12 Mayıs 2017 Cuma

Ürdün- Suriye Sınırda Askeri Gerginlik Tırmanıyor

Ürdün'ü zor günler bekliyor… Ürdünlü liderlerin, Amerika ve İngiltere'nin planlarını kabul etme veya reddetme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu gerginlik, Ürdün'ün istikrarı için Suriye'den gelen büyük bir tehdittir. Ayrıca, Suriye'nin de 28 yıl önceki Suriye olmadığını kabul etmek gerekiyor. 



Ürdün ile Suriye sınırındaki gerginlik, git gide daha kötü bir hal alıyor. Konunun ayrıntılarına girmeden, sınır hattında yaşananlar hakkında tahmin yürütmeden ve Ürdün ile Suriyeli taraflar arasındaki medya atışmalarına değinmeden önce, size iki taraf hakkında bir anekdot aktaracağım.
 
Hatırladığım kadarıyla 90'lı yılların başında Ürdün'ü ziyaret ettim. Merhum Ürdün Kralı Hüseyin bin Talal ile başkanlık ofisinde görüşme şansım oldu. Meslektaşım Bassam Badarin ve gazetemizin o zamanki büro müdürü bana eşlik etti. Ürdün kralının son derece rahatsız ve öfkeli olduğu, hırsla içtiği sigaralardan belli oluyordu.
 
Sakinleşmeye başladıktan sonra ona bu öfkesinin sebebini sormaya cesaret edebildim. Yüksek bir ses tonuyla cevap veren kral, şu sözleri kullandı: "Düşünün kardeşim, siz gelmeden önce Suriye devlet başkanı Hafız Esad'ı aradım. Amacım komşumuzla iletişim kurmak ve mutmain olmaktı. Soğuk bir görüşme oldu. Daha sonra öğrendim ki, başkan "Ebu Basil" (Hafız Esad) Mısır'ın lideri Hüsnü Mübarek ile Uluslararası Şam Havaalanında bir toplantıdaymış. Bana bu toplantıyı söylemedi ve dedi ki ‘Ebu Cemal' ile görüştüm sizlere selamlarını iletmemi istedi."
 
Kral Hüseyin, bir iç çektikten sonra şöyle devam etti: "Ey efendim (bu merhum kralın konuklarına hitap şekli idi), Suriye ile herhangi bir çatışmaya girmek istemiyorum. İki ülke ilişkilerinin gerginlikten uzak bir şekilde normalleşmesi için çaba sarf ediyorum. Çünkü bu gerginlik Ürdün'ün istikrarı ve güvenliğine olumsuz yansıyor. Biz Hama olaylarından sonra bu anlaşmazlıkların sonuçlarını çok çektik. Amman'ın merkezinde terör saldırıları yaşandı. Suriye bizim için büyük bir tehlike kaynağıdır."
 
***
 
Bugün, Suriye Ürdün sınırının hızla gerginliğe sürüklendiği haberlerini okurken aklıma bu hikâye geldi. Belki de iki ülke askeri çatışmaya sürükleniyor. Ürdün sınırı yakınlarındaki “Ceyş Usud el Şarkiye(Doğu Aslanları Ordusu) ve “Karyeteyn Şehitleri Tümeni” adıyla bilinen terör örgütlerinin askeri mevkilere saldırma girişiminde bulunmaları ardından Suriye hava güçleri bu terör çetelerin mevkilerini imha etti. Bu uzun yıllardan bu yana ilk kez yaşandı.  
 
Bu çatışma, Suriyeli yetkililerin Ürdün-Amerika ve İngiltere'nin, Suriye Ürdün sınırında yer alan Sevida ve Dera illerinin güney sınırı üzerinde askeri hareketlilik içinde olduğuna dair açıklamaları ile aynı zamanda geldi. Bu askeri tatbikat kapsamında Challenger tankları,  2300 silahlı asker, "Cobra" ve "Black Hawk" tipi helikopterlere ilaveten Amerika ve İngiltere'nin Ürdün'de eğitilmiş 4000 silahlı askeri bölgede konuşlandırıldı.
 
