3 Nisan 2017 Pazartesi

ABD Türkiye’ye 40 yıldır “Eyalet sistemi”ni Dayatıyor?


Son zamanlarda Türkiye’de çözümün üniter devlet yapısından vazgeçilmesinde olduğu, “başkanlık” ve eyalet sistemine geçilmesi gerektiği konuları üzerinde çok konuşulur ve tartışılır oldu.

Bu konular, Türk milletinin ve başındaki yöneticilerinin kendi iradeleriyle mi gündeme getiriliyor, yoksa başkaları tarafından mı Türkiye’nin önüne koyuluyor ve dayatılıyor?

Neredeyse yarım asırdan beri Türkiye’de oynanan oyunlar ve gelişmeler bu konuların başkaları tarafından Türkiye’ye dayatıldığını gösteriyor.

İşte örnekler:

Sadi Koçaş’ın, “Atatürk’ten 12 Mart’a Anılar” kitabında naklettiğine göre:

“Amerika, CIA’nin klasik mücadele yolları ile 1965’te Adalet Partisi’ni ve Sayın Demirel’i iktidara getirdiği zaman, karşılık olarak yeni Türk hükümetinden şöyle bir istekte bulunmuştur: “İran-Irak ve Türkiye Kürtlerini Federe bir cumhuriyet haline getirelim. Bunu Türkiye’ye bağlayalım. Hem de büyük toprak kazanmış olursunuz.” (1)

Süleyman Demirel, Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan olduğu 1979’un sonlarında, bu istek doğrultusunda; “Türkiye’yi Ankara’dan yönetmek imkânı kalmamıştır.” demiş ve “Türkiye, 15 bölgeye ayrılmalı, her bölge için ayrı plan yapılmalı.” teklifinde bulunmuştu. (2)

Daha sonra Cumhurbaşkanı olduğu sırada, İstanbul’da yapılan Habitat Toplantısında (3 Haziran 1996) BM Genel Sekreteri Butros Gali, açılış konuşmasında, ülkemizden “Türkiye Federal Cumhuriyeti” diye söz ettiğinde ve İstanbul’dan da “İstanbul Federe Devleti” diye konuştuğunda da Demirel, orada bulunan tüm devlet erkanı gibi, sessiz kalmış ve hiç tepki göstermemiştir.

12 Eylül İhtilali’ni gerçekleştiren, CIA’nin Türkiye eski sorumlusu P. Henze’nin “Bizim çocuklar” dediği ekibin başında bulunan Kenan Evren de (3), Süleyman Demirel gibi, eyalet sistemi davasına devam etmiştir. Evren’in, 1981’de hazırlattığı “Özel Jeopolitik İnceleme” adlı belgede 10. sayfada şöyle denilmiştir: “Türkiye’miz bugün (Mart 1981) tek merkezden idare edilebilme imkânını yitirme sınırına gelmiştir. Her il merkezi, teşrii (yasama), icrai (yürütme) ve kazai (yargı) yetkileriyle techiz edilerek 67 il merkezimizde Millet Meclisi kurulmalıdır.” (4)

12 Eylül darbesi lideri, bu belgeden iki sene sonra 1983’te Türkiye’nin eyalet sistemiyle ilgili bir de harita hazırlatmıştır. Bu dönemden sonra, 24 yıl eyalet sistemiyle ilgili hiç konuşmayan Evren, 2007’nin ilk aylarında Türkiye’nin federal bir sisteme geçmesi gerektiği yolunda mesajlar vermiştir. Evren bu açıklamada Türkiye’nin 8 eyalete bölünmesi gerektiğini ifade etmiş bu eyaletlerin isimlerini de şöyle sıralamıştır: "Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon." (5)

