Michael Rubin, Amerikan Donanması Askeri Akademisinde öğretim görevliliği ve Amerika’da yayınlanan Ortadoğu Bülteni dergisinin editörlüğünü yapıyor.
Türkiye kamuoyu onu ilk defa 15 Temmuz'dan 4 ay önce yazdığı "Türkiye'de darbe olabilir" başlıklı makalesiyle tanıdı. Ardından yazdığı başka bir makalede, “Perinçek grubu Erdoğan’a suikast yapacak" dedi ve bu iddiasını defalarca yineledi.
Rubin, ABD'nin bölgedeki "Kürt" senaryosunun ya da 2. İsrail planının hararetli savunucularının başında geliyor. Basitçe izah edersek; Rubin, ABD'nin emperyalist politikalarını hayata geçirmek için kurduğu psikolojik savaş aygıtının yüzlerce elemanından yalnızca biri.
Rubin son zamanlarda kaleme aldığı yazılarda, emperyalist Batı'nın bütün ideologları ya da psikolojik savaş elemanları gibi "diktatör Erdoğan" temasını işliyor. Ergenekon-Balyoz kumpasları ve Amerikancı "Kürt" açılımı yapılırken sesi soluğu çıkmayan Batı ve onun psikolojik savaş elemanları şimdilerde "diktatör Erdoğan" söylemi üzerinden Türkiye'yi hedef alıyor. Türkiye siyaseti içerisindeki ABD karşıtı ya da millici olan politik odakları birbirine karşı kışkırtıyor.
Bilindiği üzere Rubin, son olarak sosyal medya hesabı üzerinden Erdoğan'a açık tehditler savurdu. Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda şu yazıyordu:
"1. Reza Sarraf 2. Mehmet Hakan Atilla 3. Bilal Erdoğan"
Rubin'in paylaşımında ismini saydığı 3 kişiden 2'si; Reza Sarraf ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla daha önce ABD'de tutuklandı. Rubin bu paylaşımıyla sıradaki ismin Bilal Erdoğan olduğunu ilan etti. Böylelikle ABD, psikolojik savaş elemanı Rubin üzerinden Erdoğan'ı dolaylı olarak, en bayağı şekilde tehdit etmiş oldu.
***
24 Şubat'ta Hande Fırat'ın hazırladığı "7 eleştiriye 7 yanıt" başlıklı haber, Fırat'ın bilgisi dışında Hürriyet'in iç sayfasına "Karargah Rahatsız" başlığıyla konulmuştu. Haberin içeriği; terör örgütlerine karşı birden çok cephede(PKK'ya, IŞİD'e ve FETÖ'ye) savaşan TSK'nın komuta kademesinin moralini bozan haberlere yanıt niteliğindeydi.
Haber, AKP'ye yakın medya kuruluşlarınca çarpıtıldı ve Hande Fırat'a yönelik AKP'li medya tarafından linç kampanyası başlatıldı.
Bunun üzerine; 28 Şubat'ta Nagihan Alçı Milliyet'teki köşesinde şunları yazdı:
"22 Şubat’ta TSK’da subay ve astsubaylara başörtüsü yasağı kaldırıldı. Bunun hemen ertesinde, 23 Şubat’ta yukarıda tarif ettiğim TSK içindeki sözde sol Kemalist duyarlılığa sahip darbeci zihniyette ‘kıpırdanma’ başladı. Ankara ve İstanbul’da bir şey yoktu ama İzmir’den batıya doğru bir homurdanma, bir askeri hareketlilik vardı. Devletin bazı birimleri de teyakkuza geçmişti. Hürriyet’in haberi bu hareketlilik sürerken, 25 Şubat’ta geldi.
TSK içinde bazı subaylar başörtüsü yasağının kalkmasını bir mesaj kabul edip, kendi içlerinde toplanmaya başladılar. Topyekûn bir kalkışma için güçleri yoktu ama batıdan başlayıp adım adım ilerleyebilecek bir isyanın hayali vardı. Bu hayal için İzmir çok sembolikti. Meclis’te CHP’lilerin birkaç hafta önce okuduğu ‘İzmir Marşı’ da onları cesaretlendirmişti. Yaklaşan referandumun rahatsızlığına, TSK’da bundan böyle başörtülü subayların olacağı gerçeği eklenince içlerindeki darbeci ruh iyice yükseldi."
