Son zamanlarda Türkiye’de
çözümün üniter devlet yapısından vazgeçilmesinde olduğu, “başkanlık” ve
eyalet sistemine geçilmesi gerektiği konuları üzerinde çok konuşulur ve
tartışılır oldu.
Bu konular, Türk
milletinin ve başındaki yöneticilerinin kendi iradeleriyle mi gündeme
getiriliyor, yoksa başkaları tarafından mı Türkiye’nin önüne koyuluyor ve
dayatılıyor?
Neredeyse yarım asırdan
beri Türkiye’de oynanan oyunlar ve gelişmeler bu konuların başkaları
tarafından Türkiye’ye dayatıldığını gösteriyor.
İşte örnekler:
Sadi Koçaş’ın, “Atatürk’ten 12 Mart’a Anılar” kitabında naklettiğine
göre:
“Amerika, CIA’nin klasik
mücadele yolları ile 1965’te Adalet Partisi’ni ve Sayın Demirel’i iktidara getirdiği zaman, karşılık
olarak yeni Türk hükümetinden şöyle bir istekte bulunmuştur: “İran-Irak ve
Türkiye Kürtlerini Federe bir cumhuriyet haline getirelim. Bunu Türkiye’ye
bağlayalım. Hem de büyük toprak kazanmış olursunuz.” (1)
Süleyman Demirel, Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan olduğu
1979’un sonlarında, bu istek doğrultusunda; “Türkiye’yi
Ankara’dan yönetmek imkânı kalmamıştır.” demiş ve “Türkiye, 15 bölgeye ayrılmalı, her bölge için ayrı plan yapılmalı.”
teklifinde bulunmuştu. (2)
Daha sonra Cumhurbaşkanı
olduğu sırada, İstanbul’da yapılan Habitat Toplantısında (3 Haziran 1996)
BM Genel Sekreteri Butros Gali,
açılış konuşmasında, ülkemizden “Türkiye Federal
Cumhuriyeti” diye söz ettiğinde ve İstanbul’dan da “İstanbul Federe Devleti” diye konuştuğunda da Demirel, orada bulunan tüm devlet erkanı gibi,
sessiz kalmış ve hiç tepki göstermemiştir.
12 Eylül İhtilali’ni
gerçekleştiren, CIA’nin Türkiye eski sorumlusu P. Henze’nin “Bizim çocuklar” dediği
ekibin başında bulunan Kenan Evren de (3), Süleyman Demirel gibi, eyalet sistemi davasına devam etmiştir. Evren’in, 1981’de hazırlattığı “Özel Jeopolitik İnceleme”
adlı belgede 10. sayfada şöyle denilmiştir: “Türkiye’miz
bugün (Mart 1981) tek merkezden idare edilebilme imkânını yitirme sınırına
gelmiştir. Her il merkezi, teşrii (yasama), icrai (yürütme) ve kazai (yargı)
yetkileriyle techiz edilerek 67 il merkezimizde Millet Meclisi kurulmalıdır.”
(4)
12 Eylül darbesi lideri, bu belgeden iki sene sonra 1983’te
Türkiye’nin eyalet sistemiyle ilgili bir de harita hazırlatmıştır. Bu
dönemden sonra, 24 yıl eyalet sistemiyle ilgili hiç konuşmayan Evren, 2007’nin ilk aylarında Türkiye’nin federal bir sisteme geçmesi gerektiği yolunda
mesajlar vermiştir. Evren bu
açıklamada Türkiye’nin 8 eyalete bölünmesi gerektiğini
ifade etmiş bu eyaletlerin isimlerini de şöyle sıralamıştır: "Ankara,
İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon." (5)
12 Eylül İhtilali’nin
liderinin eyalet sistemi tutkunluğu nereden kaynaklanıyordu? Sözkonusu
darbede büyük etkinliği olduğu açıkça söylenen Paul
Henze’nin Evren ve ekibiyle
bu konuda bir diyaloğu olmuş olamaz mıydı? Nitekim CIA’nin Türkiye Masası
Şefi olarak görev yapan Paul Bernard Henze daha sonra 1998’de bastırdığı “Turkey and Atatürk’s Legacy”
(Türkiye ve Atatürk’ün Yasallığı) adlı kitabında Türkiye’nin
federasyon sistemine geçmesi gerektiğini ileri sürerek şöyle yazmıştır: “Ülkenin toparlanması devresi olan Cumhuriyet’in ilk yıllarında tam bir
merkeziyetçi idare biçimi günümüz gereksinimlerini karşılayamaz durumdadır.” “Türklerin, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş
ülkelerin federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamaları
gerekir.” (6)
Evren’den sonra Turgut Özal da, bölücü
odakların ülkemizi parçalamak üzere oluşturdukları programlarına yolları
açacak söylemlerde bulunmuş, Türkiye için federasyon sisteminin
tartışılabileceğini ifade etmiştir.