12 Eylül İhtilali’nin liderinin eyalet sistemi tutkunluğu nereden kaynaklanıyordu? Sözkonusu darbede büyük etkinliği olduğu açıkça söylenen Paul Henze’nin Evren ve ekibiyle bu konuda bir diyaloğu olmuş olamaz mıydı? Nitekim CIA’nin Türkiye Masası Şefi olarak görev yapan Paul Bernard Henze daha sonra 1998’de bastırdığı “Turkey and Atatürk’s Legacy” (Türkiye ve Atatürk’ün Yasallığı) adlı kitabında Türkiye’nin federasyon sistemine geçmesi gerektiğini ileri sürerek şöyle yazmıştır: “Ülkenin toparlanması devresi olan Cumhuriyet’in ilk yıllarında tam bir merkeziyetçi idare biçimi günümüz gereksinimlerini karşılayamaz durumdadır.” “Türklerin, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş ülkelerin federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamaları gerekir.” (6)

Evren’den sonra Turgut Özal da, bölücü odakların ülkemizi parçalamak üzere oluşturdukları programlarına yolları açacak söylemlerde bulunmuş, Türkiye için federasyon sisteminin tartışılabileceğini ifade etmiştir.

Türkiye’nin en üst kademesinde birbirinin devamı olan süreçlerde görev yapan bu insanların aynı ağızla konuşmaları ve federasyondan bahsetmeleri tesadüf olarak değerlendirilebilir mi? Bu açıklamalar, Demirel örneğinde olduğu gibi, onların o görevlere gelebilmelerinde yardımcı olan dış odakların dayatmaları değil de nedir?

AKP DÖNEMİNDE EYALET HAZIRLIKLARI

ABD’de CFR Üyesi, Amerika’nın Eski Ankara Büyükelçisi Yahudi asıllı Morton Abramowitz’in yönlendirdiği Bakkallı adlı lobi şirketinin adıyla, 2001 Temmuz’unda Recep Tayip Erdoğan’a hitaben yazılan bir mektup, “memorandum” (muhtıra) vardır. Bu “memorandum”da geleceğin Türkiye başbakanına şu mesaj verilmiştir:

“Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız.” (7)

Bu “memorandum”la ABD’nin CFR’si, gelecek Türkiye siyasi iktidarından, eyalet sistemine geçiş sağlayacak bir yapılanma istemiş, yerel yönetimlere otonomi verilmesi, milli egemenliği temsil eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, merkezi tek hükümet olmaktan çıkarılması ve parçalanması gerektiği belirtilmiştir. Muhtırada, Ankara’nın buna “mecbur olduğu”nun vurgulanması da dikkat çekmiştir.

ABD’nin Türkiye’yi parçalamak üzere eyalet/federasyon sistemi dayatmaları karşısında AKP siyaseti ne yapmıştır? İçişleri Bakanlığına atanan Abdülkadir Aksu, ayağının tozuyla, “ABD’de olduğu gibi Türkiye’ye valilik sistemini getirmek istediklerini” söylemiş, valiliklerin Ankara’dan atanmak yerine, belediye başkanlıklarıyla birleştirilerek seçimle göreve geleceklerini ve her ilde “Yerel Parlamentolar” oluşturulacağını ileri sürmüştür. (8) Bu sistemin ABD’deki adı Eyalet/federal sistemidir. Aksu açıkça o adı kullanmamış, “Valilik Sistemi” demiştir.

Daha sonra AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Anayasa Komisyonu’nda yaptığı değerlendirmede “Türkiye parçalı yönetime geçtiğinde başkanlık sistemi ideal olur” (9) şeklinde konuşmuş, eyalet sistemine işaret etmiştir.

EYALET SİSTEMİNE HAZIRLIK: ABD’NİN YEREL YÖNETİM DESTEĞİ  

AKP İktidarının göreve başladıktan sonra en çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı konulardan birisi, böyle bir sisteme geçiş için yerel yönetimleri güçlendirecek uygulamaları sağlamak ve bunun için de “Kamu Yönetimi Reformu”nu gerçekleştirmek olmuştur. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Ankara’nın yetkilerinin ve sorumluluklarının yerel yönetimlere devredilmesine ve eyalet/federal sistemine yolların açılması demektir. Türkiye’yi parçalı bir sisteme hazırlamak için ortaya atılmış bulunan bu program ABD tarafından desteklenmiştir. Nitekim Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda kamuoyu oluşturmak ve bu amaçta belediyeleri bir araya getirmek üzere zaman zaman ABD’den, Türkiye’deki dış bağlantılı Sivil Toplum Kuruluşlarına oldukça yüksek düzeyde parasal destekler sağlanmıştır.