Keza dört gün sonra gazeteci Cem Küçük de Habertürk televizyonunda katıldığı "Türkiye'nin Nabzı" isimli programda Nagihan Alçı'nın bu iddialarını tekrarladı.
İddialar sonrasında savcılık makamları Alçı'yı ve Küçük'ü dinlemek için herhangi bir soruşturma başlatmadı. Bilakis, Genelkurmay Başkanlığı TSK içerisinde "darbe ihtimaline" karşı bir soruşturma başlattı. Soruşturmanın hala sürdüğü biliniyor.
***
Star yazarı Fadime Özkan 18 Aralık'ta kaleme aldığı yazıda, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'i darbecilikle suçladı:
"Teröre karşı Cumhurbaşkanımız ve başkomutanımız Erdoğan önderliğinde güçlü bir devlet-millet buluşması yaşanırken, herhangi bir zafiyet yokken parazit üretiyor ve Türkiye’yi tehdit ediyor Perinçek ... FETÖ’nün verdiği hasarı kendisi açısından imkana çevirmeye çalıştığı da aşikar. Yine de bu hareketliliği bitmeyen darbe söylentileriyle birlikte değerlendirmekte de fayda var..."
Keza; Star yazarı Yakup Köse 19 Aralık tarihli "Külahıma teşekkür ediyorum" başlıklı yazısında, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'in "Türkiye Nisan ayında cayır cayır yanacak" ifadesini çarpıtarak, Perinçek'in darbe yapacağını ima etti. Köse bu iddiasını 22 Şubat tarihli köşesinde yineledi.
Bir başka Star yazarı Lütfü Oflaz da 16 Mart'taki "Kemalistler pusuda" başlıklı yazısına, "Kimse 15 Temmuz darbesine bakıp da Kemalistlerin darbecilikten vazgeçtiklerini, artık darbe karşıtı olduklarını sanmasın. Hele de Kemalistlerin, Tayyip Erdoğan’ın 16 Nisan referandumunu kazanmasının Kemalist rejimin, Kemalist vesayetin sonu olacağı endişesini taşıdıkları düşünülürse, bunu önlemeye kalkışabilecekleri de dikkate alınsın. Evet, kimse 15 Temmuz darbesine bakıp da görüntüye aldanmasın." diye başladı ve yazısını şu cümleyle bitirdi: "Doğu Perinçek’in tipik örneği olduğu bu Kemalistlere karşı her an tetikte olmak gerekiyor."
***
Malum "Kemalist darbe" iddialarından dolayı hiçbir iddia sahibine şimdiye kadar herhangi bir hukuksal işlem yapılmadı.
***
"Kemalist darbe" iddiasında bulunan isimlerin hepsi "koyu Erdoğancı" ve hararetli birer "evet" destekçisi olarak biliniyor.
Erdoğan'ın "başkan" olmasını büyük bir şevkle isteyen zevatın, Erdoğan düşmanlığını sağır sultana dahi duyuran ve "Kemalist darbe" iddiasının fikir babası olan ABD'nin psikolojik savaş elemanı Rubin'le aynı ruh halinde olmaları ne anlama geliyor?
Geçen hafta, 31 Mart'ta Sabah yazarı Mahmut Övür bu sorunun yanıtını köşesinden verdi.
Övür, "CIA, BND MI6 ve FETÖ" başlığıyla kaleme aldığı yazıda, yabancı istihbarat örgütlerinin "15 Temmuz'da işin içinde 'darbeci kemalistler' de vardı" ve "Kemalist darbe olacak" diyerek, millicilerin arasına nifak sokulmaya çalışıldığını söyledi. Böylelikle Övür, başta Erdoğan olmak üzere bütün AKP'li çevreleri uyarmış oldu.
Peki Erdoğan, Mahmut Övür gibi düşünenleri dinleyecek mi?
Erdoğan'ın, Rubin'le aynı fitneyi kışkırtan etrafındaki bu zevatın farkında olmadığını düşünmek fazla safiyane bir değerlendirme olmaz mı?
Erdoğan, Rubin'le hemfikir olan AKP medyası içerisindeki "Kemalist darbe olacak" korosunun, Erdoğan'ın "başkan" olmasını bu denli desteklemesini hiç sorgulamıyor mu?
Bu soruların yanıtını almamız çok uzun sürmeyecektir.
Kerem YILDIRIM
aydinlik.com.tr/05.04.2017