Türkiye’nin en üst
kademesinde birbirinin devamı olan süreçlerde görev yapan bu insanların aynı
ağızla konuşmaları ve federasyondan bahsetmeleri tesadüf olarak
değerlendirilebilir mi? Bu açıklamalar, Demirel
örneğinde olduğu gibi, onların o görevlere gelebilmelerinde yardımcı olan dış
odakların dayatmaları değil de nedir?
AKP DÖNEMİNDE EYALET HAZIRLIKLARI
ABD’de CFR Üyesi, Amerika’nın Eski Ankara Büyükelçisi Yahudi asıllı Morton Abramowitz’in yönlendirdiği Bakkallı
adlı lobi şirketinin adıyla, 2001 Temmuz’unda Recep Tayip Erdoğan’a hitaben yazılan bir
mektup, “memorandum” (muhtıra) vardır. Bu “memorandum”da
geleceğin Türkiye başbakanına şu mesaj verilmiştir:
“Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara,
yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel
düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu
istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi
sunarız.” (7)
Bu “memorandum”la ABD’nin CFR’si, gelecek Türkiye siyasi iktidarından, eyalet
sistemine geçiş sağlayacak bir yapılanma istemiş, yerel yönetimlere otonomi
verilmesi, milli egemenliği temsil eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin,
merkezi tek hükümet olmaktan çıkarılması ve parçalanması gerektiği
belirtilmiştir. Muhtırada, Ankara’nın buna “mecbur olduğu”nun
vurgulanması da dikkat çekmiştir.
ABD’nin Türkiye’yi parçalamak üzere
eyalet/federasyon sistemi dayatmaları karşısında AKP siyaseti ne yapmıştır? İçişleri Bakanlığına atanan Abdülkadir Aksu, ayağının tozuyla, “ABD’de olduğu gibi Türkiye’ye valilik sistemini getirmek istediklerini”
söylemiş, valiliklerin Ankara’dan atanmak yerine, belediye
başkanlıklarıyla birleştirilerek seçimle göreve geleceklerini ve her ilde
“Yerel Parlamentolar” oluşturulacağını ileri sürmüştür. (8) Bu
sistemin ABD’deki adı Eyalet/federal sistemidir. Aksu açıkça o adı kullanmamış, “Valilik Sistemi” demiştir.
Daha sonra AKP İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzu, Anayasa
Komisyonu’nda yaptığı değerlendirmede “Türkiye parçalı
yönetime geçtiğinde başkanlık sistemi ideal olur” (9) şeklinde
konuşmuş, eyalet sistemine işaret etmiştir.
EYALET SİSTEMİNE HAZIRLIK: ABD’NİN YEREL YÖNETİM
DESTEĞİ
AKP İktidarının göreve başladıktan
sonra en çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı konulardan birisi, böyle bir
sisteme geçiş için yerel yönetimleri güçlendirecek uygulamaları sağlamak ve
bunun için de “Kamu
Yönetimi Reformu”nu gerçekleştirmek olmuştur. Yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, Ankara’nın yetkilerinin ve
sorumluluklarının yerel yönetimlere devredilmesine ve eyalet/federal
sistemine yolların açılması demektir. Türkiye’yi parçalı bir sisteme
hazırlamak için ortaya atılmış bulunan bu program ABD tarafından
desteklenmiştir. Nitekim Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda
kamuoyu oluşturmak ve bu amaçta belediyeleri bir araya getirmek üzere zaman
zaman ABD’den, Türkiye’deki dış bağlantılı Sivil Toplum Kuruluşlarına oldukça
yüksek düzeyde parasal destekler sağlanmıştır.