Bu konuda Bir kaç örnek verelim: Sivil toplum kuruluşlarına projeli ve programlı görevler veren ve finansman destek sağlayan ABD Fonu NED’den (10), IRI (11) vasıtasıyla Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı‘na (TESEV) yerel yönetimleri güçlendirme konusunda faaliyetler için 1995 yılında 79.571 USA gönderilmiş. 1996 yılında, aynı kuruluşa, yine aynı yolla ve aynı amaçla 69.133 USA gönderilmiş. 1997’de de aynı şekilde TESEV’e aynı amaçlarla 299.616 USA gönderilmiş. (12) Daha yakın zamanlarda da ABD’den aynı amaçlı finansman desteklerin devam ettiğinde hiç şüphe yoktur.

TESEV gibi dıştan destekli kuruluşların, Ankara’nın yerel yönetimlerle ilgili reform çalışmalarında büyük etkisinin ve katkısının olması da ilginçtir. Nitekim Başbakanlık adına yapılan “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma” adlı bir çalışmanın metninde, 63’üncü sayfada TÜSİAD ve TESEV’in katkısı açıkça belirtilmiştir. (13)

BATI’DA UÇUŞAN “KÜRDİSTAN” HARİTALARI NEYİN GÖSTERGESİ?

 ABD ve Batı sömürgeci merkezlerinin desteğinde, Türkiye’nin bölünmesini hedef alan “eyalet sistemi”ne hazırlık olarak yerel yönetimlerle ilgili böylesine çalışmalar yapılırken, diğer taraftan uluslararası platformlarda Türkiye’yi bölünmüş olarak gösteren haritalar programa konulmuştur. ABD’nin yetkili ve resmi makamlarında, Amerikan nüfuzlu Batılı ülkelerde yayınlanan sözkonusu haritalar sanki bir elden düğmeğe basılmışçasına benzerlik arzettiği görülüyor.

Bu haritalardan birkaç örnek verelim:

Bill Clintonun askeri strateji danışmanlığını yapan ve ABD stratejilerinde etkin bir rol oynayan American Enterprise Institute adlı düşünce kulübünün beyin takımında yer alan Ralph Peters, Ortadoğu’da odaklanan yeni Dünya Savaşında İslam ülkeleri üzerinde gerçekleştirilecek siyasi değişiklikleri bir harita ile göstermiş, ve bu harita, Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisinin (Armed Forces Journal) Haziran 2006 sayısında "Kan Sınırları" (Blood Borders) adıyla yayınlanmıştır.

Peters, İslam coğrafyasında yapılacak operasyonları şöyle sıralamıştır:

“Irak, Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üç devlete ayrılmalı. Kürtler’e, Türkiye, Suriye ve İran’dan da toprak verilmeli. Suriye’nin kalan bölümü, Sünniler ve Aleviler arasında bölüştürülmeli. Mekke ve Medine, Suudi Arabistan’dan koparılıp “Kutsal İslam Devleti” adıyla -tıpkı Vatikan gibi- ayrı devlet olmalı. İsrail 1967 savaşı öncesi sınırlarına çekilmeli. Ürdün ile Filistin “Büyük Ürdün” adıyla birleşmeli. İran’ın Azeri bölgesi Azerbaycan’a katılmalı. Afganistan, Pakistan ve İran’dan alınacak topraklarla Belucistan devleti kurulmalı.” (14)

Daha önce de 2000 yılının Kasım ayında düzenlenen toplantısında da 46. Kuzey Atlantık Asamblesi (NATO) Bilim ve Teknoloji Komisyon toplantısında hazırlanan raporda Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinden “Kürdistan” diye söz edilmişti. (15)

