye Kemalistleşmede farklılaşıyor. Ne diyorsunuz?
Erdoğan Hükümeti’nin temizlediği bu kişiler Kemalist değildir. (Kemalizm cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, devletçilik ilkelerini içerir. ifeng’in notu) Aksine Kemalizm karşıtılar.
ABD tüm NATO ülkelerinde bazı yeraltı örgütlerini destekler. Bu örgütlerin görevi bu ülkelerdeki tüm kurumların işleyişini etkilemek hatta ülkeyi kontrol etmektir. Bu örgüt İtalya’da bir yeraltı örgütü olarak Gladyo adıyla bilinir. (Gladyo, NATO’nun bir gizli örgütüdür. Bu örgüt zaman içerisinde sol örgütleri taklit ederek şiddete başvuran eylemler yaptı. 1990’da eski İtalya Başbakanı Giulio Andreotti parlamentoda bu planı ifşa etti. 2006’ya gelindiğinde ABD Gladyo’nun varlığını kabul etti. Ancak hiçbir terör aktivitesini kabul etmedi ve bunların Sovyetler Birliği’nin propagandası olduğunu iddia etti. ifeng n.)
Bu örgütü tanımlayacak olursak, biz de aynı adı kullanarak bu örgüte “Türkiye Gladyosu” diyoruz. Türkiye NATO’ya girdikten sonra ABD bu gizli yeraltı örgütünü Türkiye’de de kurdu. Bunlar Türk yargısının, polisinin, ordunun her bölümünde büyük bir güce eriştiler. Son birkaç yıldan bu yana da FETÖ Gladyo içerisinde önemli bir rol aldı. Hatta bu FETÖ 2007 yılından 2014 yılına kadar Türk Ordusu’nun yüksek rütbeli subaylarını ve Vatan Partisi yöneticilerini hapse atabildi. Hedefleri Büyük Ortadoğu Projesi’ne göre Türkiye’yi bölmek ve aynı zamanda Ortadoğu’da Kürdistan’ı kurmaktı.
Türkiye’de bunlarla mücadele edecek sadece iki cephe vardır: Birincisi Türk Ordusu’ndaki Kemalist subaylar, ikincisi Vatan Partisi üyeleridir. Bu insanlar FETÖ ile mücadele ettiler ve FETÖ’yü yendiler. Şu anda Türkiye’de bini aşkın FETÖ’ye bağlı asker hapishaneye girmiştir. Bu rakamın yüzden fazlası yüksek rütbelidir. Daha önce Vatan Partisi’nin önemli isimleri hapisteydi, Erdoğan ve Gülen Hareketi işbirliği içindeydi ve Vatan Partisi’ne karşı bir temizleme harekâtı yapılıyordu. Ancak FETÖ artık kaybetmiş durumdadır ve her şey onların istediği yönde gelişiyor.
Yani şu anda Vatan Partisi ve Erdoğan, Gülen Hareketi’ne karşı birlikte mi mücadele ediyor?
Evet. Ancak FETÖ karşıtı proje Vatan Partisi’ne aittir. FETÖ Türkiye’deki en tutucu ve en aşırı dinci örgüttür. Ayrıca ABD’ye en çok biat eden dinci örgüttür. Üstelik dünyada da etkilidir. Örneğin Asya ülkelerinin büyük bölümünde, Afrika’da (Hatta Çin’de bile) etkilidir. Bu nedenle FETÖ’ye karşı alınan önlemler Kemalizm karşıtı değil, aksine Kemalizm’e uymaktadır.
Yani şu anda Erdoğan ve Vatan Partisi Kemalizm yolunda ilerliyor...
Aslında Gülen Hareketi bakımından, Erdoğan’ın Gülen Hareketini etkisizleştirmekten başka seçeneği yoktu. Ama bu Erdoğan’ın Kemalizm’e inandığı anlamına gelmez. Aslında Erdoğan iç dünyasında önemli bir Kemalizm karşıtı kişiliktir. Ancak Kemalizmin Türk toplumu üzerindeki etkisi çok büyük olduğu için Kemalizm karşıtı olsanız bile sonunda yine de Kemalizm’in yolundan yürürsünüz.
