Devrim ERBİL / Sultanahmet
Tual Üzerine Karışık Teknik
Yeni süreç çerçevesi'nde, Fizan'dan yeni döndük.
Anavatan'a hoşbulduk.
...
17 Nisan real politik:
Erdoğan'a "EVET", Eyalet'e HAYIR!
Sandık'tan HA/VET çıktı.
Daha net ifade ile söyleyecek olursak, yenişememe hali sözkonusu.
Hayır'cılar da kaybetti, Evet'çiler de!
Kaos kazandı.
Destabilzasyon.
Bu nokta'da cevabı aranması gerekli basit soru şu:
Erdoğan'ı kim kandırdı?
Başrol'ünde Şener Şen'in oynadığı film'de olduğu gibi soracak olursak,
sandık'tan çıkan 1 oy kim'in oy'u?
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy oranını koruduğu göz önüne
alınacak olursa, sandık'tan çıkan 1 oy Erdoğan'a ait.
Peki ya Bahçeli'nin vaat ettiği oy'lar nerede?!
Bir diğer soru:
Erdoğan'ın bu oy matematiği ile 3 Kasım 2019 sandık'ına gitmesi halinde,
sandık'tan çıkması mümkün mü?!
16 Nisan sandık'ından zar zor çıkan bir "Evet"in, 2019'da baraj
altında kalması yüksek ihtimal.
O zaman bir başka soru:
2019 sandık'ından, 28 Şubat rüzgarı çerçevesi'nde radikal laik bir
Başkan çıkar ise netice ne olur?!
Sisi / Mursi.
Erdoğan'ın getirmeyi vaat ettiği idam sehpası'nda kim sallanır?!
...
Bir başka açıdan...
Tartışmalı seçim sonuç'u üzerinden 16 Nisan akşamı'na bakılacak olursa:
Sandığa giden yeni seçmen oy'u (1,2 milyon) kadar fark'la Erdoğan
kazandı.
Batı'nın Erdoğan'a
verdiği mesaj net:
Yüzde 65 ya da yüzde
60'la seçilmeni istemiyoruz ama "Neo Saddam" kaftanını da, tartışmalı
bir oy oranı ile de olsa giymeni istiyoruz!
Muhalefet'e verdiği
mesaj, kazanma ihtimalini koruyarak sokak'a çıkmanızı (17 / 25), sandık'ı
protesto etmenizi /Erdoğan Baharı) istiyoruz.
Ki, İran'la savaş
çevrelemesinden çıkamasın!
1 buçuk milyon seçmen etrafında dönen tartışma üzerinden referandum sandık'ına
bakıldığında şu basit sonuç'u üretmek de mümkün:
CHP iddiasında ısrarcı ise MHP'yi de yanına alıp sine-i millete dönebilir,
HDP de buna katılabilir, o zaman AKP'nin düşüncesine bakılmadan Türkiye hızla
seçim atmosferine girer!
Sonbahar'da seçim!
Bahçeli, baraj altında mı kalır üstünde mi?!
Neticede, kabul edilen anayasa değişikliği 2019'da yürürlüğe gireceğine
göre, çevrilen fırıldak ortada.
Amaç üzüm yemek ise bakış açısını değiştirmek şart.
...
Daha net ifade ile söyleyecek olursak:
Bahçeli, 2019'da yapılacak değişikliği gündem'e getirdiğinde de söyledik:
Zamanı değil, zamansız!
Dinleyen çıktı mı?!
Kılıçdaroğlu, referandum'a "Evet" deyip AYM'ye gitmekten
vazgeçtiği zaman da söyledik, sandık'tan 1 oy farkla dahi "Evet"
çıksa, sonuç'u meşrulaştırırsınız, sandık'a gitmek demek sonuç'u meşrulaştırmak
demektir, onun için referandum'a hayır deyin, süreç'i en başından
durdurun.
Dinleyen çıktı mı?!
16 Nisan akşam'ı Erdoğan ne diyor; "Atı alan Üsküdar'ı geçti!"
Şimdi herkes Erdoğan'a akıl verme yarışında.
Normal şartlarda olsa, Erdoğan'ın sandık sonuç'una bakıp "referandum'u
yok sayması" gerekir!
Ne var ki, Osmanlı batarken olduğu gibi tamamı ile (iktidar,
muhalefet, bürokrasi vb) kuşatılmış bir başkent tablosu ile karşı karşıyayız.
Sistem robot.
Erdoğan ne kadar manevra yapamaz halde ise CHP, MHP, HDP, BBP de
benzer durumda.
Bahçeli, Türkiye'yi referandum'a götürmemiş olsa bugün bunları konuşuyor
olmayacaktık.
Kılıçdaroğlu, AYM'ye gitmiş olsa gündem bu olmayacaktı.