2006 yılının Eylül ayında, Roma´da NATO Savunma Koleji´nde yapılan bir toplantıda, brifing verecek olan ABD’li subay, Ralph Peters’in “Yeni ve Bölünmüş Ortadoğu’nun Haritası”nı ortaya çıkarmıştır. Bunun üzerine Brifingde bulunan Türk subayları büyük tepki göstermişler ve toplantıyı terk etmişlerdir. Türk Genelkurmay Başkanlığı da Amerika Genelkurmay Başkanlığı’na derhal bir protesto mektubu yollayarak bilgi ve açıklama istemiştir. (16) Batı’da, Türkiye’nin nasıl bölüneceğini gösteren yayınlanmış daha pek çok haritalar örnek gösterilebilir. (17)

TÜRKİYE’NİN PARÇALANMASINI İSTEYEN NATO TÜRKİYE’DE

Geçtiğimiz aylarda NATO’nun Avrupa’daki Kara Kuvvetleri Komutanlıkları Türkiye’ye/İzmir’e taşınmış ve burada tek bir komutanlıkta birleştirilmiştir. Libya savaşında olduğu gibi, Haçlı Savaşı’nın bundan sonra İslam coğrafyasında gerçekleştirilecek aşamaları İzmir’deki sözkonusu üslerden sevk ve idare edilecektir.

2006 yılında Roma’daki NATO toplantısında gündeme getirilen Türkiye’nin nasıl bölüneceğini gösteren haritaların, şu anda İzmir’deki sözkonusu NATO komuta merkezinin masasında görüşülmediğini ve görüşülmeyeceğini kim temin edebilir?

ABD’nin ve NATO’nun Türkiye’yi baştan başa kuşatan askeri üslerin, Türkiye’nin parçalanması hedefi doğrultusunda kullanmayacağını kim garanti edebilir?

Ancak sözkonusu sömürgeci iradelerin, bu hedefi gerçekleştirmekte askeri savaştan önce şimdilik soğuk savaşı tercih ettikleri görülüyor. Müslüman Türk milletinin ve başındaki yöneticilerinin, Türkiye’nin parçalanması konusunda ikna edilmesi ve kendi iradeleriyle ve kararlarıyla böyle bir oluşumu kabul etmeleri için, psikolojik, kültürel ve politik sinsi ve sessiz bir soğuk savaş gerçekleştiriliyor. Bu savaşta, Türkiye’nin Ankara merkezli üniter devlet yapısından vazgeçmesi gerektiği anlatılıyor ve ülkemizin parçalanmasına yolları açacak olan sistemler tek çıkış ve çözüm yoluymuş gibi gösterilmeğe çalışılıyor ve dayatılıyor.

Kısacası “Başkanlık Sistemi”, “Eyalet sistemi”, “Türkiye Birleşik Devletleri” modeli Müslüman Türk milletinin ve başındaki yöneticilerin kendi iradeleriyle ve tercihleriyle gündeme getirdikleri konular değil, Türkiye toprakları üzerinde gözü olan sömürgeci güçlerin dayattıkları konulardır. Yani Müslüman Türk milletinin, dün Milli Mücadele’de dur dediği ve karşı çıktığı Sevr’le yeniden karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. (18)

Türkiye’nin bu yeni Sevr’e de karşı çıkacak ve dur diyecek potansiyel gücü, ruhu ve iradesi vardır. Bu gücün, bu iradenin ve ruhun uyanması gerekiyor. Sevgiler, saygılar…