Bu konuda Bir kaç örnek verelim: Sivil toplum kuruluşlarına projeli ve programlı
görevler veren ve finansman destek sağlayan ABD
Fonu NED’den (10), IRI (11) vasıtasıyla
Türkiye Ekonomik ve
Sosyal Etüdler Vakfı‘na (TESEV) yerel yönetimleri güçlendirme
konusunda faaliyetler için 1995 yılında 79.571 USA gönderilmiş. 1996
yılında, aynı kuruluşa, yine aynı yolla ve aynı amaçla 69.133 USA
gönderilmiş. 1997’de de aynı şekilde TESEV’e aynı amaçlarla 299.616 USA
gönderilmiş. (12) Daha yakın zamanlarda da ABD’den aynı amaçlı finansman
desteklerin devam ettiğinde hiç şüphe yoktur.
TESEV gibi dıştan destekli kuruluşların, Ankara’nın
yerel yönetimlerle ilgili reform çalışmalarında büyük etkisinin ve katkısının
olması da ilginçtir. Nitekim Başbakanlık adına yapılan “Kamu Yönetiminde Yeniden
Yapılanma” adlı bir çalışmanın metninde, 63’üncü sayfada TÜSİAD ve TESEV’in katkısı
açıkça belirtilmiştir. (13)
BATI’DA UÇUŞAN “KÜRDİSTAN” HARİTALARI NEYİN
GÖSTERGESİ?
ABD ve Batı sömürgeci merkezlerinin
desteğinde, Türkiye’nin bölünmesini hedef alan “eyalet sistemi”ne
hazırlık olarak yerel yönetimlerle ilgili böylesine çalışmalar yapılırken,
diğer taraftan uluslararası platformlarda Türkiye’yi bölünmüş olarak gösteren
haritalar programa konulmuştur. ABD’nin yetkili ve resmi makamlarında,
Amerikan nüfuzlu Batılı ülkelerde yayınlanan sözkonusu haritalar sanki bir
elden düğmeğe basılmışçasına benzerlik arzettiği görülüyor.
Bu haritalardan birkaç örnek verelim:
● Bill Clinton’un askeri strateji danışmanlığını yapan ve ABD
stratejilerinde etkin bir rol oynayan “American Enterprise Institute” adlı düşünce kulübünün beyin
takımında yer alan Ralph Peters,
Ortadoğu’da odaklanan yeni Dünya Savaşında İslam ülkeleri üzerinde
gerçekleştirilecek siyasi değişiklikleri bir harita ile göstermiş, ve bu
harita, Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisinin (Armed Forces Journal)
Haziran 2006 sayısında "Kan Sınırları" (Blood Borders)
adıyla yayınlanmıştır.