Ne var ki, konjonktür ortada:
Suriye, Kuzey Kore,
ABD / Rusya sert'leşmesi, İran / İsrail saflaşması vb.
Nüans; herkes kendi
yapamadığını, karşı taraftakinin eksiksiz yapmasını istiyor.
Şark'a özgü oryantal bir bakış açısı bu!
Pollyanna sizlere ömür.
...
Bu noktada önem kazanan bir başka soru:
Bahçeli'yi kim
yönlendiriyor, Kılıçdaroğlu'nu Bahçeli'nin peşine kim taktı?
2007'de Abdullah Gül'ü
Çankaya'ya çıkartma süreç'inde başrol üstlenen Bahçeli MHP'sinin de, Bahçeli'ye
muhalefet eden (Akşener, Aydın, Özdağ vb) isimlerin de patronu Abdullah Gül.
Gül, 16 Nisan
referandum'unda saha'da aktif rol almadı ama Erdoğan'a muhalif cenah'ı sevk ve
idare etti, perde arkasından yönlendirdi.
Abdullah Gül'ün
siyaset üslubunu bilenler için bu pek de şaşırılacak bir şey değil.
Gül konuşmaz,
konuşturur.
Bu tablo üzerinden
okuma yapılacak olursa, Erdoğan'ın 2019 yarışını bugün'den kaybettiği çok net
ortada.
Erbakan'ın tasfiye edilme süreç'inde kurgulanan senaryo'nun bir benzeri ile
karşı karşıyayız.
"Erdoğan 16 Nisan
sandığında burun farkı ile kazandı ama 3 Kasım 2019 sandık'ında kaybetti"
diye bakmak mümkün.
"Saddam gibi
gönderilecek" ise balkonlarda tencere tavalar yeniden çalmaya başladı.
Erdoğan'ın kendi
elleri ile hazırladığı idam sehpası da cabası.
Büyük resim üzerinden
bakıldığında, bugünkü şartlarda sandık'tan zar zor çıkan irade, 2019
gerçekliğinde çıta'yı aşması mümkün gözükmüyor.
Kaldı ki, Gül
kaçınılmaz olarak NATO, AB arka planı üzerinden 28 Şubat süreç'i çerçevesinde
Erdoğan'dan Ak Parti'den ayrışmak, araya mesafe koymak zorunda!
AKP, Ak Parti'ye
karşı.
Erdoğan girdiği yeni
yol'da yalnız!
ŞİÖ'cüler NATO'dan çık
da gel diyor, Trump ise NATO şemsiyesi ile derinleşen kaos ortamına yürüyor.
17 Nisan real politik:
"Dengesiz denge
politikası iflas etti.
Halk Bank Genel Müdür
Yardımcısının ABD'de tutuklu / rehin olması da süreç'in bir başka zorlu
enstantanesi.
İran'la araya mesafe
konulması isteniyor, şartlar ortada.
Trump, Putin bilek
güreş'i.
Suriye üzerinde İran,
Rusya, ABD, YPG, PYD, PKK, IŞİD vb sinir uç'larının tam dibinde bekletilen ve
yol / yön tarifini net yapması istenen bir Ankara var, ki dört bir kol'dan
Türkiye'nin üzerine çökülmesin.
Süreç çok keskin ve de
sert.
...
Bahçeli, 3 Kasım 2002 seçimlerine ülkeyi neden götürdüğü sorusuna verdiği
cevap'ta "önüne konulan bir anket"ten bahseder ama o anket'i kimin
koyduğunu hiç söylemez.
16 Nisan süreç'i de benzer hikaye!
Erdoğan'ın önünde yüzde 65 artı'lık bir oy potansiyeli vardı, sandık'tan
çıkan sonuç ortada.
Kılıçdaroğlu'nun önünde yüzde 60'lık bir derin'lik vardı, çıkan sonuç
malum.
Mevcut anket'lerde ortalama yüzde 55'in öngörülmesi önemli değil,
"Evet" ya da "Hayır" karargahlarındaki hava önemli!
Tartışmalı oy oranını
yok sayacak olursak, sandık'tan başa baş bir sonuç çıktığı görülüyor.
Arap baharı ya da
Balkan baharı'na ilham olacak bir demokrasi ateş'i bu!
"Erdoğan
baharı".
Hayal'kırıklığının matematik'le alakası yoktur.
Saddam sonrası Irak'ın hali ortada.
Türkeş'in, Bahçeli için yaptığı uyarının sebep'siz olmadığı malum.
Artık biliyoruz ki,
BOP'un final sahnesi kapsamında Türkiye'yi bildik bir el karıştırıyor.
"3 Y" yani
"Yasaklar, Yolsuzluk, Yoksulluk" üzerinden Türkiye'de kaos daha
da derinleşiyor.
BOP'un renkli
Demokrasi Projesi!