Hasan Erden / 15.12.2014

1 Sadi Koçaş, Atatürk’ten 12 Mart’a Anılar, 4.Cilt, s: 1917-1918
2 Arslan Bulut, Yeniçağ Gazetesi, 20.10.2006
3 12 Eylül Darbesi yapıldığında, Amerika’da CIA’nin önde gelen şeflerinden, Paul Henze´nin, Kenan Evren ve darbe arkadaşları için, ABD Başkanı J. Carter´a giderek “Bizim çocuklar başardı” dediği meşhurdur.(Mehmet Ali Birand'ın “12 Eylül Saat:04.00 (1984)” kitabı)
4 Yeniçağ Gazetesi, 10.03.2007.
5 Hürriyet Gazetesi, 01.03.2007
6 Mustafa Yıldırın, Sivil Örümceğin Ağında, s: 76-77
7Arslan Bulut, Küresel Haçlı Seferi, s: 38
8 Sabah Gazetesi, 20 Kasım 2002.
9 Yeniçağ Gazetesi, 04.02.2003
10“National Endowment for Democracy”/ 'Ulusal Demokrasi Fonu'
11 “International Republicain Institute”, yani 'Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü'
12 Mustafa Yıldırım, Sivil Örümcek Ağında, s: 59-65
13http://www.turkiye.gov.tr/docs/basbakanlik/kanuntasarilari/kyyy/Degisim_ yonetimi_ icin_yonetimde_degisim.doc
14 Erdal Şafak, Sabah Gazetesi, 08.07.2006
15 Akşam Gazetesi, 21.11.2000.
16http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php
17 Örneğin:

2003 yılının Şubat ayı başlarında Amerikan ABC Televizyonu, Türkiye’nin doğu ve Güneydoğu bölgesini “Kürt Toprağı” olarak gösteren canlı bir yayın yapmış ve programda o zamanın başbakanı Abdullah Gül ile de bir röportaj yaparak, “Kürt Bölgesi” ayrımcılığı ile iktidarı bağdaştırmaya çalışmıştır. (Hürriyet Gazetesi, 07.02.2003)
2006 yılı Mart’ında, ABD Senatosunda Kürt grupların konferans düzenlemelerine ve toplantıda, Türkiyenin yarısını Kürdistan olarak gösteren bir haritanın dağıtılmasına izin verilmiştir.
2002nin Nisan ayında AB’nin, Türkiye’deki limanların modernizasyonu için gönderdiği iki Fransız uzman, Denizcilik Müsteşarlığında masaya Sevr’in bir benzeri harita koymuşlardır. Haritada Kürdistan, Ermenistan ve Pontus’a yer verilmiştir. (Star, 11 Nisan 2002)
2002’nin Eylül ayında, İtalya’da yayınlanan La Repubblica Gazetesi de Türkiye’nin yarısının “Kürdistan” toprakları olarak gösteren bir harita yayınlamıştır. (Türkiye Gazetesi, 02.09.2002)
1982 yılında Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merküri tarafından, GAP bölgesinin “Kürdistan” olarak tanımlayan ve Türkiye’nin 6 parçaya bölündüğünü gösteren bir harita yayınlanmıştır. Ayrıca, 2002 yılının Ekim ayında DGM’de tutuklanan Fethi Gültepe adlı bir militan, Pontus Devletinin kurulması için Yunanistan’da eğitim gördüğünü itiraf etmiştir. Gültekin, kurulacak devletin, Karadeniz bölgesinin 9 ilini; Sinop, Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun, Amasya’nın Merzifon ilçesi, Sivas’ın Suşehri ilçesi, Gümüşhane ve Bayburt yörelerini kapsayacağını açıklamış, başkentin de, “Argeopolis” adıyla Gümüşhane’nin olmasının planlandığını söylemiştir. (Hürriyet Gazetesi, 16 Ekim 2002)
ABDde ve Batı dünyasında Türkiyenin parçalanmasını öngören su haritalara bir de şu itirafı ekleyelim: Eski Alman Başbakanı Helmut Schmidt, 6 Ağustos 2006da Ppoenıx kanalında “ABD’nin Türkiye’yi böleceğini” söylemiş, Amerika’nın önümüzdeki 20 yıl içerisinde “Türkiye topraklarında Kürdistan ve Ermenistan kurma planlarını gerçekleştireceğini” ileri sürmüştür. (Aydınlık, 20 Ağustos 2006, Sayı: 996.) 18 Fransız sağcı parlamenter Jacques Toubon Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'ye 'Sevr'i kabul et' demiştir. (Milliyet Gazetesi, 24.02.2005)