22 Nisan 2017 Cumartesi

İşgalcilerin Sandık Darbesi

Her şeyde olduğu gibi, referandumda da hakkıyla kazanmadılar, kılıfına uydurdular. Ardından büyük arsızlıkla Türk halkıyla alay edip “geçmiş olsun” bab’ından “Atı alan üsküdarı geçti” diyebildiler. Referandumu Dârülharp’te cihat olarak gördüklerini hiç gizlemediler. 1923 Cumhuriyeti’nin yıkımında yalan, dolan, hırsızlık ve her türlü zorbalığı kendilerine hak gördüler. Bir halkın onuru ile anca savaş koşullarında bu kadar oynanabilirdi, ahlaki değerleri böylesine tahrip edilebilirdi; düşmanca hepsini yaptılar. Türk halkının iradesini işgalciler gibi yağmaladılar. Üçkağıtçılıkları yere göğe sığmadı.

Ucube açılım süreci, 15 Temmuz FETÖ Darbesi derken, başında FETÖ’cü olduğu söylenen Yüksek Seçim Kurulu’nun oyunlarıyla Türkiye bir kez daha sırtından hançerlendi. Suç işlediler. Meclis çatısı altında tecavüzleri, sandıkta hırsızlığı meşrulaştırdılar. Ordu’ya ihanet etmişlerdi, darbeyi bu sefer sandıkta yaptılar. ABD’nin Türkiye’deki casus yapılanması FETÖ’cuların yardımıyla halkın iradesini gasp eden AKP’yi tarih kara sayfasına yazacak.

REFERANDUM VE ALMANYA

Almanya referandum günü öğle saatlerine kadar “Türk demokrasisi kazanacak” umudunu taşıdı. Radyolardan YSK’nın geçersiz oyları evet hanesine yazdığı anonsuyla ortalığı karamsarlık sardı. Akademi ve iş dünyasından, siyasetçi, doktor, hukukçu Alman dostlarımdan onlarca telefon aldım. Tarihleriyle çok iyi yüzleşmiş bu insanlar, OHAL koşullarında gerçekleşen referandumun kendilerine Almanya’nın “tek adam rejiminin zulümlerini” anımsattığını söylediler. Erdoğan’ın, halkı “kendi evetçileri ve hayır diyen terörist Türkler” diye ikiye bölmesinin “1933 zihniyetinin uygulamalarını aratmadığını” üzülerek belirttiler.

Türkiye Cumhuriyeti’ni benimsemiş, Atatürk hayranı bu kesimin hayal kırıklığındaki samimiyet not düşülmeli.

Referandum günü Doğu illerindeki gözlemcileri sayesinde Alman ajanslarının Türk basınında da yer almayan haberleri aktardıklarının altı özellikle çizilmeli.

Merkel yönetimine gelince, Türkiye’deki referandum sonuçlarını Berlin’in kendi çıkarlarına uygun değerlendirmesi beklenilmeli. Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schäfer Perşembe günü “Gözlemcilerin referandum eleştirilerini ciddiye aldıklarını” açıkladı. Almanya, Türk halkına “diktatörlük” dayatıldığı görüşünde, Türkiye sandıkta “bölündü” modunda. Nasıl tavır alırlar, önümüzdeki süreç gösterir.

ORGANİZE HİLENİN NİTELİK VE NİCELİKLERİ

Yüzde 51 küsurluk sonuca ulaşabilmek için AKP kaç milyon mühürsüz oy pusulasını kanunlara aykırı biçimde geçerli kabul etti? Kaç milyon Suriyeli’ye evet oyu verdirildi? Kaç milyon oy hayır’ken evete çevrildi? Evet oyu pusulasını getirene para ödendi mi? Hilenin boyutlarıyla ilgili yığınla soru Almanları da meşgul ediyor.

Seçim sonuçlarının meşru olmadığı, hayırın kazandığı konusunda kesinleşmiş yargı hakim. Bir çok nedenle sıkı takipteler, konuyu Erdoğan’ın “oldu bitti” demesiyle kapatmayacakları anlaşılıyor. Akıllara gizli servislerin raporlarındaki hileli referandum sonuçlarının yarın bir gün yeni şantaj malzemesi olabilir mi sorusu takılıyor. Her halükarda “dillere destan sandık hırsızlığının” pek yaptırımsız kalmayacağı görülüyor. Alman Sol Parti’den Sahra Wagenknecht gibi siyasetçilerin “Türkiye’nin AB üyelik görüşmeleri durdurulsun, Erdoğan’a verilen 630 milyonluk ödemeler dondurulsun” talepleri en masumları.

TRUMP’IN REFERANDUM TELEFONU

Alman basını Cuma gecesi Erdoğan’ın Çin yolculuğunun hemen ardından, 15 Mayıs’ta Washington’da Trump’ı ziyaret edeceğini duyurdu. Erdoğan ilişkilerde “yeni başlangıç” ümit ettiğini belirtmiş. Referandum sonrasında Trump-Erdoğan arasındaki telefon trafiği Alman basınında da “referandum tebriği” olarak yerini buldu. Her ne kadar Beyaz Saray yalanlayıp “Trump, Erdoğan’a Suriye’ye askeri müdahalede desteğinden dolayı teşekkür etti” açıklaması yapsa da, durum tevil kaldırmıyor. Henüz meşruluğu tartışmalı bir referandum başarısı için tebrik telefonu mu?

Yoksa komşu Suriye’ye bombalar yağdırılırken Erdoğan’ın verdiği her türlü desteğe teşekkür mü? Washington-Ankara hattında siyasetin ahlak çıtası bu seviyede seyrediyor.

Trump ve Erdoğan’ın iki “iş adamı” (dealmaker) olduğu vurgulanıyor, devam edelim; bu zihniyet üstüne kurulan siyaset çökmeye mahkumdur. Türkiye ve bölgedeki pazarlıkları ortada. Yakın tarih bize, Atlantik ötesi güçlere dayanıp milyonların kaderini hiçe sayan aktörlerin sonunun nasıl geldiğini gösterdi. Fıtratlarında aldatılmanın dışında, hep yenilmek oldu.

Gönül Kenter
Aydınlık/22.04.2017