Amerikancı Türkçülüğü öğrenmiştik ama anlaşılan odur ki, Amerikancı Kürtçülüğü de öğrenmek zorundayız.
Hatırlanacağı gibi, Amerika’nın Türkiye’deki varlığı NATO, OECD, Dünya Bankası, İkili İstihbarat Antlaşmalarıyla yükselirken, Türk milliyetçileri solculara sürek avı yapıyorlardı.
1960 1985’li yıllarında, Amerikan milliyetçiliği tavan yapmıştı. Bu dönemler,Gladyo’nun darbeler yaptığı, hükümetler tayin ettiği, ekonomik ve siyasal etkinliğinin en yüksek olduğu yıllardı.
Galdyo Türk milliyetçiliğinin içinde İslamcılığın etkin olduğunu anladıkça, Amerika Türkiye içindeki örgütlenme stratejisini Siyasal İslam’a doğru yöneltmişti.
Bu süreçlerde, ideolojik farlılıklar nasıl oldu da, Amerikancılıkta birleşti derseniz, anlatayım.
Kürtçüler geçmişte, Marksist ve sosyalistlerdi. Sonradan ağızlarına sosyalizmi almamaları, liberallerin bu kadar Kürtçü ve şeriat destekçisi olmaları, Siyasal İslam’ın sınır tanımaz bir şekilde liberal ve Kürtçü çizgiye gelmesi, ülkemizdeki Amerikancılığın yükselmesini sağlamıştı.
Zaten BOP Projesi de böyle bir sürecin sonunda ortaya çıkmıştı.
Tanımlamaya çalıştığım bu ideolojik ve siyasal yapılanmanın sözcüleri, şimdilerde, PKK’yı YPG’den ve PYD’den ayırmaya çalışıyor. PKK başka, YPG başka diyorlar.
PKK başka PYD başka propagandası CIA’nın denetiminde olan medya aracılığıyla, zaten Avrupa halkına benimsetilmişti. Şimdi Türk halkını ikna etmeye çalışıyorlar.
Suriye Demokratik Güçleri içinde Araplar var. Hatta Türkler var diye… Ne hikmetse, savaşçıların %30 da kadınmış. İşin içine kadın savaşçıları da sokarak, seküler bir görünüm vermeye çalışıyorlar.
Kürtçülerin, siyasal İslamcıların, liberallerin aynı görüşte olması, yani PKK PYD’den farklıdır görüşü; Amerikancılıktan ileri gelmektedir.
Onların ortak dünyaları Amerika’dır.
Aslında, “YPG PKK değildir” propagandasının arkasında Amerikancıların olması tesadüf değildir.
Amerika bölgede ne Arap milliyetçiliğini ne de, gerçek Türk milliyetçiliğini artık kullanamaz.
Arap milliyetçiliği Baas şeklinde, anti Amerikan bir yapıda gelişmekte ve ABD’nin işine yaramaz bir durum ortaya çıkarmaktadır.
İran Fars milliyetçiliği de anti Amerika’ndır.
Geriye sadece Kürtçülük adına Amerikan Kürtçülüğü kalmaktadır.
Bir başka ifadeyle, bağımsız bir Kürdistan kurulması sadece emperyalizmin desteğine bağlı kalmaktadır.
Suriye’de kurulacak Amerikan destekli Kürdistan Arap milliyetçiliği ile eninde sonunda çatışacaktır.
Yapay Kürdistan’ın yaşaması, bölgedeki Türk ve Arap halkları milliyetçiliği tarafından ezilmesini gündeme getirecek ve silahı eline almayan Kürt halkı zara görecektir.
Amerika’nın Arap ve Türk milliyetçiğine karşı olması bunları kullanamamasındandır.
El Kaide ve DEAŞ gibi türevlerinin ortaya çıkması, yukarıda ifade etmeye çalıştığım etnik yapılanmanın sonucudur.
Amerika’nın bu konudaki planı ise şöyledir.
Türk halkına bu ayırımı yaparken derim ki, “PKK Marksist bir örgüttür. Oysa YPG Batı değerlerine bağlı, modern yapıya sahip savaşçılardan oluşan Kürt ve Arap halklarıdır. PKK gibi teröre bulaşmamıştır.”
Önümüzdeki günlerde evirip çevirip bu cümleyi kuracaklarından hiç şüpheniz olmasın!
Amerikancı İslamcılar, Amerikancı Kürtçüler ve liberaller demokrasi adına, bu propagandanın temel taşları olacaklardır.
Erdoğan’ın son Avrupa Zirvesinden çıkan ve bize 12 aylık ev ödevimizi bildiren AB Çalışmasında, görmek mümkündür.
Ev ödevimizin başında gene Kürtçülüğün demokrasi adına özgürleştirilmesini istemektedirler.
Tıpkı Osmanlıyı dağıtırken, Osmanlıdan azınlıklara demokrasi istedikleri gibi…
Bülent ESİNOĞLU
ulusalkanal.com / 29.05.2017