9 Mayıs 2017 Salı

Yüzde 36 olan Evet Nasıl Yüzde 51’e Çıktı

Halk Oylamasının ardından toplanan Bakanlar Kurulu’nda Tayyip Erdoğan, şu değerlendirmeyi yapıyor: 

“Referandum kararının Meclis’ten çıktığı hafta yapılan anketlerde, bu düzenlemeye destek yüzde 36-38 civarındaydı. AK Parti tabanındaki destek de yüzde 70’i geçmiyordu. Kısa sürede, yüzde 51.5 sonuç başarıdır, zaferdir." (...)

“Doğu ve Güneydoğu’dan gelen destek önemli. (...) Devletin terörle mücadele konusunda gösterdiği kararlılık, halkın desteğini gördü. Bundan taviz veremeyiz. Buradaki vatandaşların desteğini artırmak için çalışmalıyız. Terör örgütünün baskısı azaldıkça, ortam değişiyor. Bölgede, devlete ve hükümete güveni artırmalıyız.” 

(http://www.hurriyet.com.tr/kabinede-referandum-analiziyuzde-38den-51e-cikarmak-zaferdir- 40433324 )

AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay da, Halk Oylamasının başlarında Evet oylarının yüzde 40’ın altında olduğunu BBC muhabirine belirtmişti 

(http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39677767 ).

ANLAMLI SORU ORTADA

Bize vatandaşlarımız soruyor: Hayır kazanacak diyordunuz, ne oldu? Geleceği belirlemek açısından anlamlı soru budur.

Yüzde 36 olan Evet oyları nasıl oldu da iki ay içinde yüzde 51,5 oldu? Yüzde 15’lik artış, 7 milyon kadar oya denk düşüyor. Nasıl oldu da AKP, 7 milyon seçmeni iki ay içinde Evet vermeye ikna etti?

Bu soru üzerinde yoğunlaşmak, önümüzdeki seçimler açısından belirleyici önemdedir.

YANIT BÖLÜCÜ TERÖRE TAVIRDA

7 Haziran 2015 seçiminden beri oyların yön değiştirmesini belirleyen etken, teröre karşı mücadeledir, başka deyişle vatan bütünlüğüdür.

7 Haziran 2015 seçiminde yüzde 40.9 olan AKP oyları, beş ay geçmeden 1 Kasım 205 seçiminde yüzde 49,4 olmuştu. 24 Temmuz’u çıkış noktası alırsak, AKP oylarındaki 4 milyonluk yükseliş, aslında üç ayda gerçekleşti.

Üç ay gibi çok kısa bir sürede yüzde 8,5 oranındaki bu olağanüstü artışın tek bir nedeni vardı: Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 Temmuz 2015 günü PKK’yı silahla bastırma harekâtına başladı. Seçmen, teröre karşı kararlı tavıra oy veriyor. Türkiye’de oyların yönelişini belirleyen en önemli etken hâlâ, PKK’ya ve FETÖ’ye karşı mücadeledir, vatan bütünlüğünün sağlanmasıdır ve huzurun getirilmesidir.

CHP’NİN ÇIKMAZI

1 Kasım 2015 seçimi öncesinde 3 Eylül 2015 günü İstanbul’da buluştuğumuz zaman, Sayın Kılıçdaroğlu’na bölücü teröre karşı mücadele bayrağını açarak iktidar hedefiyle güçbirliği önerdik. Bize verdikleri imzalı yanıtta aynen şu yazılıdır: “Fay hatlarını çatlatırız.”

Bölücü teröre karşı mücadele, CHP’ye göre Kürt kitlelerini karşıya alıyor. İşte bu tavır, CHP’yi milletin büyük çoğunluğundan uzaklaştırmaktadır. CHP, son Halk Oylamasında da aynı çıkmazdaydı.

16 NİSAN SÜRECİNDE KAÇIRILAN FIRSATLAR

İki aylık Halk Oylaması sürecinde Hayır oylarını yükseltmek için çok önemli fırsatlar doğdu. Bu fırsatları değerlendirmek için her durumda CHP’yi uyarmaya çalıştık. Ancak karşımızda Atlantik sisteminin planlarının dışına çıkma isteği olmayan, HDP ve Fethullah mağdurlarından elini çekmeyen bir CHP bulduk.