'ERDOĞAN 2019 SEÇİMLERİNİ KAZANAMAYACAK'
Başka bir soru. Eğer anayasa değişikliği oylaması geçerse Erdoğan’ın kendi görev süresini 2029’a kadar uzatma umudu var. Gücü elinde tutacağı bu uzun zaman süresince Türk halkına etkisi nasıl olacak?
Erdoğan 2019’a kadar cumhurbaşkanı kalacak ama bana göre 2019 yılından sonra tekrar seçilemeyecek.
Bunun nedenini sorsak.
Çünkü Türkiye’nin şu anda karşı karşıya olduğu ekonomik kriz için Erdoğan hükümetinin somut bir çözüm politikası yok. Türkiye şu anda çok ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bir yıl içerisinde Türkiye’nin 200 milyar dolardan fazla paraya ihtiyacı var.
Bu yüzden diyorsunuz ki Erdoğan’ın bu soruna bir çözümü yok…
Üretim ekonomisi politikalarını değil, tersi yönde politikalar uyguluyorlar.
Üretim ekonomisi ya da ...?
Üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisi uyguluyorlar. Dünya ekonomik GPI (Gerçek Gelişim Göstergesi. ifeng. n.) göstergelerine göre Türkiye şu anda en çok borç alan ülke konumunda.
Yani bu ekonomik kriz nedeniyle, insanların hayat standartları etkilenecek ve Erdoğan oy kaybedecek…
Evet.
Şu anda görünen etkiler var mı? Krizin bazı göstergelerini söyleyebilir misiniz?
Şu anda var. Birçok fabrika kapandı. Türk lirası hızla değer kaybediyor. Daha iyi bir hayat için fiyatlar yükseliyor. İthal ürünlerin fiyatları ve üretim maliyetleri de artıyor. Birçok fabrika bu yükü kaldıramadığından ya kapanıyor ya da küçülmeye gidiyor.
20 yıl önce Türkiye sanayi ve tarım yönünden kendi kendine yeten altı ülkeden biriydi. Ama Erdoğan’ın neoliberal politikaları sonucunda günümüzde Türkiye tarım ürünlerini de ithal eder hale geldi. Günümüzde tohumların büyük bölümü ithal. Ticaret açığının etkisiyle Türk tarımında da sorunlar belirmeye başladı. Türkiye her yıl 45 milyar dolar ticaret açığı veriyor.
RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ (18 NİSAN 2017)
'TÜRKİYE YÖNÜNÜ DOĞU’YA ÇEVİRİYOR'
Batı basını ortak bir sesle Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesiyle demokrasinin biteceğinden yakınıyor. Erdoğan’ın artan gücüyle birlikte görünüşe göre Batı ile arası açılıyor. Peki, Türkiye nihaî olarak nereye gitmek istiyor?
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, yeni anayasa referandumu öncesinde, Türklerin çoktandır Doğu’ya yöneldiklerini keşfettik.
Bir yıldan fazla bir sürede Türkiye beklenmedik büyük bir değişim yaşadı.
Phoenix Referans: Arap Baharı sonrasında Türk dış politikası dış basında genel olarak başarısız olarak değerlendirildi. Siz Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğu Perinçek: Arap Baharı sırasında Türkiye’nin dış politikası yoktu. O zaman Türkiye’nin dış politikası ABD’ye bağımlıydı. Fakat şimdi bu durum değişti. 2014 yılından bu yana Türkiye’de büyük değişimler oldu. 2014 Baharında tutuklu askerler ve Vatan Partisi üyeleri serbest bırakıldı. O zamandan sonra Amerikan politikası başarısız oldu. Her şeyden önce Gülen örgütünün polis, yargı ve ordu içindeki kadroları temizlendi.