Peters, İslam coğrafyasında yapılacak operasyonları şöyle sıralamıştır:
“Irak, Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üç
devlete ayrılmalı. Kürtler’e, Türkiye, Suriye ve İran’dan da toprak
verilmeli. Suriye’nin kalan bölümü, Sünniler ve Aleviler arasında
bölüştürülmeli. Mekke ve Medine, Suudi Arabistan’dan koparılıp “Kutsal İslam
Devleti” adıyla -tıpkı Vatikan gibi- ayrı devlet olmalı. İsrail 1967 savaşı
öncesi sınırlarına çekilmeli. Ürdün ile Filistin “Büyük Ürdün” adıyla
birleşmeli. İran’ın Azeri bölgesi Azerbaycan’a katılmalı. Afganistan,
Pakistan ve İran’dan alınacak topraklarla Belucistan devleti kurulmalı.” (14)
● Daha önce de 2000 yılının
Kasım ayında düzenlenen toplantısında da 46. Kuzey
Atlantık Asamblesi (NATO) Bilim ve Teknoloji Komisyon toplantısında
hazırlanan raporda Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinden “Kürdistan” diye
söz edilmişti. (15)
● 2006 yılının
Eylül ayında, Roma´da
NATO Savunma Koleji´nde yapılan bir toplantıda, brifing verecek
olan ABD’li subay, Ralph Peters’in “Yeni ve Bölünmüş Ortadoğu’nun
Haritası”nı ortaya çıkarmıştır. Bunun üzerine Brifingde bulunan
Türk subayları büyük tepki göstermişler ve toplantıyı terk etmişlerdir. Türk
Genelkurmay Başkanlığı da Amerika Genelkurmay Başkanlığı’na derhal bir
protesto mektubu yollayarak bilgi ve açıklama istemiştir. (16) Batı’da,
Türkiye’nin nasıl bölüneceğini gösteren yayınlanmış daha pek çok haritalar
örnek gösterilebilir. (17)
TÜRKİYE’NİN PARÇALANMASINI İSTEYEN NATO TÜRKİYE’DE
Geçtiğimiz aylarda NATO’nun Avrupa’daki Kara
Kuvvetleri Komutanlıkları Türkiye’ye/İzmir’e taşınmış ve burada tek bir
komutanlıkta birleştirilmiştir. Libya savaşında
olduğu gibi, Haçlı Savaşı’nın bundan sonra İslam coğrafyasında
gerçekleştirilecek aşamaları İzmir’deki sözkonusu üslerden sevk ve idare
edilecektir.
2006 yılında Roma’daki
NATO toplantısında gündeme getirilen Türkiye’nin nasıl bölüneceğini gösteren
haritaların, şu anda İzmir’deki sözkonusu NATO komuta merkezinin masasında
görüşülmediğini ve görüşülmeyeceğini kim temin edebilir?
ABD’nin ve NATO’nun
Türkiye’yi baştan başa kuşatan askeri üslerin, Türkiye’nin parçalanması
hedefi doğrultusunda kullanmayacağını kim garanti edebilir?
Ancak sözkonusu sömürgeci
iradelerin, bu hedefi gerçekleştirmekte askeri savaştan önce şimdilik soğuk
savaşı tercih ettikleri görülüyor. Müslüman Türk milletinin ve başındaki
yöneticilerinin, Türkiye’nin parçalanması konusunda ikna edilmesi ve kendi
iradeleriyle ve kararlarıyla böyle bir oluşumu kabul etmeleri için, psikolojik,
kültürel ve politik sinsi ve sessiz bir soğuk savaş gerçekleştiriliyor. Bu
savaşta, Türkiye’nin Ankara merkezli üniter devlet yapısından vazgeçmesi
gerektiği anlatılıyor ve ülkemizin parçalanmasına yolları açacak olan
sistemler tek çıkış ve çözüm yoluymuş gibi gösterilmeğe çalışılıyor ve
dayatılıyor.
Kısacası “Başkanlık
Sistemi”, “Eyalet sistemi”, “Türkiye Birleşik Devletleri”
modeli Müslüman Türk milletinin ve başındaki yöneticilerin kendi iradeleriyle
ve tercihleriyle gündeme getirdikleri konular değil, Türkiye toprakları
üzerinde gözü olan sömürgeci güçlerin dayattıkları konulardır. Yani Müslüman
Türk milletinin, dün Milli Mücadele’de dur dediği ve karşı çıktığı Sevr’le
yeniden karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. (18)
Türkiye’nin bu yeni Sevr’e
de karşı çıkacak ve dur diyecek potansiyel gücü, ruhu ve iradesi vardır. Bu
gücün, bu iradenin ve ruhun uyanması gerekiyor. Sevgiler, saygılar…
Hasan Erden / 15.12.2014
1 Sadi Koçaş, Atatürk’ten
12 Mart’a Anılar, 4.Cilt, s: 1917-1918
2 Arslan Bulut, Yeniçağ
Gazetesi, 20.10.2006
3 12 Eylül Darbesi
yapıldığında, Amerika’da CIA’nin önde gelen şeflerinden, Paul Henze´nin,
Kenan Evren ve darbe arkadaşları için, ABD Başkanı J. Carter´a giderek “Bizim
çocuklar başardı” dediği meşhurdur.(Mehmet Ali Birand'ın “12 Eylül Saat:04.00
(1984)” kitabı)
4 Yeniçağ Gazetesi,
10.03.2007.