1. CHP’NİN “KÜRDİSTAN” BAYRAĞINA İTİRAZI OLMADI

Birincisi, Barzani’nin ziyareti sırasında Başbakan Binali Yıldırım’ın arkasına Kürdistan flamasının asılmasıydı. Aynı flama, Esenboğa alanında da göndere çekilmişti. Vatan Partisi, buradan yüklendi ve Evet cephesini böldü. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Kürdistan flaması asılmasına çok sert tepki gösterdi. Hayır oyları birden yüzde 5 çevresinde yükseldi.

CHP’nin bu fırsatı anlayacağını umut ettiğim bir milletvekili ile görüştüm. “CHP de üzerine gitsin, Bu ‘Kürdistan’ flamasını gündemin merkezinde tutalım, Hayır oyları yüzde 60’ın üzerine çıkar.” diye görüşlerimi belirttim. Sayın CHP Milletvekili bana hak verdi, hemen Kılıçdaroğlu ile görüştü. Ne var ki, CHP’nin tavrı ilginçti. Kürdistan bayrağına bir tepki gösterilmedi. CHP sözcüleri, “Bu Kürdistan bayrağına MHP ne der, Irak yönetimi ne der” gibi açıklamalarda bulundular. Peki “Kürdistan” bayrağına CHP ne diyor?

CHP’nin Kürdistan bayrağına ne dediğini kimse öğrenmedi. Daha doğrusu CHP’nin bir itirazı yoktu. Vatan Partisi’nin ısrarı, konuyu gündemde tutmaya yetmedi. Çünkü sistem medyası da olayın üzerini örtmekten yanaydı.

2. CHP ABD’NİN SURİYE’YE SALDIRISINI ONAYLADI

İkinci önemli fırsat, ABD’nin Suriye’ye saldırısında önümüze geldi. Tayyip Erdoğan, daha Tomahawk füzeleri ateşlenmeden, ABD’ye “Suriye’yi vur” diye çağrılar yapmıştı. AKP, saldırıdan sonra da ABD’nin ve İsrail’in baş destekçisi konumundaydı. CHP, Tayyip Erdoğanlardan farklı bir tavır almadı. CHP’nin organı olan Sözcü gazetesi, ABD saldırısını destekliyor, Beşer Esat’ı “katil” olmakla suçluyor ve Rusya’yı hedef alan manşetlerle çıkıyordu. Oysa AKP ve MHP seçmeninin büyük çoğunluğu ABD saldırısının karşısındaydı. Vatan Partisi’nin ABD saldırısına tavrı Türkiye’nin her yerinde alkışlandı. Ancak seçmen Hayır cephesinin merkezinde gözüken CHP’ye baktı. Hayır oylarını yükseltme fırsatı bir kez daha harcandı.

3. CHP ERDOĞAN’IN YAHUDİ LOBİSİ İLİŞKİSİNE SES ÇIKARMADI

Üçüncü büyük fırsat, Halk Oylamasına birkaç gün kala doğdu. Vatan Partisi, Tayyip Erdoğan’ın Zarrab Davasında Yahudi lobisiyle işbirliği yaptığını belgeleyen kanıtları açıkladı. Aydınlık ve Ulusal Kanal kampanya başlattı. Vatan Partisi yöneticileri, her olanaktan yararlanarak bu konuyu gündeme getirdiler. Konuyu telefonla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da anlattım. Belgeleri de kendilerine ulaştırdık. Yahudi lobisi ile ilişkiler, milyonlarca muhafazakâr seçmeni etkileyen boyutlar taşıyordu. Ancak ses çıkmadı. CHP için Hayır oylarını yükseltmekten daha önemli olan, Atlantik sistemine bağlılıktı. CHP’nin kendisi de Yahudi lobisiyle birlikte Atlantik sistemi içindeydi.