İkincisi, 24 Temmuz 2015’te Türkiye hükümeti ABD’nin Ortadoğu’da işbirlikçisi PKK’ya yönelik “terörizme karşı savaşını” başlattı. Bu nedenle Türkiye’de iki önemli olay meydana geldi: ABD Temmuz ayında son seçenek olarak başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından Türk Ordusu 24 Ağustos’ta “Fırat Kalkanı” harekâtını başlattı ve Kuzey Suriye’ye girdi. Şu anda Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyinde Türk Ordusu ve ABD Ordusu arasında çatışmalar yaşanıyor. Tabii ki Türk Ordusu ABD Ordusu ile doğrudan bir çatışma yaşamıyor, ancak (daha doğru bir ifadeyle) ABD’nin Ortadoğu’daki müttefikleriyle çatışıyor.
Türkiye ile ABD’nin birbirlerine olan karşıt konumları İran, Rusya ve Türkiye’nin ilişkilerinin gelişmesine yardımcı oldu. Şu anda Suriye, Rusya, İran ve Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ortaklaşa Ortadoğu’daki terör örgütlerine karşı mücadele ediyorlar. Rusya, İran ve Türkiye arasında Moskova Anlaşması imzalandı. Şu anda bu üç ülke Kazakistan’ın başkenti Astana’da Suriye sorunun çözümü hakkında görüşüyorlar.
Bir yıldan uzun zaman için büyük bir dönüşüm meydana geldi.
Bu yüzden denilebilir ki ABD’nin Ortadoğu’daki politikasının büyük bir bölümü başarısız oldu. Diğer taraftan, ABD ve Türkiye’nin bu sorunlarda yaşadığı karşıtlıklar nedeniyle, Türkiye her geçen gün Çin ile daha çok yakınlaşmak istiyor. Mesela Erdoğan hükümetinin Şangay İşbirliği Örgütüne katılma isteğini ifade etmesi gibi. Bundan başka, Türkiye’nin İran, Rusya ve Suriye ile yakınlaşma sürecinde Vatan Partisi önemli bir görev üstleniyor.
Sonuç olarak Türkiye bölünmemek ve toprak bütünlüğünü korumak için yavaş yavaş Atlantik sisteminden ayrılıp adım adım Avrasya’ya yaklaşıyor. Bu sadece politik bir yakınlaşma olmayıp aynı zamanda ekonomik bir yakınlaşmadır.
'TÜRKİYE ATLANTİK SİSTEMİNDEN KOPARAK AVRASYA’YA YÖNELİYOR'
Vatan Partisi’nin birkaç ülke ile barış anlaşması yapmada önemli bir rol oynadığını belirttiniz. Bunu biraz açıklayabilir misiniz? Bu süreçte oynadığınız rol arabuluculuk mu yoksa başka bir şey mi?
Öncelikle bu dış güçlerin Vatan Partisi’ne verdiği bir görev olmayıp, Vatan Partisi’nin kendi fikirlerini uygulamasıdır. İkincisi için somut bir örnek vereyim: Birçok Vatan Partisi yöneticisinin daha önce Rusya’ya ziyarette bulunması. Ben de 2015’te Esad ile temaslarda bulunmak için Suriye’ye gitmiştim. Ayrıca, Vatan Partisi’nin üyeleri Çin ve Rusya’da birçok görüşmeler yaptılar. Bu nedenle, eğer meseleye bu açıdan bakacak olursak 2014’ten sonra Türkiye diplomasisinin değişerek Atlantik sisteminden ayrılıp Avrasya’ya yöneldiği açıkça görülüyor. Bunun politik ve ekonomik iki boyutu var.
