21 Nisan 2017 Cuma

17 Nisan Real Politik ve/veya Makul'ü Normal'de Aramak?!

Devrim ERBİL / Sultanahmet
Tual Üzerine Karışık Teknik



Yeni süreç çerçevesi'nde, Fizan'dan yeni döndük.
Anavatan'a hoşbulduk.
...
17 Nisan real politik:

Erdoğan'a "EVET", Eyalet'e HAYIR!

Sandık'tan HA/VET çıktı.

Daha net ifade ile söyleyecek olursak, yenişememe hali sözkonusu.

Hayır'cılar da kaybetti, Evet'çiler de!

Kaos kazandı.
Destabilzasyon.

Bu nokta'da cevabı aranması gerekli basit soru şu:

Erdoğan'ı kim kandırdı?

Başrol'ünde Şener Şen'in oynadığı film'de olduğu gibi soracak olursak, sandık'tan çıkan 1 oy kim'in oy'u?

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy oranını koruduğu göz önüne alınacak olursa, sandık'tan çıkan 1 oy Erdoğan'a ait.

Peki ya Bahçeli'nin vaat ettiği oy'lar nerede?!

Bir diğer soru:

Erdoğan'ın bu oy matematiği ile 3 Kasım 2019 sandık'ına gitmesi halinde, sandık'tan çıkması mümkün mü?!

16 Nisan sandık'ından zar zor çıkan bir "Evet"in, 2019'da baraj altında kalması yüksek ihtimal.

O zaman bir başka soru:

2019 sandık'ından, 28 Şubat rüzgarı çerçevesi'nde radikal laik bir Başkan çıkar ise netice ne olur?!

Sisi / Mursi.
Erdoğan'ın getirmeyi vaat ettiği idam sehpası'nda kim sallanır?!
...

Bir başka açıdan...

Tartışmalı seçim sonuç'u üzerinden 16 Nisan akşamı'na bakılacak olursa:

Sandığa giden yeni seçmen oy'u (1,2 milyon) kadar fark'la Erdoğan kazandı.

Batı'nın Erdoğan'a verdiği mesaj net:

Yüzde 65 ya da yüzde 60'la seçilmeni istemiyoruz ama "Neo Saddam" kaftanını da, tartışmalı bir oy oranı ile de olsa giymeni istiyoruz!

Muhalefet'e verdiği mesaj, kazanma ihtimalini koruyarak sokak'a çıkmanızı (17 / 25), sandık'ı protesto etmenizi /Erdoğan Baharı) istiyoruz.

Ki, İran'la savaş çevrelemesinden çıkamasın!

1 buçuk milyon seçmen etrafında dönen tartışma üzerinden referandum sandık'ına bakıldığında şu basit sonuç'u üretmek de mümkün:

CHP iddiasında ısrarcı ise MHP'yi de yanına alıp sine-i millete dönebilir, HDP de buna katılabilir, o zaman AKP'nin düşüncesine bakılmadan Türkiye hızla seçim atmosferine girer!

Sonbahar'da seçim!

Bahçeli, baraj altında mı kalır üstünde mi?!

Neticede, kabul edilen anayasa değişikliği 2019'da yürürlüğe gireceğine göre, çevrilen fırıldak ortada.

Amaç üzüm yemek ise bakış açısını değiştirmek şart.
...

Daha net ifade ile söyleyecek olursak:

Bahçeli, 2019'da yapılacak değişikliği gündem'e getirdiğinde de söyledik:

Zamanı değil, zamansız!

Dinleyen çıktı mı?!

Kılıçdaroğlu, referandum'a "Evet" deyip AYM'ye gitmekten vazgeçtiği zaman da söyledik, sandık'tan 1 oy farkla dahi "Evet" çıksa, sonuç'u meşrulaştırırsınız, sandık'a gitmek demek sonuç'u meşrulaştırmak demektir, onun için referandum'a hayır deyin, süreç'i en başından durdurun.

Dinleyen çıktı mı?!

16 Nisan akşam'ı Erdoğan ne diyor; "Atı alan Üsküdar'ı geçti!"

Şimdi herkes Erdoğan'a akıl verme yarışında.

Normal şartlarda olsa, Erdoğan'ın sandık sonuç'una bakıp "referandum'u yok sayması" gerekir!

Ne var ki, Osmanlı batarken olduğu gibi tamamı ile (iktidar, muhalefet, bürokrasi vb) kuşatılmış bir başkent tablosu ile karşı karşıyayız.

Sistem robot.

Erdoğan ne kadar manevra yapamaz halde ise CHP, MHP, HDP, BBP de benzer durumda.

Bahçeli, Türkiye'yi referandum'a götürmemiş olsa bugün bunları konuşuyor olmayacaktık.