4. KONTROLLÜ DARBE VE DENİZE DÖKME AYMAZLIKLARI

CHP, Hayır oylarını yükseltmek için çıkan fırsatları değerlendirmediği gibi, Hayır kalesine gol attı. Hayır kalesine birinci gol, 15 Temmuz’un “kontrollü darbe olduğu” saçmalığının dile getirilmesiydi. CHP yöneticileri, ABD emperyalizmini ve FETÖ’yü aklıyordu. Böylece teröre karşı vatan bütünlüğü cephesinde olan seçmen kitlesi Evet oylarına itildi.

İkinci gol, Evetçileri denize dökme anlamına gelen düşüncesiz söylemlerdi. Lafın çevrilebilecek bir hali yoktu. CHP, teröre karşı birlik isteyen Türk Milletine meydan okumak gibi bir tavır içindeydi.

BÖLÜCÜ TERÖRE KARŞI DURUŞ OYLARI BELİRLEDİ

Halk Oylamasına on gün kala Muş’un Sungu beldesinde idik. 7 bin nüfuslu büyük bir belde. Köylülerimizle saatlerce sohbet ettik. Hepsi vatansever insanlar ve büyük çoğunlukla AKP’ye oy veriyorlar. Ancak oylarını belirleyen, teröre karşı tavırdı. Bütün Türkiye’de kendini gösteren eğilime orada da tanık olduk. Anayasa değişikliği maddelerinden çok, PKK’ya ve FETÖ’ye karşı duruşa bakıyorlardı. CHP’nin HDP ve Fethullah artıklarına sahip çıkması, onları Evet oyuna yöneltmişti.

BU KADAR DERS YETERLİ DEĞİL Mİ

Örneği özellikle Muş’tan veriyoruz. Teröre karşı kararlı mücadele, en çok Güneydoğu ve Doğu halkımızın talebidir. CHP, bunu hiç anlamadı. Anlaması da olanaklı gözükmüyor. Çünkü ABD’nin iktidar projesinde HDP ve FETÖ ile işbirliği var.

CHP, tıpkı Atlantik beyleri gibi, PKK ve FETÖ sanıklarını “mağdur” olarak niteliyor ve elini onlardan çekmiyor. Kürdistan flamasına ses çıkarmayışı, ABD’nin Suriye saldırısını onaylaması, Yahudi lobisiyle ilişkileri görmezden gelmesi, hep aynı nedenle. Halk Oylamasının başında yüzde 36 olan Evet oyları, CHP’nin bu tavırları yüzünden yüzde 51’e çıktı. Yeterli ders değil mi?

HAPİSANE KAPISINDA HÜKÜMET SEÇENEĞİ YOK

CHP’yi eleştirmek değil muradımız. AKP yönetimine karşı hükümet seçeneğinin hangi mevzide kurulacağını anlatıyoruz.

“Hayır cephesi” adı altında HDP ve FETÖ ile işbirliğinde ısrar edenler, bırakalım yüzde 49’u yüzde 19 oranında bile oy alamazlar. Türk milleti, bölücü ve yobaz terörünün karşısındadır. Hayır oyları, Vatan Partisi’nin ve diğer Milliyetçilerin varlığı sayesinde yüzde 49 oldu. HDP ve Fethullah artıklarıyla iktidar planlarına itilenler, Hayır cephesini dağıtıyor ve millete karşı cephe kuruyorlar.

CHP’nin bölücüler ve FETÖ artıklarıyla Hayır cephesi oluşturmasına tavır almayanlar, AKP iktidarını desteklemiş oluyorlar.

Hapishane kapılarında müttefik arayanlar, Tayyip Erdoğan’a seçim kazandırmaktan başka bir şeye hizmet etmiyorlar.

Tayyip Erdoğan yönetimi gidicidir. Bütün veriler bunu gösteriyor. Yeter ki vatanseverler bir hükümet seçeneği oluştursunlar.

Cumhurbaşkanı adayı, o hükümet seçeneğini belirleyecektir. O hükümet seçeneği, kendisini cumhurbaşkanı adayıyla tanımlayacaktır.

Unutmayalım: Cumhurbaşkanı, başbakan görevi yapacak, hükümeti kuracak ve yönetecek. 

Doğu PERİNÇEK
Aydınlık/08.05.2017