Ekonomik açıdan bakarsak, Türkiye’nin birinci ithalat ve ihracat ortağı Çin, ikincisi Rusya, daha sonra Almanya. Aslında, ABD’nin etkisinin çok olduğu dönemde Türkiye ekonomisi yavaş yavaş Doğu’ya yakınlaşmaya başlamıştı. Bu nedenle Türkiye’de kim hükümet olursa olsun hiç kimse Türkiye’nin Doğu’daki çıkarlarından vazgeçemez. Örneğin, Doğu’dan gelen (Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya) enerji kaynaklarının güvenliği Türkiye için bir zorunluluktur.
O nedenle enerji kaynakları açısından bakarsak Türkiye Doğu’dan kopamaz. Bu değişmeyecek bir yol. Dünya kamuoyunda bazı sorular var “Türkiye yeniden fikrini değiştirip ABD ile yakınlaşacak mı?” Bunun olması mümkün değil. Çünkü ilk olarak Türkiye bölünmeyi kabul etmez. İkinci olarak Türkiye ekonomisi zaten Doğu’ya yaklaştı.
NATO uzun zamandır gerçek Kemalizmin Türkiye’de gelişmesini kabullenemiyor. Öte yandan Rusya, İran, Çin gibi Doğu ülkeleri ise bunun aksine Türkiye’nin laikleşmesini ve Kemalizmin gelişmesini destekliyor.
İran’ı duymak sizi şaşırtmış olabilir. Çünkü İran Şii bir ülke, oysa Türkiye Sünni bir ülke. Aslında İran bu nedenle Türkiye’de Sünni muhafazakâr bir hükümetin varlığını istemiyor, aksine laik bir hükümet arzuluyor.
TSK'NIN OPERASYONLARI, ABD'NİN BATI ASYA POLİTİKALARININ İFLASI
Tekrar Ortadoğu’ya dönecek olursak. Türk ordusunun şu anda Suriye ve Irak’ın kuzeyinde konuşlanmış olduğunu biliyoruz. Bu kısa süreli bir harekât mı yoksa uzun süreli bir konuşlanma mı?
Bu askerî operasyonlar Türkiye’yi bölmeye çalışan faaliyetleri ve terörizmi yok etmek için yapılıyor. Bu operasyonların iki ana hedefi var. Birincisi PKK’ya karşı mücadele. İkincisi Kuzey Suriye’deki İŞİD güçleriyle mücadele. Şu anda zaten Türk ordusu aşırı İslamcı İŞİD’in Kuzey Suriye’deki güçlerini bastırdı. İŞİD’in içerisinde çok sayıda Orta Asya’dan gelen unsurlar var. Bunların içerisinde Sincan Uygur bölgesinden gelen, Doğu Türkistan İslamî Hareketinden teröristler de bulunmaktadır.
Bu durum (askerî operasyon) ne zaman biter? Bu Türkiye, İran ve Rusya arasındaki ortaklığın gelişmesine göre değişir. Eğer ortaklığın gelişmesi süratli olursa, bu durum hızlı bir biçimde son bulur. Ama bu askerî operasyon Batı Asya’daki ABD politikasının sonunun ilanıdır. ABD bu nedenle Türkiye’deki terörist hareketleri destekleyerek Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askerî operasyonunu durdurmasını istiyor.
Şu an Türkiye’de teröristlere yönelik yapılan aramalar sonucu ülke çapında 800’den fazla kişi yakalanmış durumda.
aydinlik.com.tr/06.05.2017
RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ (18 NİSAN 2017)
'TÜRKİYE YÖNÜNÜ DOĞU’YA ÇEVİRİYOR'
Batı basını ortak bir sesle Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesiyle demokrasinin biteceğinden yakınıyor. Erdoğan’ın artan gücüyle birlikte görünüşe göre Batı ile arası açılıyor. Peki, Türkiye nihaî olarak nereye gitmek istiyor?
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, yeni anayasa referandumu öncesinde, Türklerin çoktandır Doğu’ya yöneldiklerini keşfettik.
Bir yıldan fazla bir sürede Türkiye beklenmedik büyük bir değişim yaşadı.