Kılıçdaroğlu, AYM'ye gitmiş olsa gündem bu olmayacaktı.

Ne var ki, konjonktür ortada:

Suriye, Kuzey Kore, ABD / Rusya sert'leşmesi, İran / İsrail saflaşması vb.

Nüans; herkes kendi yapamadığını, karşı taraftakinin eksiksiz yapmasını istiyor.

Şark'a özgü oryantal bir bakış açısı bu!

Pollyanna sizlere ömür.
...
Bu noktada önem kazanan bir başka soru:

Bahçeli'yi kim yönlendiriyor, Kılıçdaroğlu'nu Bahçeli'nin peşine kim taktı?

2007'de Abdullah Gül'ü Çankaya'ya çıkartma süreç'inde başrol üstlenen Bahçeli MHP'sinin de, Bahçeli'ye muhalefet eden (Akşener, Aydın, Özdağ vb) isimlerin de patronu Abdullah Gül.

Gül, 16 Nisan referandum'unda saha'da aktif rol almadı ama Erdoğan'a muhalif cenah'ı sevk ve idare etti, perde arkasından yönlendirdi.

Abdullah Gül'ün siyaset üslubunu bilenler için bu pek de şaşırılacak bir şey değil.

Gül konuşmaz, konuşturur.

Bu tablo üzerinden okuma yapılacak olursa, Erdoğan'ın 2019 yarışını bugün'den kaybettiği çok net ortada.

Erbakan'ın tasfiye edilme süreç'inde kurgulanan senaryo'nun bir benzeri ile karşı karşıyayız.

"Erdoğan 16 Nisan sandığında burun farkı ile kazandı ama 3 Kasım 2019 sandık'ında kaybetti" diye bakmak mümkün.

"Saddam gibi gönderilecek" ise balkonlarda tencere tavalar yeniden çalmaya başladı.

Erdoğan'ın kendi elleri ile hazırladığı idam sehpası da cabası.

Büyük resim üzerinden bakıldığında, bugünkü şartlarda sandık'tan zar zor çıkan irade, 2019 gerçekliğinde çıta'yı aşması mümkün gözükmüyor.

Kaldı ki, Gül kaçınılmaz olarak NATO, AB arka planı üzerinden 28 Şubat süreç'i çerçevesinde Erdoğan'dan Ak Parti'den ayrışmak, araya mesafe koymak zorunda!

AKP, Ak Parti'ye karşı.

Erdoğan girdiği yeni yol'da yalnız!

ŞİÖ'cüler NATO'dan çık da gel diyor, Trump ise NATO şemsiyesi ile derinleşen kaos ortamına yürüyor.

17 Nisan real politik:

"Dengesiz denge politikası iflas etti.

Halk Bank Genel Müdür Yardımcısının ABD'de tutuklu / rehin olması da süreç'in bir başka zorlu enstantanesi.

İran'la araya mesafe konulması isteniyor, şartlar ortada.

Trump, Putin bilek güreş'i.

Suriye üzerinde İran, Rusya, ABD, YPG, PYD, PKK, IŞİD vb sinir uç'larının tam dibinde bekletilen ve yol / yön tarifini net yapması istenen bir Ankara var, ki dört bir kol'dan Türkiye'nin üzerine çökülmesin.

Süreç çok keskin ve de sert.
...

Bahçeli, 3 Kasım 2002 seçimlerine ülkeyi neden götürdüğü sorusuna verdiği cevap'ta "önüne konulan bir anket"ten bahseder ama o anket'i kimin koyduğunu hiç söylemez.

16 Nisan süreç'i de benzer hikaye!

Erdoğan'ın önünde yüzde 65 artı'lık bir oy potansiyeli vardı, sandık'tan çıkan sonuç ortada.

Kılıçdaroğlu'nun önünde yüzde 60'lık bir derin'lik vardı, çıkan sonuç malum.

Mevcut anket'lerde ortalama yüzde 55'in öngörülmesi önemli değil, "Evet" ya da "Hayır" karargahlarındaki hava önemli!

Tartışmalı oy oranını yok sayacak olursak, sandık'tan başa baş bir sonuç çıktığı görülüyor.

Arap baharı ya da Balkan baharı'na ilham olacak bir demokrasi ateş'i bu!

"Erdoğan baharı".

Hayal'kırıklığının matematik'le alakası yoktur.

Saddam sonrası Irak'ın hali ortada.

Türkeş'in, Bahçeli için yaptığı uyarının sebep'siz olmadığı malum.

Artık biliyoruz ki, BOP'un final sahnesi kapsamında Türkiye'yi bildik bir el karıştırıyor.

"3 Y" yani "Yasaklar, Yolsuzluk, Yoksulluk" üzerinden Türkiye'de kaos daha da derinleşiyor.

BOP'un renkli Demokrasi Projesi!