Ürdün hükümet sözcüsü Dr. Muhammed Momani, Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın konu hakkındaki sözlerini beyan eden bir açıklama yaptı. Açıklamada, Ürdün'ün sınır güvenliğinin öncelikli olduğu vurgulanarak, Suriye'nin derinliklerinden gelecek tehlikelere karşı kendini savunmaya yönelik politikasının herhangi bir askeri müdahaleye ihtiyaç olmaksızın sabit olduğu belirtildi.
 
Suriye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim de, konu hakkında yaptığı basın toplantısında, Ürdün'ün Suriye yönetiminden habersiz ülkesinin topraklarına girdiği takdirde düşman gücü olarak kabul edileceğini kaydetti.
 
Hizbullah ise yaptığı açıklamada, burada IŞİD ile mücadele adı altında Suriye topraklarının işgal edilmesi planı olduğunu belirtti.
 
Suriye'nin müttefikleri olan Rusya ile İran ise, Dera'yı "gerilimi düşürme" ve güvenlik bölgesi içinde sınıflandıran Astana anlaşmasından sonra birkaç gün sonra güneyde patlak veren bu tırmandırmaya yönelik herhangi bir tepki vermedi.
 
Ürdün - Suriye sınırındaki bu askeri yığınağın, Ürdün'ün yanı sıra ABD'nin liderlik ettiği ve NATO temsilcileri tarafından yürütülen İngiltere, Fransa, İtalya, Suudi Arabistan ve Mısır dahil olmak üzere 20 ülkenin katıldığı tatbikatlarla aynı zamana denk gelmesi oldukça dikkat çekici. 7 yıl önce Ürdün Suriye sınırı yakınlarında başlatılan bu tatbikatlar, periyodik olarak sürdürülüyor ve her an Suriye'nin derinliklerine sıçrayacak bir operasyon için hazırlık yapıyorlar.
 
Amerika'nın kendi desteği ile bir tampon bölge oluşturulmasını istediği bilgisini veren raporlar mevcuttur. Rapora göre, dost kuvvetlerin Suriye, Irak, Ürdün ve Suudi Arabistan dörtlüsünün sınırları üzerinden hâkimiyet kurduğu bir tampon bölge amaçlanıyor. Bu amaçla Ürdün'de eğitim gören Suriye muhalif güçleri Sevida ve Dera bölgelerinde işe başladılar. İlk hedef ise, Şii hilalinin coğrafi uzantılarının önünü kesmek. Bu hedef, aralarında Suudi Arabistan, İsrail ve Türkiye'nin de bulunduğu birçok bölge ülkesini razı etmeyi planlıyor.
 
***
 
Ürdün-Suriye cephesini kızıştırmak tehlikeli bir kumardır. Bunun amacı, Astana anlaşmasını devre dışı bırakmak ve Suriye krizini ilk haline döndürmek olabilir. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr ve Katarlı mevkidaşı Muhammed bin Abdurrahman Âl-i Sani'nin Washington'da ABD Dışişleri Bakanı ile görüştükten sonra Esad'ın gidişi hakkında art arda yaptıkları açıklamaları bir rastlantı değildir. Ne var ki, Katar Dışişleri Bakanı uzun bir sessizliğin ardından Astana Anlaşmasının bu gidişe bir alternatif olmadığı açıklamaları yapmaya başladı.
 
Trump yönetimi ise, Türkiye'deki İncirlik Hava Üssüne alternatif olarak Suriye topraklarında özellikle de Rakka şehrinde üs kurmak istiyor.
 
Ürdün'ü zor günler bekliyor… Ürdünlü liderlerin, Amerika ve İngiltere'nin planlarını kabul etme veya reddetme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu gerginlik, Ürdün'ün istikrarı için Suriye'den gelen büyük bir tehdittir. Ayrıca, Suriye'nin de 28 yıl önceki Suriye olmadığını kabul etmek gerekiyor.

Ray el-Yevm
Abdulbari Atvan
 
 
Çeviri: Merve Soydaş
  
www.medyasafak.net / 12 Mayıs 2017 Cuma