Phoenix Referans: Arap Baharı sonrasında Türk dış politikası dış basında genel olarak başarısız olarak değerlendirildi. Siz Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğu Perinçek: Arap Baharı sırasında Türkiye’nin dış politikası yoktu. O zaman Türkiye’nin dış politikası ABD’ye bağımlıydı. Fakat şimdi bu durum değişti. 2014 yılından bu yana Türkiye’de büyük değişimler oldu. 2014 Baharında tutuklu askerler ve Vatan Partisi üyeleri serbest bırakıldı. O zamandan sonra Amerikan politikası başarısız oldu. Her şeyden önce Gülen örgütünün polis, yargı ve ordu içindeki kadroları temizlendi.
İkincisi, 24 Temmuz 2015’te Türkiye hükümeti ABD’nin Ortadoğu’da işbirlikçisi PKK’ya yönelik “terörizme karşı savaşını” başlattı. Bu nedenle Türkiye’de iki önemli olay meydana geldi: ABD Temmuz ayında son seçenek olarak başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Darbe girişiminin başarısız olmasının ardından Türk Ordusu 24 Ağustos’ta “Fırat Kalkanı” harekâtını başlattı ve Kuzey Suriye’ye girdi. Şu anda Suriye’nin kuzeyi ile Irak’ın kuzeyinde Türk Ordusu ve ABD Ordusu arasında çatışmalar yaşanıyor. Tabii ki Türk Ordusu ABD Ordusu ile doğrudan bir çatışma yaşamıyor, ancak (daha doğru bir ifadeyle) ABD’nin Ortadoğu’daki müttefikleriyle çatışıyor.
Türkiye ile ABD’nin birbirlerine olan karşıt konumları İran, Rusya ve Türkiye’nin ilişkilerinin gelişmesine yardımcı oldu. Şu anda Suriye, Rusya, İran ve Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ortaklaşa Ortadoğu’daki terör örgütlerine karşı mücadele ediyorlar. Rusya, İran ve Türkiye arasında Moskova Anlaşması imzalandı. Şu anda bu üç ülke Kazakistan’ın başkenti Astana’da Suriye sorunun çözümü hakkında görüşüyorlar.
Bir yıldan uzun zaman için büyük bir dönüşüm meydana geldi.
Bu yüzden denilebilir ki ABD’nin Ortadoğu’daki politikasının büyük bir bölümü başarısız oldu. Diğer taraftan, ABD ve Türkiye’nin bu sorunlarda yaşadığı karşıtlıklar nedeniyle, Türkiye her geçen gün Çin ile daha çok yakınlaşmak istiyor. Mesela Erdoğan hükümetinin Şangay İşbirliği Örgütüne katılma isteğini ifade etmesi gibi. Bundan başka, Türkiye’nin İran, Rusya ve Suriye ile yakınlaşma sürecinde Vatan Partisi önemli bir görev üstleniyor.
Sonuç olarak Türkiye bölünmemek ve toprak bütünlüğünü korumak için yavaş yavaş Atlantik sisteminden ayrılıp adım adım Avrasya’ya yaklaşıyor. Bu sadece politik bir yakınlaşma olmayıp aynı zamanda ekonomik bir yakınlaşmadır.
'TÜRKİYE ATLANTİK SİSTEMİNDEN KOPARAK AVRASYA’YA YÖNELİYOR'
Vatan Partisi’nin birkaç ülke ile barış anlaşması yapmada önemli bir rol oynadığını belirttiniz. Bunu biraz açıklayabilir misiniz? Bu süreçte oynadığınız rol arabuluculuk mu yoksa başka bir şey mi?