Barzani sakince bir kenarda devlet'ini ilan ederken, Türkiye oluşturamadığı ortak akıl'ı üzerinden kendi kendini (intihar, harakiri) tasfiye ediyor.

Kaht-ı rical.
Neo Fetret devri.
Abdülhamid düşerken.
...

YSK üzerinden 17 Nisan sabah'ına bakıldığında:

Erdoğan, YSK'nın aldığı karar (Edelman'ın ziyareti sonrası) Siirt'ten Jet Fadıl'ın yerine vekil seçilerek TBMM'ye girdi ve Başbakan oldu.

ABD'de yeniden iktidar olan aynı irade Erdoğan'a yine YSK üzerinden mesaj veriyor:

"İnce bir buz tabakası üzerindesin, istediğimiz an seni delik'e süpürürüz. Ya İran'la savaşırsın ya da 28 Şubat rüzgarı üzerinden Saddam gibi Ladin gibi Kaddafi gibi Zeynel Abidin bin Ali gibi Mursi gibi..."

Mesaj bu.

YSK'ya 17 Nisan sabah'ı üzerinden bakıldığında iki tarafı keskin kılıç.

Tartışmaya konu olan sandık mühür'ü olmayan oy pusulaları, konjonktür'e binaen "Hayır" da çıkabilir, "Evet" de.

ABD'deki seçim sonuçlarının tartışmalı olduğu bir ortamda, Türkiye'deki referandum kurmacası üzerine fazla konuşmak, süreç'in de insan'ın da zeka'sına hakaret.
...

3 Kasım 2002 seçimleri üzerinden okuma yapıldığında, Türkiye'de ulusal güvenlik açığı oluşmasına sebep olan Uzan Grubu operasyona uğradı.
Uzan'a 7,2'lik kampanya yapan Ali Taran önce kazandı, sonra kaybetti.

AKP üzerinden bakılacak olursa, reklamcısı Erol Olçak, 15 Temmuz'da köprü üzerinde kim vurdu'ya gitti.

Adil Gür ise 16 Nisan akşamı derin çizik yedi.

Şimdi aynı ekip'ten çıkma ve hayır'cı Cephe'de itibar gören araştırma kuruluşunun başındaki isim 28 Şubat çerçevesi'nde nokta atış işlem yapmakta.

Buradan anlaşılması gereken, yolun sonuna gelindi.

Çıkmaz sokak.

Türkiye'yi geçtim, Avrupa'nın güvenliği üzerinden okuma yapılacak olursa, o güvenlik'i tehdit eden tüm unsurlar'ın kellesi İsrail / İran makasında.

Yani, ex.
Diye bakmak mümkün.
...

İsmet Paşa'nın deyişi ile 16 Nisan sandık sonuç'una bakıp "Makul'ü normalda aramak elzem" diye yazsak, dinleyen çıkar mı?!

Kaldı ki, ortada makul diye bir şey yok!

İzmir, Atatürk'ün değil, Erdoğan'dan nefret edenlerin başkent'i konumunda!

Yüzde 70 hangi saf'laşmanın ürünü!

Erdoğan'a karşı olanların ne kadarı laik, Atatürkçü, ulus devletten yana?

BOP'ta, Arap Baharı'nda bir ismi şeytan'laştırıp insanları onun üzerine sürüp operasyon yapıldığı hatırlanacak olursa, Türkiye'nin hangi çıkmaz sokak'a sürüklendiği kör göze parmak hikaye!

Ak Parti üç büyük şehir'de kaybetti.

Kazanan kim, Gül'ün yönlendirdiği kadro.

Kaybeden kim?!

Görünen gerçeklikte Erdoğan, hakikat'te Atatürk Türkiyesi!

2007'de olduğu gibi ters ayak'ta saf'laştırma operasyonu yapılıyor.

Adam asmaca final sahnesi üzerinden söyleyecek olursak:

Brexit / AB makası.

İş dünyası, tercih'ini çok net olarak ortaya koymalı!

Aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuçlar elde etmek mümkün değil ise merkez medya'da dönüşüm kaçınılmaz!

Atv ile Fox Tv arasında fark yok!

Biri siyah diğeri beyaz derken, ülke ne hale döndü.

Amaç haklı çıkmak ise sonuç ortada:

Derinleşen kaos ortamı.
Güvenlik yok.
Bile bile lades.

17 Nisan real politik:

Erdoğan, Özal'ın ayak izleri üzerinde, kabir ziyaretinde.
Özal, eyalet dedi, öldü.

Ezcümle:
Pusu'layı şaşırmamak lazım.
Kazan'ın doğurduğuna inanan (kahraman) kazan'ın öldüğüne de inanmalı.

Nokta.

17 Nisan 2017
@Hayrullah Mahmud