Barzani sakince bir
kenarda devlet'ini ilan ederken, Türkiye oluşturamadığı ortak akıl'ı üzerinden
kendi kendini (intihar, harakiri) tasfiye ediyor.
Kaht-ı rical.
Neo Fetret devri.
Abdülhamid düşerken.
...
YSK üzerinden 17 Nisan sabah'ına bakıldığında:
Erdoğan, YSK'nın aldığı karar (Edelman'ın ziyareti sonrası) Siirt'ten Jet
Fadıl'ın yerine vekil seçilerek TBMM'ye girdi ve Başbakan oldu.
ABD'de yeniden iktidar
olan aynı irade Erdoğan'a yine YSK üzerinden mesaj veriyor:
"İnce bir buz
tabakası üzerindesin, istediğimiz an seni delik'e süpürürüz. Ya İran'la
savaşırsın ya da 28 Şubat rüzgarı üzerinden Saddam gibi Ladin gibi Kaddafi gibi
Zeynel Abidin bin Ali gibi Mursi gibi..."
Mesaj bu.
YSK'ya 17 Nisan sabah'ı üzerinden bakıldığında iki tarafı keskin kılıç.
Tartışmaya konu olan sandık mühür'ü olmayan oy pusulaları, konjonktür'e
binaen "Hayır" da çıkabilir, "Evet" de.
ABD'deki seçim sonuçlarının tartışmalı olduğu bir ortamda, Türkiye'deki
referandum kurmacası üzerine fazla konuşmak, süreç'in de insan'ın da zeka'sına
hakaret.
...
3 Kasım 2002 seçimleri üzerinden okuma yapıldığında, Türkiye'de ulusal
güvenlik açığı oluşmasına sebep olan Uzan Grubu operasyona uğradı.
Uzan'a 7,2'lik kampanya yapan Ali Taran önce kazandı, sonra kaybetti.
AKP üzerinden bakılacak olursa, reklamcısı Erol Olçak, 15 Temmuz'da köprü
üzerinde kim vurdu'ya gitti.
Adil Gür ise 16 Nisan akşamı derin çizik yedi.
Şimdi aynı ekip'ten çıkma ve hayır'cı Cephe'de itibar gören araştırma
kuruluşunun başındaki isim 28 Şubat çerçevesi'nde nokta atış işlem
yapmakta.
Buradan anlaşılması gereken, yolun sonuna gelindi.
Çıkmaz sokak.
Türkiye'yi geçtim, Avrupa'nın güvenliği üzerinden okuma yapılacak olursa, o
güvenlik'i tehdit eden tüm unsurlar'ın kellesi İsrail / İran makasında.
Yani, ex.
Diye bakmak mümkün.
...
İsmet Paşa'nın deyişi ile 16 Nisan sandık sonuç'una bakıp "Makul'ü
normalda aramak elzem" diye yazsak, dinleyen çıkar mı?!
Kaldı ki, ortada makul diye bir şey yok!
İzmir, Atatürk'ün
değil, Erdoğan'dan nefret edenlerin başkent'i konumunda!
Yüzde 70 hangi
saf'laşmanın ürünü!
Erdoğan'a karşı
olanların ne kadarı laik, Atatürkçü, ulus devletten yana?
BOP'ta, Arap
Baharı'nda bir ismi şeytan'laştırıp insanları onun üzerine sürüp operasyon
yapıldığı hatırlanacak olursa, Türkiye'nin hangi çıkmaz sokak'a sürüklendiği
kör göze parmak hikaye!
Ak Parti üç büyük
şehir'de kaybetti.
Kazanan kim, Gül'ün
yönlendirdiği kadro.
Kaybeden kim?!
Görünen gerçeklikte
Erdoğan, hakikat'te Atatürk Türkiyesi!
2007'de olduğu gibi
ters ayak'ta saf'laştırma operasyonu yapılıyor.
Adam asmaca final sahnesi üzerinden söyleyecek olursak:
Brexit / AB makası.
İş dünyası, tercih'ini çok net olarak ortaya koymalı!
Aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuçlar elde etmek mümkün değil ise
merkez medya'da dönüşüm kaçınılmaz!
Atv ile Fox Tv arasında fark yok!
Biri siyah diğeri beyaz derken, ülke ne hale döndü.
Amaç haklı çıkmak ise sonuç ortada:
Derinleşen kaos ortamı.
Güvenlik yok.
Bile bile lades.
17 Nisan real politik:
Erdoğan, Özal'ın ayak
izleri üzerinde, kabir ziyaretinde.
Özal, eyalet dedi,
öldü.
Ezcümle:
Pusu'layı şaşırmamak
lazım.
Kazan'ın doğurduğuna
inanan (kahraman) kazan'ın öldüğüne de inanmalı.
Nokta.
17 Nisan 2017
@Hayrullah Mahmud