Öncelikle bu dış güçlerin Vatan Partisi’ne verdiği bir görev olmayıp, Vatan Partisi’nin kendi fikirlerini uygulamasıdır. İkincisi için somut bir örnek vereyim: Birçok Vatan Partisi yöneticisinin daha önce Rusya’ya ziyarette bulunması. Ben de 2015’te Esad ile temaslarda bulunmak için Suriye’ye gitmiştim. Ayrıca, Vatan Partisi’nin üyeleri Çin ve Rusya’da birçok görüşmeler yaptılar. Bu nedenle, eğer meseleye bu açıdan bakacak olursak 2014’ten sonra Türkiye diplomasisinin değişerek Atlantik sisteminden ayrılıp Avrasya’ya yöneldiği açıkça görülüyor. Bunun politik ve ekonomik iki boyutu var.
Ekonomik açıdan bakarsak, Türkiye’nin birinci ithalat ve ihracat ortağı Çin, ikincisi Rusya, daha sonra Almanya. Aslında, ABD’nin etkisinin çok olduğu dönemde Türkiye ekonomisi yavaş yavaş Doğu’ya yakınlaşmaya başlamıştı. Bu nedenle Türkiye’de kim hükümet olursa olsun hiç kimse Türkiye’nin Doğu’daki çıkarlarından vazgeçemez. Örneğin, Doğu’dan gelen (Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya) enerji kaynaklarının güvenliği Türkiye için bir zorunluluktur.
O nedenle enerji kaynakları açısından bakarsak Türkiye Doğu’dan kopamaz. Bu değişmeyecek bir yol. Dünya kamuoyunda bazı sorular var “Türkiye yeniden fikrini değiştirip ABD ile yakınlaşacak mı?” Bunun olması mümkün değil. Çünkü ilk olarak Türkiye bölünmeyi kabul etmez. İkinci olarak Türkiye ekonomisi zaten Doğu’ya yaklaştı.
NATO uzun zamandır gerçek Kemalizmin Türkiye’de gelişmesini kabullenemiyor. Öte yandan Rusya, İran, Çin gibi Doğu ülkeleri ise bunun aksine Türkiye’nin laikleşmesini ve Kemalizmin gelişmesini destekliyor.
İran’ı duymak sizi şaşırtmış olabilir. Çünkü İran Şii bir ülke, oysa Türkiye Sünni bir ülke. Aslında İran bu nedenle Türkiye’de Sünni muhafazakâr bir hükümetin varlığını istemiyor, aksine laik bir hükümet arzuluyor.
TSK'NIN OPERASYONLARI, ABD'NİN BATI ASYA POLİTİKALARININ İFLASI
Tekrar Ortadoğu’ya dönecek olursak. Türk ordusunun şu anda Suriye ve Irak’ın kuzeyinde konuşlanmış olduğunu biliyoruz. Bu kısa süreli bir harekât mı yoksa uzun süreli bir konuşlanma mı?
Bu askerî operasyonlar Türkiye’yi bölmeye çalışan faaliyetleri ve terörizmi yok etmek için yapılıyor. Bu operasyonların iki ana hedefi var. Birincisi PKK’ya karşı mücadele. İkincisi Kuzey Suriye’deki İŞİD güçleriyle mücadele. Şu anda zaten Türk ordusu aşırı İslamcı İŞİD’in Kuzey Suriye’deki güçlerini bastırdı. İŞİD’in içerisinde çok sayıda Orta Asya’dan gelen unsurlar var. Bunların içerisinde Sincan Uygur bölgesinden gelen, Doğu Türkistan İslamî Hareketinden teröristler de bulunmaktadır.
Bu durum (askerî operasyon) ne zaman biter? Bu Türkiye, İran ve Rusya arasındaki ortaklığın gelişmesine göre değişir. Eğer ortaklığın gelişmesi süratli olursa, bu durum hızlı bir biçimde son bulur. Ama bu askerî operasyon Batı Asya’daki ABD politikasının sonunun ilanıdır. ABD bu nedenle Türkiye’deki terörist hareketleri destekleyerek Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askerî operasyonunu durdurmasını istiyor.
Şu an Türkiye’de teröristlere yönelik yapılan aramalar sonucu ülke çapında 800’den fazla kişi yakalanmış durumda.
aydinlik.com.tr/06.05.2017