5 Hürriyet Gazetesi,
01.03.2007
6 Mustafa Yıldırın, Sivil
Örümceğin Ağında, s: 76-77
7Arslan Bulut, Küresel
Haçlı Seferi, s: 38
8 Sabah Gazetesi, 20 Kasım
2002.
9 Yeniçağ Gazetesi,
04.02.2003
10“National Endowment for
Democracy”/ 'Ulusal Demokrasi Fonu'
11 “International
Republicain Institute”, yani 'Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü'
12 Mustafa Yıldırım, Sivil
Örümcek Ağında, s: 59-65
13http://www.turkiye.gov.tr/docs/basbakanlik/kanuntasarilari/kyyy/Degisim_
yonetimi_ icin_yonetimde_degisim.doc
14 Erdal Şafak, Sabah
Gazetesi, 08.07.2006
15 Akşam Gazetesi,
21.11.2000.
16http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php
17 Örneğin:
● 2003 yılının Şubat ayı başlarında
Amerikan ABC Televizyonu, Türkiye’nin doğu ve Güneydoğu bölgesini “Kürt
Toprağı” olarak gösteren canlı bir yayın yapmış ve programda o zamanın
başbakanı Abdullah Gül ile de bir röportaj yaparak, “Kürt Bölgesi”
ayrımcılığı ile iktidarı bağdaştırmaya çalışmıştır. (Hürriyet Gazetesi, 07.02.2003)
● 2006 yılı Mart’ında, ABD Senatosu’nda Kürt grupların konferans düzenlemelerine ve toplantıda, Türkiye’nin yarısını Kürdistan olarak gösteren bir haritanın dağıtılmasına izin verilmiştir.
● 2002’nin Nisan ayında AB’nin,
Türkiye’deki limanların modernizasyonu için gönderdiği iki Fransız uzman,
Denizcilik Müsteşarlığında masaya Sevr’in bir benzeri harita koymuşlardır.
Haritada Kürdistan, Ermenistan ve Pontus’a yer verilmiştir. (Star, 11 Nisan 2002)
● 2002’nin Eylül ayında,
İtalya’da yayınlanan La Repubblica Gazetesi de Türkiye’nin yarısının
“Kürdistan” toprakları olarak gösteren bir harita yayınlamıştır. (Türkiye Gazetesi, 02.09.2002)
● 1982 yılında Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merküri tarafından, GAP bölgesinin
“Kürdistan” olarak tanımlayan ve Türkiye’nin 6 parçaya bölündüğünü gösteren
bir harita yayınlanmıştır. Ayrıca, 2002 yılının Ekim ayında DGM’de tutuklanan
Fethi Gültepe adlı bir militan, Pontus Devletinin kurulması için
Yunanistan’da eğitim gördüğünü itiraf etmiştir. Gültekin, kurulacak devletin,
Karadeniz bölgesinin 9 ilini; Sinop, Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun,
Amasya’nın Merzifon ilçesi, Sivas’ın Suşehri ilçesi, Gümüşhane ve Bayburt
yörelerini kapsayacağını açıklamış, başkentin de, “Argeopolis” adıyla
Gümüşhane’nin olmasının planlandığını söylemiştir. (Hürriyet Gazetesi, 16 Ekim 2002)
● ABD’de ve Batı dünyasında Türkiye’nin parçalanmasını öngören su haritalara bir de şu itirafı ekleyelim: Eski Alman Başbakanı Helmut Schmidt, 6 Ağustos 2006’da Ppoenıx kanalında
“ABD’nin Türkiye’yi böleceğini” söylemiş, Amerika’nın önümüzdeki 20 yıl
içerisinde “Türkiye topraklarında Kürdistan ve Ermenistan kurma planlarını
gerçekleştireceğini” ileri sürmüştür. (Aydınlık, 20 Ağustos 2006, Sayı: 996.)
18 Fransız sağcı parlamenter Jacques Toubon Avrupa Parlamentosu'nda
Türkiye'ye 'Sevr'i kabul et' demiştir. (Milliyet Gazetesi, 24.02.2005)
|